1. yüz (Toplam 1 yüz)

ZAMANIN RUHU

İletiGönderilme zamanı: Pzr Tem 07, 2019 21:56
gönderen Habip Hamza Erdem
ZAMANIN RUHU
Çoğu ‘kavram’ı olduğu gibi, ‘Zamanın ruhu’ (Zeitgeist- l’esprit d’une époque) kavramını da, kendimizce anlıyoruz.
Öncelikle ‘esprit’yi başka türlü çeviremediğimiz için olsa gerek, ‘ruh’ deyip çıkıveriyoruz.
Her şeyimiz ‘çeviri’ ve her şeyimiz ‘yanlış çeviri’ desem, abartı olmaz.
Johann Gottfried Herder (1744-1803)’le öne çıkan ‘Zeitgeist’ kavramı, ‘ulusalcılık’ düşüncesinin berraklaşmaya başladığı dönemde, ‘ulusal karakter’ ve ‘deha’ (Génie) terimlerini de kapsayıcı bir anlamda kullanılıyordu.
Daha sonra ne oldu?
Daha sonra, belli bir dönemde egemen olan ‘hernagi bir felsefe’nin belirlediği bir ‘düşünüş biçimi’ne ‘zamanın ruhu’ denilir oldu.
Tam anlamıyla ‘zamane’ (ésprit du temps) demek oldu.
Ve bugün, özellikle Türkiye’de, ‘zamanın ruhu’ denilince, AKP’nin Türk toplumuna dayatarak benimsettiği ‘düşünce biçimi’ anlaşılmalıdır.
Sözgelimi Devlet memurları, tekmili birden Cuma namazlarına gidip, ‘Hükûmet adamları’ önemli mesajlarını ‘Cuma namazı’ndan sonra verir olmuşlardır.
Bu ve benzeri binlerce örnek verilebilir.
Egemen olan ‘herhangi bir felsefe’ dedik.
Çünkü, ‘düşünce ve duyarlılık tarzı’nı belirleyen bu ‘felsefe’, ne filozoflarca kurulmuş, ne de kurucu filozofların yapıtlarına dayandırılmıştır.
Sadece ve ancak, varolan kimi ‘düşünce ve duyarlılık tarzları’nın çeşitli dolayımlarla (médiations), deyim yerindeyse ‘piyasaya sürülmesi’ sonucunda yaygınlık ve baskınlık kazanmıştır.
Bu ‘yaygın ve baskın’ düşünce ve duyarlılık tarzları, sadece ‘zamanın ruhu’ kavramıyla mı dillendiriliyor diye sorulabilir.
Örneğin ‘paradigma’ kavramından bir farkı var mıdır?
Ya da ‘fenomenoloji’ denilen ‘felsefe’nin nesnesi de bu değil midir?
Edith STEIN, fenomenoloji’nin bir ‘dünya görüşü’ ya da daha doğrusu ‘dünyayı kavrayış’ felsefesi olarak, bu işlevi yerine getirip getiremediğini, iki düzeyde ele alıyor (*):
1° Acaba fenomenoloji, bir başına, global bir dünya imajı verebilmekte midir veya böyle bir imajın oluşumuna katkı sunabilmekte midir?
2° Bunun için, varolan global dünya kavrayışı üzerinde nasıl bir etki yapmakta veya ‘zamanın ruhu’ üzerinde bir etkinliği olmakta mıdır?
Bu bağlamda, fenomenolojinin kuruluşundan itibaren, Husserl’den Scheler’e, Przywara’dan Heiddeger’e felsefî çözümlemeler yapmakta.
Demek ki, sorun her şeyden önce bir ‘felsefe’ sorunudur.
Daha doğrusu bir ‘felsefe yöntemi’ sorunudur.
Ya da kısaca bir ‘yöntem’ sorunudur.
Oysa ‘zamanın ruhu’ denildiğinde, yerleşmiş ve kalıplaşmış bir ‘dünya kavrayışı’ anlaşılmakta ve öylece sunulmakta değil midir?
Düşünmeye gerek olmadığı, yapılanların ‘zamanın ruhu’nun gereği olduğu ileri sürülmüş olmamakta mıdır?
Nasıl olabiliyorsa, felsefeden, yöntemden, düşünmeden ayrı bir ‘zamanın ruhu’.
Demek ki, ‘dayatılmış’ ve üzerinde düşünülmemiş ‘herhangi bir felsefe’ sözkonusudur.
Tam da, bir zamanlar Turgut Özal’ın ‘alternatifi yok’ diye Türkiye’ye dayattığı ‘néo-liberal felsefe’ gibi.
O günlerde de, ‘zamane’ yazar, çizer, düşünürler vardı.
Bugün de yenileri var.
‘Zamanın Ruhu’ değil de, ‘Ruh’suz bir ‘zaman’da olduğumuzu söylemek en iyi tanımlama olacak gibi.
(*)Edith STEIN, Phénoménologie et philosophie chrétienne, Cerf, Paris, 1987