1. yüz (Toplam 1 yüz)

ABD-NATO Füze Kalkanı Radarı, Yalanlar ve Gerçekler / Halûk DURAL

İletiGönderilme zamanı: Çrş Eyl 28, 2011 12:26
gönderen Güncel Meydan
ABD-NATO Füze Kalkanı Radarı

Yalanlar ve Gerçekler


Haluk DURAL
Ulusal Strateji Merkezi – USMER İstanbul Başkanı
23.09.2011



Türkiye’ye yerleştirilmek istenen füze kalkanı

ABD-NATO Projesi


NATO’nun 19-20 Kasım 2010 tarihlerinde Lizbon’da yapılan Devlet ve Hükümet Başkanları zirvesinde kabul edilen Yeni Stratejik Konsept çerçevesinde ilk uygulama olarak, bir adet seyyar erken uyarı radarının Türkiye’ye yerleştirileceği, 12 Eylül 2011 günü Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Selçuk Ünal tarafından açıklandı. Dışişleri Bakanlığı, füze kalkanı radarının Malatya’ya yerleştirileceğini açıkladı. Amerika ve Türkiye arasındaki mutabakat zaptı ise Dışişleri Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu ve Amerikan Büyükelçisi Ricciardione tarafından imzalandı. Türk Dışişleri Müsteşarı Sinirlioğlu ve Amerikan’ın Türkiye Büyükelçisi Ricciardione arasında imzalanan bu mutabakat zaptıyla füze kalkanı radarının yeri belirlendi. Anlaşmaya göre radar Malatya, Kürecik’teki askeri üsse yerleştirilecek. Pentagon'dan yapılan açıklamada, "Türkiye'de kurulacak erken uyarı sistemi (füze kalkanı) 2011 sonunda hizmete gireceği" belirtildi.

Aynı tarih itibariyle ABD ile Romanya arasında Romanya’ya füzesavar füzelerinin konuşlandırılması anlaşması imzalandı. Anlaşmaya Romanya Dışişleri Bakanı Teodor Baconsçi ile imza koyan ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, Romanya'daki bir hava üssüne füze kalkanının yaklaşık 4 yıl içinde konuşlandırmayı beklediklerini söyledi. Anlaşma, ABD’nin Romanya'nın güneyindeki Deveselu Hava Üssü'nde bir tesis inşa etmesi ve tesisi idare etmesini öngörüyor.

Bu durumda, 4 yıl sonra Romanya’ya yerleştirilecek füzesavarlarla bütünleşik olarak çalışacak olan seyyar radar neden apar topar Türkiye’ye yerleştirilip, 2011 sonuna kadar aktif hale getirilecektir? Bu sorunun cevabı sadece “İsrail’e koruma sağlayacak” diye basitçe açıklanamaz. Çünkü, ABD gibi dünya imparatorluğu hayali kuran bir emperyalist devlet, milyarlarca dolar harcayarak ürettiği füze kalkanı silahlarını, Avrupa’ya füze kalkanı kurmak için verdiği uğraşları, İsrail’i korumak için Türkiye’ye bir seyyar radar yerleştirmek amacını kamuflaj olarak kullanmaz. Bu kadar büyük bir proje için bu hedef çok küçüktür. Eğer sadece İsrail’i korumayı amaçlasaydı, bu seyyar radarı, işgal altında tuttuğu Irak’ın kuzeyinde Kürt bölgelerinde Erbil’deki hava üssü veya Süleymaniye’ye aynen İsrail’deki gibi, kolaylıkla yerleştirebilirdi. Dolayısıyla, yukarıdaki soruya cevap aranırken, Türkiye’ye yerleştirilecek olan radar ile ilgili bilgileri derinlemesine araştırmak gereklidir.

AN/TPY-2 Radarı [1] :

Türkiye’ye yerleştirilecek olan 1 adet AN/TPY-2 radarı (Army Navy/Transportable Radar Surveillance) Amerikan Reytheon firmasınca üretilmiş uzun menzilli seyyar bir radardır.

Arama, belirleme, izleme ve tanımlama işlevlerini yerine getirebilen gelişmiş yazılımlara sahip bu radar, radar tayfının X bandında [2]  çalışır.

Bu radar Faz Dizi (Phased Array) antene sahip olup, 72 adet yarı iletken teknolojisiyle üretilmiş Gönderici/Alıcı (Transmit/Receive) modülünde 25.344 adet X bandı elemanı vardır ve toplam anten alanı 9,2 m2’dir. Anten çıkış gücü 150 kW ve çeşitli kaynaklarda açıklanan menzili 2300 km’dir. Radarın tarama açısı yatayda maksimum 120o, dikeyde ise 85o’dir. Anten durağan (statik) olmakla beraber, anteni taşıyan kamyon 360o döndürülebileceğinden, kamyon yön değiştirdiğinde, radarın gözetlediği coğrafya istendiği şekilde değiştirilir.

Bu radarın iki ayrı çalışma şekli vardır.

Resim
i) - Sonlanma şeklinde (Terminal Mode) radar, hedef ülke topraklarında yerleşik olup, atmosfere yeniden girerek hedefe yaklaşan savaş başlığını izler ve bilgileri savaş komuta merkezi vasıtasıyla ABD’nin kendi topraklarını savunmak için geliştirdiği THAAD (Terminal High Altitude Area Defense) Sonlanma Yüksek İrtifa Alan Savunması füzelerine aktarır.

ii) - Cephe Hattı (forward-based) radarı ise tehdit geleceği varsayılan ülkenin sınırlarına yakın bir konumda yerleştirilir ve o ülkeden ateşlenen bir balistik füzeyi kalkış evresinde izleyerek derlediği verileri savaş komuta merkezi ve füzeyi daha sonraki aşamalarda izleyecek erken uyarı radarına aktarır.

Bu şekilde çalışan radarlar, hedef ülkelerde de konuşlanabilir ve alçak irtifa hava savunma füzesavarları Patriot PAC-3 ile bütünleşik olarak da çalışırlar. Şu anda Türkiye’ye yerleştirilmesi karara bağlanan AN/TPY-2 böyle bir cephe radarıdır. Bu radardan 2008 yılında bir adet Kuzey Kore’den geleceği varsayılan balistik füze tehditine karşı Japonya’nın Shariki adasına ve bir adet İran’dan geleceği varsayılan balistik füze tehditine karşı İsrail’in Necef çölüne yerleştirilmiştir.

Kamyonlarla taşınabilen bu seyyar radarlar 5 üniteden oluşur. Bunlar;

  1. Faz Dizi anten
  2. Elektronik donanımlar
  3. Ana güc kaynağı 1,1 MW
  4. Anten soğutucu donanımı
  5. İşletme kontrol birimi, (kendi gücü vardır)


Anten modülleri bir elektronik ünite ile çalıştırılmakta ve harici bir soğutma sistemi ile soğutulmaktadır. Elektronik ünite hem sistemin denetlenmesini sağlar, hem de balistik füzelerin fırlatmasından uçuş evresinin ortalarına kadar ki rotada hedefleri arama ve izleme gibi değişik radar modları için görev yapan uygun yazılımlara sahip sinyal işlemcilerini içerir. Verilerin aktarılması ve iletişim fiber optik kablolar üzerinden yapılır. Radarın ve radara ait sistem bileşenlerinin savaş durumu esnasındaki güç ihtiyacı yaklaşık 2,1 MW kadardır.

Radarın menzili işlevine ve istenen çözünürlüğe göre değişir.

Eğer izlenen füzenin radar kesit alanı 1,00 m2 ise radarın menzili 2.300 km cıvarındadır. Ancak bilindiği üzere balistik füzeler, iki veya üç kademelidir ve ilk kademe füzenin kalkışında 60 saniye veya daha az bir süre çalışarak füzeyi atmosferin üst katlarına taşıyıp, yakıtı bitince ayrılır. İkinci kademe ise savaş başlığını 400 km’nin üzerine çıkartarak başlıktan ayrılır.

Savaş başlıkları, taşıyıcı füzelere kıyasla çok küçüktür. Örneğin, Amerikan Minuteman III balistik füzesinin taşıdığı konik savaş başlığı, bir insan boyundadır. Bu nedenle, füzenin kendisine göre çok küçük olan savaş başlıklarını izlemek, tanımlamak ve ayrıştırmak için radarın yüksek çözünürlükte çalışması gerekir.

AN/TPY-2 seyyar radarının savaş başlıklarını izleyebileceği yüksek çözünürlükte, yani 0,01 m2 = 1 dm2 = 10 x 10 cm kesitinde bir alanı radar dalgalarıyla tarayacak ve tanımlayacak bir çözünürlükte çalışması halinde radarın etkili menzili oldukça düşer. Buna göre [3] ;

Başlangıç Ayrıştırma Menzili Yeteneği (Initial Discrimination Range Capabilities):

    Radar Kesit Alanı (radar cross section) = 0,01 m2,
    Saniyedeki Darbe Sayısı (pulse per second) S/N = 100,
    Hedefin ışın demeti içinde kalma süresi (dwell time) = 0,1 saniye
    Menzil = 390 km


Gelişmiş Ayrıştırma Menzili Yeteneği (Upgraded Discrimination Range Capabilities):

    Radar Kesit Alanı (radar cross section) = 0,01 m2,
    Saniyedeki Darbe Sayısı (pulse per second) S/N = 100,
    Hedefin ışın demeti içinde kalma süresi (dwell time) = 0,1 saniye
    Menzil = 490 km


Geliştirilmiş İzleme Menzili (Tracking Range with Upgrades):

    Radar Kesit Alanı (radar cross section) = 0,01 m2,
    Saniyedeki Darbe Sayısı (pulse per second) S/N = 20,
    Hedefin ışın demeti içinde kalma süresi (dwell time) = 0,1 saniye
    Menzil = 730 km


Türkiye’ye yerleştirilecek radar ne işe yarayacaktır?

ABD-NATO füze kalkanı projesi çerçevesinde AN/TPY-2 radarı, Malatya’nın Kürecik ilçesi Kepez Köyü yakınındaki 2000 metre rakımlı Karahan gediği tepesinin sol yanındaki eski NATO radar üssüne yerleştirilecektir. Şimdi kullanılmayan bu üste 50 sene önce çalışan ABD radarları, Rusya’nın Kafkasya bölgesini izlemekteydi.

İran’ın şu anda elindeki en gelişmiş Şahap-3 füzesinin menzili 2000 km’dir ve Avrupa’ya ulaşmamaktadır. Ayrıca İran’ın Avrupa’da herhangi bir ülkeyle düşmanlığı yoktur. Geliştirilmekte olan Şahap-4 ve -5 ile menzilin 3.500 km’ye çıkacağı tahmin edilmektedir. Ancak bu gelişmiş füzelerin ABD’ye erişmesi mümkün değildir. Buna rağmen ABD yönetimi, tüm NATO müttefiklerine ve AB yetkililerine İran’dan gelecek füze tehdidi yalanını söylemekte, bu yetkililer de kendi halklarını aynı yalanla beslemektedirler. Radarın menziliyle ilgili yukarıda verilen bilgilerden anlaşılacağı üzere, bir cephe hattı radarı olan bu ünite, İran’dan Avrupa ve ABD’ye atılacak olan balistik füzeleri ateşleme ve yükselme evresinde izleyecektir. Yani işlevi oldukça sınırlıdır. Füzenin savaş başlığı ise esas olarak ABD’nin Norveç’in Vardo kentine yerleştirdiği Globus II ve İngiltere’nin Fylingsdale hava üssündeki erken uyarı radarları tarafından takip edilecektir.

Resim
İran ile Türkiye arasında bir husumet olmadığı, aradaki sınırın 1639 Kasr-ı Şirin anlaşmasından beri değişmediği dikkate alınırsa, bu radar ve bununla tümleşik olarak çalışacak 8 bataryalık [4]  Patriot PAC-3 [5]  füzesavar bataryaları ne işe yarayacaktır?

ABD Savunma Bakanlığı Füze Savunma Politikaları hakkında 7 Nisan 2005 tarihinde düzenlenmiş Ulusal Savunma Sanayi Forumunda Phil Jamison tarafından yapılan sunumda, İran’dan atılacağı söylenen balistik füzeler için çizilen rotalar Vaşington ve Seattle olarak verilmiştir. Daha sonra yapılan bütün resmî Amerikan sunumlarında bu rotalar korunmuştur. Kürecik radarının menzil bilgileri ölçekli olarak haritaya işlendiğinde, bu rotalar için sadece “takip” işlevi yapabileceği görülmektedir. Ancak, İsrail yönüne atılacak İran füzeleri de bu radarın izleme menzili içine girmektedir.

Halbuki, 2009 yılında İsrail’in Necef çölüne yerleştirilen ve terminal modda çalışan radar da aynı özelliklere sahiptir. Dünyanın yuvarlaklığı nedeniyle, Kürecik gibi denizden 2000 metre yukarıya yerleştirilen radar belki Necef radarına göre İran’dan İsrail’e atılacak olan balistik füzeleri daha önceden fark edebilirse de bunun İsrail’e çok fazla bir üstünlük sağlayacağı biraz abartılı bir değerlendirme olacaktır.

Resim
Ayrıca, Amerikan donanmasına bağlı füze kruvazörlerinden (CG-61) borda numaralı Ticonderoga sınıfı USS Monterey gemisi, füze kalkanı görevi için Akdeniz’de, Yunanistan’ın Girit adasındaki Suda Amerikan deniz üssünde üslenmekte ve gerektiğinde İsrail’e koruma sağlamak için doğu Akdeniz’de dolaşmaktadır. Bu gemi, Türkiye’ye yerleştirilecek olan radarın denizdeki karşılığı olan AN/SPY-1 A/B radarı taşımaktadır. Geminin ön kısmında ve sancakta iki adet sekizgen anteni olan radar, yatayda 360o tarama açısına sahiptir ve S bandında (frekansı= 2-4 GHZ, dalga boyu= 15-7,5 cm) çalışmaktadır. Üç-boyutlu görüntü veren ve menzil alt sınırı 185 km (üst sınır açıklanmıyor) olan bu radar, gemideki 2 x 61 adet MK-41 füze fırlatıcısından 122 adet karışık (RIM-66M-5 Standard SM-2MR Block IIIB, RIM-156A SM-2ER Block IV, RIM-161 SM-3, RIM-162A ESSM, RIM-174A Standard ERAM, BGM-109 Tomahawk veya RUM-139A VL-ASROC) füzeye atış ve komuta bilgisi sağlamaktadır. [6] 

Bu gemideki 500 km’nin üzerinde menzile sahip RIM-161 SM-3 standart füzesavar füzeleri İsrail’e yönelik muhtemel İran balistik füzelerine Suudi Arabistan toprakları üzerinde yakalayabilecek durumdadır.

Ayrıca, İsrail kendi yapımı Arrow serisi füzesavar füzelerine sahiptir. Üretimine başladıkları Arrow-3 modelinin menzili 1000 km ve etkili uçuş tavanı 200 km’nin üzerindedir. Bu füzesavarlar, İsrail ELTA firmasının üretimi, EL/M-2080 Green Pine radarları tarafından yönlendirilmektedir. L bandında (frekans= 1-2 GHZ, dalga boyu= 30-15 cm) çalışan bu radar 500 km menzilde, hızı 3 km/saniye olan 30 hedefi aynı anda izleyebilmektedir. [7] 

Yukarıda verdiğimiz bütün teknik açıklamalardan anlaşılacağı üzere, Kürecik’e yerleştirilip, 2011 sonuna kadar aktif hizmete alınacak olan AN/TPY-2 seyyar cephe radarının, Amerikan kaynaklarının ısrarlı açıklamalarına rağmen İsrail’in İran füzelerine karşı korunmasında fazlaca bir katkısı olmayacaktır. O halde bu radar başka amaçlar için de kullanılacaktır. Zaten emperyalist Amerika’nın tek ve basit bir hedef için planlamalar yapmasını beklemek saflık olur.

Resim
Nitekim, radarın anteni durağan olmasına rağmen, anteni taşıyan kamyon Kafkasya’ya çevrildiği zaman, Kafkasya ve güney Rusya’daki bütün hava harekâtını izlemek mümkün olacaktır.

Ama daha da önemlisi, anten yönü ister Kafkasya, isterse İran’a dönük olsun, bu radarın esas izleyeceği unsurlar, radarın kapsama alanına giren Türk Hava Kuvvetleri’nin Malatya Erhaç ve Diyarbakır Pirinçlik’teki 7. ve 8. ana jet üsleri ile Batman İnsansız Hava Araçları üslerindeki uçaklarımız olacaktır. Eskiden Prinçlik’te bulunan ve 432 MHZ frekansta UHF bandında çalışan ve Rusya’yı gözetleyen iki adet Amerikan AN/FPS-17 ve AN/FPS-79 radarı 30 Eylül 1997 tarihinde tamamen sökülmüştür [8] . Şu anda, Kuzey Irak’taki Erbil ve Telafer’in güneyindeki Anakonda Amerikan üslerindeki radarlar, güneydoğu Toros dağlarının engellemesi nedeniyle, ana jet üslerimizden kalkan uçaklarımızı izlemekte yetersiz kalmaktadır. Bu zafiyet, Kürecik radarı tarafından giderilecektir.

Daha önce belirttiğimiz üzere, Savunma Sanayi Müsteşarlığı’nın açtığı “yüksek istifa hava savunma sistemleri” ihalesi için Rusya S-300 veya S-400, Çin ise HQ-9 ve Amerika Patriot PAC-3 teklifinde bulunmuşlardır. Patriot füzeleri aslında şartnameye uygun değildir, zira alçak irtifa hava savunma silahlarıdır. Ancak yayınlanan Wikileaks belgelerinde Türk hükümetinin Patriot alımına neredeyse karar verdiği anlaşılmaktadır. Bu kararı hızlandırmak için NATO, Türkiye’yi tehdit etmiş, eğer Rus veya Çin füzelerinin alımına karar verilirse, Türkiye ile balistik füze istihbaratını paylaşmayacaklarını bildirmiştir. [9]  Halbuki aynı NATO, Güney Kıbrıs Rumlarının Rusya’dan aldığı ve sonradan Girit’e yerleştirilen S-300’ler için aynı duyarlılığı göstermemiş, Türk hükümet yetkilileri de NATO’ya bunu hatırlatmamışlardır.

Eğer, Patriot PAC-3’ler hızla alınırsa, muhtemelen en az üç batarya İran bahane edilerek güneydoğu Anadolu bölgesine yerleştirilecektir. Bu durumda önümüzdeki kısa dönemde uygulanabilecek bölünme senaryosuna paralel muhtemel gelişmeler şöyle sıralanabilir:


TSK’ya operasyonlar

TSK’dan uzaklaştırılmış subaylar mahkeme kararıyla geri dönecekler ve ordunun hiyerarşisi zedelenecektir. Nitekim bunu sağlamak üzere kanun teklifini Meclis Başkanlığına AKP değil CHP vermiştir. TSK’ya karşı komplolara aynı hızda devam edilecektir. Bülent Arınç’a suikast davası açılarak, hâkimin imha edilmesini engellediği kozmik dosyalar mahkemeye celbedilip, bilgilerin düşman taraflara sızdırılması sağlanacaktır.

Resim
Başbakanlık tarafından hazırlanarak MGK’da kabul edilen yeni Millî Güvenlik Siyaset Belgesi’nde Rusya, İran, Irak, Suriye, Yunanistan ve Bulgaristan’dan tehdit algılaması olmadığı karara bağlandığı için, bu bahane edilerek TSK’nın mevcudunun azaltılmasına başlanacaktır. Nitekim bu konuda da CHP başı çekmektedir. TSK’ya “paralı er” statüsünde asker alınarak, profesyonel orduya geçiş hazırlıkları yapılacaktır.

İçişleri Bakanlığına bağlı ve paralı askerlerden oluşan Sınır Birlikleri kurularak, özellikle Irak sınırına yerleştirilecek, TSK’nın Irak sınırında bulunan yaklaşık 180.000 mevcutlu takviyeli iki kolordu düzeyindeki kuvvetleri sınırdan geri çekilecek, (ABD+PKK+Barzani) güclerinin ülkemize sızmaları kolaylaştırılacaktır.

12 Eylül 2010’da yapılan Anayasa referandumundan birkaç gün sonra koşarak Türkiye’ye gelen ABD genelkurmay başkanı ile varılan anlaşma uyarınca, 2011 sonuna kadar Irak’tan çekilme bahanesiyle Irak’taki 50.000 ABD askeri ve ağır silahlarının İskenderun ve Mersin limanlarından çekilmesine izin verilecek, Güneydoğu Anadolu bölgesine, ABD askerinin reddedilen 1 Mart teskeresi öncesinde olduğu gibi kuracakları karakollara yerleşmesi sağlanarak ayrılıkçı Kürt hareketine koruma oluşturulacaktır.


Federasyona geçiş hazırlıkları

TBMM komisyonundan geri çekilen Nisan 2001 tarihli Yerel Yönetimler Yasa Tasarısı gündeme alınacaktır.

Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından 3 Ağustos 2004 tarihinde kısmen veto edilen 5227 Sayılı "Kamu Yönetiminin Temel İlkeleri ve Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanun"u yeniden TBMM’ne sevkedilecektir.

Kürt açılımına devam edilerek, Habur mahkemeleri kurulup, PKK’nın kitlesel olarak yurda girişi sağlanacak, bunlar BDP’li belediyelere yerleştirilerek, yeniden silahlandırılıp, 10 bin kişi dolayında “özsavunma” (milis) gücü kurulacaktır.

PKK eylemleri kontrollu şekilde devam ettirilerek hem TSK’nın eli kolu bağlanıp terör karşısında yıpratılmasına devam edilecek, hem de bölge halkı üzerinde tam bir tahakküm kurularak halkın devletten kopması sağlanacaktır.


Anayasa değişikliği

AKP Hükümetinin PKK terör örgütü ile ABD’nin gözetiminde yaptığı müzakerelerde “federatif ve iki milletli” yeni anayasa taslağı neredeyse tamamlanmıştır. Cemil Çiçek başkanlığında toplanan 24 anayasa hocasının katıldığı toplantıda net şekilde ortaya çıktığı üzere, Anayasanın başlangıç bölümü ve ilk üç maddesini değiştirecektir.

ABD’nin BOP saldırısı çerçevesinde Güneydoğu Anadolu bölgemizi Türkiye’den kopartmak için yapacakları anayasa değişikliği için, anayasanın ilk 3 maddesini koruyan “Anayasanın 1 inci maddesindeki Devletin şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki hüküm ile, 2 nci maddesindeki Cumhuriyetin nitelikleri ve 3 üncü maddesi hükümleri değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez.” şeklindeki 4. maddeyi yürürlükten kaldıracak bir anayasa değişikliği yapılacaktır. Bu değişikliğin iptali için anayasa Mahkemesine dava açıldığı zaman, Haşim Kılıç’ın “ihsas-ı rey”de bulunduğu gibi AKP’nin seçtiği Anayasa Mahkemesinin 17 üyesi büyük ihtimalle bu değişikliği esas açısından incelemeyip, sadece anayasanın 148. maddesinin ikinci fıkrasındaki “Anayasa değişikliklerinde ise, teklif ve oylama çoğunluğuna ve ivedilikle görüşülemeyeceği şartına uyulup uyulmadığı hususları ile sınırlıdır” şartına göre irdeleyip uygun bulacaklardır. Böylece korumasız kalan ilk üç maddeyi istedikleri gibi değiştireceklerdir.

Muhtemelen, Anayasanın 1’inci maddesine göre Cumhuriyet olan devlet şeklini (ABD + Apo + BDP + PKK)’nın istediği gibi “Demokratik Cumhuriyet” veya “Demokratik Federal Cumhuriyet” şeklinde değiştireceklerdir.

2’inci maddenin başlangıcına “Türk ve Kürt HALKI tarafından kurulan Türkiye Federal Cumhuriyeti” gibi bir ibare yazılarak üniter devlet yapısı terkedilip, iki halklı bir yapıya geçilecektir. Hukukî statü kazanacak Kürt Halkı adına, Kürt kökenli vatandaşlarımızı temsil ettiğini iddia eden “Vatan Haini” herhangi bir mihrak, Anayasanın 90’ıncı maddesine göre kanunlaştırılan BM İkiz Sözleşmelerinin 1’inci maddesindeki “Halkların Kendi Kaderlerini Tayin Hakkı” uyarınca Birleşmiş Milletlere başvurarak, topraklarımızın bir kısmıyla birlikte ayrılma talep edebilecektir.

Anayasanın ilk 3 maddesi, ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi haritasına göre doğu ve güneydoğu bölgelerimizden kopartılacak vatan toprakları üzerinde bir Hür Kürdistan isimli devlet kurmak için Büyük Ortadoğu Projesi eşbaşkanı olduğunu 34 kere ikrar etmiş olan Recep Tayyip Erdoğan’ın Diyarbakır’ı BOP’un merkezi yapma görevinin önündeki en önemli engeldir.

Çünkü anayasanın 3’üncü maddesine göre, “Türkiye Devleti ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür.” Bu bütünlüğü bölmeye kalkışmak anayasal bir suçtur. 5237 sayılı Türk Ceza Yasasının 302. maddesine göre bu suçu işleyenlerin cezası ağırlaştırılmış müebbet hapis’tir. Nitekim, şu anda AKP hükümeti adına kendisinden fikir sorulup, ricalarda bulunulan İmralı’daki PKK başı, aynı suçu işlediği için 765 sayılı eski Türk Ceza Kanununun 125. maddesine göre ölümle cezalandırılmıştır.

ABD’nin başını çektiği ve AKP ve yandaşları marifetiyle yürüttüğü yukarıdaki senaryo başarıya ulaşırsa, Irak’tan çekilen ABD askerleri ve NATO Füze Kalkanı koruma sağlanan ayrılıkçı Kürt hareketi, bölgesel özerklik ilanından sonra, ülkenin bölünmesi için Kendi Kaderini Tayin Hakkını kullanmak için BM’e başvuracak ve fiilen bölünme başlayacaktır.

ABD+Barzani destekli ayrılıkçı hareket bölgede, bugüne kadar pek çok kez provaları yapılmış olan bir “Kalkışma” başlatılacak ve buna ABD destekli Barzani fiilen katılacaktır. Ancak, Türk halkı ve Ordusu ülkemizin işgal ve bölünmesini amaçlayan bu hayâsız emperyalist saldırıya karşı vatanın bölünmez bütünlüğünü korumak üzere harekete geçeceklerdir.

Ek Açıklamalar: ( http://www.radartutorial.eu/06.antennas/an14.tr.html )

Resim
Faz dizi antenler, her bir ışıma elemanı farklı faz açılarıyla beslenebilen bir anten grubudur.

Böylece elektronik olarak kumanda edilebilen bir anten ışıma çizgesi meydana gelir.

Bu antenlerde ki önemli ilke girişimdir (interference); yani iki (veya çoğu kez daha fazla) sinyalin fazına bağlı olarak birbiriyle girişmesidir.


Resim
Aynı fazda beslenen iki anten elemanı
1.nolu resimde aynı renge sahip, yani aynı fazdaki sinyallerin birbirine eklenerek kuvvetlendiğine ve farklı renkteki, yani zıt faza sahip sinyallerin ise birbirini yok ettiğine dikkat ediniz.

İki beslemeden (horn feeder) eşzamanlı iki darbe gönderildiğinde bir girişim meydana gelir; sinyal ana yönde kuvvetlenirken, yan yönlerde zayıflar.

Burada her iki besleyiciden yayınlanan sinyaller aynı fazdan beslenmektedir. Sinyal bu durumda ana yönde kuvvetlenir.

Işıma sinyalleri bir faz kaydırma devresi ile kumanda edildiğinden, yayılma yönlerinin de elektronik olarak kontrol edilmesi mümkün olur.

Bu anten düzeninin verimi, anten düzlemine dik olan, ana yayılma yönünde en büyük olması nedeniyle sınırsız değildir.

Bir faz dizi antenin görüş alanının (FOV, Field of View) en büyük değeri 120° dir (60° sola ve 60° sağa).

 [1]  Reytheon AN/TPY radar Model 2 fact sheet

 [2]  Frekans aralığı 8-10,5 GHz ve dalga boyu 2,5-3 cm olan ve Uluslararası Elektrik ve Elektronik Mühendisler Federasyonu (IEEF) standardına göre tanımlı bant. http://www.radartutorial.eu

 [3]  Theodore A. Postol, Professor of Science, Technology, and National Security Policy Security Studies Program, Massachusetts Institute of Technology, “Why US National Intelligence Estimates Predict that the European Missile Defense System Will Fail Technological Issues Relevant to Policy”, Plenary Lecture German Physical Society
Berlin, Germany, February 29, 2008


 [4]  Savunma Sanayi Müsteşarlığının ihalesinde alınması düşünülen 8 bataryanın 2’si İstanbul, 2’si Ankara, muhtemelen 1’i İncirlik diğerlerinin Güneydoğuya yerleştirileceği hakkında basına bilgiler yansımıştır.

 [5]  13.10.2009 09ANKARA1472 Nolu belgede, Ankara’ya gelecek diplomatlara bilgi veriliyor. “Türklere, Rusya’nın Türkiye’nin rolüne karşı olmadığı konusunda güvence verilmelidir. Ancak, PAC-3 bataryalarının NATO’nun komuta ve kontrol mimarisi içinde olacağı hatırlatılmalıdır” deniyor.

 [6]  http://en.wikipedia.org/wiki/USS_Monterey_(CG-61), http://en.wikipedia.org/wiki/AN/SPY-1

 [7]  http://en.wikipedia.org/wiki/Arrow_(missile)

 [8]  John S. Wilkinson, Formerly Diyarbakir, now Pirinçlik Air Facility, http://merhabaturkey.com/1wilkinsonjindex.html

 [9]  http://www.hurriyetdailynews.com/n.php?n=nato-warns-turkey-against-buying-chinese-russian-air-defense-systems-2011-07-25, NATO warns Turkey against buying Chinese, Russian air defense systems