1. yüz (Toplam 1 yüz)

AMERİKAN YAPTIRIMLARI

İletiGönderilme zamanı: Sal Kas 05, 2019 21:18
gönderen Habip Hamza Erdem
AMERİKAN YAPTIRIMLARI
Şu Amerikan emperyalistleri, durup dururken, Türkiye’ye yaptırım kararları almaya çabalıyorlarmış.
Hatta ‘karar tasarıları’ kongreden geçmiş, senato’ya gönderilmiş.
Senato da onaylarsa, bir tür ‘Türk-Amerikan Savaşı’ (!) resmen ve fiilen başlamış olacak.
Şaka değil, o çok konuşulan ‘İncirlik-mincirlik’ler havada uçuşacak.
Neymiş bu kararlar diye yakından bakılınca ; birinci olarak sözde ‘Ermeni Soykırımı’ davası geliyor.
Bugüne değin, ABD Başkanları 24 Nisanlarda ‘Soykırım’ diyecek mi demiyecek mi diye hop oturup hop kalkıyorduk.
Lobilere milyonlarca dolarlık paralar verdik, hepsi boşunaymış.
Bu kez ABD Başkanları ‘soykırım’dır diyeceklermiş, canları sağolsun deyiversinler.
Bu ‘madde’den bir şey çıkmaz !
‘İt ürür kervan yürür’ diyelim.
Diyelim amma, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Kararı elimizde olmak koşuluyla, bu ‘yalan’ın dal budak salmaması için de yeni ‘kervan’lar kurmaktan geri kalmayalım derim.
Bence, çıkacak kararların ikinci bölümünü oluşturan alt başlıklar çok daha önemli :
Birincisi, Dr Recep ve yakın ailesinin ‘malvarlığı’ konusudur.
Bu nasıl bir malvarlığıdır ki, koskoca Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne ‘tehdit’ oluşturacak bir boyut kazanmıştır ?
Asıl sorulması gereken soru budur, ama Türkiye’de bunu dillendirecek bir yürekli yurttaş, bir savcı, bir siyasetçi, bir akademisyen bulunamamaktadır.
Varsa yoksa, ‘Ben Devletime laf söyletmem edebiyatı’.
Hiç sevmem ama anmak gerekirse, Alpaslan Türkeş gibi, ‘Ne Devlet’i ulan ?’ diyesim geliyor.
Adamlar ‘Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ demiyorlar, onun başına getirdikleri ‘Dr Recep’in malvarlığı’ diyorlar.
Onun karısı, oğulları ve kızları, damatları ve yakın akrabaları diyorlar.
Bunların ‘Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ‘tüzel kişiliği’ ile ne ilgisi var ?
Efendim ‘makam’ diyenleriniz olacaktır.
Ee o ‘makam’a oturan ‘hırsız’ ise, ‘hırsız bizim hırsızımız’ mı diyeceğiz yani ?
Gelelim ikinci altbaşlığa ; karar diyor ki, ‘Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ‘İŞID’la bağlantıları gün yüzüne çıkarılacak.
Hem İŞID ve hem de sizin o ‘kahraman ÖSO’cularınız.
Alaca Karanlık Partisi’nin ‘başkan’ı dahil, ‘bakanları’, ‘komutanları’, siyasetçi, gazeteci ve akademisyenleri, ‘Haşa diyorlardı, İŞID’la en çok biz mücadele ediyoruz’…
Ne ki Avrupa ve Rusya’nın bildiğinden fazlasını Amerikalılar biliyorlardır.
Yani, bunların ‘Haşa-maşa’ dediklerine bakmayın, bunlar ile İŞID ve benzerleri aynı soyun sopudur, diyordum da kimse inanmıyordu.
Şimdi Amerikan Emperyalistleri kanıtlarıyla ortaya koyacaklar.
Üçüncüsü ise ayrıntısı bir kenara, ‘Zarrap Davası’dır.
Bu ‘dava’nın içinde, Egemen Bağış da vardır, Zafer Çağlayan da, Muammer Güler de vardır, neydi o Toki Bakanı da..
Halk Bankası da vardır Vakıflar Bankası da..
Şimdi elimizi ‘vicdan’ımıza koyalım ve soralım ; bu Amerikan Emperyalistleri Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni yıkmak için, bütün bunları ‘yalan ve iftira’ üzerine kurgulamış olabilirler mi ?
Yani salt bir ‘şantaj’ malzemesi olarak mı kullanmaktadırlar ?
Bana kalırsa, kesinlikle hayır.
Bunlar ve daha fazlasını Amerikalılar hem biliyorlar ve hem de ellerinde ‘kapı gibi’ belgeleri vardır.
Ancak, bugün bu yola girmiş iseler, onlara ‘fırsat vermemek’ gerekir diyorum.
Yani Alaca Karanlık Partisi ve onun başkan ve bakanları ile tüm bürokratlarını, bugünden tezi yok, indirip hesap sormaya başlamalıyız.
Kim ki, bu milletin sırtından, çalıp-çırpıp, mal-mülk edinmiş ise, önce millet adına o ‘mal ve mülk’ü ‘Devlet olarak’ bizim araştırmamız gerekmektedir.
Sonra, ‘Nereden Buldun ?’ yasası bağlamında bunların ‘hesabının sorulması’ gerekmektedir.
Ki, o zaman, sizi temin ederim, ne AKP kalır, ne Başkanı, ne Bakanı ve ne de bürokratı kalacaktır.
Ve ancak o zaman, Amerikan emperyalistlerine ‘siz kim oluyorsunuz ?’ demek hakkımız doğmuş olacaktır.
Savaşsa savaş, İncirlik-mincirlik ise İncirlik-mincirlik..
Ne var ki, ‘Hırsız bizim hırsızımız’, ‘bakın yakında seçim olacak ve onlar da ‘demokratik’ olarak ‘ana muhalefet’e geçecekler göreceksiniz, diyecek olursanız ; e vallahi size herşey müstehak derim.
Ama öyle olmayacağını ve olmaması gerektiğini söyleyebilirim.
‘Nasıl ve ne zaman geleceğini bilmeden, güzel, rahat günlere inanıyorum’ da ondan..