Türkiye'nin Politik Devrimi - M. Abromowitz / H. Barkey
Gönderilme zamanı: Cum Mar 26, 2010 1:52
Türkiye'nin Politik Devrimi
Çeviri: Comte, Nartkun
Ankara’daki sivil-asker savaşının küresel bir anlamı var.
Ülkedeki politik hayatın üzerinde yoğun bir baskısı olan askerî yönetimi kesmek, benzeri olmayan bir politik dram ortaya çıkardı. Cumhuriyet savcıları ve yakın zamanın, hem emekli hem de hâlâ etkin olan en yüksek askerî liderleri tutuklandı.
Bu sivil-asker çatışmasının nasıl gelişeceği, Türkiye’nin geleceği açısından çok ciddi bir önem taşıyor. Ama aynı anda küresel önemi de var. Eğer iktidarda olan AKP, tırmanan politik kutuplaşmayı azaltmakda başarılı olursa, dar görüşlü din anlayışından kaçınırsa, kendi demokratik anlayışını yükseltirse, bu, tüm İslâm dünyası içinde -somut olmasa da- büyük anlam taşır. Türkiye’nin tam olarak nerede durduğunu daha anlaşılır hale getirmekte olan dostları, AKP’yi baş etken olarak göstererek, yardımcı olabilir.
AKP’nin 2002’deki seçim başarısından kısa bir süre sonra, TSK’nın bazı bölümleri, buna yüksek komutanlar dâhil, AKP’nin Türkiye’yi Atatürk’ten kalan laik demokrasiden, dine dayalı yetkeli(otoriter) bir devlete dönüştürmesinden kaygılanmaya başladı. Artık bildiğimiz birtakım kişiler, hükûmete karşı komplo teorileri kurmaya başladı. Korku duymalarının gerekli olduğu şimdi anlaşıldı. Fakat bunun nedeni AKP’nin Türkiye’yi İslâmî bir devlete dönüştürdüğü için değil –bu yapılmadı ve olmayacak da–; nedeni, AKP’nin, TSK’nın Türk politik hayatındaki rolünü yok etmesindeki kararlığı. Bu olağanüstü bir başarı ama sadece AKP’nin başarısı değil. Bu daha çok uzun ve derin bir toplumsal dönüşümün, yani muhafazakâr ve dindar bir orta sınıfın oluşmasının sonucudur.
Tutuklamalarla çalkalanmış TSK’nın sert bir cevap vermesi imkânsız değildir. Cumhuriyet savcıları askerî alanlarda bulunuyor; -önceden yapmaya calıştıkları gibi- bir şekilde AKP’yi denetlemek için, -alt kademelerde olmasa da- ordu için, Türk adaleti büyük önem taşıyor. Bunu yapmayı başarsalarda, bu zafer cok pahalıya mâl olmuş olur ve sonuçta, yinede Türk politikasının şu an ki yönünü, yani yükselen medeniyetleşmeyi, değiştiremezler. TSK kesinlikle önemini kaybetmeyecektir. Türk Ordusu dengesiz bir bölgede cok kuvvetli bir güçtür; Türkler için milliyetçiliği ve ülkede sağladığı güven bakımından çok değerlidir. Ordu bağımsızlığının büyük bir bölümünü koruyacaktır ve AKP orduyu hep göz önünde bulunduracaktır. Ama ordunun artık politikadaki, -hükümetler kurabilecek kadar büyük- etkisi azalıp bitecektir.
Ordunun geçmişdeki politik sorunlara karışma denemeleri, cumhurbaşkanı seçiminden adlî davalara kadar kendisini düşürdü ve AKP’nin 2007’deki başarısına yardımcı oldu. Yine de bu alanlardaki felç durumu AKP’yi de aşağı çekti. Parti hâlâ en güçlü ve en sevilen parti ama şimdiye kadar görülmemiş bir tehdit altında, anket sonuçları düşüyor.
Türkiye’yi daha çağdaş ve demokratik seviyeye getirmekte AKP’nin katkısı çok büyüktü; bunu zaten sadece bir muhafazakar ve dindar bir parti yapabilirdi. Ancak gittikçe artan saldırgan üslûbu ve -akıllıca ekonomik ve politik yerine- iç savaşları seçmesi, gözdeliğini kaybetmesinde etken oldu. Çok güçlü başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, gittikçe yetkeli bir lidere dönüşmesi, eleştirilere neden oldu. Erdoğan’in açıkladığı Yakın Doğu’daki etkin dış politika, özellikle İran’in nükleer programına karşı yumuşaklığı ve İsrail’e karşı sertliği, içeride ve dışarıda bazen alkış getirse de, kendisinin yenilmez olduğunu düşünmesine yol açtı. Ancak ne dış ilişkilerdeki çabası, ne de içerioeki gözdeliği, işsizlik ve duraksayan yeniliklerin üzerini örtmez. Bir parti sadece dış ilişkilerle yaşayamaz, özellikle de içerideki dostlarını ve müttefiklerini yabancılaştırırsa...
Erdoğan’ın, bazı ülkelerin 1915’te Ermeni Soykırımı'nı tanıyan yasa tasarılarını onamasından sonraki, garip "100.000 Ermeni Türkiye’de kaçak yaşıyor" açıklaması, Türkiye’nin Ermenistan ile ilişkilerindeki dürüstlüğüne gölge düşürdüğü gibi, içeride de eleştiri almasına neden oldu.
Türkler, AKP hakkındaki düşüncelerini kendileri oluşturmak durumunda. Türkiye’de AKP’ye muhalefet olacak ciddi bir partinin olmaması büyük bir trajedi. Bu oluşan vakum genelde ordu tarafından dolduruldu. Muhalefetin bu başarısızlığı, ekonomik ve hukuk yeniliklerinde kayıtsız kalması iktidara yarasada, Türk demokrasisini alçalttı.
AKP hükûmeti altındaki etkileyici gelişim Batı tarafından da büyük övgü aldı, ancak ABD ve diğer batılı ülkeler artık sadece övgü dışında da harekete geçmelidir. Açık Pazar partisi olmasına karşın, AKP, alışılagelmiş bir liberal parti değildir – Erdoğan partisini bilek kuvvetiyle yönetiyor. AKP’nin artık ihtiyaç duyanlara yardım edecek vakti var. Laik kesimin endişelerini, özellikle kadınların kaygılarını görmezden geldi ve yenilikler yerine medyayla savaşa girdi. Ayrıca ülkedeki bölünmelerede karşı gelmedi: Kürt sorununu açmaya başladı ama hemen iştahı kaçtı, yetkeli anayasa ve adaletsiz secim kurallarını görmezlikden geldi ve kamuoyunu gerçekten laik bir parti olduğuna ikna edemedi.
Ancak AKP kendine çekidüzen verip sözlerini yerine getirirse Türkiye yol alabilir. Özellikle Türkiye’deki politikanın son on yılda bir "sıfır tutar" oyununa dönüşmesi sebebiyle bu kolay olmayacaktır. Batı, AKP’yi şu ana kadar hep övdü ama bu gerçekleri Türkiye’ye söylemekten çekinirse iyilik etmez; yani bu önemli değişikliklerin Türkiye için kaçınılmaz olduğunu, özellikle AB ve demokratik ülkelerle işbirliğinin gerekli olduğunu söylemesi gerekir. AKP bu iletiyi duymaz ve dikkate almazsa, Türkiye'de, batıdaki dostlarının hiç istemeyeceği bir ortam yeniden doğmuş olur. Yani: Yeniden bir yetkeli topluluk ve hatta ordu politikaya geri dönebilir.
22 Mart 2010
Yazıya Yapılan Bazı Yorumlar:
Özgün Metin:
Kaynak:
[mod="ÖNEMLİ"]Çeviriler, GüncelMeydan.com'un kaynak gösterilmesi koşuluyla, başka sitelerde yayınlanabilir.[/mod]
Çeviri: Comte, Nartkun
Ankara’daki sivil-asker savaşının küresel bir anlamı var.
Ülkedeki politik hayatın üzerinde yoğun bir baskısı olan askerî yönetimi kesmek, benzeri olmayan bir politik dram ortaya çıkardı. Cumhuriyet savcıları ve yakın zamanın, hem emekli hem de hâlâ etkin olan en yüksek askerî liderleri tutuklandı.
Bu sivil-asker çatışmasının nasıl gelişeceği, Türkiye’nin geleceği açısından çok ciddi bir önem taşıyor. Ama aynı anda küresel önemi de var. Eğer iktidarda olan AKP, tırmanan politik kutuplaşmayı azaltmakda başarılı olursa, dar görüşlü din anlayışından kaçınırsa, kendi demokratik anlayışını yükseltirse, bu, tüm İslâm dünyası içinde -somut olmasa da- büyük anlam taşır. Türkiye’nin tam olarak nerede durduğunu daha anlaşılır hale getirmekte olan dostları, AKP’yi baş etken olarak göstererek, yardımcı olabilir.
AKP’nin 2002’deki seçim başarısından kısa bir süre sonra, TSK’nın bazı bölümleri, buna yüksek komutanlar dâhil, AKP’nin Türkiye’yi Atatürk’ten kalan laik demokrasiden, dine dayalı yetkeli(otoriter) bir devlete dönüştürmesinden kaygılanmaya başladı. Artık bildiğimiz birtakım kişiler, hükûmete karşı komplo teorileri kurmaya başladı. Korku duymalarının gerekli olduğu şimdi anlaşıldı. Fakat bunun nedeni AKP’nin Türkiye’yi İslâmî bir devlete dönüştürdüğü için değil –bu yapılmadı ve olmayacak da–; nedeni, AKP’nin, TSK’nın Türk politik hayatındaki rolünü yok etmesindeki kararlığı. Bu olağanüstü bir başarı ama sadece AKP’nin başarısı değil. Bu daha çok uzun ve derin bir toplumsal dönüşümün, yani muhafazakâr ve dindar bir orta sınıfın oluşmasının sonucudur.
Tutuklamalarla çalkalanmış TSK’nın sert bir cevap vermesi imkânsız değildir. Cumhuriyet savcıları askerî alanlarda bulunuyor; -önceden yapmaya calıştıkları gibi- bir şekilde AKP’yi denetlemek için, -alt kademelerde olmasa da- ordu için, Türk adaleti büyük önem taşıyor. Bunu yapmayı başarsalarda, bu zafer cok pahalıya mâl olmuş olur ve sonuçta, yinede Türk politikasının şu an ki yönünü, yani yükselen medeniyetleşmeyi, değiştiremezler. TSK kesinlikle önemini kaybetmeyecektir. Türk Ordusu dengesiz bir bölgede cok kuvvetli bir güçtür; Türkler için milliyetçiliği ve ülkede sağladığı güven bakımından çok değerlidir. Ordu bağımsızlığının büyük bir bölümünü koruyacaktır ve AKP orduyu hep göz önünde bulunduracaktır. Ama ordunun artık politikadaki, -hükümetler kurabilecek kadar büyük- etkisi azalıp bitecektir.
Ordunun geçmişdeki politik sorunlara karışma denemeleri, cumhurbaşkanı seçiminden adlî davalara kadar kendisini düşürdü ve AKP’nin 2007’deki başarısına yardımcı oldu. Yine de bu alanlardaki felç durumu AKP’yi de aşağı çekti. Parti hâlâ en güçlü ve en sevilen parti ama şimdiye kadar görülmemiş bir tehdit altında, anket sonuçları düşüyor.
Türkiye’yi daha çağdaş ve demokratik seviyeye getirmekte AKP’nin katkısı çok büyüktü; bunu zaten sadece bir muhafazakar ve dindar bir parti yapabilirdi. Ancak gittikçe artan saldırgan üslûbu ve -akıllıca ekonomik ve politik yerine- iç savaşları seçmesi, gözdeliğini kaybetmesinde etken oldu. Çok güçlü başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, gittikçe yetkeli bir lidere dönüşmesi, eleştirilere neden oldu. Erdoğan’in açıkladığı Yakın Doğu’daki etkin dış politika, özellikle İran’in nükleer programına karşı yumuşaklığı ve İsrail’e karşı sertliği, içeride ve dışarıda bazen alkış getirse de, kendisinin yenilmez olduğunu düşünmesine yol açtı. Ancak ne dış ilişkilerdeki çabası, ne de içerioeki gözdeliği, işsizlik ve duraksayan yeniliklerin üzerini örtmez. Bir parti sadece dış ilişkilerle yaşayamaz, özellikle de içerideki dostlarını ve müttefiklerini yabancılaştırırsa...
Erdoğan’ın, bazı ülkelerin 1915’te Ermeni Soykırımı'nı tanıyan yasa tasarılarını onamasından sonraki, garip "100.000 Ermeni Türkiye’de kaçak yaşıyor" açıklaması, Türkiye’nin Ermenistan ile ilişkilerindeki dürüstlüğüne gölge düşürdüğü gibi, içeride de eleştiri almasına neden oldu.
Türkler, AKP hakkındaki düşüncelerini kendileri oluşturmak durumunda. Türkiye’de AKP’ye muhalefet olacak ciddi bir partinin olmaması büyük bir trajedi. Bu oluşan vakum genelde ordu tarafından dolduruldu. Muhalefetin bu başarısızlığı, ekonomik ve hukuk yeniliklerinde kayıtsız kalması iktidara yarasada, Türk demokrasisini alçalttı.
AKP hükûmeti altındaki etkileyici gelişim Batı tarafından da büyük övgü aldı, ancak ABD ve diğer batılı ülkeler artık sadece övgü dışında da harekete geçmelidir. Açık Pazar partisi olmasına karşın, AKP, alışılagelmiş bir liberal parti değildir – Erdoğan partisini bilek kuvvetiyle yönetiyor. AKP’nin artık ihtiyaç duyanlara yardım edecek vakti var. Laik kesimin endişelerini, özellikle kadınların kaygılarını görmezden geldi ve yenilikler yerine medyayla savaşa girdi. Ayrıca ülkedeki bölünmelerede karşı gelmedi: Kürt sorununu açmaya başladı ama hemen iştahı kaçtı, yetkeli anayasa ve adaletsiz secim kurallarını görmezlikden geldi ve kamuoyunu gerçekten laik bir parti olduğuna ikna edemedi.
Ancak AKP kendine çekidüzen verip sözlerini yerine getirirse Türkiye yol alabilir. Özellikle Türkiye’deki politikanın son on yılda bir "sıfır tutar" oyununa dönüşmesi sebebiyle bu kolay olmayacaktır. Batı, AKP’yi şu ana kadar hep övdü ama bu gerçekleri Türkiye’ye söylemekten çekinirse iyilik etmez; yani bu önemli değişikliklerin Türkiye için kaçınılmaz olduğunu, özellikle AB ve demokratik ülkelerle işbirliğinin gerekli olduğunu söylemesi gerekir. AKP bu iletiyi duymaz ve dikkate almazsa, Türkiye'de, batıdaki dostlarının hiç istemeyeceği bir ortam yeniden doğmuş olur. Yani: Yeniden bir yetkeli topluluk ve hatta ordu politikaya geri dönebilir.
22 Mart 2010
- Abramowitz, Century Foundation'da yönetici bilim adamı, 1989-1991 arası Türkiye'de Amerikan büyükelçisi.
- Barkey, Carnegie Endowment for International Peace kuruluşunda konuk katılımcı ve Lehigh Üniversitesi'nde uluslararası ilişkiler profesörü.
Yazıya Yapılan Bazı Yorumlar:
Özgün Metin:
Kaynak:
- İm (Kod): Tümünü seç
http://online.wsj.com/article/SB10001424052748704207504575129313434669400.html?mod=WSJ_latestheadlines#articleTabs%3Darticle
[mod="ÖNEMLİ"]Çeviriler, GüncelMeydan.com'un kaynak gösterilmesi koşuluyla, başka sitelerde yayınlanabilir.[/mod]