1. yüz (Toplam 1 yüz)

Siyaset cami, okul ve orduya girerse... / Erol MANİSALI

İletiGönderilme zamanı: Sal Eyl 17, 2019 13:23
gönderen Oğuz Kağan
Siyaset cami, okul ve orduya girerse...

Bir ülke için en tehlikeli şey siyasetin cami, okul ve orduya girmesidir. Eğer siyaset buralara girerse cami de, okul da, ordu da esas görevlerini bırakırlar, siyasetçilerin maşası haline gelirler.

- Cami, birey ile inançları arasındaki bağın kurulduğu yerdir.

- Okul, birey (ve genç) ile uygarlık ve bilim arasındaki geçit yoludur.

- Ordu, ülke ile ulusal güvenlik arasındaki kamusal kurumdur.

Siyaset cami, okul ve orduya girerse ülke bir karmaşa içine sürüklenir ve çöker.

Avrupa’da geçmişten bugüne, demokrasinin, en azından ülke içinde sağlanması için, kralın ve kilisenin toplumsal refah ve demokrasi açısından kurdukları “tek yanlı bağlar” ortadan kaldırılmıştır. Eğitim, ordu ve dinin yeri belirlenmiştir.

Siyasilerin ve siyasal partilerin eğitimi, orduyu ve dini bir araç gibi kullanmalarının önü, çağdaş hukukun üstünlüğü ile engellenmiştir.

Türkiye Cumhuriyeti kurtuluş, kuruluş ve Atatürk devrimleri ile siyasetin (ve siyasetçinin) cami, okul ve ordudan uzak tutulmasını hedeflemiştir. Pozitif bilimin ve çağdaş uygarlık değerlerinin öne çıkarılması ile siyasetçinin bunları istismarı engellendi.

Bugün siyasal İslamın yeniden odak noktası haline getirilmek istenmesi, “siyasetin cami, eğitim ve orduya sokulma yollarını açtı”. Yaşamakta olduğumuz siyasi, iktisadi, kültürel, adli ve askeri iç ve dış sorunlar bunun sonucudur.

Siyasal İslamcı yönetimlerin, kaçınılmaz olarak emperyalizmin oyuncağı olma gerçeği de “iç ve dış krizlerin, birbirlerini tetiklemelerine yol açtı”. Bugün F-35, S-400 arasındaki gelgitler bunun sonucudur.

Köy Enstitülerinden imam hatip okullarına savrulan Türkiye’de Diyanet’in Atatürk konusundaki duruşu, net tabloyu ortaya koyuyor.

ABD’nin yeşil kuşak projeleri, komünizmle mücadele dernekleri, Barış Gönüllüleri (!) sonuçta, siyasal İslam ile birlikte FETÖ’yü ve yeni Diyanet’i üretecekti. Emperyalizm, “siyasal İslam maşası” ile amacına ulaşmaya çalışıyor. FETÖ onların, sadece (A) planı idi…

Yeşil Kuşak ve BOP projeleri ile üniter yapıdaki Atatürk Türkiyesi’ni yok etmek isteyenler, içerdeki her türlü Atatürk düşmanlarını şemsiyeleri altına alıp kullanıyorlar, aynen dün olduğu gibi.

Atatürk düşmanlarının ‘duruşları’

- Siyasal İslamcı Atatürk düşmanları demokrasiye, çağdaş ve uygar yaşam değerlerine karşıdırlar. Bu konudaki duruşları, “emperyalizmin 1990 sonrası yeni Türkiye ve Ortadoğu planları ile örtüşmektedir”.

- Türkiye’yi, “kutuplaştırmaktan yanadırlar”: denetimlerindeki kitleyi bu yolla “karşılarında bir düşman yaratarak” ellerinde tutmak istiyorlar.

- Siyasetin özellikle, “camiye, eğitime ve orduya sokulmalarını en baştan beri istemişlerdir”.

Ancak, “FETÖ’cü yapılanmaya kadar bir sonuç alamadılar”. FETÖ’cü yapılanmadan sonra ABD’yi de arkalarına alarak camide, eğitimde ve TSK’de dinci ve Atatürk karşıtı, Cumhuriyet karşıtı bir yapı kurmaya başladılar. Atatürk ve devrimlerine karşı hareket “FETÖ’nün temel dayanağı oldu”. İşbirlikçileri hâlâ içerde işlevlerini yürütüyorlar.

- Bugün FETÖ’ye karşı önlemler yürütülmesine karşın, “FETÖ’nün cami, okul ve orduyu siyasete sokma yöntemine karşı, bir girişim bulunmuyor”. Aksine, aynı yöntem devam ediyor.

Bu çelişki ABD’ye (A) planındaki başarısızlığa karşın (B) planında büyük yarar sağlıyor: İşlerini 15 Temmuz’dan sonra da yürütüyorlar. Aynen Suriye’deki PKK ayağını YDP ile inşa etmelerinde olduğu gibi.

Hep anlatmaya çalıştık, “siyasal İslam ABD’ye mecbur ve bağımlı olmadan varlığını sürdüremez”. Sovyetler Birliği dağıldıktan sonraki yeni emperyalizm süreci böyle yürüyor: adını da “yeni Türkiye” olarak koymadılar mı: “Yeni siyasal İslamcılar, yeni liberaller ve ikinci cumhuriyetçiler ile birlikte”…

Sadece Türkiye’yi kutuplaştırarak değil, “siyasal İslamı da karşı karşıya getirerek” bunu yapıyorlar: Davutoğlu’nun ve Gül’ün Ankara’dakilerle “kavgasına” bakın, bunun resmini görürsünüz…

Erol MANİSALI, 17 Eylül 2019
erolmanisa@yahoo.com