1. yüz (Toplam 1 yüz)

31 MART GERÇEĞİ

İletiGönderilme zamanı: Cum Oca 11, 2019 3:16
gönderen Habip Hamza Erdem
31 MART GERÇEĞİ
31 Mart 2019’da Türkiye’de ‘Yerel Seçimler’ yapılacak deniyor.
İstanbul’da şu, Ankara’da bu seçilir mi seçilmez mi, bu yazının konusu değil.
Burada, bir ‘Gerçeklik’ten sözetmek istiyorum.
Onun da, bir raslantı mıdır yoksa ‘yazgı’ mı olduğu, 31 Mart’tan sonra değerlendirilecek olsun.
31 Mart 1909 (O günkü takvime göre 14 Nisan), yakın tarihe ’31 Mart Vak’ası’ olarak geçmiştir.
Olaylar, Mahmut Şevket Paşa’nın, Edirne’den, ‘Hareket Ordusu’nun başında İstanbul’a girerek, “Yıldız Sarayı’nın duvarına tünemiş’ dediği IInci Abdülhamit’in tahtan indirilmesine yol açmasaydı, IIIncü Abdülhamit ve bugünkü ‘Diyanet İşleri Başkanı’nın, ‘Millî Savunma Bakanı’nın, ‘Millî Eğitim Bakanı’nın, millî bilmem ne bakanı ve bürokratlarının dedeleri ‘1908 Genç Türk Devrimi’ni boğacaklar ve II. Abdülhamit’i, yeniden ‘Kızıl’ mı ‘Yeşil’ mi her ne ise o ‘Sultan’ yapacaklardı.
Olayların ayrıntısı Tarih ve ‘çarpıtılmış tarih’ kitaplarında var.
Biz burada, bu ‘Devrim’ ve ‘Karşı-Devrim’i karşılaştırmaktan çok; bu iki ‘poltitik çizgi’, bu iki ‘politik gerçeklik’ ya da Badiou’ya öykünerek bu ‘iki düşünce’ (idée)nin nasıl bir tarihsel devinim geçirdiğine dikkat çekmek istiyoruz.
Badiou, düşünce (idée) yi, ‘gerçek yaşam’ (vraie vie) olarak tanımlıyor.
Yani ‘Düşüncesiz’ bir yaşam da olası demek istiyor.
Ki, çağdaş demokratik maddeciliğin bize dayattığı da bu ikincisi: düşünmeden yaşamak.
Ne var ki, düşüncesi olmak ya da daha doğru olarak ‘ide sahibi olma’nın da koşulları var.
Çünkü, toplumsal uyanış (émancipation collective) denilebilecek bir ‘düşünce’ de, örneğin, Ibni Haldun’un toplumlar için söylediği gibi doğup, yaşayıp ve ölebiliyor.
Ya da yerini ‘yeni bir düşünce’ye, yeni bir ‘aşama’ya bırakıyor.
Badiou, Fransa’da buna Fransız Devrimi’nin 1792 ve 1794 tarihlerindeki ‘değişim, dönüşüm ya da yeniden doğma’sını örnek olarak gösteriyor.
Çin’de, Çin Devrimi’nin 1927 ve 1949 tarihindeki aşamalarını ve Rusya’da Rus Devrimi’nin 1902 ve 1917 tarihlerindeki aşamalarını örnek gösteriyor.
Ben de, Türkiye’de Türk Devrimi’nin 1908 ve 1923 tarihlerindeki ‘aşama’larını örnek vermek isterim.
1908 Genç Türk Devrimi o kadar önemlidir yani.
Ne var ki, bu ‘aşama’ların bir de ‘zıddı’ olacaktır.
İşte 31 Mart 1909 ile 31 Mart 2019 bu aşamaların ‘zıddı’ neden olmasın?
Kaldı ki, 31 Mart 1909’un asıl ikinci aşamasının, 12 Mart 1971 ya da 12 Eylül 1980 olabileceğini ileri sürenler de olabilecektir.
Hatta daha önceki tarihlerde gerçekleşen (*) kimi ‘vak’a’lar da sayılabilir.
Ya da daha sonra yapılan 12 Eylül Halkoylaması veya 16 Nisan 2017 Halkoylaması’nın asıl ‘aşama’ olabileceği de ileri sürülebilir.
Bence III.Abdülhamit’in sultandan çok sultancı, sağ ve vurucu kolunun dediği gibi, 2023’e giden yolda en dar köprü 31 Mart 2019 seçimleri olacaktır.
Sırat misali.
Geçti geçti, yani dediği üzere ‘atı alan Üsküdara’ geçti geçti..
Geçemediyse, yani sağcı ve solcu o bilinen koltuk değenekleriyle birlikte geçemez iseler..
31 Mart 1909’daki dedelerinin akibetini göreceklerdir demektir.
Ne olmuştuyu burada anımsatmak istemem, isteyen tarih kitaplarına bakabilir.
Ancak ve ne var ki, 31 Mart seçimlerini, muhalefet partileri de önde götürseler, bu ne 1908’in ne de 1923’ün yeni bir ‘aşaması’ olmayacaktır.
Olamaz.
Bu CHP, o İYİ Parti, şu Saadet ve onlar ki geride ne varsa, tümü birden ve hep birlikte ne 1908 ne 1923 ve ne de herhangi tarihli bir ‘ide’nin yeni bir ‘aşama’sını gerçekleştiremezler (*).
Bunların 24 Haziran 2018 seçimlerine giderken verdikleri ‘umud’un sözde ve temelsiz olduğu daha o gece ortaya çıkmış olmadı mı?
İşte zaten, o günkü birliktelik ve onca benzemezlik içinden ‘yeni bir ide’ doğacak diye boşuna beklemiş olduk.
Değil mi ki, bir ‘ide’nin gerçekleştirilmesi, belli bir ‘irade’nin gösterilebilmesinden geçmekte.
Demek ki, bugün Türkiye’de İktidar ve ortağı/yandaşı partiler ile muhalefetin irili/ufaklı diğer tüm, ama topluca hepsinin, ya gerçekleştirecek bir ‘ide’leri yoktur ya da gerçekleştirme ‘irade’leri yok.
‘İrade’, demiştik zaten, bir önceki yazımızda, “düşüncenin kendisinin varlığın yerini alması”ndan başka bir şey değildir.
Bir ‘varlık’ olarak ortaya çıkaran diyelim.
Fizik yasalarına aykırı olarak, yoktan ‘var’ edecek değil ya..
Habip Hamza Erdem
(*)Türkçe’de ileri/geri ve bilir/bilmez kullanılan ‘gerçekleşme’nin sadece ve ancak buradaki konumlar için kullanılabileceğini anımsatalım.