1. yüz (Toplam 1 yüz)

BELÇİKA, EMPERYALİZM ve HUKUK

İletiGönderilme zamanı: Sal Eki 10, 2017 3:25
gönderen Habip Hamza Erdem
BELÇİKA, EMPERYALİZM ve HUKUK
İdlib, Afrin, Cerablus, El bab vesaire.
Her gün Suriye’nin köy ve kasabalarını gösteren haritalar.
Stratejistler, askerler, akademisyenler..
Başta Bahçeli olmak üzere, kimi politikacıların gevezelikleri.
Devlet’i işgal etmiş olan adamlıktan yoksun zıldırzopların palavraları.
Tek sözcükle ‘iğrenç’ bir ‘Devlet yapısı’ ve onun toplumdaki yansımaları.
Ve kendisi dahi inanmadığı gibi kimseyi de inandıramayan ‘umut tacirleri’nin boş çabaları.
Can Ataklı’nın son birkaç gündür yaptığı yorumlara katılmamak olanaksız.
Gerisi, baştan sona tümü, ve hatta büsbütünü, bence ‘ge-ve-ze-lik.
O nedenle, ‘güncel’e ilişkin yazmayacağım.
Çocuklarımız ve torunlarımız için yazıyorum.
Bugün Belçika’dan bir arkadaşım geldi.
Sohbet arasında, kendisinin nasıl ‘Belçika vatandaşlığı’ aldığını anlattı.
Tüm hukuk öğrencilerine, yargıç, savcı ve savunmanlara örnek olsun diye ben de size anlatayım.
Vatandaşlık alacaklar, bir oda dolusu adam, bir ‘jüri’nin önünden geçiyorlar.
Jüri dedim de, belki de mahkeme.
Arkadaş, “ben bir Belçikalı ile evliyim ve Belçika’da çocuğum olmuş” diyor.
Üstelik hem yüksek öğrenim görmüş ve hem de geliri yerinde.
O nedenle vatandaşlığa, ‘çantada keklik’ gözüyle bakıyor.
Kalabalık içinde, erkekse şalvarlı, kadınsa üç-etekliler çoğunlukta.
Ama her gelen, ‘Belçika vatandaşlığı’nı kapıp çıkıyor.
Sıra arkadaşa geldiğinde, mahkeme başkanı, ‘mösyö, diyor, sizi biraz bekleteceğiz’.
Arkadaş şaşkın, dur bakalım n’olacak diye bekliyor.
Salon boşaldıktan sonra, onu yandaki bir odaya alıyorlar ve mahkemenin başkanı başlıyor anlatmaya.
“Beyefendi siz beni tanımadınız ama ben sizi tanıyorum.
“Bilmem şu tarihte siz kent içinde yapılmayacak bir hızla önüme çıkmıştınız ve arabalarımız çarpıştı.”
“Kaza sonrası siz arabadan hışımla inerek bana bağırmaya başladınız ve sonuçta polis geldi”.
“Kaza tutanağı tutuldu ve sizin geçiş üstünlüğünüz olduğu için, ben ceza aldım”.
“Şimdi salonda sizi görünce, o günü anımsadım ve bu sinir haliyle sizin için karar vermemin bugün için uygun olmadığına karar verdim”.
“Lütfen bir sonraki duruşmaya gelir misiniz?”
“O duruşmaya belki ben katılmayabilirim; ancak ben katılsam dahi bu kadar sinirli olmayabilirim”.
Hımm.
Belçika, Nato, emperyalizm, Avrupa’da Türk düşmanığı falan da filan.
Ey Türk gençliği, ‘yargıç’ olmak nasıl birşeymiş acaba?
Ve arkadaş, kaza gününü anımsadığını ama o gün o adamın yargıçlık kimliğini çıkarmadığını söylüyor.
Sıradan bir vatandaş gibi polise bilgi verdiğini ekliyor.
Dahası, arkadaş eski arabasını yenilemek için, o kavşaktan sıkça geçtiğini ve bir bakıma ‘kaza yaptırmak için çabaladığını’ da gizlemiyor.
Şimdi, bu yargıcın, Belçika ya da herhangi bir Avrupa ülkesinde ‘tek’ olduğunu mu sanıyorsunuz?
Kesinlikle değil.
Tümü böyledir.
Böyle olmak zorundadırlar.
Avrupa’da yargıçlık işte böyle bir şeydir.
Ancak Portekiz dahil, Yunanistan ve İtalya’da sayıları daha az; Polonya, Bulgaristan ve Romanya’da ise tam da bizdeki gibidirler.
Avrupa Birliği’ne ‘girmek-girmemek’ ayrı şey; ama ‘Avrupa’lı olmak başka şeymiş demek ki.
Şimdi, Türkiye’de benzer bir olayda, yargıçlık kimliğini ortaya koymadan, sıradan ama bir ‘Adam’ gibi davranan bir tek yargıç gösterebilir misiniz?
Kaldı ki çoğunun makam araçları, özel şoförleri ve korumaları bile vardır.
Böyle bir kaza halinde, kaza yapan aracın soförünü ise bir dövmedikleri kalır.
Hatta dövmemezlik etmezler.
‘Hukuk’u böylece sokağa indirmiş olurlar.
Şimdilerde olduğu gibi, yerlerde süründürürler de denilebilir.
Oysa kendileri birer ‘sokak hukukçusu’durlar.
Bana bir tek tane böyle bir ‘yargıç’ gösterin, Türkiye’de ‘hukuk var’ diyeyim.
Gösteremeyeceğinizden eminim.
‘Hukuk-mukuk’ gevezeliklerini keseceksiniz o zaman.
‘Altın yumutlayan tavuk’ mu ne diyordunuz?
Şu ‘Danıştay Başkanı’ olan ligorin yılda kaç yumurta veriyor acaba?
Yüksek Seçim Kurulu’ndaki ‘yetersiz horozlar’ mı hukukçu yoksa?
Güldürmeyin adamı..
Habip Hamza Erdem