1. yüz (Toplam 1 yüz)

ASKERÎ ÜCRET (III)

İletiGönderilme zamanı: Prş Ara 05, 2019 17:11
gönderen Habip Hamza Erdem
ASKERÎ ÜCRET (III)
Asgari ücrette sıra son sözleri söylemeye geldi diyelim.
Diyorduk ki, asgari ücrette üçyüz-beşyüz lira artış olmasının, insanî ve toplumsal olarak ‘anlam’ı, ne eksik ne fazla solda sıfır kadardır.
Öncelikle bu ‘asgari ücret’i kim, nasıl belirliyor ona bakmak gerekiyor.
Sözde en büyük ‘toplumsal sözleşme’lerden biridir.
O, zaman bu sözleşmenin yapılmasında hem ‘hakem’ ve hem de ‘son söz sahibi’ olan kadına bakacağız.
Kadından çok çirkin bir kuzgun yavrusunu andıran bu kadıncağız demokratik olarak mı oraya gelmiştir?
Kesinlikle hayır.
Peki işçi temsilcisi olarak oraya gelenler, Türkiye’de çalışan nüfusu temsil etmekte midirler?
Kesinlikle hayır.
Türkiye’de çalışan nüfus için 15 milyon kişi deniyor.
Sendikalaşma oranı ise, yüzde on.
Yani birbuçuk milyon kişi.
Onun da bir milyona yakını Türk-İş denen sarı sendikaya bağlı.
Asgari ücretten yararlanacak kesim ise nüfusun yüzde altmıştan fazlası deniyor.
Özde ‘tüm çalışanlar’ ve ‘aile’leri demek gerekiyor.
O zaman, burada biraz daha derinliğine durmak gerekiyor.
Demek ki toplumun yüzde elliden fazlası ‘örgütsüz’.
Peki örgütsüz bir ‘toplum’da, nüfusun yarıdan fazlasını ilgilendirecek bir ‘toplumsal sözleşme’ nasıl yapılabiliyor?
Bu, sözde ‘toplumsal sözleşme’, ne ‘toplumsal’dır ve ne de ‘sözleşme’ niteliği taşımaktadır.
Ya peki nedir denilecek olursa, ‘askerî’ nitelikte bir ‘karar’dır: ücretler bilmem kaç paranın altında olmayacak, falan.
Ve toplum, -emredersiniz komutanım demek zorunda kalacaktır.
Oysa, ekonomi politik bakımından ücret, ‘emek’ ile ‘sermaye’ arasındaki çetin pazarlıklar sonucu belirlenir, bu bir.
İkincisi, bu pazarlıklar salt ‘ücret’lerle ilgili de değildir.
Barınma, eğitim, kültür vb gibi insanî yaşamın tüm alanlarını kapsar.
Yani, o anlamı bilinmeden kullanılan ‘demokratik haklar’ın tümünü kapsar.
Bu ‘demokratik haklar’ içinde neler yokturki.
Örnek olsun, eğer herhangi bir mahkeme ‘hukuka aykırı’ bir karar vermişse, o mahkemenin önünde, orada görevli ‘yargıç ve savcılar’ görevden alınıncaya değin ‘eylem yapmak’ vardır.
Herhangi bir ‘bakan ya da milletvekili’nin yolsuzluk yaptığına ilişkin bir ‘söylenti’ çıkmış ise, o söylentinin gerçek olup olmadığını ortaya çıkarmak için ‘meclis’ önünde eylem yapmak vardır.
Sozkonusu bakan azledilmeden meclis önünden ayrılmamak vardır.
Cumhurbaşkanı var ise, ve eğer o cumhurbaşkanı ‘kendi çıkarı’ için ülke içinde ya da dışında, ‘ulusal çıkarlar’ aleyhine bir girişimde bulunmuş ise, onu görevden uzaklaştırıncaya değin ‘eylem’ kararı almak vardır.
Vardır da vardır.
Ama, bütün bunlar bilinmez ya da görmezden gelinerek, Asgari Ücret Komisyonu şu kararı aldı, bu kararı aldı türü yorumlar yapmaya ne denir biliyor musunuz?
‘Demokratik gevezelik’!
Bunlara sözde ‘bilimsel’ açıklamalar getirmeye de ‘bilimsel gevezelik’!
TÜSİAD şöyle demiş de, Türk-İş böyle demişmiş.
Pazarda patates şu kadarmış da, hıyar bu kadar..
Demek ki, bu ‘asgari ücret’, yani ‘askerî ücret’ tartışmaları, baştan sona bir ‘toplumsal gevezelik’ten öteye gitmemektedir.
Ne ‘ekonomi’ ile ilgisi vardır, ve ne de ‘politika’ ile.
O aşağılık ‘siyaset’le ilgilidir.
Bana kalırsa, bu işçiye ve bu işçi sendikilarına, giderek bu topluma ne verilirse ‘fazla’dır.
Çünkü ‘hak’ları değildir.
Unutulmamalıdır ki, sadece ‘demokrasi’lerde değil, tüm toplumsal biçimlerde ‘hak verilmez alınır’.
Sen ‘hak’kını aramayı bilmeyeceksin de, o kuzgun yavrusu kılıklı kadın mı verecek?