1. yüz (Toplam 1 yüz)

KURTULUYORUZ : ALTIN BULDUK

İletiGönderilme zamanı: Sal Mar 27, 2018 12:31
gönderen Habip Hamza Erdem
KURTULUYORUZ : ALTIN BULDUK
Ben diyeyim 300-400 Milyar $, siz deyin daha fazlası kadar Euros.
Ya ‘hibe’ ya da düşük faizli kredi. Hatta faizsiz mi ne?
Düşünebiliyor musunuz, bir yandan vadesi gelmiş borçlarımızı ödeyeceğiz, kalanı ile de, ben diyeyim yol, köprü, baraj; siz deyin yatırım, fabrika ve ‘üretim ekonomisi’ mi ne?
‘Kısmet’ diye buna denir işte.
Ulusal Kanal’da, o sulu şakalarıyla bildiğimiz Halil Nebiler’in konuğu Profesör Mehmet Yuva müjdeledi.
Ve Yedi Tepe Üniversitesi’nde Bedrettin Dalan’ın himayelerinde bir toplantıda bu konu ele alınmış.
Şimdi kolları sıvayıp, bu konu ‘teoriden pratiğe geçirilmeli’ imiş.
Yani, Çin’in ‘Bir Yol Bir Kuşak Projesi’ var ya, ona el atılmalı imiş ve Çin’den 300-400 Milyar $’ı kapmak işten bile değilmiş.
Kaldı ki, Çin bu kadar parayı gözünü kırpmadan verebilirmiş ve üstelik bu, hem onun ‘stratejik çıkarları’ bakımından gerekli imiş ve hem de Çin için bu kadar ‘para’ el kiri imiş mi ne imiş.
Önce ‘bonjur’ diyelim.
Sonra da, bu ‘kafa’ ile olmaz diyelim.
‘Bonjur’ diyelim çünkü, ‘Yirmibirinci Yüzyılın Projesi’ denilen bu projenin ‘köken’i, ya da ‘düşünülmeye başlanması’ 1983 yılına değin uzutalabilir.
İlani ve uygulanmaya konulması ise 14 Mayıs 2013.
Demek ki, nereden bakılsa, bu projenin gerçekleştirilmesi için beş yıldır harıl harıl çalışılmakta ve Doğu Asya Batı Avrupa’ya kuzeyden bağlanmış bulunmaktadır.
Dahası Hint Okyanusu’nu aşıp Aden Körfezinden Afrika’nın içlerine değin uzanmaktadır.
Türkiye’deki ıvır-zıvır konularla uğraşmaktan zaman bulup bu konuyu ‘derinlemesi’ne inceleyip/sunmayı istiyordum.
Şu ıvır-zıvır konular diyorum ama, bunlar özde Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin yıkılmasına değin uzanmaktadır.
Öte yandan, bu ‘Bir Yol Bir Kuşak Projesi’ mi dersiniz, ‘Avrasyacılık’ mı dersiniz yoksa ‘Yeni Avrasyacılık’ mı dersiniz önemli değil, Yirmibirinci Yüzyıl’ın ‘yeni bir yüzyıl’ olduğu gerçeğini ‘anlama’mız gerektiği açıktır.
Ancak, her konuda olduğu gibi, bu konu da, özellikle Türkiye’de, ‘anlaşılmadan’ üzerinde ahkâm kesilen, hep kıyısından köşesinden değinilen ve o nedenle de ‘sulandırılan’ bir konu olarak ele alınmaktadır.
‘Arkadaşlar’ının gözünün içine bakarak ellerini oğuşturan ‘Televizyon Gazetecileri’ gibi..
Kerte kerte ‘ekonomik’ rakamlar sunan profesörlerin de birincilerden pek farkı olduğu söylenemez.
Peki ‘Olgunun özü’ ne diyecek olursanız; özü ‘Zamanın Ruhu’dur.
‘Zamane’ değil ‘Zamanın Ruhu’.
‘Yeni Paradigma’ diyenler de var.
Demek ki, daha önceki ‘Yüzyıl’lardan farklı bir ‘tarihsel dönem’e girilecektir.
Girildi demiyorum, girilecektir diyorum.
Çünkü ‘girilmiş’ olsaydı ‘zamane’ olacaktı, gireleceği için ‘zamanın ruhu’ olmaktadır.
‘Kavram’larımız da değişecek, ‘düşünce kalıp’larımız da.
Öncelikle ‘ekonomik’ denilen, ‘klasik ekonomi politik’ değişecek.
Smith’den buyana dillendirilen, ‘para’ kavramı, ‘üretim’ kavramı, ‘karşılaştırmalı üstünlükler’ kavramı, ‘kredi’ kavramı değişecek, bu bir.
Ucuza maledip pahalıya satarak ‘zengin olma’ kavramı değişecek, iki.
‘Ulusların zenginliği’ kavramı değişecek, üç.
‘Ekonomik’ ve ardından ‘coğrafî’ ‘strateji kavramı’ değişecek, dört.
‘Uluslararası Hukuk’ değişecek, beş.
Yerel, devletsel ve bölgesel ‘Yönetim’ anlayışı değişecek, altı.
Dostluk/ Düşmanlık ‘anlayış’ı değişecek, yedi.
Yedi Tepe Üniversitesi’nde, bu yedi konuda ‘düşünce’ üretildi mi bilemem.
Üretilmedi ise, boşuna konuşmuşlardır.
Eski hamam eski tas da denilebilir.
Kimi ‘cingöz’ler gibi, Çin’in tasarruf fazlası var bunu nasıl edelim de biz kullanalımın ötesine gitmeyen bir ‘uyanıklık’ toplantısı olmuştur da denilebilir.
Hatta Dr Recep’i kurtarmak için ‘bir yol’ projesi de olabilir.
Eh ben de gülüp geçerim o zaman.
Oysa, ‘Devlet ve Sermaye’ yazı dizisine başlarken, bu ‘sermaye’ denilen meretin Devlet’i devletlikten çıkardığını, ‘insan’ı insanlıktan çıkardığını anlatmak amacını güdüyordum.
O konuya devam edeceğim.
Ancak, bu ‘Yeni Paradigma’ içinde, ‘para’nın da, ‘kredi’nin de ‘rolleri’ değişecek diyorum.
Sözgelimi Dr Recep’in akıldaneleri Çinli yöneticilere ‘rüşvet’verip ‘kredi’ alamayacaklarını bilmelidirler diyorum, bu bir.
Çünkü, ‘rüşvet’, yalan ve dolan bunların ‘fıtrat’larında var.
Diyelim Çin’den ‘kredi’ bulundu, bunu ‘müteahhit’lere dağıtarak yeni ‘vurgun’lar yapamayacaklardır, bu da iki..
Çünkü bunların ‘iş yapma’ anlayış ve kapasiteleri bundan ötesini kaldırmamaktadır.
Demek ki, öyle ‘mal bulmuş mağribi gibi’, Çin’in projesine dalmak mümkün değildir.
Elleri oğuşturmak da boşunadır.
Ya ne olacaktır?
Üniversiteler, dernekler ve sendikalar ve en son olarak da siyasal partiler bu konuda, ‘uluslararası sempozyumlar’ falan düzenleyerek, önce bu konunun ‘anlaşılması’na ve giderek somut bilgiye dönüştürülmesine çalışacaklardır.
Bu konuda onlarca, çünkü ‘her yönü’yle olmak zorundadır, doktora çalışmasına başlanmalıdır.
Birkaç doktora öğrencisine ise ‘tez yönetmeni’ olmam istenirse, yok demem.
Kartlaşmış profesörleri ise istemem.
Çünkü onları ben de kurtaramam.
Habip Hamza Erdem