1. yüz (Toplam 1 yüz)

POLİTİKA’NIN P’Sİ

İletiGönderilme zamanı: Prş Mar 14, 2019 18:22
gönderen Habip Hamza Erdem
POLİTİKA’NIN P’Sİ
Herif ne diyor ; - « o Eski Türkiye’de kaldı ».
Öbür herif ne diyor; - “Yasa var, anayasa var. Hukuk-mukuk var. Bu yapılanlar bunlara sığmıyor” falan.
İkisinin de ayakları havada.
Felsefeydi, bilimdi bunlar için Kaf dağının ardında.
Birincisi, ne kadar dinci görünürse görünsün, pragmatik, ampirik ve değer yoksunu.
Her ne kadar, “o eski Türkiye’de kaldı” derken, bir ‘görececilik’ de uygulamıyor değil.
İkincisi de, ne kadar ‘pozitif hukuk’u savunursa savunsun, tarihsel bir ‘görececilik’ içinde. “Günümüz dünyası”nda diyecektir doğal olarak, “çağdaş hukuk normları” falan.
Her ikisi de bir ‘değerler görececiliği’ içindeler.
Biri ‘mutlak değer’ adına, tüm diğer değerleri hiçe sayıyor (hiçcilik-nihilizm), ikincisi ‘modern’lik adına bir ‘değerler palavrası’na sarılmış ki sonu hiç’e çıkıyor (çağdaş nihilizm).
Bu niye böyle ve sadece bizde mi böyle, denilecek olursa; hayır diyeceğiz: zamanımız böyle.
Bilim diye bilim diye, bilimi bitirdiler.
Öbürlerini, hep söyleyegeldim, ‘insan yerine’ koymamın olanak ve olasılığı yok.
O nedenle her gün, bunu böyle yaptılar, şunu şöyle yapıyorlar diye ağlamanın bir anlamı yok.
Ben ağlamam, ağlayanlara da acırım: Onlar öyle yapıyorlar da, ya sen ne yapıyorsun? Aptallığına doyma o zaman. Söyledim ya sen de bir ‘hiç’sin o zaman.
İstiyorsan dönüp bak; işte ‘eserin meydanda’...
Kim ki, bu Alaca Karanlık hükûmetine, en azından 2007’den sonra ses çıkarmamış, ‘efendim oy alıyorlar’ demiş, efendim ‘demokrasi-memokrasi’ gereği falan demişse, hâlâ demeye devam ediyorsa, en az onlar kadar ‘insanlık dışı’na düşmüş demektir.
**
Heidegger’den buyana ‘tekniğin bir metafizik modernlik yarattığı’nı biliyoruz.
Bir esriklik, bir sarhoşluk, bir başıboşluk ve bir başıbozukluk yarattığını, ve üniversitedeki kürsüden dağdaki çobana değin ‘yükselen değer’ adına bir ‘değer tanımazlık’ yarattığını da görüyoruz.
İnsanın ‘düşünme’ye zamanı yok ki ‘politika üzerine düşünme’ye zamanı ola.
Aynı anlama gelmek üzere, felsefe yapacak adam yok ki, politik felsefe yapabilen de çıkabile.
Aristo’dan buya ‘politika’ biliniyor.
Nasıl bir ‘politika’ denirse; o’na göre, ‘özgür adam’, ‘kölesi’ne kumanda ettiği gibi, ‘karısı’na ve ‘çocuğu’na kumanda etmez.
Ya ne yapar, bir ince ‘politika’ uygular.
Birine sert, diğerine tatlı sert, ve sonuncusuna da ‘yumuşak’ diyelim.
Peki ama, sırasıyla ‘kölesi’, ‘karısı’ ve ‘çocuğu’, o özgür adama karşı nasıl bir ‘politika’ uygularlar acaba?
‘Kölesi’nin bir ‘politika’ uygulama hakkı bulunmamakta; ‘karsı’nın ise uygalama hakkı var ama uygulama ‘izni’ bulunmamakta, ‘çocuğu’nun da henüz politika uygulama ‘bilinci’ gelişmemiş bulunmaktadır.
Burada, ‘politika’, ‘kumanda eden’ ve kumanda edilenler’ arasında uygulanacak ‘meret’in adı olmaktadır.
İşte Türkiye’deki ‘politika’ anlayışı, aileden işyerine, işyerinden belediyeye ve belediyeden hükûmete değin bu ‘kapsam’da, bu ‘anlayışta’ ve bu ‘beyinsizlik’te sürüp gelmektedir diyebilirim.
Felsefe deyince Aristo, politika denilince Aristoculuk.
Eh varın, size ‘kumanda’ edenlere karşı, örneğin ‘insanlık hakkım’, ‘yaşama hakkım’, ‘direnme hakkım’ var mı yok mu diye düşünmek yerine, ‘köleliliğiniz’e devam edin o zaman.
Ya da ‘kaytarmak’ için ne ‘ince politikalar’ tasarladığınız hayallerine kapılın.
Aristo’dan bir adım önde olamayacaksınız demektir.
Beyniniz tam ikibinbeşyüzyıl öncesinde kalmış ama elinizde akıllı telefon...
Habip Hamza Erdem