1. yüz (Toplam 1 yüz)

SARI BEYİNLİLER

İletiGönderilme zamanı: Pzr Kas 25, 2018 21:51
gönderen Habip Hamza Erdem
SARI BEYİNLİLER
Fransa’da neler oluyor ?
Neler olmuyor ki demek gerekir belki.
Bir haftadır olaylar ve olaylara ilişkin yorumların yoğunluğu nedeniyle, Fransa’da olanların Türkiye’den nasıl görüldüğünü merak ediyordum.
Tahminimden de beter bir ‘bakış’, olağanüstü bir ‘ilgisizlik’, olanları görmemeye yönelik bir ‘tutum’ ve olguları anlamamaya yönelik bir ‘beyinsizlik’in egemen olduğunu söyleyebilirim.
Şaban Tv’de Dr Cüneyt’in ‘sarı yelekliler’i tanımlaması birbaşına ilginçti: ‘Sarı gömlelikler’!
Kara gömlekliler’e anıştırma yapıyor aklısıra..
Ve neymiş, Le Pen destekliyormuş da ondanmış.
Aptallığın bu kertesine pes vallahi..
Herşeyden önce, ‘sarı yelek’ Fransa’da tüm sürücülerin arabalarında bulundurmaları gereken ve arabalarından indiklerinde giymek zorunda oldukları bir ‘yelek’tir, bu bir.
Özellikle gece çalışan temizlik işçilerinin giymek zorunda oldukları bir ‘yelek’tir, iki.
İnşaatlarda veya herhangi bir ‘iş’ görülürken giyilmesi gereken bir ‘yelek’tir, bu da üç olsun.
Kısası ‘sarı yelek’ emekçileri ve de ağır iş gören emekçilerin alameti farikası olup, gömlek falan değildir.
Gelelim ‘sarı yelekliler’i aşırı sağcıların desteklemesine.
Bugün Jean-Mari’nin kızı olup, ‘Ulusal Birliktelik’ (Rassemblement National) Partisinin genel başkanlığını yürüten Marine Le Pen, “madem ki bu bir halk hareketidir, biz de halkçı olduğumuz için destekliyoruz” demiştir.
Oysa, Cumartesi günkü ‘Champs Elysées’ baskınında en aktif olanlar ‘anarşistler’ olmuştur.
Yani, ‘aşırı sağcılar’ın yanısıra ‘aşırı solcular’, o arada Fransız Komünistleri de ‘sarı yelekliler’i desteklemektedirler.
Ancak ve ne var ki, ‘sarı yelekliler hareketi’nde gerek ‘aşırı sağcılar’ ve gerekse ‘aşırı solcular’, azınlıktadırlar yani ‘marjinal’.
Oran olarak da yüzde 3/5’ni geçmemektediler.
Çoğunluğu ise, sürücüler, memurlar, emekliler ve her tabakadan ‘dar gelirliler’ oluşturmaktadırlar.
Eylemcilerin sözcülerinden biri biz ‘Tiers-Etats’yız diyordu.
Tam anlamıyla, 1789 Devrimi’nin asıl tabanı olan olan ‘halk kesimleri’, teknik deyimle ‘Sans-Culotte’lardır.
O arada, bu eylemcileri ’68 Hareketi’yle de karıştırmamak gerekiyor.
Çünkü o da, bir ‘Gençlik Hareketi’dir ve bugünkü ‘Sarı Yelekliler’le benzerligi yok denecek kadar azdır.
Yine Dr Cüneyt’in ‘Zamanın Ruhu’ deği de ‘Zamane Ruhu’ programına konuk olan ’68 Liderleri’nden biri de ‘dünyadan bihaber’ olduğunu göstererek, ‘turuncu gömlekliler’ mi ne diyordu.
Türkiye’deki televizyon izleyicileri, hep ‘vurdulu/kırdılı filmler’ izlemeye alışkın oldukları için, ‘Champs Elysées baskını’ndaki vurdu/kırdılara bakmışlar ve dolayısıyla hiçbirşey ‘görememiş’lerdir.
Oysa Fransa’da gerçek bir ‘Halk Hareketi’ başlamış bulunmaktadır.
Partiler-üstü ve siyasal partilere ‘karşı’.
Sloglanlarından biri de ‘Politik Sınıf’a Hayır’ (Non à Classe Politique) olmuştur.
Çünkü onlar, daha Chirac döneminde dillendirilen ‘Politikacılardan kopma’nın (Frangmantation politique) en somut örnekleri olarak yollara düşmüşlerdir.
Macron gitsin de bizimki gelsin dememektirler.
Kim gelecekse o gelsin ama bizim isteklerimizi yerine getirsin demektedirler.
Ve iktidarın bizi işitmesi, ‘duyması’ (entendre) yetmez, bizim sözümüzü dinlemesi (écouter) gerekiyor demektediler.
Bu ayırımı Türkiye’deki sözde ‘akademisyen’ler bile anlayamazken ‘politikacılar’ nasıl anlasın?
Kıytırık gazeteciler ise haydi haydi anlamayamazlar.
Ve Fransa’da eylemler sürecek.
‘Sarı Yelekliler’, İktidar bizim sözümüzü dinleyinceye değin hareketimiz sürecek diyorlar.
Yeni hedef olarak gelecek ‘Cumartesi’ gününü belirlediler.
O arada, Türkiye’nin ‘Sarı Beyinliler’i olan/biteni anlayabilecekler mi bilemem.
Anlayabileckelerini sanmam.
Onlar anlayamazsa Türk Halkına nasıl anlatacaklar?
Ee ben ne yapayım, cici gibi çatlamayıp da ne yapayım?