1. yüz (Toplam 1 yüz)

Hama Katliamı (Şubat 1982)

İletiGönderilme zamanı: Pzt Şub 02, 2009 17:23
gönderen Sema
Resim

HAMA KATLİAMI
(Nusayrilerin Zulmü)


Hama, Suriye’de İslami hareketin en güçlü olduğu şehirlerden biridir. Bu özelliği dolayısıyla Hama şehri 1982 yılında büyük bir katliama şahit oldu. Hafız el- Esed’in kardeşi ve zamanın Genelkurmay Başkanı Rıf’at el-Esed, Şubat 1982′de bir gece vakti Hama’ya havadan ve karadan saldırı düzenledi. Saldırıya katılmak istemeyen askerlerin çoğu anında idam edildiler. Bazıları da Müslümanlar tarafına geçtiler. Birkaç gün devam eden Hama katliamında yaklaşık kırk bin Müslüman şehid oldu. Şehir adeta bir harabeye döndü..

Hama, Halep’le Humus arasında Asi nehri vadisinde, nehrin iki yakasına yerleşmiş bir şehirdir. Kelime olarak “sıcak” anlamına gelir. Hem iklim olarak hem de taşıdığı manevi hava itibariyle sıcak bir şehir olduğu için böyle adlandırılmıştır. Manevi sıcaklığı ise tarih boyunca tevhid mücadelesenin önemli merkezlerinden biri olmasından ileri gelmektedir. M. Ö. 2150 yılında kurulduğu tarihlerde kayıtlıdır. Bu şehir, Hz. Ömer (r.a.)’in hilafeti döneminde gönderilen Ebu Ubeyde ibnu Cerrah komutasındaki ordular tarafından fethedilmiştir. İşte bu, sıcak kalpli ve sevimli insanların yaşadığı sıcak şehir 1982′de Hafız Esed rejiminin yürekleri parçalayan vahşi bir katliamına sahne oldu.

Rejimin Hama’ya bir komplo hazırladığı katliamdan iki yıl öncesinden itibaren izlediği tutumla ve başvurduğu uygulamalarla belli oluyordu. Daha iki yıl önceden diktatör Esed adamlarını ve cellatlarını fitne tohumları ekmeleri, insanları tahrik etmeleri için şehre göndermişti. Bu kişiler insanların inançlarına saldırmak, erkeklerin onur ve haysiyetlerini kadınların namuslarını kirletmek için gönderilmişlerdi. Amaç ise toplumu tahrik ederek bir katliamın zeminini, alt yapısını hazırlamaktı. Gönderilen bu tahrikçi vahşiler kendilerinden istenenden fazlasını bile yaptılar. Öyle ki büyüklere değil küçük yaştaki çocuklara bile saldırdı, küçük kız çocuklarının namuslarını kirletmeye bile kalkıştılar.
Bu arada Suriye Ceza Kanunu’nda bazı değişiklikler yapılarak halkın kendi kendini savunması zorlaştırıldı, halk savunmasız ve zor durumda bırakıldı.

Esed yönetimi Hama’da bu tahrikleri yaparken bir yandan da askeri tedbirleri artırmayı, bölge ahalisini güvenlik yönünden sıkı bir denetime almayı da ihmal etmedi. Şehir tamamen Örfi İdare (Sıkıyönetim) kontrolüne alındı. Askeri ve sivil istihbarat için karargahlar kuruldu. Kısacası bir yandan halk devlete isyan etmesi için her yönden tahrik edildi, diğer yandan da isyan edenlerin anında ortadan kaldırılması için her türlü tedbir alındı. Hafız Esed’in kardeşi ve suç ortağı Rıfat Esed olaylardan iki ay önce Örfi İdare komutanlığına getirildi. Çünkü o vahşette sınır tanımayacak bir ruha sahipti. O aynı zamanda ağabeyinin halefi olmak, ondan sonra yerine geçmek istiyordu. Bu yüzden de kendisinden isteneni tereddütsüz yapabileceği, ağabeyinin bir dediğini iki etmeyeceği biliniyordu.

Rıfat Esed, Örfi İdare komutanlığına getirildikten sonra kendisine bazı talimatlar ve bu arada önemli birtakım yetkiler de verildi. İşte bu önemli yetkilerden biri:

“Kimsenin onayını almadan beş bin kişiyi bile öldürebilirsin!”

Üstelik bu yetki el altından değil resmi olarak veriliyordu.

İnsanlar Örfi İdare altında her geçen gün daha da kıskaca alınıyorlardı. Durum öyle bir noktaya gelmişti ki Hamalılar: “Biz her gün ölüyoruz veya şehrin büyük bir kısmı ölüyor. Bu iş nereye kadar sürecek?” diye sormaya başladılar.

İslami kimlik taşıyanların hepsinin evleri aranıyordu. Bir tek ev bazen on defadan fazla aranıyordu. Adeta Hulagu’nun askerleri kabirlerinden çıkmış gibiydiler. Belki Esed’in cellatları onları da geçmişti. Halkı en çok rahatsız eden ise insanların inançlarının rencide edilmesi, şerefleriyle ve namuslarıyla oynanmasıydı. İlimlerinden dolayı hürmet gören insanlar Esed’in cellatlarının taarruzuna uğruyor, haysiyetleri kirletiliyordu. Evlerde kadınlara saldırılıyordu. Çocuklar anne - babalarının gözleri önünde öldürülüyorlardı.

Bir ispiyoncu: “Bir adamın şu binaya girdiğini gördüm, hala çıkmadı” diyecek olsa Esed’in cellatları hemen içeriye dalıyor, içeride yakaladıklarına tekme tokat saldırıyor, kimseyi bulamazlarsa binayı içindekilerin üstüne yıkıyorlardı.

İşte bu vahşi saldırılarda gerek Müslüman Kardeşler cemaatinden ve gerekse rejime muhalif farklı kesimlerden pek çok insan vahşice katledildi.

Halin böyle olmasına rağmen cumhurbaşkanı Hafız Esed dünya kamuoyuna yönelttiği mesajlarında Suriye’de her şeyin yolunda gittiğini, sükunetin hakim olduğunu iddia ediyordu. Bu tür mesajlar vermesinin amacı ise kendisinin gerçekleştireceği katliamın sebeplerinin rejim tarafından değil “isyancılar” tarafından hazırlandığı iddiasını haklı göstermek için yanıltma yapmaktı.

İşte bütün bu zulümler artık iyice dayanılmaz hale gelince halk tepkisini ortaya koymaktan, her gün ölmektense bir kere ölmeyi tercih etmekten başka bir yol olmadığını düşündü. Vahşet rejimi ise katliam gerçekleştirmek için bir kıvılcım bekliyordu.

Hama’da rejimin insanlık dışı uygulamalarına karşı gösterilen tepki bir örgütsel isyan değil bir halk isyanıydı. Eğer ki bu bir örgütsel hareket yani Müslüman Kardeşler’in yönetimi ele geçirme amacına yönelik olarak başlattığı bir isyan olsaydı hıristiyanlar böyle bir eyleme katılırlar mıydı? Oysa civardaki hıristiyanlar da rejimin o vahşi saldırılarına karşı bölge ahalisinin onur ve haysiyetinin korunması için verilen mücadeleye, ortaya konulan onurlu direnişe katılmışlardır.

Ama vahşi Esed rejimi Hama ahalisini ekin biçer gibi biçmek için bütün hazırlıklarını yapmıştı. Havadan ve karadan füzeler, bombalar, top mermileri yağdırdı insanların üzerine!

Türkiye’ye sığınan Sünni Müslümanlar, Hatay İli Samandağ ilçesinde Türk Askerlerinin ayaklarına kapanarak şöyle yakardıkları söylenmektedir :

“Şam komutanına secde etmedim, ama senin ayaklarını seve seve gözyaşımla yıkarım…”

Ancak zulümden kurtulduğunu sanan mülteciler; Suriye’nin inanmayarak yaptığı iade isteklerine, 12 Eylül Yönetimi olumlu cevap vererek teslim girişiminde bulunmuştur…

Sınır Kapısında teslim sırasında “Bizi Esad’a vermeyin” diye bağıran mülteciler, kaçma girişiminde bulunarak intihar etmişlerdir.



ResimResim
Resim

2 Şubat 1982 tarihinde başlayan 27 günlük Hama katliamının başında Hafız Esad’ın kardeşi Rıfad Esad bulunmaktaydı. Hafız Esad tarafından kendisine tam yetki verilen Rıfad Esad’ın emrinde 12.000 kişilik bir asker gücü ve özel tim kuvveti bulunuyordu. Bu katliam sırasında 35.000-40.000 arası sivil hayatını yitirdi. 15.000 kişiden bir daha haber alınamadı. Binlerce Hamalı topraklarını terk etmek zorunda kaldı. Camiler ve tarihi eserler yok edildi. Suriye yönetimi tarafından bu vahşi katliamın dış basına yansıması için her türlü tedbir alındı. Şehrin tüm ulaşım ve iletişim bağlantıları kesildi. Giriş ve çıkışlar yasaklandı. Ancak buna rağmen katliamı gizlemeleri mümkün olmadı.

Resim
Resim
Resim



Kaynak..

İletiGönderilme zamanı: Pzt Şub 02, 2009 17:35
gönderen İlteriş
Bazıları da Müslümanlar tarafına geçtiler. Birkaç gün devam eden Hama katliamında yaklaşık kırk bin Müslüman şehid oldu.


Bu alcakca bir katliam olabilir, ama bunu bir Kafir-Musluman catismasi olarak gosteren bu makalenin dilini onaylamiyorum. Bu, bir bakima Turkiye'deki "Islamci Ideolojinin" kendilerini yegane "Musluman" olarak gormeleri ve gostermeleri gibi birsey. Esad'lar hristiyan midir?

İletiGönderilme zamanı: Pzt Şub 02, 2009 19:20
gönderen Yusuf Batum
Esad'lar hristiyan midir?

Sevgili Gokturkmehmet, yukaridaki yazida eger bir art niyet yoksa kastedilen su: Musluman Kardesler Orgutu.
Herhalde yazar bu ayrintiyi belirtmeyi unutmus bu yuzden kisaca Muslumanlar demis. Cunku bu katliam Musluman Kardesler'in direnisini -Suriye icindeki muhalif kesim- kirmak icin gerceklestirilmistir.

İletiGönderilme zamanı: Pzt Şub 02, 2009 19:28
gönderen maydonos
suan diyelim bu dinciler ozellikle laiklerin oturdugu yerlere saldirip katliam yapsalar bastada rte olsa bu ne olacak?yani birseyleri yorumlarken dikkat etmek gerekir.bu verdigim ornekte herkes ayni dine mensup...herkese kolay gelsin...

İletiGönderilme zamanı: Pzt Şub 02, 2009 20:43
gönderen İlteriş
YusufBatum, yukaridaki yazida kesinlikle bir art niyet var. Muslumanlar kime karsi savasirken sehit duser? Veya olen bir insanin sehit olmasi icin onu oldurenin kimlerden olmasi gerekir? Bir mezhep catismasini anlatan yukaridaki makalede niyet, sadece sunnilerin Musluman oldugu dusuncesini ifade etmektir. Bu da ART bir niyettir.

İletiGönderilme zamanı: Sal Şub 03, 2009 0:16
gönderen Türk-Kan
gokturkmehmet yazdı:Esad'lar hristiyan midir?

Dürzidir.

Baska bir kaynaktan:




Hama Katliamı

Hafız Esad yönetiminde 1970’ler ve 1980’lerin başında muhalif grupları, özellikle Müslüman Kardeşleri ortadan kaldırmak için planlanan kanlı eylemlerin en şiddetlisi 2 Şubat 1982’de başladı. Başta Hama olmak üzere Suriye’nin kuzey kesimindeki bütün şehirleri tamamıyla temizlemesi istenen Rıfat Esad’a 12.000 asker verildi ve özellikle muhalif unsurlarla bağlantısı bulunan 100 ailenin bütün fertlerini içine alan 5.000 kişiyi öldürme yetkisi verildi. Rıfat Esad, halkın evlerinden işe başladı. Baskı giderek artırılarak bütün evler içindekilerle birlikte yakılıp yıkıldı, hatta çocuklar anne ve babalarının gözleri önünde öldürüldü. Tüm bu gelişmelerin yaşandığı bir sırada, 2 Şubat 1982’de Suriye uleması tarafından rejime karşı cihad ilan edildi ve minarelerden cihad çağrıları yapıldı. İslami örgütlerin silahlı birlikleri önderliğinde Hama halkı kısa sürede şehri kontrol altına aldı. Cephaneliklerden, kışlalardan ve polis karakollarından ele geçirilen silahlar halka dağıtıldı.

Esad yönetimi bu isyanı tarihte eşine az rastlanır bir şekilde kadın, çocuk demeden masum halkı ayırt etmeden şiddet uygulayarak bastırmaya çalıştı. Uluslararası Af Örgütü’nün raporuna göre;

“Dar sokaklardan tankların ve askeri birliklerin geçişini kolaylaştırmak için şehrin eski sokakları tıpkı çatışmanın ilk beş günü tanklar tarafından evlerin ezildiği el-Hader sokakları gibi havadan bombalandı Günlerce süren ağır bombardımanın ardından 15 Şubat’ta Savunma Bakanı Mustafa Talas isyanın bastırıldığını söylemesine rağmen şehir hala kuşatma altındaydı. İleriki iki hafta boyunca yoğun tutuklamalar sürdürülürken askeri kuvvetlerin halka karşı kötü muamele ettiği ve masum şehir halkına yönelik toplu katliamlar yapıldığı bildiriliyordu. Tam olarak ne olduğunu bilmek kolay olmasa da Uluslararası Af Örgütü şehrin dışındaki hastaneden 19 Şubat günü 70 kişinin toplu olarak katledildiğine ve aynı gün Muhafız Tugayı’nın El-Hader bölgesinde ikamet eden bütün herkesi infaz ettiğine dair haberler geliyordu. Bildirilenlere göre şüphelilerin bulunduğu düşünülen binalarda yaşayanları öldürmek için siyanür kullanıldı. Ayrıca askeri havalimanında, şehir stadyumunda ve askeri kamplarda insanlar toplanarak günlerce açıkta ve yiyeceksiz tutuldular.”

Rejimin bu isyanı bastırması üç haftadan fazla sürdü. 24 Şubat’ta kendisiyle röportaj yapan bir gazeteciye Esad, şehirde hayatın normale döndüğünü söylediği halde yollar hala kapalı tutuluyordu. Hükümet kuvvetlerinin Hama’yı kontrol altına almaları haftalarca sürdü. En acımasız katliamların yapıldığı bu harekatta tanklarıyla dar sokaklara giremeyen askeri kuvvetler uzun menzilli bombardıman topları ve tankları kullandılar, helikopterlerle bomba yağdırdılar, şehrin hedef alınan kesimini buldozerlerle yerle bir ettiler. Katliamdan kurtulan bazı Hamalıların anlattığına göre “çürüyen cesetlerin çıkardığı koku bütün şehri kaplamıştı”. Yıkılmış binaların kalıntıları altında, sokaklarda yaralılar ve ölüler bulunuyordu. Askerler tarafından cesetlere bile tecavüz edilmişti. Çatışmalar sırasında Hama dışında olup da ikamet yeri Hama olan birçok kişi infaz edildi.

Saldırılar sırasında kentteki camilerin önemli bölümü yerle bir edildi. Aynı şekilde şehirde bulunan kiliseler de bu bombardımanlarda hasar gördü. Hama’da üç ay boyunca ezan sesi duyulmadı. Yapılan tespitlere göre bombardımanlarda 38 cami ve İslami merkez yok edildi, 19 cami hasar gördü ve bir kısmı da hükümet tarafından farklı amaçlarla kullanıldı. Hama kiliselerindeki tarihi ikonaların bombardımanlarla yok edilmesini kimse engelleyemedi. Arkeolojik eser olarak kabul edilen ünlü El-Cedide Kilisesi harabeye çevrildi. Bombalamalardan birçok tarihi eser de hasar gördü.

“Tıbbi müdahalenin güvenlik güçlerince reddedilmesi sonucu binlerce kurban ölüme terk edildi. Bazı Hamalı kurbanlar da toplu mezarlara canlı olarak gömüldüler. Hammam el-Seyh Hastanesi, el-Huda Hastanesi, Karate Kulübü Hastanesi ve Zanuba Hastanesi’nin güvenlik güçlerince bombalanması sonucu 185 hasta hayatını kaybetti. Askerler şehirdeki bütün eczaneleri yağmaladılar. 52 eczaneden sadece bir tanesi yağmalanmamıştı. Katliamın kurbanları arasında 40 günlük bebekler ve anne karnındaki embriyolar dahi vardı. Bebekler, yalvaran annelerinin gözleri önünde balkonlardan aşağı atıldılar. Askerler hamile bir kadının karnını delerek doğmamış çocuğun ölümüne neden oldular. Birçok çocuk haftalarca süren yiyecek sıkıntısı yüzünden hayatını kaybetti. Dehşetin en şiddetli şekilde yaşandığı Hama’da çocuklar kendilerini savunabilmek için yaralı askerlerden aldıkları silahları kullanmak zorunda kaldılar. Askerler, mücevherlerini vermeyi reddeden kadınların ellerini yaraladılar. Birçok kadın, askerler tarafından işkence ve tecavüz edilerek öldürüldü. Kadın ve çocuklara karşı şiddet uygulamayı reddeden askerlerin cezası ölüm oldu. Yaşlılar da ayrım yapılmaksızın infaz edildiler. Evlatlarını gömmeye çalışan yaşlılar acımasızca öldürüldüler. Güvenlik kuvvetleri ölenlerin gömülmesine müsaade etmiyor teşebbüs edenleri bile öldürüyordu. Şehri ceset kokusu kapladı ve salgın hastalık tehlikesi ortaya çıktı. Katliamın son günlerinde akıbeti meçhul, kayıp insanların sayısı giderek arttı. 26 Şubat 1982’de yüksek makamlar tarafından, soruşturmaları tamamlamak adı altında tutuklamaların artırılması emredildi. Hama müftüsü de dahil 1.500 Hamalı zorla alıkonuldular. Alıkonulmalarının ardından bu kişiler bir daha görülmedi. 22 Şubat 1982’de Rıfat Esad, sayıları 1.000’i bulan camilerde çalışan bütün memur ve görevlilerin genel tutuklulardan ayrılmasını emretti. Bilinmeyen bir yere götürülen bu tutuklulardan o tarihten bu yana haber alınamadı. Katliamın ardından şehirdeki kadın erkek oranının değişmesi sonucu aileler geçimlerini sağlamakta zorlandılar. Askerler tarafından yağmalanan mağazalar daha sonra ateşe verilmek suretiyle şehir halkının gelir kaynakları yok edildi.”
Hama katliamından sonra 800.000 kadar Suriyeli ülkeyi terk etti.

20. yüzyılın en büyük katliamlarından olan Hama katliamı yabancı basında geniş yer buldu Mayıs 1982 tarihinde bir Fransız dergisinde çıkan yazıda Hama katliamındaki kayıpların İsrail’le yapılan Ekim savaşından daha fazla olduğu ifade ediliyordu. 1982 Mart’ında The Economist dergisinde yayınlanan makalede ise Hama katliamıyla ilgili şunlar belirtilmişti: “Başkent Şam’a 120 mil uzaklıkta bulunan Hama şehrinde neler yaşandığı belki de hiçbir zaman bilinmeyecek. Üç hafta boyunca tank ve toplarla kuşatılan Hama şehrine hükümetin gazetecilerin girişine izin vermesi aylar aldı. Şehrin tarihi bölgesi buldozerlerle tamamen temizlenmişti. Müslüman Kardeşler’e göre kayıplar ordununkiyle birlikte 30.000’den fazla. Diğer tahminlere göre ölü sayısı 9.000; Fakat bu düşük tahminler; hastanelerden alınan rakamlara göre verildiğinden, hastanelere ulaşmadan gömülenlerin sayısı eklenmemiştir. Bombardımanlar kilise ve cami ayırt etmeden yapılmıştı. Şehirde asırlardır Sünni çoğunlukla dostça geçinen çeşitli mezheplere bağlı 8.000 Hıristiyan yaşamaktaydı.” Olaylar esnasında kendini kamufle ederek Hama şehrine girebilen Arap olmayan Fransız Liberasion gazetesi muhabiri Charles Bobit’in 1 Mart 1982’de yayınlanan haberinde olayların tanığı olarak şehre girdiği gün her şey hükümet tarafından inşaat halinde olsa da bombardımandan hasar görmüş eski evlerin hala görülebildiğini, karşılaştığı Hamalı bir kadının, kocasının günlerdir kafası kopmuş cesedini evinde saklamak zorunda kaldığını, birçok Hamalının da aynı şekilde yaralı yakınlarını evlerinde tuttuklarını, ezan okunduğu an minareler hedef alındığı için şehirde bulunduğu günler boyunca ezan sesi duymadığını aktardı.




"Ölen bir insanin sehit düsmesi icin onu öldürenin kimlerden olmasi gerekir" diye sormussun. "Müslüman" bir pekaka'linin öldürdügü Mehmetcik sehit midir?

Ilk yazida uslûp bozuklugu olsa bile, bu bir mezhep catismasi degildir. Muhalif insanlarin vahsice katlidir.

Ustten devam...

İletiGönderilme zamanı: Sal Şub 03, 2009 1:26
gönderen Yusuf Batum
Merhaba Turk-Kan, Dürzidir. demissin.
Elimdeki kaynaktan kucuk bir alintiyi paylasmak istiyorum.

"Cedid, 1966 da gerceklestirdigi darbeyle Emin Hafiz i tasfiye etti. Yil bitmeden once, Durzi kokenli Selim Hatum darbe girisiminde bulununca, Alevilerle(Nusayriler) Durziler arasindaki ittifak bozuldu; catismanin Durzi ve Alevi toplumundaki yansimasi sert oldu. Aleviler Salah Cedid i tutarken, Durizler Hatum udesteklediler. 1963 te Hava Kuvvetleri Komutanligi ve 1966 da Savunma Bakanligi yapan Alevi mesrepli Hafiz Esad' in Cedid lehine devreye girmesiyle, darbe girisimi bosa cikartildi." (Ortadogu nun Solan Renkleri, Faik Bulut/Sayfa 92)

Esad ailesi Durzi degil, Nusayri' dir...


(Parantez icindeki "Nusayriler" vurgusu bana ait.)

İletiGönderilme zamanı: Sal Şub 03, 2009 1:37
gönderen Türk-Kan
Yusuf Batum, bendeki kaynakta dürzi geciyordu, düzeltmen icin tesekkür ederim. Aslinda beni ilgilendiren olayin vahseti, gokturkmehmet'in sorusu üzerine kisa bir arastirma yapmistim. Katledenler ister dürzi, nusayri, sünni, musevi, hristiyan olsun. Ölenler icin de aynisi gecerli, sünni, alevi veya ateist, hic farketmiyor.

(Ayrica, herkesin inanci kendine elbette, ama dürziligi de, nusayriligi de Islam icerisinde görmekte zorlaniyorum :)

İletiGönderilme zamanı: Sal Şub 03, 2009 6:30
gönderen maydonos
islam dediginiz zaman dort dini icine alir + mezheplerinide.

Ustten devam

İletiGönderilme zamanı: Sal Şub 03, 2009 10:34
gönderen Yusuf Batum
Turk-Kan;"Katledenler ister dürzi, nusayri, sünni, musevi, hristiyan olsun. Ölenler icin de aynisi gecerli, sünni, alevi veya ateist, hic farketmiyor. "

Tabii ki... Saddam Sunni idi, Esad Nusayri ; Stalin Ateist , Corc Duble Push(t) Evanjelik ... Olum kimseyi ayirt etmedigi gibi, zalimlik de ayirt etmeyebiliyor.
Kimin kalbinde kara bir delik varsa, kolay yer edebiliyor.
Allah mu minlerden eylesin.

Not: Kaynak olarak gosterdigim kitabin adi Ortadogu nun Solan Renkleri... Sonra bu renklerin ufak ayriliklarindan birbirlerine yaptiklarina sahit olunca, Ortadogu nun Solduran Renkleri demek de icimden gecmedi degil.

Halbuki Allah' in abecesi genis; biri A der digeri B... Butunu gormek lazim.

İletiGönderilme zamanı: Sal Şub 03, 2009 17:19
gönderen İlteriş
Türk-Kan yazdı:
gokturkmehmet yazdı:Esad'lar hristiyan midir?


"Ölen bir insanin sehit düsmesi icin onu öldürenin kimlerden olmasi gerekir" diye sormussun. "Müslüman" bir pekaka'linin öldürdügü Mehmetcik sehit midir?


Sana birisi sopa ile saldirdiginda sopa mi senin dusmanindir, yoksa o sopayi tutan el mi? Pekaka bir sopadir, veya masadir, pek cok benzetme yapilabilir, ancak biz bu orgutun nezdinde ABD, AB, Israil ve zaman zaman da Rusya ile catisiyoruz. Suphesiz ki bunlari biliyorsun, olaya bu acidan bakiyorum.

Türk-Kan yazdı:Ilk yazida uslûp bozuklugu olsa bile, bu bir mezhep catismasi degildir. Muhalif insanlarin vahsice katlidir.

gokturkmehmet yazdı:
Bu alcakca bir katliam olabilir, ama bunu bir Kafir-Musluman catismasi olarak gosteren bu makalenin dilini onaylamiyorum.


evet bu konuda hemfikiriz.

Bu arada Esad'lari Sii zannediyordum, bu konuda haksizim. Durziler'in inanci hakkinda bir fikrim yok, arastiracagim.

Tesekkurler, saygilar.

Ustten devam

İletiGönderilme zamanı: Sal Şub 03, 2009 18:14
gönderen Yusuf Batum
Gokturkmehmet: "Bu arada Esadlari Sii zannediyordum, bu konuda haksizim. Durzilerin inanci hakkinda bir fikrim yok, arastiracagim."

Durzilik, Siiligin Ismailiye kolundan kopma bir harekettir zaten.
Nusayrilik de genelde Arap Aleviligi diye bilinir. Ama bunlar hep birbirinin takipcisi gibidirler. Yani temelde Siiligin etkisi vardir.
Fakat Esad bir Baascidir, yani sosyalisttir. Sosyalist Arap Birligini savunur. Belki de Musluman Kardesler ile aralarindaki ayrilik bundan kaynaklanir, mezhep farkliligindan degil.

Yukarida adini verdigim kitap Durzileri, Nusayrileri, Yezidileri ve coldeki Cerkesleri (Urdun) inceliyor, tavsiye ederim...

Saygilar,

Yusuf