1. yüz (Toplam 1 yüz)

İÇ GÜVENLİĞİ ‘YENİDEN DÜŞÜNMEK’ (III)

İletiGönderilme zamanı: Sal Oca 07, 2020 1:34
gönderen Habip Hamza Erdem
İÇ GÜVENLİĞİ ‘YENİDEN DÜŞÜNMEK’ (III)
Asker Ulus
Çoğu kez, hiç çekinmeden “Savaş, politikanın değişik araçlarla sürdürülmesidir” türü ‘genelleme’ler yaparız.
Oysa, yine “savaş, karşı koyacak olan hasıma kendi irademizi zorla kabul ettirmektir” de denilebilir.
Ve bu iki açıklamanın diyalektik olarak çeliştiği ortadadır.
İşte ikinci tümceyi tez olarak koyan Prusyalı Carl Philipp Gottlieb von Clausewitz (1780-1831), sentez olarak o çok bildiğimiz birinci tümceye ulaşmıştır.
1832 yılından buyana, bu genelleme, askerî sosyolojinin (sociologie militaire) temel kavramları arasına girmiştir.
Doğrusunu isterseniz, orta okul ve liselerde ‘Millî Güvenlik Dersleri’mizin olduğunu anımsıyorum, ama ‘sivil’ üniversitelerde bir ‘askerî sosyoloji’ dersi var mı yok mu bilemiyorum.
Hoş Askerî Okullarda okutulup okutulmadığını da bilmiyorum ama okutulduğunu varsayalım.
Ne var ki, ‘Askerlik’in sadece ve yalnızca ‘Dış Güvenlik’ konusu olmadığı ve incelediğimiz ‘İç Güvenlik’ konusunu doğrudan ilgilendirdiği için olduğu kadar; askerî sosyoloji, ‘Asker Ulus’ kavramını temellendirmek için de gerekli.
Onun dışında ‘Asker Millet’, ‘Ordu Millet’ türü terimler ayakları yere basmayan, hamaset kelamları olarak kalacaklardır.
Tıpkı, örneğin Türk Ordusu’nun Suriye’ye mi girecek yoksa Libya’ya mı çıkacak, ‘Millet’in ‘bilgi ve onayı’ alınmadan gezdirilip durmasına, sadece ve yalnızca ‘peygamber ocağıdır, ne yapacağını bilir’ tekerlemesine sarılındığı gibi..
Dahası, ne oluyoruz sorusunu sormaya kalkanın, hemen ‘asker düşmanı’ ya da ‘vatan haini’ olarak damgalanması gibi.
İşte, bu tür hamasî söylevlerin (söylem değil!) dışında, tarihsel ve bilimsel olarak ‘Asker Ulus’ kavramını ancak askerî sosyoloji çerçevesinde ele alabiliriz.
Nitekim, geçen yazıda sözünü ettiğimiz, ünlü politikacı ve filozof Jean Jaurès’in ‘Yeni Ordu’ (Armée Nouvelle) denemesi, ‘Asker Ulus’ kavramını temellendirmek için yetkin bir ‘askerî sosyoloji’ çalışmasıdır.
Gerçek bir Türk dostu, gazeteci, filozof ve politikacı olan Jean Jaurès Askerî Sosyoloji’nin kitabını yazmıştır ama, Birinci Dünya Savaşı’nı engelleyebilecek güçte biri olduğu için, savaş ancak onun öldürülmesinden sonra başlayabilmiştir (*).
Askerî Sosyolojinin kitabını yazmıştır ama tam karşısında olduğu Birinci Dünya Savaşı öncesinde Fransız Meclis’inde askerliğin üç yıla çıkarılmasına karşı çıkmıştır.
Gazeteci kimliğiyle, her ne kadar ölümünden sonra çizgi değiştirmiş ise de günümüze kadar gelen İnsanlık (L’Humanité) gazetesini kurmuş ve yönetmiştir.
1908 Devrimi’ni yapan Genç-Türkler’i L’Humanité gazetesinde ağırlamış ve onlara moral destek olmuştur.
Akademik kariyerine Duyumsal Dünyanın Gerçekliği (1892) teziyle başlamış; aynı yıl Alman Sosyalizminin Kökenleri ikinci tezini savunmuştur.
Fransız Devriminin Sosyalist Tarihi ve Sosyalizm Nasıl Gerçekleşecek? diğer çalışmaları arasında sayılabilir.
L’Humanité’de yazdığı makaleler ile Meclis’te yaptığı konuşmaların her biri bir ‘bilge’ adam ürünüdür.
Şimdi az okumuş çok bilmiş okurlar arasında, yahu bu adam sosyalist, biz de zaten komünizmin ne olduğunu biliyoruz, o nedenle onun görüşlerini özetlemenin bize ne yararı olacak diye akıllarından geçirebilirler.
İşte böyle düşünecek olanların, ne insanı, ne toplumu, ne askeri, ne orduyu, ne savaşı ve ne de güncel olarak içinde yaşadıkları ortamı ‘anlamak’, ‘kavramak’ ve ‘kavramsallaştırmak’ niyetleri vardır; niyetleri olsa bile ne de bunları yapabilecek kapasiteleri vardır.
Nitekim, bugün bir televizyon kanalında aklıbaşında bir gazeteci (Levent Gültekin) “biz toplum olma niteliğimizi yitirdik” saptamasını yaptı.
‘Ulus’ olma kenarda dursun, toplum, ‘toplum olma’ niteliğini yitirmişse, ondan ‘Asker Ulus’ şöyle dursun, doğru dürüst bir ‘asker’ de çıkmaz, değil mi ama?
Tam da bu nedenle, AKP’nin CB’nın askerî başdanışmanı yeni ‘ordu’lar, yeni ‘devlet’ler kurma yolunda harıl harıl çalışabilmektedir.
O nedenle, bu toplumun, giderek ulusun düşünen insanları için, Jean Jaurès ve onun askerî sosyolojisinden sözetmeye devam edeceğiz.
(Sürecek)
(*)Türkiye’de yeterince tanınmadığını düşündüğümüz Jean Jaures, felsefî, politik ve toplumsal görüşlerine ilişkin, benim Fransız Basınında Genç-Türk Devrimi adlı incelemenin sonunda kimi ‘ek’ler bulunmaktadır.