“Genelgeyle İnkılâp Olmaz!”
Gönderilme zamanı: Cmt Ağu 16, 2014 16:02
“GENELGEYLE İNKILÂP OLMAZ!”
1924 ilkbahar aylarında idi. Erzurum ve Pasinler’de depremde birçok köy yıkılmıştı. Atatürk, yıkılan köyleri bizzat görmek için Pasinler’e gelmişti.
Zarar gören o civar köylerinin halkı Pasinler’e toplanmıştı. Rahmetli Atatürk de zarar gören halkla görüşmek için okulun önündeki meydanlığın bir köşesinde emrindekilerle birlikte oturmuştu.
O zaman Pasinler’in ihtiyar bir kaymakamı, genç bir yazı işleri kâtibi vardı. ATA, önce kaymakamla yapılacak işler üzerinde görüştü, sonra etrafını çeviren halkın içinden ihtiyar bir köylüyü çağırdı:
- Depremden çok zarar gördün mü baba? diye sordu.
Bu ani ve beklenmedik soru karşısında ihtiyar şaşırdı, kollarını göğsüne bağladı, boynunu büktü; bir şeyler söylemek istedi. Ata, ihtiyarın şüphesini görünce, tekrar sordu:
- Hükûmet sana kaç lira verse zararını karşılayabilirsin?
İhtiyar, yöre şivesiyle:
- Valle padişeh bilir! dedi.
Atatürk gülümsedi, ihtiyarın ne demek istediğini tamamen anlamıştı. Yumuşak bir sesle:
- Baba, padişah yok! Onları siz kaldırmadınız mı? Söyle bakalım, zararın ne?
İhtiyar tekrar etti:
- Padişah bilir.
Bu cevap karşısında Atatürk’ün yüzünün hatları aniden değişti. Kaşlarını çattı ve kaymakama döndü:
- Siz daha inkılâbı yaymamışsınız! dedi.
Bir anda dona kalan kaymakamın imdadına yetişmek ister gibi genç yazı işleri kâtibi öne atıldı. Ve görevini başarmış insanlara özgü bir ağırbaşlılıkla:
- Köylere genelge yolladık Paşam, dedi.
Atatürk’ün fırtınalı yüzü daha çok karıştı:
- Oğlum, dedi, genelgeyle inkılâp olmaz !
(Hilmi Yücebaş, “Atatürk’ün Nükteleri-Fıkraları-Hatıraları”, Kültür Kitabevi, İstanbul, 1983)
1924 ilkbahar aylarında idi. Erzurum ve Pasinler’de depremde birçok köy yıkılmıştı. Atatürk, yıkılan köyleri bizzat görmek için Pasinler’e gelmişti.
Zarar gören o civar köylerinin halkı Pasinler’e toplanmıştı. Rahmetli Atatürk de zarar gören halkla görüşmek için okulun önündeki meydanlığın bir köşesinde emrindekilerle birlikte oturmuştu.
O zaman Pasinler’in ihtiyar bir kaymakamı, genç bir yazı işleri kâtibi vardı. ATA, önce kaymakamla yapılacak işler üzerinde görüştü, sonra etrafını çeviren halkın içinden ihtiyar bir köylüyü çağırdı:
- Depremden çok zarar gördün mü baba? diye sordu.
Bu ani ve beklenmedik soru karşısında ihtiyar şaşırdı, kollarını göğsüne bağladı, boynunu büktü; bir şeyler söylemek istedi. Ata, ihtiyarın şüphesini görünce, tekrar sordu:
- Hükûmet sana kaç lira verse zararını karşılayabilirsin?
İhtiyar, yöre şivesiyle:
- Valle padişeh bilir! dedi.
Atatürk gülümsedi, ihtiyarın ne demek istediğini tamamen anlamıştı. Yumuşak bir sesle:
- Baba, padişah yok! Onları siz kaldırmadınız mı? Söyle bakalım, zararın ne?
İhtiyar tekrar etti:
- Padişah bilir.
Bu cevap karşısında Atatürk’ün yüzünün hatları aniden değişti. Kaşlarını çattı ve kaymakama döndü:
- Siz daha inkılâbı yaymamışsınız! dedi.
Bir anda dona kalan kaymakamın imdadına yetişmek ister gibi genç yazı işleri kâtibi öne atıldı. Ve görevini başarmış insanlara özgü bir ağırbaşlılıkla:
- Köylere genelge yolladık Paşam, dedi.
Atatürk’ün fırtınalı yüzü daha çok karıştı:
- Oğlum, dedi, genelgeyle inkılâp olmaz !
(Hilmi Yücebaş, “Atatürk’ün Nükteleri-Fıkraları-Hatıraları”, Kültür Kitabevi, İstanbul, 1983)