1. yüz (Toplam 1 yüz)

Hayatımızda keşkeler olmasa / Levent BULUT

İletiGönderilme zamanı: Çrş Mar 04, 2020 14:29
gönderen Oguzhan34
"Garip gurebanın çocukları vatan için şehit olurlar. İnanarak, mertçe, dövüşerek ölürler. Karadeniz'in yemyeşil yaylaları, cennet gibi dereleri için. Ege ve Akdeniz'in inci gibi koyları için ölürler. Ölürler ve öldürürler.
*
Can alırlar, can verirler birlikte omuz omuza. Acı olan şudur ki bu garipler ömürleri boyunca uğruna öldükleri cennet vatanın cennet köşelerinde bir hafta tatil yapacak parayı ve vakti bulamazlar. Kiminin evi sıvasızdır, kimisi hasta anasını yaşatıp kardeşlerini okutmak için, çaresizlikten sınırlarda nöbet bekler. İşte bir şeye ağlayacaksanız bu gariplere ağlayın, bu ana kuzularına ağlayın...
*
Düşünenler için bunda kalpleri titretecek ibretler vardır. Cennet vatanın cennet köşeleri rantçı yamyamlara peşkeş çekilirken fakirler bu toprak parçalarının bekası için ölür de, bacası zor tüten baba ocaklarına tabutla dönerler.
*
Eğer hakkı ile düşünüp akıl ederseniz bundaki kıssa çok çok büyüktür Öyle büyüktür ki niceleri taşıyamaz, kendini dağlara vurur ya da içine kapanır Sizler gerçek hayatı gerçek vatan aşkının size edilen zulmün farkında değilsiniz... Farkında olsanız o kalpleriniz yerinden fırlardı."
*
Yukarıdaki satırlar İdlib'de şehit düşen Komando Uzman Çavuş Tolga Can Yılmaz'a ait... 2018'de Atatürk'ün bir fotoğrafını paylaşarak "Açtığın yolda gösterdiğin hedefe durmadan yürüyeceğime and içenlerdeniz paşam" ifadelerini kullanan Yılmaz, ailenin tek çocuğuydu. Samimi paylaşımlarını okuyup da etkilenmemek mümkün değil...
*
34 şehidimiz olduğu gün ocaklara ateş düştü.
Sosyal medyada ise taziye ve gün birlik olma günü mesajları vardı.
Kimi "Askerimizin ne işi vardı orada?" diye sordu...
Kimi "Bugün siyaset tartışmak olmaz" diye cevap verdi.
Böyle bir günde bile ayrıştık, kutuplaştık.
Fakat bu mesajlar içindeki bir şehit annesinin sözü vardı ki yaşanan acının büyüklüğü karşısında hiçbir sözün değerinin olmadığını gösterdi: "Şehidin helvası sizin ocakta kavrulmadığı sürece size hep tatlı gelecek."
*
Şu yaşananlara bakın Allah aşkına: Doğruya doğru diyen bir millet iken bir doğruda buluşamıyoruz artık.
Şehitlerimizin ardından sosyal medyada törenleri paylaşıp "Hakkımız helâl olsun" demek dışında ne yapıyoruz?
Neden, nasıl, niçin diye sorgulayabiliyor muyuz?
Hayır!
Merak ediyorum... Bizim mi şehitlerimizde hakkımız var yoksa onların mı bizde hakları var?
*
"Ömürleri boyunca uğruna öldükleri cennet vatanın cennet köşelerinde bir hafta tatil yapacak parayı ve vakti bulamayanlar"ın hakkını kim, hangi idareci ödeyebilecek?
Bu vebalin altından nasıl kalkacaklar?
*
Fark ediyorum da içimden hep ah, keşke diyorum...
Keşke kadına şiddet, taciz, tecavüz ve hayvan katliamlarına gösterdiğimiz tepkilerdeki gibi bir doğruda buluşabilsek...
Keşke herhangi bir partiyi tutarak değil; seçerek oy versek...
Keşke kimin söylediğine, kimin yaptığına bakmaktan ziyade, doğru mu yanlış mı diye düşünsek...
Keşke yanlışlar çok olsa da, bir doğrumuz olsa...
*
Keşke "Irzımızdır çiğnenen evladımızdır doğranan / Hey sıkılmaz ağlamazsan bari gülmekten utan." diyen millî şairimizin sözünü unutmasak...
Keşke, cahillik değil bilgi; torpil yerine liyakat erdem olsa.
Keşke, okusak, araştırsak...
*
Keşke bu sizden, bu bizden ayırımı yapmasak...
Keşke her işe Allah diye başlarken biraz olsun Allah'tan utansak, korksak.
Keşke namuslular da, namussuzlar kadar cesur olsa.
Keşke bu yazdıklarım gerçekleşse ve keşke demek zorunda kalmadığımız bir ülkede yaşasak.
Keşke ah keşke...
Suriye politikasının iflas etmesi...
Suriye'de ne işimiz var diyenlere Reis, "Bizi Suriye halkı çağırdı..." demişti. İşte o sığınmacılardan biri sınırı geçince; "Sanki biz size gidip bizi kurtarın dedik..." diye konuştu.
Nankörlük mü dersiniz, ihanet mi dersiniz bilmem...
Ama iflas eden Suriye politikasının tek kelimeyle özetidir bu.
*
Hatalardan ders alınmıyor. Yanlış politikada ısrar edecekleri aşikâr.
Keza Atatürk'ün "Ben size ölmeyi emrediyorum." sözünü hatırlatan Reis, "Şehitler tepesi boş kalmayacak." dedi.
*
Oysa verdiği örnek ile günümüzdeki yaşananlar aynı değil.
Zira, Atatürk vatan toprağında savaşırken ve cephedeyken, "Ben size ölmeyi emrediyorum." demiş ve devamında "Biz ölünceye kadar geçecek zaman içinde yerimizi başka kuvvetler ve başka kumandanlar alabilir." diye imanını ve inancını göstermişti. Bu inancı ve imanı gören Mehmetçik de, Atatürk'ün peşinden gitmiş ve başarı böyle gelmiştir.
*
Diyeceğim, o padişah gibi sarayda oturmamış; ülkenin bekasını kendine ya da bir partiye bağlamamıştır. Atatürk'te "Ben olmazsam olmaz" zihniyetinden eser yoktur. Ve bunu ülkeyi işgalden kurtarıp Cumhuriyeti kurduktan sonra "Benim naçiz vücudum, bir gün elbet toprak olacaktır. Fakat Türkiye Cumhuriyeti, ilelebet payidar kalacaktır." sözüyle ve yaptıklarıyla görebilirsiniz.
Başka söze gerek yok!..