1. yüz (Toplam 1 yüz)

Karamanoğlu Mehmet Bey ve Türkçe'ye verdiği önem

İletiGönderilme zamanı: Prş Mar 27, 2008 7:51
gönderen erenus


"BUGÜNDEN SONRA DİVANDA, DERGAHTA,
BARGAHTA, MECLİSTE VE MEYDANDA TÜRKÇEDEN
BAŞKA DİL KULLANILMAYACAKTIR."
13 Mayıs 1277



Karamanoğullarının üçüncü ve en büyük hükümdarıdır. Doğum tarihinin kesin olmamakla birlikte 1246 olduğu sanılmaktadır. Ölüm tarihi ise 1283'tür. Mehmet Bey Karamanoğulları'nın başına geçtiğinde, Anadolu'da Moğol hakimiyeti bulunmaktaydı. Karaman Bey'in ölümünden sonra, Anadolu Selçuklu Sultanı IV.Rüknettin Kılıçarslan, Karaman ülkesinin idaresini, vezirlerinden Hutenoğlu Bedrettin ibrahim'e vermiş; eski ülüş sistemini tanımadığını ilan etmişti. Daha çocuk yaşta olan Mehmet Bey ve kardeşleri de yakalanıp hapsedilmişti.

IV.Rukneddin Kılıçarslanın ölümü üzerine, yerine III.Gıyaseddin Keyhüsrev geçti. Mehmet Bey ve kardeşleri serbest bırakıldı.

Karamanoğlu Mehmet Bey, başa geçer geçmez, Selçuklulara cephe aldı. Üzerine gönderilen Moğol-Selçuk ordusunu, Göksu vadisinde mağlup etti. Güneye yönelip, Sahiller Emini Hoca Yunus ordusunu da yenerek egemenliğini sağlamlaştırdı. Daha sonra, Eşrefoğlu ve enteşe Türkmenlerini de yanına alarak Konya önlerine geldi. Konya'yı zaptederek Gıyaseddin Siyavuş'u Selçuklu tahtına geçirdi.

O sırada Selçuklular, edebi dil olarak Farsça'yı, devlet işlerinde ise Arapça'yı kullanıyorlardı. Halk ise bu iki dilin dışında, kendi öz dili olan Türkçe'yi kullanmayı sürdürüyordu.

Mehmet Bey, millet olarak yaşamanın ilk şartı olarak, dil birliğinin sağlanması gerektiğine inanıyordu.

Kendi dilini ve kültürünü hor gören, başka kültürlerin egemenliğine girmeyi yücelik sanan, bu yoz anlayışa tepki gösteriyordu. Konya'nın alınmasından sonra, 1277 tarihli ünlü fermanını yayınladı. Türkçeden başka bir dil konuşulmasını yasakladı. O'nun bu fermanı Anadolu'da uzun yıllar yankılanmış ve günümüze kadar gelmiştir.



Konya'yı yeniden ele geçiren Moğollar, Karamanoğulları üzerine yürüdüler. Küçük bir orduyla Moğollara karşı yiğitçe savaşan Mehmet Bey, kardeşleri Tanu ve Zekeriya ile birlikte şehit düştü. :cry:

Mehmet Bey askeri ve idari yönden bilgili ve yetenekli bir devlet adamı idi. Hayatı boyunca bilim ve sanat adamlarını etrafında toplamış, onlara büyük değer vermiştir.


KARAMANOĞLU MEHMET BEY ve FERMANI

Karamanoğlu Mehmet Bey'in, 13 Mayıs 1277'de, Türkçe'yi korumak amacıyla yayınladığı ünlü fermanını, herhangi bir ferman diye nitelendirmek, yanlış olsa gerektir.

O dönemdeki Anadolu'nun durumunu kavramadan, fermanı değerlendirmek de, yine gerçeklere tam anlamıyla ulaşmamızı engeller.

XII.y.y. ve sonraları, Anadolu Selçukluları'nın hüküm sürdüğü; Anadolu Selçukluları Türk olmalarına rağmen, devletin her alanında İran hakimiyetinin apaçık görüldüğü ve Türklüğün değerlerinin, devlet eliyle unutturulmaya yüztuttuğu yıllardır.

İşte bu dönemde Karamanlılar, Anadolu'da, dil alanında değil; Türk değerlerinin yaşatılması için, her alanda, büyük mücadeleler vermişlerdir.

1238'de Selçuklular'ın İranlaşması karşısında, Karaman'lıların atası Nure Sofi'nin de katıldığı; Türklüğün savunması denilebilecek, Kırşehir'in Maliya Ovası'nda gerçekleşen savaş; Karamanoğulları'nın Anadolu'da verdikleri mücadelelerin, koltuk kavgası değil; Türk değerlerinin korunması olduğunun en açık delili sayılabilir.

Karamanoğlu Mehmet Bey de, atası Nure Sofi gibi, Anadolu'da, Türklüğün, Türk değerlerinin mücadelesini vermiştir. 1277'de yayınladığı fermanın özünde, bir milletin birlik beraberliğinin ilk adımının, dil birliği olduğu gerçeği vurgulanmaktadır.


Orta Asya'dan Anadolu'ya göçen, burada devlet ve beylikler kuran Türk boylarının, başka millellerin değerlerini kabullenip, kendi öz yapılarını terk etmeye yöneldikleri ve bu yönelişi adeta marifet saydıkları bir dönemde, sadece Karamanoğulları'nın, Türk değerlerine bağlı kalma savaşı vermeleri ve Karamanoğlu Mehmet Bey'in bu gerçeği, tarih sayfalarına, fermanıyla kazıması, Anadolu Türk tarihinin en önemli adımlarındandır.(kaynakça:http://www.karaman.gov.tr/)






Arıyorum

Karamanoğlu Mehmet Beyi arıyorum.
Göreniniz, bileniniz, duyanınız var mı?
Bir ferman yayımlamıştı;

Bu günden sonra divanda, dergâhta, bargâhta, mecliste, meydanda
Türkçeden başka dil konuşulmaya diye,
Hatırlayanınız var mı?

Dolanın yurdun dört bir yanını,
Çarşıyı, pazarı köyü, şehri
Fermana uyanınız var mı?



Heykelinin nedense sırtı şehre dönüktür elindeki fermanla birlikte; gelenlere selam olsun dercesine, gelenlere bunu gösterircesine...

Belkide yüzü şehre bakmalıydı yazılanları insanların gözüne sokarcasına.... :!:

Re: Karamanoğlu Mehmet Bey ve Türkçe'ye verdiği önem

İletiGönderilme zamanı: Cmt Mar 12, 2011 21:24
gönderen sinanisildak
Sinan IŞILDAK Tarihçi-Yazar

FERMAN KARAMANOĞLU MEHMET BEY’İN Mİ?

Türkiye Selçukluları devrinde Karamanoğlu Mehmed Bey’in Türkçe’yi resmî dil ilan edildiği söylenmektedir. Bu bilgi medya da, yazılı eserlerde ve MEB tarafından basılan kitaplarda görülmektedirler. Örneğin,Milli Eğitim Bakanlığı tarafından ortaöğretim kurumları (Lise) için hazırlanan 9. sınıf “Tarih Ders Kitabı”nın 187. Sayfasında şu ifade geçiyor: “…Karamanoğlu Mehmet Bey 1277 yılında Konya’da açıkladığı fermanla, “Bu günden sonra divanda, dergâhta, mecliste ve meydanda Türkçeden başka dil kullanılmayacaktır.” diyerek Türkçeyi devlet dili haline getirmiştir Sadece MEB tarafından değil, diğer eserlerde de bilgi yanlışlıkları bulunmakadır. Bunlar ;

“Şemseddin Mehmed Bey, Giyaseddin Siyavüş’ü hükümdar eyledikten sonra Farsça olan muherreratı kaldırarak, onun yerine Türkçe muharreratı koydurdu ...”(1)
“… Mehmed Bey ve Siyavuş (Cimri) 15 Mayıs 1277’de Konya’ya girdiler. Mehmed Bey Sıyavuş’un veziri olduğu gibi, toplanan divanda “Türkçeden başka dil kullanılmamasına karar verdi. ” (2)
“… Alâeddin Sİyavuş törenle Selcuklu sultanı ilân edildi. Karamanoğlu Mehmed Bey de vezir oldu (14 Zilhicce 675/19 Mayıs 1277). Devlete bağlı olan görevlilerin Konya’ya gelmeleri için fermanlar çıkarıldı ve “divanda, dergâhta, mecliste, meydanda hiç kimsenin Türkçeden başka bir dil konuşmaması” kararı alındı.”(3)
“… Mehmet Bey’in en önemli icraatı, kültürel alanda oldu. Vezir Mehmet Bey 15 Mayıs 1277 tarihinde yayımladığı bir fermanla “Divanda (devlet dairesi), dergâhta (saray), bergâhta (resmi toplantı), mecliste (eğlence yeri) ve meydanda (çarşı, pazar)” Türkçeden başka dil kullanılmayacağını ilan etti.” (4)

“… Karamanoğlu “Mehmet Beyin Ferman” konusunu ima yolu ile ilk başlatan M. Fuat Köprülü’nün yazdığı Türk Edebiyatı’nda Mutassavvıflar adlı eserinde, önce XIX yüzyıl tarihçilerinden Hayrullah Efendi (?-1866)’den alıntı yapıyor, “… Badehu DÎvan tertip olunup tahrirat ve evamîrin cümlesi Lisân-ı Fârsi üzere yapıldığından, Lisânı Türk mahvolmak derecesine gelmişti. Binâleyh Dîvan’da kıraat olunacak evrâkın mecmuu Lisân-ı Türkî üzre olup, elsine-i sâire ile tekellüm olunması muhkem yasak oldu.” Hayrullah Efendi bu olayın tarihini de h. 10 Zilhicce 676/4 Mayıs 1277 olarak veriyor. Görüldüğü üzre burada olayı kimin gerçekleştirdiği belirtilmemiştir. Ancak üç sayfa sonra aynı eserinde Köprülü, Türkçe o devirde (Türkiye Selçukluları) yazı dili olarak pek şâyi bulunmamakla beraber, daha Sultan Veled’den önce Anadolu’da aruz vezniyle Türkçe tasavvufî manzumeleri menkıbeler, hikâyeler yazıldığı da muhakkak gibidir.” şeklinde bir ifade kullanıyor ve buna ait verdiği notta “… Karamanoğlu Mehmed Bey’in Türkçe’yi resmî lisan yapması müsabetiyleverilen tafsilâta …” bakınız diyor. Prof. Köprülü daha sonra kaleme aldığı başka bir eserinde, (Hicrî 676)’da Karamanoğlu Mehmed Bey Konya’yı zapt ettiği zaman dîvan işlerinde yalnız Türkçe kullanılmasını emretmiş ve bir rivayete göre eski kâtiplerden birtakımını katlettirmiştir.” diyerek olayı Karamanoğlu’nun gerçekleştirdiğini açıkça kabul ettiği gibi, bunun için kan da döktürmüştür.”(5).


Türkiye Selçuklu devri müelliflerinden İbn Bibi (El Hüseyin B. Muhammed B. Ali El-Ca’feri Er-Rugadi)’nin El Evemirü’l-Ala’iye Fi’l-Umuri’l-Ala’iye (Selçuk Nâme) isimli eseri bulunmaktadır. İbn Bibi, eserinde : “… Cimri’yi büyük bir ihtişam ve debdebe içinde çok sayıda komutanı, sayısız cengaver oyuncusu, süslü candarlar, silahdar ve camedarla birlikte ata bindirip şehrin etrafında gezmeye çıktılar. Dönünce divan kurdular. Her taraftan makam sahibi kimseleri ve taraftarlarını çağırmak için fermanlar çıkardılar. “Bu günden sonra hiç kime divan’da dergâhta, bergâhta, mecliste ve meydanda Türkçeden başka dil konuşmayacak” diye karar aldılar. Birkaç gün işleri yolunda gitti. Vezirlik Karamanoğlu Mehmed Beğ’e verildi (6). Cimri (Aleaddin Siyavuş) 10 Zilhicce 675 (13 Mayıs 1277) Perşembe günü kaleye gelerek saltanat tahtına oturdu. Kendinden öncekilerin âdetine uyarak Cuma günü toplantı (mahfil) düzenleyip imamları, kadıları, Kur’an okuyanları ve hafızları çağırdılar. Yiyecek dolu sofra kurdular. Toplantı bitip topluluk dağılınca vaktinde camiye gittiler. Hutbeyi Cimri adına okudular, sikkeye onun lakabını bastılar.”(7)

Türkiye Selçukluları devri yazarlarından biri de Mahmud B. Muhammed Aksarayî’dir. “Aksarayî, Müsameretü’l-Ahbâr ve Musayeret’ül-Ahyar adlı eserinde : “Cimri taraftarları saltanat sarayının bütün mal ve hazinesini yağmaladılar. Selçuk Devleti’nin başkenti şimdi de Cimri’nin saltanatına boyun eğdi. Alçak bir şeytan, Süleyman’ın tahtına oturdu. Cimri’nin adına hutbe okundu ve para kesildi. Beraberinde getirdiği çapulcular her tarafta talana ve yağmacılığa koyuldular. Aksarayî’nin verdiği bilgilerde ne Türkçe olayı ne de Karamanoğlu Mehmed Bey’in ismi geçmektedir.” “Farsça Anonim Selçuk-nâme olarak bilinen başka bir eserdir. Eserde: “…O şahıs tahta oturdu, adına hutbe okuttular. Karaman’ın en büyük oğlunu kendine vezir ilan edindi.” Bura da Karamanoğlu Mehmed Beyin ismi geçmemektedir.”(8)


Türkiye Selçuklu devri müelliflerinin eserlerinden görüleceği üzere:

a) İbn Bibi’nin Selçuk-nâme adlı eserinde Sultan olan, adına hutbe okutulan ve para bastırılan şahıs Cimri lakaplı Siyavuş’tur, Karamanoğlu Mehmed Bey değil. Ali Sevim’in Belleten’de yayınlanan makalesinde : “… Çok geçmeden derviş kılığında kendisini Sultan İzzet’in oğlu Siyavuş olduğunu söyleyen birisi ortaya çıktı. Siyavuş, Mehmed Bey’in yanına getirdi ve Sivaslı Takî’nin “Evet, bu Sultanın oğludur ve adı Gıyaseddin Siyavuş’tur” diyerek onun sultan-oğlu olduğunu doğrulaması üzerine Mehmed Bey başta olmak üzere bütün adamları onu sultan tanıdılar.”(9)
b) İbn Bibi’nin Selçuk Nâme adlı eserine göre, Türkçenin resmî dil ilan edilmesini sağlayan Karamanoğlu Mehmet Bey’in ismi geçmemektedir. Divanda karar alındığına göre Türkçenin resmi dil ilan edilmesini sağlayan tek başına Karamanoğlu Mehmed Bey değildir. Divana Karamanoğlu Mehmet Beyîn de dâhil olduğu konusunda kesin bir bilgi yoktur. Olsa bile bu karar Divan üyeleri tarafından alınmıştır. Ayrıca İbn Bibi’ye göre Divan toplandıktan birkaç gün sonra Karamanoğlu Mehmed Bey vezir olmuştur.
c) Diğer Türkiye Selçuklu devri müelliflerin eserlerinde de divandan ya da Türkçeden söz edilmemektedir.
d) “Karamanoğlu Mehmed Bey tarafından tahta çıkartılan Siyavuş adına basılan sikkelerde sene kayıtları Arabî ibare veya rakamlardır.”(10) Siyavuş’ın tahta çıktığı sıralarda divan toplanarak karar almıştır. Bu bilgiden hareketle sadece Siyavuş’un sikkleri değil, bütün Karamanoğlu sikkelerinde Türkçe ibareler yoktur.
e) Karamanoğulları imaretlerin vakıfnamelerinde Türkçeye rastlanılmamaktadır. Örnek vermek gerekirse II. İbrahim Bey tarafından yaptırılan “Karaman imaretinin kapısının bir kanadında Arapça (Babına meftüh’in limen dehale), diğer kanadında da (Taamına halal’ün limen ekele) yazılıdır.”(11)
f) “Karamanoğlu Mehmet Bey Türkçeden başka dil konuşulmamasını emretmişse de zamanla devletin resmî dili Farsça olmuştur.”(12) “Türkçe hususundaki kararın Karamanoğlu Mehmed Bey’in fermanı ve yasağı ile değil, Selçuklu Divanı tarafından alınmıştır.”(13)


Yukarıda verdiğim bilgilerden hareketle “Bu günden sonra divanda, dergâhta, mecliste ve meydanda Türkçeden başka dil kullanılmayacaktır.” bilgisinin düzeltilmesi gerekmektedir. Karamanoğlu Mehmed Bey’in “Türkçeyi devlet dili haline getirmiştir” diye bir yorum varsa, bu kararın Karamanoğlu Mehmet Bey tarafından değil, Selçuklu dîvanı tarafından alındığının düzeltilmesi gerekmektedir.

Dipnotlar :
1. Uzunçarşılı İ. H., Anadolu Beylikleri, TTK, Ankara 1998, s. 6
2. Kafesoğlu İ., Türk Dünyası El Kitabı, I. Cilt, Türk Dünyasını Araştırma Enstitüsü, Ankara 2001, s. 405
3. Tanman M. B., İslam Ansiklopedisi, 24. Cilt, Türk Diyanet Vakfı, İstanbul 2001, s. 455
4. Türkler Ansiklopedisi, Yeni Türkiye Yayınları, 6. Cilt, Ankara 2002,s. 705
5. Merçil E, “Türkiye Selçuklu Devrinde Türkçe’nin Resmî Dil Olmasını Kim Kabul Etti ?”, Belleten 239, Cilt LXIV-Sayı 239-Yıl 2000 Nisan, s. 55
6. Öztürk M. İbn Bibi-Selçuk Nâme, Cilt 2. TC Kültür Bakanlığı Yayınları, 1000 Temel Eser,s. 209
7. Öztürk M, age s. 210
8. Merçil E, age, s. 55
9. Sevim A., “Cimri Olayı Hakkında Birkaç Not”, Belleten, Cilt: XXV-Sayı 97-Yıl: 1961 Ocak, s. 65
10. Aykut N., “Türkiye Selçuklu Sultanı Siyavuş (Cimri)’nin Sikkeleri”, Belleten, 203, Cilt: LII-Sayı 203,-yıl 1988 Agustos 1988, s. 55
11. Gülcan A., Karamanoğlu II. İbrahim Bey ve İmareti Tarihçesi, Doğuş Matbaası, Karaman 1983, s. 55
12. Türkler Ansiklopedisi, Yeni Türkiye Yayınları, 6. Cilt, Ankara 2002, s. 459
13. Merçil E., age., s. 57

Re: Karamanoğlu Mehmet Bey ve Türkçe'ye verdiği önem

İletiGönderilme zamanı: Prş May 12, 2011 23:12
gönderen Oğuz Kağan
Dil Bayramı ve dilimizin yeni modaları

Sıradan yakınmalarım olmayacak. İşte dükkân adlarının yarısı, firma adlarının bilmem kaçta kaçı, yabancı dil diye yıllardır söylenen ve söylene söylene neredeyse acısını unutturdukları “dil yaraları”mızı açmayacağım. Tam tersine bu dil bayramı gününde, Türkçeyi iyi kullananların bile, konuşmasını hayranlıkla dinlediğim dil ustalarının bile nasıl olup da yaptığı “yamuk”luklardan bahsedeceğim. Bu lafı sevmiyorum ama gerçekten de aklıma o kullanım yanlışları gelince sanki Türkçe “yamulmuş” gibi geliyor.

13 Mayıs 1277. Karamanoğlu Mehmet Bey’in “Sarayda, divanda, meclislerde Türkçeden başka dil kullanılmayacak” fermanının yıldönümü.

* * *
Eskiden “Resm-i Geçit”i düzeltmeye çalışırdım. Buna Resmî geçit diyecekler diye, bayramlarda yüreğimi tutardım. Bilmiyorsanız “geçit töreni” diye yazardım yahut geçit resmi... Gene de aynı yanlış devam etti. Ben de işin ucunu bıraktım.

Şimdi yapılanlar ise bambaşka bir şey. Bir yamuk durum. “Akl-ı selim”i sıfat ve zarf olarak kullanıyorlar. “Akl-ı selim konuşmak” gibi, akl-ı selim adam gibi... Oysa akl-ı selim bir ibaredir. “Akl-ı selim sahibi olmak” denir mesela, “Akl-ı selim ile davranmak” gibi... Ama doğrudan doğruya yüklemin yahut ismin önüne gelmez. Bunu “okumuşlar” yapmasın hiç olmazsa! “Sağduyu” var, yerine onu kullanalım.

“İş-Güç” ... İş bir isimdir, iş-güç ise bir deyimin bir parçasıdır. “İşini gücünü yap gel” diyorlar mesela. Ağlar mısın güler misin? Bu “işini yap gel” olacaktı. Çünkü ortada belli bir iş var. “İş güç sahibi olmak” ise, bir deyimdir. Zaten artık hiç kimse güzelim “iş”i kullanmıyor. İlle, iş güç diyecekler.

Bir de “hoş sohbet” var ki, nasıl böyle kullanıyorlar, anlamıyorum. “Hoş sohbet edelim” diyorlar. Fesuphanallah! Orada yapılan şey sadece “sohbet”tir. Hoş sohbet ise, “sohbeti hoş olan kimse” demektir.

* * *
O “var ya” ile başlayan cümlelere ne diyeyim... Bu “var ya” edat gibi kullanılmalıdır. Hiçbir edat da cümlenin başına konmaz... “İle” ile başlayan bir cümle olur mu? Yahut “gibi” ile... (ile araç gösterirse) Misal: O çocuk var ya...

Bu arada elbette okumuş, yazmışların hem de iyi konuşmacıların “lâzım”a “lazım” dediğini, Hakkâri’ye, Hakkari dediğini unutmuyorum ve “şapka”ların ne kadar lüzumlu olduğunu düşünüyorum.

Gençlerimizi demeyelim de bazılarını, fazla konuşmak, kelime aramak, cümle kurmak zahmetinden kurtaran “süper”e ne dersiniz? Artık kimse “beğeniyorum”, “çok güzel olmuş” demiyor. “Süper” diyor sadece.

Ya “yaşamak?” Artık kimse ikamet etmenin karşılığı olan “oturmak”ı kullanmıyor. “İstanbul’da yaşıyorum” diyor mesela. Oysa “yaşamak”ın sözlük anlamını bilirsiniz. Mecazi anlamı eğlenmek, zevk ü sefa sürmek demektir.

“Atıyorum”u Sayın Mustafa Önder yazmıştı. Diyelim ki; “mesela”, “farz edelim” demek yerine, yani bu kelimeleri aramak yerine “atıyorum”! (Tekrar fesuphanallah!)

“Kameriye” için çok uğraştım ama tam başaramadım. En süslü spiker hanımlar bile kameriye (oda)ye, kamelya (çiçek) demekte devam ediyor.

Okuyucularımdan, Karamanoğlu Mehmet Bey’e rahmet dileyerek, özellikle şu akl-ı selim’i, iş güç’ü, hoş sohbet’i yanlış kullanmamalarını diliyorum. Türkçe yamuluyor.


Afet ILGAZ - 13 Mayıs 2011, YENİÇAĞ
ilgaz@yenicaggazetesi.com.tr