1. yüz (Toplam 1 yüz)

'Yeniden Asya Açılımı' ABD'ye mesaj mı? / Barış DOSTER

İletiGönderilme zamanı: Çrş Ağu 07, 2019 13:53
gönderen Oğuz Kağan
'Yeniden Asya Açılımı' ABD'ye mesaj mı?

Dışişleri Bakanı, 11. Büyükelçiler Konferansı’nda, “Yeniden Asya” açılımı ilan etmiş. “Amacımız; eksen seçmek değil, Türkiye’nin Avrupa ile Asya arasındaki birleştirici konumunu pekiştirmek” demiş. İç ve dış siyasette açılım yapmayı çok seven bir siyasi heyetin yeni bir adımıyla karşı karşıyayız. Peki, Türkiye açısından bir kazanıma dönüşür mü? Orası şüpheli. Çünkü iktidarın icraatları umut vermiyor. Anımsatalım...

Birincisi, mevcut iktidar, Türk siyasi tarihinin en Atlantikçi, en ABD yanlısı iktidarı. Bu konuda Adnan Menderes’i, Turgut Özal’ı, Tansu Çiller’i bile geçmiş durumdalar. Büyük Ortadoğu Projesi eşbaşkanı, Medeniyetler İttifakı Projesi eşbaşkanı olmakla övündükleri; Irak’ın ABD tarafından işgali öncesi, TBMM’de 1 Mart tezkeresinin geçmesi için çabaladıkları biliniyor. 2003’te ABD askerleri Süleymaniye’de Mehmetçiğin başına çuval geçirdiğinde, AKP liderleri, ABD’ye nota verilip verilmeyeceğini soran gazeteciyi “Ne notası, müzik notası mı?”,“Büyük devletlere nota verilmez” sözleriyle yanıtlamışlardı. Keza kumpas davalarındaki tavırları, o dönem “cemaat” veya “hizmet hareketi” denilen FETÖ için, “Ne istediler de vermedik?” şeklindeki serzenişleri hafızalarda.

İkincisi, eğer Türkiye; Suriye meselesinde bu denli sıkışmasaydı, Rusya ve İran’la bu kadar yakınlaşmazdı. ABD; PKK terör örgütü ve Suriye’deki uzantılarına böylesine açıktan sahip çıkmasa, FETÖ’nün arkasında böylesine durmasa, Türkiye’ye Patriot füzelerini verse, son yıllarda iki ülke arasında yaşanan gerilim yaşanmazdı. Bu yüzden, Türkiye’nin Asya’ya yönelik siyaseti konjonktürle ilgili. Taktik bir adım. ABD’ye mesaj vermeye, “Seçeneksiz değilim. Bana kötü davranırsan, ben de Asya’ya daha fazla yönelirim” demeye yönelik. Bütüncül ve kapsamlı değil. Stratejik hiç değil.

Türkiye'nin Avrasya siyaseti var mı?

Üçüncüsü, Türkiye’nin tutarlı, hesaplanmış, kamuoyunda tartışılmış, üzerinde ulusal ölçekte uzlaşılmış bir Avrasya, bir Asya siyaseti yok. Bu yönde siyasette, bürokraside, akademide, iş dünyasında örgütlü ve geniş bir hazırlık da yok. Rusya, Çin ve Hindistan, üçü de Türkiye’nin Batı ile sorun yaşadığında, yüzünü Doğu’ya çevirdiğini biliyorlar. Türkiye’nin Asya’ya yönelik sözlerini samimi, güvenilir bulmuyorlar. Kalıcı görmüyorlar. Yani, Rusya lideri Putin’e, “Türkiye’yi Şanghay İşbirliği Örgütü’ne alın, biz de Avrupa Birliği’nden vazgeçelim” gibisinden sözler etmenin, Asya’da karşılığı yok.

Dördüncüsü, her ne kadar Türkiye’de kimileri yeni keşfetse de, Asya’nın yükselişi yeni değil. Çin; 90’lı yılların başından beri, istikrarlı olarak, dev adımlarla yükseliyor. Rusya; 2000’den itibaren, Putin iktidarıyla birlikte, hızla toparlandı. Yakın çevresinden başlayarak savunma ve güvenlik sorunlarını çözdü. İstikrarı yakaladı. Ardından atağa geçti. Kafkasya’dan Orta Asya’ya, Balkanlar’dan Ortadoğu’ya dek nüfuzunu artırdı. Hindistan; ekonomik gelişmesi, teknolojik atakları, büyüme hızı ve enerji tüketimiyle dikkat çekiyor. Ayrıca tarihsel olarak gerilim yaşadığı Çin ve Pakistan’la, yine tarihsel olarak güçlü ilişkileri olan Rusya’yla birlikte, ŞİÖ üyesi. Bu ülkelerle de, ABD, İngiltere ve Avrupa’yla da ilişkilerini dengeli biçimde yürütmeye çalışıyor.

Kısacası, Kıbrıs’tan Suriye’ye, Libya’dan Irak’a dek dış politikada çok büyük yanlışlar yapan bu iktidar, Ortadoğu’da güçlü olmadan Avrasya’da, Avrasya’da etkili olmadan Ortadoğu’da nüfuz sahibi olunamayacağını anlamadıkça, başarılı olamaz.

Barış DOSTER, 7 Ağustos 2019