1. yüz (Toplam 1 yüz)

DEVLET ve SERMAYE

İletiGönderilme zamanı: Cmt Kas 25, 2017 15:33
gönderen Habip Hamza Erdem
DEVLET ve SERMAYE
Devlet’i anlatmaya devam edeceğiz.
Öğreteceğiz de denilebilir.
Neden bu denli üst perdeden ve bu denli ‘kendinden emin’ bir biçimde, ‘öğreteceğiz’ diye sorulduğunda; en azından Türkiye’de ‘bilinmediği için’ diyelim.
Efendim kırk yıldır ‘en üst’ makamlarda görev yaptım diyenlerimize yanıt olsun; efendim anlamadan yaptınız ‘an-la-ma-dan..
Şöyle sorarak başlanabilir: bizim Zekeriya Temizel’in ‘masası’ ile sizin Zekeriya Öz’ün masası, her iksi de ‘Devlet’ değil miydi?
Birincisi sıradan, sanıyorum, bir ceviz masa idi, köhne de denilebilir; yerli ve ‘millet’in idi; ikincisi ‘ithal’, ‘yapay’ ve ‘gayri millî’.
Birincisinin başında, bir başka kurumda, diyelim askeriyede, bir Türk Subayı oturmakta idi; ikincisinde Dr Recep’in ‘kes lan’ dediği bir başka subay.
Birincisinin başında, emekli olup, emekli maaşıyla bir ev bile alamamış hâlâ devlet lojmanlarında oturmakta olan bir ‘namuslu memur’ var idi; ikincisininde oturanların çocukları dünyanın en kirli batakhanelerinde kumar oynamakta idiler.
Bu kadar ‘yüzeysel’ mi diyeceksiniz?
Hayır, akılyürütmemizi biraz da ‘çarpıcı’ yani, yani hemen dudak bükmeden önce, biraz da üzerinde düşünülebilmesi için veriyorum.
Çünkü, doğrudan; eğer birincisi ‘Kamu Borçları’nı ‘yiğidin kamçısı’ gibi görürken ikincisi ‘Devletin yabancılaşması’ sonucu ‘benden sonrası tufan’ biçiminde görür, ‘devlet malı deniz’ diyerek tıksırıncaya değin yiyebelilir diyecek olsaydım, kimileri abarttığımı sanacak ve çoğu kişi de hiçbir şey anlamadan geçebilecekti.
Kaldı ki ‘Devletin yabancılaşması’ da ne demek; yoksa bu çözümleme ‘marksist’ bir çözümleme midir diye de sorabilecekti.
İşte bu tür kuşkuyla bakacak olan, zekâ ve bilgi yoksunu kişiler bu yazı dizimizi de okumayabilirler.
Bu tür önyargılı ve ‘ot gelip palah gidecek olanlar’, Dr Recep’in arkasında secdeye durmaya devam edebilirler.
Herif müslüman aleminin ‘imamı’ olmaya aday değilmidir sonuçta?
Şimdi gerçekten ‘bilimsel’, ama gerçekten bir bilim olarak ‘ekonomi politik’ bağlamında ‘Devlet’ ve ‘sermaye’ ilişkisini ele alacağımız bu yazı dizimizi, böylesine sıradan örneklerle sulandırmanın gereği ne diye sorulabilir.
Gereği şu; içinde bulunduğumuz şu ‘kapitalizmin genel bunalımı’ndan çıkış bir yana, iyi anlaşılabilmesi, ancak ve sadece, iktidar bloğunun sadece ve yalnızca ‘emperyalizmin ajanı’ olduklarının anlaşılmasıya mümkündür.
Bu ‘ajan’lık illa ‘istihbarat servisleri’nin ajanı olmak değildir; ‘ekonomik ajan’lıktır.
Ya da Hilferding’in ‘finans kapital’inin ajanlığıdır.
İşte böylece bu yazı dizimizin ‘nesne’sine gelmiş bulunuyoruz: finans kapital ve günümüzdeki adıyla ‘fiktif sermaye’.
Ey ‘para’ sen nelere kadir mişsin de denilebilir.
Sıradan bir ‘el kiri’ iken, insanlığı insanlıktan çıkarmaya muktedirmişsin..
Ve yarattığın ‘fiktif alemde’, Devletleri de ‘Zekeriya Temizel’in masasından Zekeriya Öz’ün masası’na çevirebiliyor muşsun.
Kuşkusuz bunda, Fredric Jameson’un dediği üzere; “piyasanın koyun kılığına girmiş bir kurttan başkası olmamas”nın payı büyüktür: « Le marché est un Léviathan déguisé en mouton ».
Ve ileri geri kullanılan ‘emperyalizm’ kavramı, Türkiye’nin ‘aymaz aydınları’ ve özellikle de ‘ekonomi profesörleri’nin, ‘ekonomi politik’i bilmemeleri sonucu, her kötülüğün kaynağı olarak gösterilen bir ‘kenger sakızı’ konumuna düşürülmüştür.
Oysa emperyalizm, bir ‘kurtlar sofrası’ ama ‘Lévithanlar Savaşı’ndan başkası değildir.
Bizim Léviathan ise Dr Recep’in ta kendisidir.
Şimdi sen bu son tümceyi kavrayamazsan, değil dünyada olup biteni, günlük yaşamda yakın çevrende olanları da anlayamazsın.
Elinde ‘kabak çekirdeği’ ağzı açık olarak CNN, NBC ve bilmem ne C’deki soytarıları izlemeye devam edersin.
Ya da oralardaki ‘Yeni Baransu’lardan ‘Zarrab Davası’nı anlamaya çabalarsın.
Arada sırada dönüp bu satırların yazarını da ‘ajan’ diye itham etmekten de çekinme sakın.
Ben yazayım, istersen sen de okuma!
(Sürecek)
Habip Hamza Erdem