Futbol ve Yolsuzluk - Gökhan Bozkurt
Gönderilme zamanı: Pzr May 03, 2020 11:47
Şanslıydım ki böyle insanlarla tanıştım. Yoksa 10 seneyi aşkın bir süredir bu sektörün içinde zaten kalamazdım. Hiç şüphesiz futbol sektöründe işini iyi yapan, dürüst ve namuslu kişiler var. Bu gerçeği asla göz ardı etmeden madalyonun öteki yüzüne bakacağız.
Konu geniş ve uzun. Bu yüzden bu yazı dizisini birkaç haftaya yayacağız. Bu hafta bir giriş yazısı niteliğinde olacak. Muhtemelen Türk yazılı medyasında bu konuyu en kapsamlı ele alan yazı dizisi bu olacak. İlerleyen haftalarda değinmediğimiz yolsuzluk yöntemi kalmayacak.
Şimdi bir durum değerlendirmesi yapalım.
Süper Lig ve TFF 1. Lig’de mücadele eden futbol takımlarına baktığımızda, birkaç başarılı örnek dışında çoğu takımın borç batağında olduğunu görüyoruz.
Bir takımın borcunun olması onun kötü yönetildiği anlamına gelmez. Yatırım, gelişim veya stratejik planlama kapsamında bir takım borç yükü altına girebilir.
Bu yazıda kastettiğim bu tür takımlar değil. Ancak uzun vadede sürekli borç batağında kalan, harcamalarına dikkat etmeyen, aynı hataları devamlı yapan bir futbol kulübü kesinlikle kötü yönetiliyor demektir. Kötü yönetimin başlıca 3 sebebi olabilir.
Yazının en başında altını çizerek belirtmek isterim ki futbol sektöründe benim de örnek aldığım, takdir ettiğim, doğruluğuna ve dürüstlüğüne kefil olabileceğim futbol menajerleri, futbol kulübü yöneticileri, başkanlar ve teknik direktörler var.
Kulüp yönetimi iyi niyetlidir, dürüsttür ancak beceriksizdir ve hataları pahalıya mâl olur.
Kulüp yönetimi iyi niyetlidir, dürüsttür, beceriklidir ancak futbol konusunda bilgisizdir. Futbol sektörünü bilmedikleri için etrafındaki kişiler tarafından kolayca kandırılırlar.
Kulüp yönetimi iyi niyetli ve dürüst değildir!
Her üç durumda da kulüplerin soyulması için bilerek veya bilmeyerek zemin hazırlanmış olur.
Burada araya girip değerli okuyucuların aklına gelebilecek bir soruyu da cevaplamak isterim. Bir futbol kulübünün soyulması halkı neden ilgilendirsin?
Herhangi bir fabrikadan, bir inşaat şirketinden, bir otelden farkı nedir?
Niçin bir gazetenin köşe yazısında yer kaplasın?
Eğer şirket değillerse, futbol kulüpleri özü itibariyle dernektir.
Dernek dediğimizde bile bazen yeterince somut anlaşılmıyor.
Bu yüzden en basit tabirle futbol kulüplerini şöyle tanımlayabiliriz; Sahipleri yoktur.
Halka hizmet için halkın malı olarak faaliyet gösteren kuruluşlardır.
Senin, benim gibi vatandaşlar derneğe üye olurlar, yönetirler, zamanları dolunca çekip giderler. Bir gönüllülük işidir.
Bu yüzden kanun dernek üyelerinin dernek üzerinden maddi çıkar elde etmesini yasaklar.
Yani ortada bir soygun varsa, oradaki para bir şahsın, bir şirketin parası değil, derneğin kendi faaliyetlerinde harcaması gereken paradır. Derneğin faaliyetlerinden faydalanabilecek, dernekle ilgisi olan, ona destek veren herkesin parasıdır.
Ayrıca kamu yararına dernek oldukları için devletten birçok ayrıcalık (vergi muafiyeti vb.) alırlar.
Özel şirketlerin tam mali şeffaflık ve iç/dış denetim gibi yasal zorunluluklardan, dernekler yasasından yararlanarak kurtulurlar. Devlet birçok ayni ve maddi yardımda bulunabilir.
Özellikle belediyeler halka hizmet olarak harcanması gereken milyonlarca lirayı spor kulüplerine destek olarak ayırabilir. Devlet, milyonlarca lira para harcayarak tesisleşmelerine, stadyum yapımına katkıda bulunabilir. Tüm bunlar halkın parasının spor kulüplerine harcanması demektir. İşte bu yüzden o dernekleri yöneten yöneticilerinde halka karşı büyük bir şeffaflık mecburiyeti vardır. Bu şeffaflık olmadığında ve dernek halka hizmet için değil, birkaç kişiye hizmet etmek için kullanıldığında gazetelerin ve halkın bunu sorgulaması, eleştirmesi hakkı ve görevidir.
Peki, bu yolsuzluk süreci nasıl işler? Çeşitli aktörler farklı zamanlarda farklı yöntemler kullanabilir. Peki, bu aktörler kim olabilir?
Futbol kulübü yöneticileri
Futbol kulübünün idari ve teknik personeli
Futbolcu menajerleri
Şehrin önde gelen siyasetçileri
Sonraki yazılarımda tüm bu aktörlere ve yöntemlerine teker teker değineceğim.
Ancak şunu da belirtmek gerekir ki yapılan yolsuzlukları hukuk önünde kanıtlanması oldukça zordur. Resmiyette her şey kılıfına uydurulur. Bu durum sistemin büyük bir açığıdır. Futbolumuzdaki en etkili denetleme sistemi maalesef ‘zengin iş adamı, yapmaz öyle şey’ cümlesidir. Zaten bu cümlenin kendisi bile ahlaki bir sorundur. Çünkü, dürüstlük gelir seviyesiyle ilgili değil, ahlak seviyesiyle ilgili bir kavramdır.
Türk futbolunda Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) yetkilerinde ve etkisinde bir denetleme kurumu yoktur. Bu işi görünürde Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) yapıyor gibi gözükse de TFF’nin yaptığı evrak-belge toplamak ve arşivlemekten öteye gitmez.
Aristo ‘İnsanları iyi yapan yasalardır’ der. Milyonlarca Euro garanti geliri olan derneklerin kaderi insanların iyi niyetine bırakılamaz. Ünlü Çinli filozof Han Fei, insanı kontrol etmek için yasaların ve düzenin gerekli olduğuna vurgu yapar.
Milyon Euroların döndüğü bir sektörde ‘iyi insandır, yapmaz’ gibi bir düzen kabul edilemez.
Bu yüzden herhangi bir kulüpte bir soygun varsa, bu başta TFF ve Spor Bakanlığı olmak üzere ilgili tüm kurum ve kuruluşların denetlemeyi yeterince sıkı ve etkili yapmamasından kaynaklanır.
Denetim, yönetimin temel fonksiyonlarından birisidir.
Denetim yoksa orada yönetim yok demektir.
Peki, bu sıkı denetim niçin yapılmaz? Neden gerekli yasalar çıkmaz? Bu soruları siz değerli okuyucuların düşünmesi için buraya bırakalım ve ‘hırsızın hiç mi suçu yok’ misali esas konumuza geri dönelim. Zamanı geldiğinde kapıyı açık bırakanlara da mutlaka değineceğiz.
Bir sonraki yazıda sizi yolsuzluğun başrol aktörlerinden ‘kötü niyetli kulüp yöneticileri’ ve taktikleri ile tanıştıracağım. Sizler de futbol dünyasının karanlık ve tozlu koridorlarında benimle bir gezintiye çıkmaya hazırsanız, kemerlerinizi bağlayın.
https://www.aykiri.com.tr/yazarlar/gokh ... suzluk/19/
Konu geniş ve uzun. Bu yüzden bu yazı dizisini birkaç haftaya yayacağız. Bu hafta bir giriş yazısı niteliğinde olacak. Muhtemelen Türk yazılı medyasında bu konuyu en kapsamlı ele alan yazı dizisi bu olacak. İlerleyen haftalarda değinmediğimiz yolsuzluk yöntemi kalmayacak.
Şimdi bir durum değerlendirmesi yapalım.
Süper Lig ve TFF 1. Lig’de mücadele eden futbol takımlarına baktığımızda, birkaç başarılı örnek dışında çoğu takımın borç batağında olduğunu görüyoruz.
Bir takımın borcunun olması onun kötü yönetildiği anlamına gelmez. Yatırım, gelişim veya stratejik planlama kapsamında bir takım borç yükü altına girebilir.
Bu yazıda kastettiğim bu tür takımlar değil. Ancak uzun vadede sürekli borç batağında kalan, harcamalarına dikkat etmeyen, aynı hataları devamlı yapan bir futbol kulübü kesinlikle kötü yönetiliyor demektir. Kötü yönetimin başlıca 3 sebebi olabilir.
Yazının en başında altını çizerek belirtmek isterim ki futbol sektöründe benim de örnek aldığım, takdir ettiğim, doğruluğuna ve dürüstlüğüne kefil olabileceğim futbol menajerleri, futbol kulübü yöneticileri, başkanlar ve teknik direktörler var.
Kulüp yönetimi iyi niyetlidir, dürüsttür ancak beceriksizdir ve hataları pahalıya mâl olur.
Kulüp yönetimi iyi niyetlidir, dürüsttür, beceriklidir ancak futbol konusunda bilgisizdir. Futbol sektörünü bilmedikleri için etrafındaki kişiler tarafından kolayca kandırılırlar.
Kulüp yönetimi iyi niyetli ve dürüst değildir!
Her üç durumda da kulüplerin soyulması için bilerek veya bilmeyerek zemin hazırlanmış olur.
Burada araya girip değerli okuyucuların aklına gelebilecek bir soruyu da cevaplamak isterim. Bir futbol kulübünün soyulması halkı neden ilgilendirsin?
Herhangi bir fabrikadan, bir inşaat şirketinden, bir otelden farkı nedir?
Niçin bir gazetenin köşe yazısında yer kaplasın?
Eğer şirket değillerse, futbol kulüpleri özü itibariyle dernektir.
Dernek dediğimizde bile bazen yeterince somut anlaşılmıyor.
Bu yüzden en basit tabirle futbol kulüplerini şöyle tanımlayabiliriz; Sahipleri yoktur.
Halka hizmet için halkın malı olarak faaliyet gösteren kuruluşlardır.
Senin, benim gibi vatandaşlar derneğe üye olurlar, yönetirler, zamanları dolunca çekip giderler. Bir gönüllülük işidir.
Bu yüzden kanun dernek üyelerinin dernek üzerinden maddi çıkar elde etmesini yasaklar.
Yani ortada bir soygun varsa, oradaki para bir şahsın, bir şirketin parası değil, derneğin kendi faaliyetlerinde harcaması gereken paradır. Derneğin faaliyetlerinden faydalanabilecek, dernekle ilgisi olan, ona destek veren herkesin parasıdır.
Ayrıca kamu yararına dernek oldukları için devletten birçok ayrıcalık (vergi muafiyeti vb.) alırlar.
Özel şirketlerin tam mali şeffaflık ve iç/dış denetim gibi yasal zorunluluklardan, dernekler yasasından yararlanarak kurtulurlar. Devlet birçok ayni ve maddi yardımda bulunabilir.
Özellikle belediyeler halka hizmet olarak harcanması gereken milyonlarca lirayı spor kulüplerine destek olarak ayırabilir. Devlet, milyonlarca lira para harcayarak tesisleşmelerine, stadyum yapımına katkıda bulunabilir. Tüm bunlar halkın parasının spor kulüplerine harcanması demektir. İşte bu yüzden o dernekleri yöneten yöneticilerinde halka karşı büyük bir şeffaflık mecburiyeti vardır. Bu şeffaflık olmadığında ve dernek halka hizmet için değil, birkaç kişiye hizmet etmek için kullanıldığında gazetelerin ve halkın bunu sorgulaması, eleştirmesi hakkı ve görevidir.
Peki, bu yolsuzluk süreci nasıl işler? Çeşitli aktörler farklı zamanlarda farklı yöntemler kullanabilir. Peki, bu aktörler kim olabilir?
Futbol kulübü yöneticileri
Futbol kulübünün idari ve teknik personeli
Futbolcu menajerleri
Şehrin önde gelen siyasetçileri
Sonraki yazılarımda tüm bu aktörlere ve yöntemlerine teker teker değineceğim.
Ancak şunu da belirtmek gerekir ki yapılan yolsuzlukları hukuk önünde kanıtlanması oldukça zordur. Resmiyette her şey kılıfına uydurulur. Bu durum sistemin büyük bir açığıdır. Futbolumuzdaki en etkili denetleme sistemi maalesef ‘zengin iş adamı, yapmaz öyle şey’ cümlesidir. Zaten bu cümlenin kendisi bile ahlaki bir sorundur. Çünkü, dürüstlük gelir seviyesiyle ilgili değil, ahlak seviyesiyle ilgili bir kavramdır.
Türk futbolunda Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) yetkilerinde ve etkisinde bir denetleme kurumu yoktur. Bu işi görünürde Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) yapıyor gibi gözükse de TFF’nin yaptığı evrak-belge toplamak ve arşivlemekten öteye gitmez.
Aristo ‘İnsanları iyi yapan yasalardır’ der. Milyonlarca Euro garanti geliri olan derneklerin kaderi insanların iyi niyetine bırakılamaz. Ünlü Çinli filozof Han Fei, insanı kontrol etmek için yasaların ve düzenin gerekli olduğuna vurgu yapar.
Milyon Euroların döndüğü bir sektörde ‘iyi insandır, yapmaz’ gibi bir düzen kabul edilemez.
Bu yüzden herhangi bir kulüpte bir soygun varsa, bu başta TFF ve Spor Bakanlığı olmak üzere ilgili tüm kurum ve kuruluşların denetlemeyi yeterince sıkı ve etkili yapmamasından kaynaklanır.
Denetim, yönetimin temel fonksiyonlarından birisidir.
Denetim yoksa orada yönetim yok demektir.
Peki, bu sıkı denetim niçin yapılmaz? Neden gerekli yasalar çıkmaz? Bu soruları siz değerli okuyucuların düşünmesi için buraya bırakalım ve ‘hırsızın hiç mi suçu yok’ misali esas konumuza geri dönelim. Zamanı geldiğinde kapıyı açık bırakanlara da mutlaka değineceğiz.
Bir sonraki yazıda sizi yolsuzluğun başrol aktörlerinden ‘kötü niyetli kulüp yöneticileri’ ve taktikleri ile tanıştıracağım. Sizler de futbol dünyasının karanlık ve tozlu koridorlarında benimle bir gezintiye çıkmaya hazırsanız, kemerlerinizi bağlayın.
https://www.aykiri.com.tr/yazarlar/gokh ... suzluk/19/