1. yüz (Toplam 1 yüz)

Atatürk’ün Arkeoloji ve Müzeciliğe Olan Sevgisi / Erdem YÜCEL

İletiGönderilme zamanı: Pzr Eki 04, 2015 16:26
gönderen Balasagun
Atatürk’ün Arkeoloji ve Müzeciliğe Olan Sevgisi

ResimGeçen yüzyılın ender yetişen siyasetçi ve kumandanlarının önde geleni, cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk’e haklı olarak dahi ismi yakıştırılmıştır. Türkiye’yi kültür ve sanat yönünden çağdaş düzeye çıkarmaya çalışmış ve bunu “Hayatta en hakiki mürşit ilimdir” sözüyle de vurgulamıştır. Atatürk güzel sanatların hemen her yönüyle ilgilenmiş; klasik batı müziğini, operayı, baleyi, çağdaş tiyatroyu milletine sevdirmeye çalışmıştır. Atatürk çağdaş kültüre gösterdiği özeni arkeoloji ve müze-bilime de göstermiştir. “Türkiye Cumhuriyetinin temeli kültürdür” diyerek; milli kültürümüzü yansıtan müze-bilimi Milli Mücadelenin başlangıcında önemsemiştir.

Ankara’da 23 Nisan 1920’de Türkiye Büyük Millet Meclisinin açılışının hemen ardından kurulan Milli Hükümetin 9 Mayıs 1920 günkü toplantısındaki hükümet programında “Milli eski eserlerimizi biran önce derleyerek korumanın amaçlandığı” sözüne yer vermiştir. Ardından da yeni kurulan hükümette Maarif Vekâletine (Milli Eğitim Bakanlığı) bağlı bir müdür ve bir kâtipten oluşan “Türk Asar-ı Atika Müdürlüğü” kurulmuştur. İstiklal Savaşının bitiminin ardından Hars Müdürlüğü ismiyle Anadolu’nun çeşitli illerinde müzeler açılmaya başlanmış; eserlerin derlenmesi, depolanması ve korunması sağlanmıştır.

ResimCumhuriyetin ilk yıllarında CHP’nin 5. Büyük Kurultay’ında (1929) kabul edilen programının 47. Maddesi’nde de toplumun kültürel yönden geliştirilmesinde eski eser bilincini belirtmiştir:

“Müzelerimizi zenginleştirecek kıymetteki tarihi eserlerin toplanmasına ve bu maksatla hafriyat yapılmasına ehemmiyet verilecek ve umumiyetle eski eserlerin tasnifine ve icap edenlerin yerlerinde iyi muhafazasına itina olunacaktır.”

Cumhuriyetin ilk yıllarında Anadolu’nun çeşitli yerlerinde yeni müzeler açılırken Evkaf-ı İslamiyye Müzesi (Türk-İslam Eserleri Müzesi) gibi daha önce kurulmuş olanlar geliştirilmiştir. Bu arada Atatürk’ün isteği doğrultusunda Maarif Vekili İsmail Safa Bey’in 5 Kasım 1922 günlü “Müzeler ve Asar-ı Atika Hakkında Talimat” başlığı altındaki genelgesiyle müze müdür ve memurlarının sorumlulukları belirtilmiş, arkeoloji, etnografya kapsamındaki eserlerin derlenmesi, envanterlenmesi ve yeni müzelerin kurulması istenmiştir.

ResimAtatürk kültür varlıklarının bir araya getirilip sergilendiği müzelerimizin çağdaş düzeyde ele alınmasını arzu ediyordu. O günlerde bazı büyük illerde “Müze-i Hümayun Şubeleri” ismi altında çevreden toplanmış eserlerin toplandığı müze depoları vardı. Sonraki yıllarda bu depoların hemen hepsi müzelere dönüştürülmüştür, İstanbul’da ise “Osmanlı Hazine-i Hümayun Kethüdalığı” yönetiminde Topkapı Sarayı bulunuyordu. Bakanlar Kurulu’nun 1 Nisan 1924 günlü kararıyla Topkapı Sarayı’nın müze olması Atatürk tarafından uygun görülmüştür. Bu arada, Ankara Arkeoloji (1921), Antalya (1922), Sivas (1923), Efes (1924), Adana (1924), Edirne (1925), Tokat (1926), Amasya (1926), Konya Mevlana (1927), Ankara Etnografya (1928), Bursa (1929), Afyon (1933), Bergama (1933), Sinop (1932), Diyarbakır (1934), Tire (1935) ve Çanakkale (1936) müzeleri açılmıştır. Ayasofya da Vekiller Heyetinin 24 Kasım 1934 günlü kararıyla Türk müzeleri arasına katılmıştır.

ResimCumhuriyetin ilk yıllarında Atatürk’ün kurulmasını istediği müzelerin başında Ankara Etnografya Müzesi gelmiştir. Milli Mücadele’nin sürdüğü yıllarda kurulacak milli bir müzenin topluma kültürel ve tarih yönünden büyük katkısı olacağını düşünmüştür. Bunun için de Ankara’ya egemen bir tepede, Namazgâh denilen yerdeki vakıf alanında planlarını Arif Hikmet Koyunoğlu’nun çizdiği müzenin yapımına 25 Eylül 1925’de başlanmış ve 1928’de Etnografya Müzesi açılmıştır.
Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı olan, yeni ismiyle Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü küçük turistik kılavuzlar, monografiler, müze katalogları, müze yıllıkları, arkeoloji, etnografya dergileri gibi yayınların yanı sıra müze düzenlemeleri yaparak anıtların onarımını da üstlenmiştir.

Atatürk Birinci Türk Tarih Kurumu Kongresi’nde Türkiye’de kazılar yapılması isteğini açıklamıştır. Diğer bilim dallarında olduğu gibi arkeoloji öğrenimi için de Avrupa’ya öğrenciler göndermiştir.

Türkiye’de arkeoloji araştırmaları Osmanlı döneminde yabancıların tekelinde olduğundan kazılar onlar tarafından yürütülüyordu. Ne var ki, kazıları yapanlar ortaya çıkardıkları eserlerin bir kısmını gizlice memleketlerindeki müzelere kaçılıyorlardı.

Cumhuriyet döneminin başlarında kazıları yine yabancılar yürütüyorlarsa da, bundan böyle denetim ve ağırlık Türk hükümetinin eline geçmiştir. Cumhuriyet döneminde arkeoloji çalışmalarına Ankara Gazi Orman Çiftliği’nde küçük bir Frig tümülüsünün kazılmasıyla başlanmış, bunu Ankara’nın güneyindeki Roma Taş Ocağı çalışmaları izlemiştir. Yıllar ilerledikçe yetişen Türk arkeologlarının, Milli Eğitim Bakanlığı ve Türk Tarih Kurumu işbirliğiyle kazı çalışmalarının arttığı görülmüştür. Ege, Akdeniz ve İç Anadolu başta olmak üzere yurdun birçok bölgesinde başarılı kazılar yapılmıştır. Atatürk yakından izlediği ve teşvik ettiği kazıları TBMM kürsüsünde dile getirerek yapılanların kolay olmadığını da vurgulamıştır.

Atatürk’ün Trakya’daki arkeoloji çalışmalarının başlamasında da büyük payı olmuştur. Türk Tarih Kurumu 1936 yılında yeterince araştırmanın yapılmadığı, höyükleriyle dikkati çeken Trakya’da kazılara başlanması için Dr. Arif Müfid Mansel’i görevlendirmiştir. A. Müfid Mansel öncelikle çevrede yüzey araştırmaları yaparak, gezginlerin dikkatini çeken höyükleri belirlemiş, sonra da kısıtlı imkânlarla Alpullu Şeker Fabrikası’nın arkasındaki alanda ve Umurca tümülüsünde çok sayıda çanak çömlek ve keramikleri ortaya çıkarmıştır. Vize Tümülüslerinden çıkarılan eserler ise Büyük Önder’in gördüğü son eserler olmuştur. Cumhuriyet döneminin başlarında yapılan kazılar, Anadolu’yu bir anda bilim dünyasında ön plana çıkarmıştır.


Erdem YÜCEL:
Resim
Arkeolog, müzeci, yazar. 1937’de İstanbul’da doğdu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü’nü bitirdi. Bursa Arkeoloji Müzesi’nde, İstanbul Vakıflar Başmüdürlüğü’nde, Türk İnşaat ve Sanat Eserleri Müzesi’nin kuruluşunda görev aldı. Türk ve İslâm Eserleri Müzesi’nde uzmanlık ve yöneticilik yaptı. İstanbul’un önemli müzelerinde Müze Müdürlüğü görevlerinde bulundu. Trakya Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü’nde öğretim görevlisi olarak görev yaptı. Aynı üniversite’de ve Mimar Sinan Üniversitesi’nde Süsleme sanatları dersleri verdi. Çeşitli televizyon ve radyolarda program yaptı, gazete ve dergilerde yazıları yayımlandı.


Erdem YÜCEL, “Bütün Dünya”, Ağustos 2015
PDF