1. yüz (Toplam 1 yüz)

DEVLET Mİ DEDİNİZ ? (X)

İletiGönderilme zamanı: Cmt Haz 22, 2019 19:53
gönderen Habip Hamza Erdem
DEVLET Mİ DEDİNİZ ? (X)
Devlet’in ‘modern’leşmesi ile ‘uluslaşma’ arasındaki ilişkiye değinmiştik.
Ancak Devlet’in Weberci anlayışını ele aldığımız bi yazı dizisinde, gözden kaçmaması gereken bir noktayı belirtmek durumundayız:
Max Weber’in derin bir ‘Devlet Kuramı’ üzerinde çalıştığından sözedemeyiz.
Kaldı ki ‘yetkin’ bir ‘Devlet Kuramı’ da henüz başarılmış değildir.
Daha çok ‘kimi özellikleri’ne vurgu yapan ve tarihsel bağlamına oturtulmamış çözümlemeler sözkonusudur.
Weber ise, kendine özgü olarak nitelenen o ünlü ‘tipoloji’sini çıkarmak çabasındadır: İdeal Tip.
Uluslaşma konusunda ise, döneminin Almanya’sında tartışılmakta olan ve antroplojik olarak ‘Irka dayalı ulus’ tezlerine karşı olduğu söylenebilir.
O uluslaşmanın ‘duygusallık’a, daha doğrusu ‘ulusal heyecan’a (pathos) dayandırılmasından yanadır.
Burada sosyoloğun ilgilenmesi gerek yön, ‘ulusallık’ların oynadığı ‘politik rol’den çok onların ‘anlaşılması’na yönelik olmalıdır kanısındadır.
Yöntembilim alanında ‘anlama’ (comphréhension) yaklaşımının önderlerinden olduğunu anımsatmak gerekebilir.
Irkçılık anlayışının öznel ve olumsuz bir tutum olduğunu ve uluslaşmayı tanımlamada bir ‘ölçüt’ olamayacağını belirtmekle birlikte, ‘ulusallık’ın bir ‘politik etken’ olabileceğini öngördüğünü de teslim etmek gerekir.
Sözgelimi, ırk kavramı, bir ‘ulus’u oluşturan topluluğun (communauté- gemeinschaft) temel olduğu, bireylerin ortak noktalarının (en commun-gemeinsamkeit), örneğin (tasada ve kıvançta ortak), olması gibi bir ‘politik rol’ üstlenebilir.
Öte yandan, Weber’in çağdaşı Ferdinand Tönies (1855-1936), bir topluluk olmayı (communauté- gemeinschaft) toplum (société- Gesellschaft) olmaktan çoktan ayırmıştır(1887).
Bu sonuncusu özgür bireylerin bir ‘ortaklık’ (toplum) kurmak için biraraya gelmesi demektir.
Ancak bu da yetmez.
Bir ‘topluluk’, bir ‘dernek’, bir ‘parti’ kurmak için biraraya gelmek yetmez.
‘Şirket kurmak’ için de özgür bireyler biraraya gelebilirler, ‘Çete kurmak’ için de..
‘Ulus’ olabilmek için, Cumhuriyet gibi, ulusal onur ve gurur taşıyan bir ‘iş’ başarmak önemlidir.
Öyle ki, diğer ‘ulus’lara karşı bir ‘pathos’, Weber’in deyimiyle bir ‘prestij’, Atatürkçülerin deyimiyle ‘ulusal saygınlık’ kazandırabilecek bir ‘iş’, yani görkemli bir iş, tarihsel bir iş başarmış olmak gerekiyor.
İleride değineceğimiz üzere, örneğin Türkiye’deki ‘siyasal parti’ler de, gelişigüzel ‘gelin birlik olalım’, ‘birlik ve beraberliğimiz’ gibi teraneler ileri sürmektedirler.
Keramet ‘birlikte’ olmaktaymış gibi.
Birlikte olalım ama ben çalayım sen soyul demekten farkı yok.
Ben dünyalığımı sen de öbür dünyalığını yaparsın demekle aynı.
Ya da beni de adam yerine koysunlar, protokollerde gezeyim, belli olmaz, bakarsın bize de küçük bir kapı açılabilir demek gibi bir şey.
Demem o ki, en azından Türkiye’deki siyasal partilerin ne Devlet ve ne de Ulusallık ile ilgili görüşleri, ne içtendir ve ne de bilinçtendir.
Sorun şu ki, ‘kötüler içinden iyisi’ni seçmek zorunda bırakılmaktayız.
Yine de, yarın yapılacak olan İstanbul seçimlerinin, Türk tarihinin gördüğü ‘en kötü’den kurtulmak için bir adım olmasını dileyelim.
(Sürecek)