1. yüz (Toplam 1 yüz)

DUR BAKALIM N’OLCEK ?

İletiGönderilme zamanı: Prş Nis 20, 2017 1:10
gönderen Habip Hamza Erdem
DUR BAKALIM N’OLCEK ?
Halkoylaması sürüyor.
“‘Alçak’ Seçim Kurulu”, kesin sonuçları açıklasa da sürecek gibi görünüyor.
Çünkü, bu halkoylasında % 60’ı geçen hayır oylarının gereği yapılıncaya değin sürecek.
Hangi ‘Anket kurluşu’na göre % 60 diye soracak olursanız; mercimek kadar ‘akıl’ ve ‘nohut’ kadar zekası olan tüm ‘Anket kuruluşları’na göre.
Değil mi ki, Alaca Karanlık Partisi’nin katıldığı ‘tüm’, ve bütün, yerel ve genel seçimler olduğu kadar, her türlü kamu kurumlarındaki seçimlerde de, ‘hile ve desise’ uyguladığı; bir zamanlar onu Fetö’yle birlikte yaptığı, bir zamanlar PKK ile birlikte yaptığı, bir zamanlar siyonist merkezlerle yaptığı ama hiç bir zaman ve hiçbir koşulda, ‘hak ve adalet’ içinde yapmadığı ortaya çıkmıştır.
Halkoylaması dolayısıyla ortalığa saçılan ‘alçaklık ve namussuzluk’, seçim hilesinin çok ötesindedir.
Devletin en yüksek kademesi’nden ‘en alçak’ kademesine kadar, bir bütün olarak ‘Devlet’, yalana, dolana, hile ve desiseye, üçkağıda bulaşmış ve ‘zorbalığın daniskası’nı uygulamıştır.
Vatan, Millet, Bayrak ve Devlet, Dr Recep’in dört parmağı olarak ‘milletin gözü’ne sokulmuş ancak tümü birden onun başparmağının altına sıkıştırılmıştır.
Efendim, ‘Hükûmet başka Devlet başka’, yok efendim ‘Dr Recep demek Devlet demek değildir’, yok efendim ‘Türk milleti herşeyin ayırdında’ türü, artık sıkıcılık veren ‘Dur bakalım n’olcek’ yaklaşımına bir son verilmelidir.
Bu sözle anlatılmak istenen, ne olacağı bilinen acıklı sona, ‘Hele durup biraz daha bekleyelim’ demenin yanlışlığı değil midir?
Ülkede bütün bunlar olurken, ‘onlar küçük işler’, önemli olan Trump’a, ‘Putin’e, İngiltere, Almanya ve Fransa’daki ‘seçim sonuçları’na bakalım demek...
Eğer gerçekten bu bir ‘stratejik yaklaşım’, bir ‘derin politika’, bir ‘uzgörüş’ ise; korkarım bu strateji ve politikalar bu ‘derinlik’te boğulabilirler.
Bu ‘sözde derinlik’lere aklımız ermediğı gibi, bunu, ileri geri Mustafa Kemal Atatürk’ün görüşleriyle bağdaştırmaya da ermemekte.
Mustafa Kemal, ‘Padişah ve Hilafet tehlike’de diye ‘mücadele’ye başladı da, gidip padişahın koltuğunun dibine mi sığındı?
Yoksa gece gündüz ona, o derin ‘kurmay yaklaşımı’ ile, tehlikeleri anlatarak, doğru yola getirmek için mi mücadele etti?
En azından ‘tarihi okumak’ konusunda biraz daha titiz davranılabilir, değil mi ama?
Sonra bir ‘demokratiklik’, ‘hukuk içinde kalmak’, ‘birlik beraberlik’ gibi ‘temelsiz’ sloganlara da bir son verilmelidir.
Demokrasinin ilk ve en belirgin özelliği, halkın ayağa kalkmasıdır.
Kendinde ‘millet’ olmaz; millet ancak ‘kendisi için’ ayağa kalkarsa millet olur.
Hukuka gelince; bunların en ‘hukukî’si Sami Güven ve tayfası değil midir?
Yoksa Anayasa Mahkemesi midir?
Dünya alem her ikisinin de ‘hukuk’la ilişiğinin olmadığını ve ondan da önemlisi bu savı ileri sürenlerin de bunu ‘bal gibi’ bildikleridir.
AHİM, AGİT, AB’yi de ‘emperyalist’ diye geçelim.
O ‘beka sorunu’ Bahçeli’nin ‘beka’sıydı.
Çok şükür onu ‘şimdilik’ kurtardık.
Geriye bir tek ve yalnızca ‘halkın kendisi’ kalmaktadır.
‘Halkımızın bekası sorunu’.
Ve bugün neresinden bakılırsa bakılsın, bu yüce halkın, ezici çoğunluğu, lami cimi yok, bu ‘gidiş’e dur demiş, kendi ‘beka sorunu’na el koymuştur.
Yukarıda belirttik, halkımızın % 60’tan fazlasının ‘Hayır’ dediğini tüm tarafsız anketler ortaya koymuş bulunmaktadır.
Ne anketi, halkımız silahların gölgesinde gidip ‘oy’ vermiştir oy.
‘İrade’sini ortaya koymuştur.
Şimdi, halkımızın bu ‘bilinç ve enerjisi’ne önderlik zamanıdır.
Bugün önder olunamayacaksa ne zaman olunacak?
Dur bakalım n’olcek demek, halkımızın ‘iradesi’ne saygısızlık olmasın sakın?
Tam bu dönemde, armudun sapı elmanın çöpü demek, halka güvensizliğin ta kendisidir.
Dahası, kendine güven eksikliği tam da bu demektir.
Şöyle olsun böyle olsun demek bana düşmez, ama ‘millî irade’nin ete kemiğe bürünmesine önderlik edeceği savında olanların, bu halkın önüne düşme zamanı gelmiştir.
Zamanı da değil, ‘an’ı.
Bu ‘an’ı değerlendiremeyenlerin ‘halkın gerisinde’ kalacaklarından korkarım.
İstiklâl marşını oku, orada ‘Korkma’ yazıyor denilmesi beni kesmez, birilerinin çıkıp ‘Korkma’ demesini beklerim.
Kaldı ki, ben kendim için değil, bizim için korkuyorum.
‘Alçaklık ve namussuzluk’tan hiç korkmadım zaten.
Ve bugün ‘Alçaklık ve namussuzluk’un yapacağı tavanı yaptığını görüyorum.
Kaldı ki, zerre ‘vidan’ı olan herkes görebilir.
Görmek başka öngörmek başka denilirse, bu işin 2018’e kalmayacağını öngörüyorum.
Ne mi ‘olcek’?
Eee ‘dur bakalım’ o zaman.
Habip Hamza Erdem