1. yüz (Toplam 1 yüz)

Vatansever kadınların anaları

İletiGönderilme zamanı: Cum Nis 02, 2010 21:40
gönderen Oğuz Kağan
Vatansever kadınların anaları

Anadolu’nun Türkleşmesi ve İslamlaşmasında, Türk Kültür ve Medeniyetinin gelişmesinde Ahi Teşkilatı ve bunun kadınlar kolu olan Bacıyan-ı Rum’un Selçuklular döneminde ve Osmanlının kuruluşunda önemli hizmetleri olmuştur.

Bacıyan-ı Rum’un kuruluş düsturunu Ahi Evren’in belirlediği, El Kirmani’nin kızı olan, eşi Fatma Hatun’un kurduğu bilinmektedir.

Türkmen kadınların, Ahiler gibi sanat ve meslek kurallarını uyguladıklarını, örgücülük ve dokumacılık yaptıklarını, askeri faaliyetlerde bulunduklarını, dini ve tasavvufi faaliyetlerinin bulunduğunu tarihi kaynaklar belirtmektedir.

Anadolu Selçuklularının Moğol hâkimiyetine girmesi, Ahiliğin ve bacıların birçoğunun katledilmesine, kadınları ve çocukları esir edilmesine, mallarının tekke ve zaviyelerinin, işyerlerinin ellerinden alınıp Mevlana ve Mevlana’ya yakın kimselere verilmesi gibi üzücü hadiseler yaşanmıştır.

Mevlana’nın kızı Melike Hatun ve oğlu Alaaddin Çelebi de, bacıların ve ahilerin arasında bulunmuşlardır. Melike Hatun, Şems-i Tebriz’inin uyarıları üzerine bacıların arasından alınarak, bir daha gönderilmemiştir. Alaadin Çelebi ise Ahi Evren ile birlikte Kırşehir’de öldürülmüştür.

Moğolların istilası ile uzun süre çalkantılı bir dönem yaşanan Anadolu’da, Selçuklu tahtında Moğolların izin verdiği sultanlar oturmuş, onların icazet verdiği kişiler vezaret makamlarında bulunmuştur.

Kösedağ Savaşı’ndan ardından Tokat ve Sivas’ın Moğollara teslim edilmesinden sonra, Moğolların Kayseri’yi kuşatması üzerine Kayseri’yi savunma kararı alan ahiler ve bacılar şehri 15 gün müdafaa ederek Moğollara teslim etmediler. Moğollar kuşatmayı kaldırmayı düşünmeye başladıkları sırada Türkmenler büyük bir ihanete uğradı. Kayseri İğdiş başısı (muhafızı) Ermeni asıllı mühtedi Hacok oğlu Hüsam üd-din, Moğol komutanı Baycu ile gizlice anlaşarak şehrin müdafaa taktiğini bildirdi. Bunun üzerine Moğollar Kayseri’ye girmeyi başardı.

Kayseri savunmasında ahilerin bulunduğu Dabbağlar Çarşısı ile, Erciyes Dağı’nın eteğinde bulunan Battal Mescidi savunmanın merkezi olmuştu.

Moğollar şehri ele istila ettikten sonra ahileri kılıçtan geçirdi. Bacıları esir ederek çeşitli zindanlara hapsetti. Kaçabilen ahi ve bacılar, uç bölgelere ve dağ köylerine yerleştiler.

Karaman, Konya, Denizli, Niğde, Kayseri ve Kırşehir’deki Türkmen hareketlerinde ve Osmanlı Devleti’nin kuruluşunda ahileri ve bacıları görmekteyiz.

Türkmenler, Moğolların ve Moğol yanlılarının her zaman hedefinde olmuştur.

Türkmen halkın göçebelikten yerleşik hayata geçişini kolaylaştırmak için iş sahibi olmalarını sağlama düşüncesi erkek ve kadınların ayrı ayrı teşkilatlanarak, erkeklerin yaptığı dericilik işine kadınlar yünleri değerlendirerek katılmış, iplik, örgü, kilim, halı cicim ve giysi imal ederek Bizans’a bile ihracat yapmışlardır.

Uç bölgelerdeki savaşçı kadın askerler Anadolu fetihlerinde önemli başarılar göstermiştir.

Dulkadır Oğullarının 30 bin civarında silahlı kadın askeri bulunduğu söylenmektedir. Bu rakam muvazzaf asker olarak düşünüldüğünde abartılı olsa bile fütuhat zamanında silah altına alınmak söz konusu olunca mümkün gibi görünmektedir.

Profesör Doktor Mikail Bayram’ın hazırladığı ve Konya Ticaret Odası desteği ile yayınlanan, Türk Kültürüne hizmet konusunda duyarlı bir kişiliğe sahip olan başkan Hüseyin Üzülmez’in sunumuyla yayınlanan Fatma Bacı ve Bacıyan-ı Rum (Anadolu Bacıları Teşkilatı) isimli kitap araştırmalar için başlangıç kaynağı olacak niteliktedir.

Bilim adamlarına verdiği kıymeti belirtmekten çekinmeyen Başkan Üzülmez’e Konya Ticaret Odası Vakfı tarafından inşaatı devam ettirilen ve bu öğretim yılında faaliyete geçirilecek olan Karatay Üniversitesi çalışmalarında da başarılar temenni etmek bir gönül borcudur.


Ahmet POLAT, 1 Nisan 2010