1. yüz (Toplam 1 yüz)

BEN SİZE BAKTIĞIM ZAMAN

İletiGönderilme zamanı: Prş Ara 21, 2017 11:41
gönderen Habip Hamza Erdem
BEN SİZE BAKTIĞIM ZAMAN
Deniz Baykal’ın kulakları çınlasın.
Kendisine içtenlikle geçmiş olsun diyor, bir an önce sağlığına kavuşmasını diliyorum.
Ancak, bu yazıda, şu günlerde Şaban Tv’de (*), döndürülen on yıl önceki kurultay konuşmasına değineceğim.
Orada, Deniz Baykal, “ben size baktığım zaman” diye başladığı sözlerine; “dünyanın emperyalizme karşı ilk kurtuluş savaşını veren insanları görüyorum” diye devam ediyor.
Şöyle iyi, böyle erdemli insanlarsınız diye devam ediyor.
Başı dik, çalışkan, neredeyse ‘fikri hür irfanı hür’ yurttaşlarsınız diyecek...
Bense, bugün buradan baktığım zaman, Deniz Baykal’ın gördüklerinin ‘tam tersi’ni görüyorum.
Ben bugün buradan baktığım zaman; “düşmanı meydanda koyup evlerine kaçan” insanların torunlarını görüyorum.
Mafya ve tarikat ‘baba’larının zulmü altında olmalarına karşın; ‘ben ettim sen etme’ diyenleri görüyorum.
Kimsenin seslerini duymayacaklarından emin oldukları yerlerde, sözgelimi evlerinde falan, ‘bir gün bunlardan hesap sorulacak’ diyen, ancak hesabın kimin soracağını bilmedikleri ‘demokrat’ları görüyorum.
Ya da, şurada burada, sözgelimi ‘sosyal medya’da falan, ‘Atatürk’ün askerleriyiz’ diyenleri; ama Atatürk’ün askerliği şöyle dursun, ne demek istediğinin bir türlü ayırdında olamayanları görüyorum.
En yüksek rütbeli generalin bile ‘Kenan Evren Atatürkçülüğü’nü bir türlü aşamadığını görüyorum.
Şu 26. Genelkurmay Başkanı’nın podyuma çıkan ‘modeller’ gibi kıvırtarak ‘Atatürkçülük’ yaptığını görüyorum.
Ondan öncekinin, Dolmabahçe’de dolmayı yedikten sonra, mafya liderleri karşsında amuda kalktığını görüyorum.
Onlardan sonrakilerin ise ‘insanlıktan çıktıkları’nı görüyorum.
‘Adam’ olmadıklarını görüyorum.
Türkiye’yi teslim ettiklerini, hala ‘gaza ve ganimet’ peşinde koşmak gibi utanmazlıklarını görüyorum.
Ve bunlardan utanıyorum...
Alaca Karanlık gibi bir ‘mafyatik örgüt’te görev alanları saymıyorum.
Onları insan yerine koymadığımın altını bir daha çizeyim.
Ancak, onlara hâlâ gelin ‘Meclis’te konuşalım; Kudüs’e Büyükelçilik açıp açmadığınızı altı ay, bir yıl, hatta birkaç yıl daha bekleceğiz, unutmayın takiptesiniz diyen ‘Ana Muhalefet’i görüyorum.
Ya da, hâlâ, ‘işçiye, köylüye, emekliye şöyle yardım yapmazsanız, böyle destek olmazsanız elimiz yakanızdadır diyen bir ‘muhalefet’i görüyorum.
Sonra, sevgili CHP’li arkadaşlarımızın, ‘Ya şu CHP düşmanlığını bırak’ dediklerini görüyorum.
Yazılarımın kendi sitelerinde yayınlanmasını engelleyerek, güya muhalefetteki yerlerini sağlamlaştırdıklarını sandıklarını görüyorum.
Böylece hiçbir zaman ‘iktidar’ olamayacaklarını gösterdiklerini görüyorum.
Örnek olsun; ben Kemal Bey Kılıçdaroğlu’nun yerinde olsam, kırkbin sefer bu iktidarı devirmiştim, diyorum.
Ama sizin 26. Genelkurmay başkanınız yanıtlıyor: ‘Ben olsam ben olsam ne demek, sen değildin bendim”..
Ee bre, 26., ben de, ‘sen sen olduğun için beceremezsin’ diyorum zaten.
Senden hiçbir şey olamayacağını, sen görevdeyken söylediydim, a 26.
Ancak ve ne var ki, 28. ve 29.lar, her kim iseler, onların adlarını anmaya bile değmediğini biliyorum.
‘Efendim ben Ordu’ma söz söyletmem’!
Cehenneme kadar söyletme, ki seni de beni de yarın cehennemin ortasına koysunlar...
Ben de, zaten, senin gözlerinin bağlı olduğunu söylüyorum.
‘Darbe’ mi yapsalardı diyenleriniz de olacak kuşkusuz.
Allah muhafaza!
Tanrı bu milleti, Faruk Gürler, Kenan Evren ya da Hulusi Akar gibi darbe yapanlardan korusun..
Yüzbin midir, yüzelli bin mi ne; T Silahlı Kuvvetleri, (buradaki T, Türkiye değil, her ne ise odur) içinden 150 tane ‘Mustafa Kemal’in Askeri’ çıksın, öpüp başıma koyarım.
Ama kalıbımı basarım o kadar bile yoktur.
Olanlara selam olsun!
Asker şöyle dursun, şu tatlısu ‘Mustafa Kemal’in Askerleri’nin de hiçbir şey yapamayacaklarını görüyorum.
Eğer bugün, bu kadar ‘yolsuzluk’, bu akadar ‘alçaklık’, bu kadar ‘gayri millîlik’, bu kadar ‘hainlik’, evet evet doğrudan ‘Vatan hainliği’, ortaya çıkmışsa ve halen ‘sözde Mustafa Kemal’in askerleri’ evlerinde rahat oturabiliyorlarsa; sokaklara, meydanlara çıkamıyorlarsa; alçak ve namussuzun yakasından tutmak yerine, ‘sayın bakan, sayın Devlet büyüğümüz, sayın ‘bilmem ne’ diyorlarsa, benim birşey söylememe gerek yok; Tanrı onların belasını vermiş demektir.
Şimdi ben böyle yazıyorum diye, herif bana muhalefet ediyor.
Benim selamımı aldı diye kendi başına iş geleceğinden korkuyor..
İşte ben de, onların tavşandan daha korkak olduklarını görüyorum.
Nazım yazmıştı değil mi?
‘Tavşan korktuğu için kaçmaz kaçtığı için korkar’.
Ben de, yüce Türk Milleti’nin kaçtığı için korktuğunu görüyorum.
Yahu arkadaş, dur bi, dur da nefes al.
Sen hiçbirşey yapmazsan bile, sadece durduğun yerde ‘Adam gibi’, ‘dimdik’ durabilsen yetecek.
Yineliyorum, hiçbirşey yapma, sadece durduğun yerde kal.
‘Duran adam’ misali..
Yetecek.
Boynu devrilesiceler devrilip gidecekler..
Ama sen yelden nem kapıyor, korkudan titriyorsun.
Güya gülüyorsun ama, yüreğinin titremesinden doğan adrenalin kokusunu, sen istemezsen de, it seziyor.
Onun için saldırgan.
Onun için 180 kanal, 1800 gezetede dişlerini gösteriyor.
Aslında korkması gereken ve gerçekte korkan da o.
Ama sen de birşey değilsin birader.
‘Kabahatin büyüğü sende’..
Mustafa Kemal’in askeri’ymiş.
Hadi canım sen de!
Şimdi ben Marx’ın değerlendirmelerini yazıyorum diye, herif dudak büküyor.
Marksist mi ne? diyordur içinden..
Eee sen de Ricardo’cu musun yoksa Adam Smithçi mi?
En küçük hücrene kadar, beyin ve beyinciğine kadar Smith’çisin Smith’çi.
Ve sen bir ‘Simitçi’sin.
Buradan baktığım zaman, ben de seni öyle görüyorum,
İstediğin kadar podyuma çıkmış modeller gibi kıvırtabilirsin.
Senden ‘daha fazla’sını bekleyene aşkolsun!
Habip Hamza Erdem
(*) Türkiye’den izlenebilecek kanallardan biri de Halk Tv’dir. Şaban Sevinç de iyi bir ‘yönetmen’ olabilir. Kendisine önerim, yönetmen odasında oturup kendisini işine vermesidir. Programa çıkarak ‘Şaban’lık yapmasının diğer programların ‘güzel’liğine gölge düşürdüğünü görmüyor olabilir. Oysa buradan böyle görünüyor.