1. yüz (Toplam 1 yüz)

Ceviz Kabuğu - Türkiye imparatorluk vizyonuna mı dönüyor?

İletiGönderilme zamanı: Cmt Kas 26, 2011 13:08
gönderen Balasagun
Türkiye imparatorluk vizyonuna mı dönüyor


Usta Gazeteci Hulki Cevizoğlu’nun hazırlayıp sunduğu Ceviz Kabuğu programında gündemdeki konular, tarihi yansımaların ışığında masaya yatırıldı

Resim

“Ceviz Kabuğu” son günlerin sıkça dile getirilen konularım konunun uzmanı kişilerle enine boyuna kamuoyunun gündemine taşıdı.

Usta Gazeteci Hulki Cevizoğlu’nun hazırlayıp sunduğu Ceviz Kabuğu’nda bu hafta hilafet, son halife Sultan 1. Abdülmecid ve son Osmanlı padişahı Vahdettin hakkında bilinmeyenler masaya yatırıldı. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı tarafından Sultan 1. Abdülmecid’in 150. ölüm yıldönümü gerekçe gösterilerek düzenlenen anma sempozyumu, halifelik tartışmalarını yeniden gündeme getirdi.


Orta Doğu’daki durum

Ceviz Kabuğu’nun bu haftaki konukları Sanatçı Timur Selçuk, Beykent Üniversitesi Cumhuriyet Tarihi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Metin Ayışığı ve Sosyolog-Yazar Müfid Yüksel oldu.

Müfid Yüksel, halifelik makamının Türkiye’ye yakışacağını savundu ve “Halifelik Türkiye’ye gelmelidir ve Halife de Cumhurbaşkanı olmalıdır” dedi.

Orta Doğu’daki siyasi ve sosyal gelişmeler doğrultusunda Türkiye’nin önemli bir dönemeçte olduğunu ifade eden Yüksel, “Türkiye bölgede hızlı hareket edip güçlenmezse, bölünebilir. Halifelik makamı da Türkiye’nin büyümesi için elini güçlendirecek bir kurumdur” diye konuştu.


Tarihte acemilik

Hulki Cevizoğlu 17 Kasım’da düzenlenen Abdülmecid Sempozyumu’nun tarihi hakkında farklı bilgiler olduğuna dikkat çekti. Müfid Yüksel ise şunları söyledi:

“Tarih açısından bir acemilik olmuş olabilir. Ama Abdülmecid getirdiği yenilikler açısından önemli bir padişahtır. Abdülmecid’in anılması yadırganmamalıdır. Türkiye artık imparatorluk vizyonuna dönüyor olabilir. Türkiye’de böyle ilklere alışmak gerek. Türkiye’de böyle ilkler yaşanabilir. Belki bazı şeyler sorgulanacak Türkiye’de. Resmi ideoloji dışında şeyler. Türkiye’de sonuçta bir değişim yaşamıyor. Türkiye artık kendi imparatorluk vizyonuna mı dönüyor diye sorulabilir. Bu da olabilir. Bu sorulabilir. 1774 Küçük Kaynarca anlaşması ile bu devlet kendi başına ittifaklara girmeden ayakta kalma şansım kaybetti. Çok büyük bir darbe oldu. Islahat Fermanı bunun karşılığında bir İngiliz, Fransız dayatması ile geldi. Küçüle küçüle bu hale geldi. Lozan bir imparatorluğun çekilebileceği son sınırlar. Daha küçülürse ortada vatan kalmazdı. Lozan Türkiye’de sınırların garantisiydi. 1945’ten sonra Lozan ömrünü bitirdi gibi bir şey.


Güçlenmezse küçülür

NATO Lozan’ın ömrünü uzattı. 1990’a kadar ömrü uzadı. 1990’dan soma Türkiye uluslararası anlamda bir dönüm, tercih noktasında. Türkiye’nin başka şansı yok. Bir projede yer almak durumunda. Türkiye’den on tane devlet çıkarmak isteyen de var. Bölgesel güç olmasını isteyen de var. Bütün bu dengeler arasında nerede duracak?.. Batı dün Ortadoğu’yu sana haram kıldım diyordu. Şimdi helal kıldım diyor. Böyle bir yapı var bugün.

Türkiye daha güçlenmediği takdirde küçülecek. Başka şansı kalmaz. Bu toplantının da büyüme hedeflerine uygun olmasını umuyoruz. Hilafet bir kurumdur ve uluslararası konjonktürde bir yeri vardır. Türkiye’nin de buna sahip olması iyi olabilir. Gerçekten bu şekilde düşünerek mi organize etti yoksa spontan mı? Bunu yapanlar bu akıl manevrasına sahip mi değil mi? Ona bakmak lazım. Bu anlamda bir gösterge mi sembolik mi ondan tam emin değilim.”


Türkiye bölünmemek için emperyal güç mü olmalı?

Sosyolog-Yazar Müfid Yüksel, Türkiye’nin ayakta kalabilmek için emperyal bir ülke olması gerektiğini, hatta gerekirse topraklarını büyütmesi gerektiğini söyledi. Yüksel’in bu görüşüne diğer konuklar ve Hulki Cevizoğlu, Mustafa Kemal’in “yurtta sulh, cihanda sulh” sözlerini hatırlatarak tepki gösterdi. Beykent Üniversitesi Cumhuriyet Tarihi Bölümü öğretim Üyesi Prof. Dr. Metin Ayışığı, “Türkiye’ye yeni bir misyon üstlendirilmek isteniyor. İmparatorluk vizyonu üstlendirilmeye çalışılıyor. Bu misyonu kendi kendine mi yükleniyor Türkiye yoksa dışarıdan mı giydiriliyor. Arap dünyası bugün buna sıcak bakıyor gibi ama yarın ABD bölgeden çekilirse siz komşunuzla karşı karşıya, burun buruna kalacaksınız. Laik ve Müslüman rolünü Türkiye muhafaza etmelidir. Bir tespih gibi düşünün laikliği kaldırdığınız zaman darmadağın olur. Halifelik işlevini yitirmiş bir kurumdur” dedi.


Biat kültürüne dönüş endişesi

Sanatçı Timur Selçuk, Türkiye’nin bilim, sanat ve felsefe alanında yol alarak güçlenmesi gerektiğini söyledi

Beykent Üniversitesi Cumhuriyet Tarihi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Metin Ayışığı, Abdülmecid Sempozyumundan üniversitelerin haberi olmadığını söyledi. Prof. Dr. Metin Ayışığı, “Kendi kendilerine yaptıkları sempozyumun hilafeti geri getirmekle ilgisi varsa, bunda başarılı oldular diyebilrim” dedi.

Prof. Dr. Ayışığı, Abdülmecid sempozyumunun devamında son Osmanlı Padişahı Vahdettin’e “iade-i itibar” ın da gündeme gelebileceğini ifade etti.


Vahdettin gönderdi

Metin Ayışığı, son zamanlarda ortaya bu gibi çok fazla durumun çıktığına dikkat çekerek tarihçilerin “Mustafa Kemal’i Anadolu’ya Vahdettin gönderdi” diye de pompalandığım söyledi. “Mustafa Kemal bir Osmanlı Paşasıydı” diyerek milli mücadelenin küçültülmeye çalışıldığını belirtti.

Müfid Yüksel de Mustafa Kemal’i Anadolu’ya Vahdettin’in gönderdiğini savunarak, Vahdettin’in Anadolu’yu kurtarmak üzere onu “süper yetkili müfettiş” yaptığını söyledi.

Hulki Cevizoğlu Müfid Yüksel’e işgal ve Direniş adlı kendi kitabını kaynak göstererek, Vahdettin’in milli mücadeleyi başlatması için değil işgal kuvvetlerinin emirlerini yerine getirip onları rahatlatması için emir verdiğini açıkladı.

Sanatçı Timur Selçuk, Türkiye’nin bilim, sanat ve felsefe alanında yol alarak güçlenmesi gerektiğini söyledi. “Emperyalist olunacaksa bu alanlarda olunabilir. Aksi, Mustafa Kemal’in ‘Yurtta barış, dünyada barış’ ilkesine aykırı düşer” biçiminde konuşan Selçuk, Türkiye’de biat kültürü oluşturulmaya çalışıldığını kaydetti. Selçuk, Türkiye’nin emperyal olması gerektiği düşüncesi ve hilafet hakkındaki görüşlerini şöyle dile getirdi:

“Osmanlı’nın emperyal kaynağı 11. yüzyılda bıraktığımız bilim ve felsefe midir? Yoksa güce dayalı fetih midir?


Takiyyeye dayalı

Takiyye üzerine kurulu bir iktidarın sorunlara ihtiyacı vardır. ‘Yeni Osmalı, yeni Türkiye...’ lafları bizi yeni bir oluşuma götürüyor. Buraya doğru bizi götüren ve ihtirasları yeteneğini aşmış bir Erdoğan kardeşimiz var. Vahidettin’in sünnet töreni kutlamasına doğru gider bu iş. Biat kültürüne doğru dörtnala gidiyoruz.


Dinin kullanılması

Yapmamız gereken neden yana olacağımız bilmemiz gerekir. Dünyadaki Türkiye’deki tüm ahlaklı insanlar kardeşimizdir. Tüm farklılıklarımız bu ‘ahlaklı insan’ çatısına koyarsak bu çatıyı hiçbir şeye deldirtmeden...

Dini değerleri kendi rantı için kullanan bir kişi benim için hiçbir anlam ifade etmez. Bu çatıyı delecek unsurlardan biri hilafet meseledir.”

Timur Selçuk ayrıca, Mustafa Kemal’in verdiği mücadeleyi bir müzisyenin tek bir notadan başlayıp senfoni ortaya çıkarmasına benzetti Selçuk “Bir müzisyen bir trio yazmak için yola çıkar, sonra o bir oda müziğine döner sonuçta ortaya bir senfoni çıkar. Mustafa Kemal böyle bir ruh benim için” dedi.

Yeniçağ, 26 Kasım 2011