1. yüz (Toplam 1 yüz)

Davadan dönmek… / Zeynep GÜRCANLI

İletiGönderilme zamanı: Pzt Kas 25, 2019 15:30
gönderen Oğuz Kağan
Davadan dönmek…

AKP'nin Türkiye'yi soktuğu Suriye bataklığı, Cumhuriyet'in tüm dış politika parametrelerini teker teker eritiyor.

Sadece Cumhuriyet'in de değil, bizzat AKP'nin içinden çıktığı İslamcı hareketin “davaları” da bir bir düşüyor.

Mesela Filistin davası…

ABD yönetimi -ilginçtir tam da Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Beyaz Saray'da Başkan Trump'la görüşmesinden birkaç gün sonra- İsrail'in Filistin topraklarına kurduğu Yahudi yerleşim merkezlerini “uluslararası hukuka aykırı görmediğini” açıklayıverdi.

ABD'nin bu açıklamasına karşılık, kendini “Filistin davasının bayraktarı” gören AKP hükümetinden, kuru bir Dışişleri açıklamasından başka bir tepki gelmedi. Günde birkaç kez konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan da AKP'li hükümet üyelerinden de bu konuda öyle “Ey“ diye başlayan sert açıklamalar hiç duyulmadı.

YAHUDİ YERLEŞİMLERİ, SURİYE'DEKİ TOKİ EVLERİNE “EMSAL” Mİ OLACAK?

Bu derin sessizlik ister istemez akla şunu getiriyor:

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriye'nin kuzeyinde, “Suriye Milli Ordusu” adı takılan cihatçı gruplarla birlikte kontrol altına alınmış durumdaki topraklarda yeni yerleşim merkezleri kurulması planını Beyaz Saray'da Trump'la düzenlediği basın toplantısında da dillendirmişti.

Türkiye'de hiç tartışılmadı.

Ama AKP hükümetinin bu bölgelerde kurmak istediğini açıkladığı “nohut oda, bakla sofa” TOKİ evlerinin, -daha önce İsrail'in Filistin topraklarında kurmakta olduğu yerleşim birimlerinin tartışıldığı gibi- uluslararası hukuka, insan haklarına, mülkiyet haklarına aykırı olup olmayacağı Batı basınında uzun uzun tartışıldı.

Acaba; Erdoğan'ın Trump'la yaptığı ve içeriği açıklanmayan ikili görüşmede bu konular da ele alındı mı?

“PYD-YPG OLUŞUMUNA” KARŞI “CİHATÇI CEPLERİ” Mİ?

İşin bir başka boyutu daha var:

Mehmetçik'in Suriye'ye girme nedeni AKP hükümeti tarafından sınır bölgesinin PKK terör örgütünün Suriye uzantısı PYD-YPG'den -elbette IŞİD'li teröristlerden de- temizlenmesi olarak kamuoyuna açıklandı.

Ancak AKP hükümetinin, Barış Pınarı Harekatı ile birlikte önce ABD, ardından Rusya ile vardığı uzlaşmaların ardından sahadaki duruma bakıldığında, amacın hasıl olmadığı ortaya çıkıyor.

ABD yönetimi, Erdoğan'ın Beyaz Saray ziyaretinden sonra yaptığı açıklamalarda, Suriye'nin kuzeyindeki PKK terör örgütü uzantısı PYD-YPG'ye desteğin devam edeceğini net ifadelerle kesinleştirdi.

Rusya cephesinde de durum pek farklı değil: Erdoğan-Putin zirvesinde varılan uzlaşmaya rağmen, Türkiye sınırının hemen dibindeki Membiç ve Kobani hala PYD-YPG'den temizlemedi.

Yani ABD-Rusya -kamuoyuna hiç açıklanmamış- uzlaşmasıyla, Türkiye'nin kontrol ettiği üç cep hariç, PYD-YPG yapılanması aynen korunuyor.

Ruslar, inceden inceye PYD-YPG'nin Suriye'deki anayasa görüşmelerinde de masada olması gerektiği mesajını verirken, ABD yönetimi PYD-YPG elebaşını “resmi muhatap” olarak gördüğünü bizzat Trump tarafından -Erdoğan'la ortak basın toplantısında- açıklandı.

AKP'lilerin pek sevdiği, son dönemde sıkça kullandığı bir söz var; “Sahada olan, masada da olur.”

Buna bir de tüm dünyanın dilinden düşürmediği “Suriye'nin toprak bütünlüğüne bağlıyız” sözünü ekleyin…

Acaba Suriye, hem PYD-YPG oluşumunu, hem de kuzeydeki “Cihatçı ceplerini” içeren bir idari yapılanmaya mı götürülüyor?

“Saray'a CHP'li çıktı mı, çıkmadı mı” gereksiz tartışması arasında kaybolup gitmesin diye yine soralım:

Trump-Erdoğan görüşmesinde Halkbank konusunun konuşulduğunu tahmin ediyoruz da…

Acaba o konunun hemen yanında bunlar da konuşuldu mu?

Zeynep GÜRCANLI, 25 Kasım 2019
zgurcanli@sozcu.com.tr