1. yüz (Toplam 1 yüz)

PARTİ VE BÜTÜN

İletiGönderilme zamanı: Pzr May 06, 2018 14:24
gönderen Habip Hamza Erdem
PARTİ VE BÜTÜN
Belki biliyorsunuzdur, ‘Parti’ parça demek.
Bir bütünü oluşturan ‘parça’ anlamında ‘parça’.
Bir bütünün ‘bölüm’leri, ‘kesim’leri, ‘kısım’ları..
Ancak bir ‘armoni’yi oluşturan ‘melodi’ler gibi, o ‘bütün’le uyumlu olacak ‘’bölüm’ler, ‘kesim’ler, ‘parça’lar filan.
Bir ‘toplumsal formasyon’da ise, o toplumsal ‘biçimleniş’i oluşturan ‘biçim’ler, ‘grup’lar, ‘kesim’ler, ‘sınıf’lar vb gibi..
Dolayısıyla, ‘toplum’ diye yuvarlanarak dillendirilen her ‘toplumsal formasyon’da çeşitli ‘parti’ler vardır ve zaman içinde onların istek ve gereksinmelerini dile getirecek olan ‘siyasal parti’ler oluşmuştur.
‘Burjuva Demokrasileri’nde ise, Türkiye’de 60 Anayasası’ndan buyana oldugu gibi ‘siyasal parti’ler siyasal yaşamın ‘vazgeçilmez öge’leri olarak yerlerini almışlardır.
Şimdi Türkiye’de yüze yakın ‘siyasal parti’ olduğu söyleniyor.
Her ne kadar, Osmanlı Bankası reklamında olduğu gibi ‘biribirlerinden farkları yok’ ise de, yine de belli belirsiz kimi ‘Türk’lüğü öne çıkarmaktadır kimi ‘Kürt’lüğü ; kimi ‘müslüman’lığı öne çıkarmaktadır kimi ‘islam’lığı ; kimi ‘sermaye’yi öne çıkarmaktadır kimi ‘emeği’ ; kimi ‘kentliliği’ öne çıkarmaktadır kimi ‘köylülüğü’ vb..
Niye ‘biribirlerinden farkları yok’ diyoruz o zaman ?
Çünkü sonuçta hepsi de tüm Türkiye’yi ‘temsil’ ettiklerini ve ya da temsil edeceklerini ileri sürmektedirler.
Bir başka deyişle, ‘Burjuva Demokrasi’sinin ‘başat özelliği’ budur.
‘Tüm tolumu temsil etmek’.
Oysa ‘temsil’ başka ‘yönetmek’ başka şeydir.
Siz bir Türk Partisi olarak Kürt’leri ‘temsil’ edemezsiniz ama onları ‘yönetmeye talip’ olabilirsiniz.
‘Sermaye’yi temsil edemezsiniz ama onları yönetmeye talip olabilirsiniz.
‘Emeği’ temsil edemezsiniz ama emekçileri yönetmeye talip olabilirsiniz.
Nitekim yapılmak istenen de bundan başkası değildir.
Bu konunun daha fazla ‘derin’ine inmeden, Türkiye’deki son seçim dolayısıyla ‘temsil’ ve ‘yönetme savı’nı somutlaştırmaya çalışalım.
Görülen o ki, bir tarafta ‘Türk-İslam Sentezi’ diye adlandırılan ama gerçekte ‘sermayenin en gerici ve emperyalizme göbekten bağlı kesimleri’nin ‘temsilcileri’ olarak Dr Recep ve Osmaniyeli Devlet’in oluşturduğu bir ‘gerici blok’ var.
Recep Peker ve Mustafa Küpçü’nün desteklediği bu ‘blok’, özde ‘sermayenin sokak gücü’nü de oluşturmaktadır.
‘Kapıkulları’nı demek de olasıdır.
Öte yanda, sermaye ile emek arasında, Türk ile Kürt arasında, din ile devlet arasında ‘uzlaşı’ arayışında olan CHP’nin başını çektiği bir ‘orta yol’cu blok oluşmuş bulunmaktadır.
Tam da ‘Burjuva Demokrasi’lerine özgü bir ‘demokratik blok’.
Toplum böylesine bir ‘bloklaşma’ya giderken, Vatan Partisi nerede diyecek olursanız, bu bloklaşmanın dışında ve ‘düzen dışı’ bir konumda mıdır?
Keşke öyle olsa diyesi geliyor insanın.
Ama hayır, aklı ‘orta yol’cu blokta ama gönlü ‘gerici blok’ta…
Dr Recep’in sağ kolu olmasa da sol kolu olmak.
Sözde O’nu ‘İslamî Kemalist’ yapacak, ‘millî’ edecek, anti-emperyalist kılacak falan.
Ne var ki, Dr Recep ‘can derdi’ne düşmüş bulunmaktadır.
Deyim tam da yerinde diyelim; koyun can derdinde kasap et…
Şimdiden o Sorosçu bu Fetöcü şu PKK’lı falan deniyor mu denmiyor mu?
Ee peki ‘Fetullah Gülen’in Bir Numarası Tayyip Erdoğan’dır, iki numarası Abdullah Gül’dür’ diyen kimdi?
Hulusi Akar’ın ‘kefili’ kim oldu?
Suriye ile dostluk deyip, Membiç’e onlar giremedi biz gireceğiz diyen kimdir?
Rusya ile ‘stratejik ortaklık’ adına, Türkiye’yi ‘nükleer tehlike’nin göbeğine oturtmayı alkışlayanlar kimlerdir?
Geçerken söyleyeyim, Sinop ve Akkuya değil Ruslar herhangi bir ‘Aleyhüsselam’ da olsa, karşı çıkılmalıdır.
Ortak olunacaksa, Türkiye adına ‘Yakutistan’ gibi bölgede, Okyanus-ötesinde, herhangi bir çölde ‘ortak tesis’ kurulabilirdi. Kurulacaksa öyle kurulmalıdır, aksi halde ‘sağolun-varolun ama bize gerek değil’ denilmelidir, vesselam.
Fransa’nın nükleer tesisleri Paris’te mi yoksa Marsilya’da mıdır, a aklıbollar?
Rusya’nınki Moska’da mı Sen-Petersburg’da mıdır, ey akıldan yoksunlar?
Az kalsın, konuyu dağıtıyordum; diyordum ki, ‘Siyasal Parti’ demek, bir toplumsal bütünün ‘belirli bir kesimini temsil’ etmek savında olsa da tüm toplumun ‘yönetimi’ne talip olmak demektir.
Şimi Türkiye’de, halihazırda diyelim, ya da bugünkü koşullarda da denilebilir; iki ‘blok’ oluşmuş bulunmaktadır.
Biri ‘tutucu, gerici, faşizan ve gayri meşru’, diğeri ‘orta-yolcu, uzlaşı arayan ve Türkiye’yi bir ‘yumuşak iniş’le burjuva demokrasisine yönlendireceğini savlayan bir blok’.
Bu ikisinin dışında kalmak ve dışında kalmak için elinden geleni ardına koymamak ise, bir ‘siyasal parti’ olmamakla birdir.
İyi bir ‘düşünce klubü’ olmak demek, modaya uysun diye ‘stratejik araştırma merkezi’ olmak da denilebilir.
Türkiye için projeler geliştirme merkezi’ de olabilir.
Ancak bir ‘siyasal parti’ olmak başka şeydir.
‘Bütünü yönetmek savı’nda olmak.
Bu savın onsuz olmaz koşulu ise, yönetmek savında olanlarla bir ‘uzlaşı’ arayışında olmak ya da Dr Recep’in başını çektiği ‘blok’ta olduğu gibi, ‘cebren ve hile ile’ bir ‘blok’ oluşturmaktır.
Bu ikisinin dışında kalmak ise halk deyimiyle ‘ayazda kalmak’la birdir.
‘Stratejik araştırma merkezleri’ne düşen bir araştırma konusu da, niye hep ‘hepayaz’da kalınmasının nedenlerini araştırmak olmalı.
Habip Hamza Erdem