1. yüz (Toplam 1 yüz)

DEVLET ve SERMAYE (VII)

İletiGönderilme zamanı: Cum Ara 22, 2017 0:48
gönderen Habip Hamza Erdem
DEVLET ve SERMAYE (VII)
Para ve kuramı
Herhangi bir ‘kuram’, belli bir soyutlamayla başlar.
Marx da, kapitalizmi incelemesine, basit dolanım (circulation simple) süreciyle başlıyor. ‘Metal para’ ise, tüm parasal ilişkileri açıklayabilcek en iyi ‘soyutlama’ oluyor.
Hem ‘en somut’ ve hem de ‘en soyut’.
Çünkü metal para olarak hem elimizde bulunuyor ve hem de, kapitalizm dönemindeki ‘özgüllük’lerinin tümü bir an için yoksayılıyor.
Borç-alacak ilişkileri gibi karşılıklı yükümlülükler ve onların geçirdiği tarihsel evrime girmenin de zamanı değildir.
Böylece kredi de genel olarak parasal ilişkilerin dışında, ayrıca ele alınacaktır.
Şimdi araştırılacak konu şudur: acaba metal para hem kendi özelliklerini koruyacak ve hem de kendisini ‘yeniden üretebilecek’ midir?
O arada, bu ‘metal para’nın ‘değer’i nedir diye sorulacak olursa, örneğin Ricardo gibi ekonomistler, ‘üretimi için harcanan emek-zaman’dır diyeceklerdir.
İlk bakışta Marx’ın da benzer bir yaklaşım içinde olduğu görülmektedir.
Bir gram altın elde etmek için sekiz saat çalışma gerekiyorsa; bahçemizin duvarını örecek işçiye de sekiz saat çalışması sonunda bir gram altın vererek ödeşebiliriz demektir.
İş bu denklem doğru olsa bile, Marx’ı Ricardo’dan ayıran, kendisi de bir mal olan altının, niye ‘genel eşdeğer biçim’ ya da ‘para’ olarak kabul edilmiş olmasını sorgulamasıdır: « la difficulté ne consiste pas à comprendre que la monnaie est marchandise, mais à savoir comment et pourquoi une marchandise devient monnaie».
Böylece Marx’ın para kuramının, parayı ‘genel eşdeğer biçim’ olarak ele almasıyla başladığı söylenebilecektir.
Böyle olunca da, ‘paranın genel kuramı’, salt kapitalizme özgü değil ama tüm ‘parasal ekonomiler’ için geçerli olacak demektir.
Yani 19. Yüzyıl kuramları falan diye küçümsemek, ya da günümüz koşulları filan diyerek, kendi kendimizi, o arada başkalarını da aldatmaya yeltenmek, bilime sırt çevirmekle bir olacaktır.
Değer birimi olarak para
Her ne kadar Marx, 1° değer ölçüsü olarak para, 2° dolanım aracı olarak para ve para olarak (la monnaie ou l’argent) parayı, biribiriyle ilintili üç etapta inceliyorsa da, etapların hiçbirinde para ‘apaçık’ ‘genel eşdeğer’ olarak ortaya çıkmaz; ancak üçüncü etabın sonunda ‘ekonomik varlık’ olarak belirlenmiş olur.
Paranın değer ölçüsü olması, malların ‘fiyat’ı biçiminde ortaya çıkmasıdır.
Fiyatların ‘değer’e eşdeğer olup olmadığını görmek içinse şöyle bir örnek verilebilir:
Varsayalım ki diyecektir Marx, bir çuval buğday 2 ons altının emek-zamanında üretilmiş olsun ve 1 ons altın 1 Sterlin olarak belirlenmiş olsun.
Demek ki, bir çuval buğdayın değerinin parasal karşılığı 2 Sterlindir .
Ve diyelim ki, buğdayın fiyatı üç Sterline çıktı ya da bir Sterline indi, buğdayın ‘değer’i değişmiş olur mu ?
Demek ki, malın fiyatı ile değeri arasında bir ‘fark’ ortaya çıkacaktır, ki bu farklılık da ‘fiyatın kendi biçimi’nden kaynaklanmaktadır.
Marx’a göre, ‘değer ölçüsü’ olarak ele alındığı bu etapta, para, malların değişim değerine oranla ‘nötr’dür.
Fiyat ise, değerin ‘para biçimi’nde dile getirilmesi olup, değere ‘eşdeğer’ değildir.
Ve ‘reel piyasa’/ ‘para piyasası’ ikiliğine sapıldığı andan itibaren, ‘değer’ sorunu artık anlaşılmayacak bir bir karanlığa itilmiş olacaktır.
Ki, ondan sonra, artık ‘bana göre’, ‘sana göre’, ‘ona göre’ bir ‘değer’ olacaktır.
Ardından gelsin, ‘Hasan’ın kuramı’ ya da parayı ‘Basanın kuramı’...
Knut Wicksell ne dedi, J.M.Keynes ne dedi...
Oysa; “para, malların değişim değerlerine özgün bir ‘biçim’ vererek parasal adlandırma adıyla onları dönüştürmüş (metamorphosée) olmakta.. paranın kendisi de hesap birimi (monnaie de compte) olmaktadır”. (s.31)
Yukarıdaki örneğimizde olduğu gibi, ‘parasal fiyat’, altın karşılığı olan ‘mal fiyatı’ndan farklı olabilecek ama yine de para, malların ‘dolanım aracı’ olabilecektir.
Bütün bunlara karşın, paranın parasal ölçü birimi (étalon) olmasına kim karar vermeltedir: Devlet.
Böylece sermaye ile Devlet arasındaki ‘ayrılmaz ilişkiye’ gelmiş oluyoruz.
Sözgelimi, Devlet ekonomiden elini çeksin diyen ‘aklıevvel’merimiz yok mudur?
Elini çekse ayağı orada kalacaktır oysa..
Marx’ın işaret ettiği, ‘Devletin parasal rolü’ ve ‘parasal güç’ (pouvoir monétaire) konularını da ilerleyen bölümlerde ele alacağız.
Ayrıca, Fransız ‘regülasyon okulu’ yazarlarınca ayrıntılı olarak ele alınan ‘paranın şiddeti’ konusuna da geleceğiz.
Eğer şimdiden bir anıştırma yapılacak olursa, denilebilir ki, Devleti ‘şiddet tekelini elinde bulunduran güç’ olarak tanımlayan yazarlar, ayırdında olarak ya da olmayarak, parayı da ‘şiddet tekelini elinde bulunduran güç’ olarak kabul etmektedirler.
Ki, doğrusu da budur herhalde..
(Sürecek)
Habip Hamza Erdem