1. yüz (Toplam 1 yüz)

‘ÜRETİM EKONOMİSİ’

İletiGönderilme zamanı: Pzt Tem 22, 2019 3:35
gönderen Habip Hamza Erdem
‘ÜRETİM EKONOMİSİ’
Ekonomi politikte böyle bir terim, bu anlamda bir ‘etkinlik’ yok diyorum, ama Türkiye’de bir ‘üretim ekonomisi’ modası sürüp gidiyor.
Önce ‘siyasetçi’ler dillendirdiler, sonra da geri-kalmış ‘akademisyen’ler.
Efendim, bütün sorunlarımız ‘üretimsizlik’ten doğuyormuş da, bu AKP denilen parti ‘beton ekonomisi’ uygulayagelmiş de, ‘ekonomik bunalım’ ondan çıkmışmış.
Diğer ‘siyesetçiler’ gelecek olurmuşlarsa, ‘üretim ekonomisi’ne geçeceklermiş.
Onlarca kez yazdım, bu da onbirincisi olsun.
Birincisi, ne anlama geldiği belli olmayan bu ‘üretim ekonomisi’nin Fransızcası, ‘üretimi birincil amaç olarak gören ekonomik sistem’ anlamında ‘üretkenlik’ (productivisme).
Yani ‘liberal kapitalist sistem’.
‘Endüstri Devrimi’nden buyana, kapitalizme ‘sözde bilim’ olarak ‘ekonomi bilimi’nin ürettiği sözde ‘model’lerden bir tanesi.
Ancak ‘verimlilik’ anlamındaki ‘productivite’den ayrı bir yeri var.
‘Gelişme’, ‘Büyüme’ ve ‘kalkınma’ gibi diğer hedeflerin gerçekleştirilmesi için üretmi artırmak gerekiyor.
Bu kadar yalın ve bu kadar ‘sıradan’ bir olayı dile getirmek için ‘üretimi artırmak’ anlamında kullanılıyor.
Ancak ve ne var ki, kapitalizmin ilk ‘büyük bunalımı’ geçen yüzyılın başında patladığında, Roosevelt, ABD’de, New Deal adlı toplumsal sınıflararası bir ‘uzlaşma’ politikası uygulamaya koyuyor.
Anımsatmakta yarar var, o dönemde dünya genelinde ve Türkiye’de bir ‘Devletçilik’ akımı da doğmuş oluyor.
Yani bizim sözde ekonmistlerimizin dillerinde sakıza dönen ‘üretim ekonomisi’, dünya genelinde sekteye uğradığında bir ‘Yeniden paylaşım’ ‘New Deal – nouvelle donne) politikası uygulamak zorunluluğu doğuyor.
İngiliz ekonomist Keynes’in ‘müdahalecilik’ kuramı da tam bu döneme özgü bir ‘kuram’ olarak yerini alıyor.
Ne ki, İkinci Dünya Savaşı, ister istemez ‘ekonomik yaşamı’ yeniden şekillendirmek durumunda bırakıyor.
Ardından Otuz yıllık bir ‘gönenç dönemi’ ve 1970’lerde bunalım üzerine bunalımlar yaşanıyor.
Deyim yerinde ise, ufak-tefek bunalımlar ama ülkesine göre de ‘ağır’ olabiliyor.
2008’e gelindiğinde ise, sözde ekonomistlerin ‘üretim ekonomisi’ yani liberal kapitalist ‘üretim tarzı’, 1930’lardakınden de ‘derin’ bunalıma sürükleniyor.
Nedeni subprime-mübprime, finansal-minansal ama ‘derin’ bir ‘ekonomik bunalım’.
O günlerde bu 2008 bunalımının on-onbeş yıl sürebileceğini yazmıştım.
2008+15 demek ki, 2023’e değin sürebilecek demişim.
Ve bugün hâlâ sürmekte olduğunu bütün dünya biliyor, ama bizim sözde ekonomistlerimiz henüz görmekten yana değiller.
Önemsemediğim için üzerinde durmuyorum.
Şu kadarını belirtmeden de olmaz.
Bilinen ekonomistlerden Alain Lipietz’in editörlüğünü yaptığı ‘Green Deal: La crise du liébral-productivisme et la réponse écologique’ başlıklı çalışma (Décovert, 2012), Roosevelt’in New Deal’ına gönderme yaparak, bir yeniden ve ekolojik ‘müdahale’yi önermekte.
Ekolojik, çünkü 1930’larda olmayan ama 2010’larda, artık ‘verimli toprak az’, ‘su yok’, ‘hava kirli’, tarımda ‘dev makinlar’ zibil gibi.
Uluslararası ‘para sistemi bozuk’!
Devletlerin başında, ama hemen hemen tümünde ‘gayri millî’ hükûmetler var.
‘Siyasetçi’ler yeteneksiz ve ‘maneviyatsız’. (Yapanın yanına.. başlıklı yazıma bakınız)
‘Siyasetçiler’ ‘politikacı’ olamayacak kadar ilke (esprit) yoksunu.
Ancak dillerinde bir ‘üretim ekonomisi’ sakızı.
Hem bilmiyorlar ve hem de bilmediklerini bilmiyorlar.
Ben de, neredeyse on yıldır, ‘üretemezsiniz’ diyorum.
‘Üretim tarzı’nızı yeniden gözden geçirip, ‘doğrudan müdahale’ ederek yeni bir toplumsallaştırma (sosyalizasyon) ve yeni bir paylaşım (Deal), yani ‘kartları kararak yeniden dağıtma’dığınız sürece, ne nohut ve ne mercimek üretemezsiniz.
Uçak, tren, otomobili haydi haydi üretemezsiniz.
Bu yazıyı da şöyle bitirelim: eğer bu söylenenlere karşı, siz yine de bir şey üretmeye kalkışacak olursanız, daha beter bir ‘bunalım’ın da hazırlayıcısı olursunuz.
Halep orada ise arşın burada..