1. yüz (Toplam 1 yüz)

Timur'dan ders çıkarmanın tam zamanı

İletiGönderilme zamanı: Cmt Haz 21, 2008 22:06
gönderen erenus
“DEMİR” TİMUR ve Büyük Timur İmparatorluğu

Timur, 1336 yılının 11 Mart gecesi Kaş’ta doğmuştur. Babası Emir Turgay, annesi ise Cengiz sülalesinden olan Tekin Hatundur. (Temir Gürkan olarak da bilinir.) Demir, Maveraünnehir(Nehrin Ötesi) Sultanı Emir Hüseyin’in kız kardeşi Olcay Hatun ile evlendi.

Timur'un babası, 1360'da ölmüş, onun yerine geçen amcası Hacı Barlas 'da 1361'de öldürülmüştü. Timur, O sırada 25 yaşlarında idi.Cesur, zeki, bilgili bir Türk asilzadesi olan Timur, siyasî ve askerî dehasını gösterecek her fırsattan yararlanacak, kısa zamanda yükselecek ve cihangir olacaktı. Doğu Türk Hakanlığı'nın tahtına çıkacak, imparatorluğun sınırlarını İtil (Volga)'den Hindistan'daki Ganj Nehri'ne, Tanrı Dağları'ndan İzmir ve Şam'a kadar uzatacaktı.


1369 yılında bütün Türk hakanları gibi kurultay önünde tahta çıktı. Kendisi hiçbir vakit sultan ve han ünvanlarını kullanmadı.




Timur, hepsi zaferle sonuçlanan 17 sefer düzenlemiş, 27 ülkenin hakanına baş eğdirmiş, onlara baş olmuştu.Böyle bir şahsiyeti çocukluğundan itibaren bazı özellikleriyle tanımak gerekir.



Bazı tarihçilerin Timur için söyledikleri:

At binen, kılıç kuşanan, attığı oku yüzük deliğinden geçiren bir çocuk; on iki yaşında savaşa katılan bir bahadır; savaşlardan, savaş talimlerinden arta kalan zamanını okumakla, büyük âlimlerden ders almakla geçiren genç bir idealist; üç yüz kişilik bir kuvvetle on bin kişilik bir orduyu yenen eşsiz stratejist; bir savaşta ayağından yaralanan ve bu yüzden adının sonuna Fars dilinde "topal" anlamına gelen "lenk" sıfatı eklenen bir başbuğ (Türkler 'Aksak Timur' Batılılar 'Tamerlan' derler); dünya tarihine, özellikle Türk tarihini çok iyi bilen, dinin, ilim ve sanatın koruyucusu; Asya'da Türkçe'nin, Türk sanat ve kültürünün Fars kültürünün baskısı altında yok olup gitmesini önleyen, öne geçmesi, örnek olması çığırını açan hükümdar; aman dileyenin dostu, düşmanlarının acımasız baş belası, ama askerlerinin âdeta taptığı hükümdar ve milletinin babası...

Bu kadar değil. Günahını sevabından, zulmünü adaletinden çok göstermek isteyenler de vardır. Kellelerden kuleler yaptığını, şehirleri yakıp yıktığını da hatırlatırlar. Yıldırım Bayezid'le savaşmış ve kardeş orduları birbirine kırdırmış olmakla da suçlanır. Gerçekten Ankara Savaşı'ndan sonra Osmanlı Devleti bir süre bocalamış ve bir fetret devri geçirmiştir. Fakat aynı tarihçiler, hatta bütün tarihçiler, Timur'un son ana kadar savaşı başlatmamak için, Yıldırım'ın ise başlatmak için gayret gösterdiğini yazarlar.

Anadolu'ya kendisinden yardım isteyen Türk beyliklerini katliamından kurtarmak için girmiş, işi bittikten sonra da oraları işgal etmeye tenezzül etmeyip kendi yurduna geri dönmüştür.



Temir'in ordusunda gayri Türk unsur yoktu. Bayezid'in ordusunun büyük bir kısmı ise kayınbiraderi Stefan'ın verdiği Sırp askerlerden oluşuyordu. İki ordu Ankara ovasında karşı karşıya geldiğinde, Bayezid'in ordusundaki Türk askerlerin tümü Temir'in ordusuna geçti ve Bayezid Sırp askerleriyle baş başa kaldı...

Timur'u, Hıristiyan Batı, zalim ve yıkıcı olarak anar. Timur, daha hayatta iken bu suçlamalara cevap vermiştir. O, İlhanlı Devleti'nin ve ona bağlı Çağatay Hanlığı'nın kargaşalıklar, entrikalarla sarsıldığı bir dönemde, yenilmez bir güç olarak ortaya çıkmıştı. Türk, İran ve Arap tarihçileri, bu kargaşalığa Yahudi tüccarların ve Hıristiyan misyonerlerin birinci derecede sebep olduklarını belirtirler. Bu tüccarlar ve bazı misyonerler Avrupa krallarına casusluk yapıyorlardı ve bunlar bütün Türkistan'a dolmuşlardı. Timur bunların faaliyetlerine son verdi. Hindistan'dan Hıristiyan misyonerlerin kovulmasını, bu kıtada Müslümanlığın yayılmasını sağladı. Bunun için Hıristiyanlar ona düşman idi. Timur, işgal ettiği yerlerde, Yunan ve Roma putları yıkmıştı. Bu yüzden ona "yıkıcı" demişlerdir.

Ama ona kendi devrinin İslâm âlimleri, "Kutbeddin","Sâhib-Kırân-ı Âzam Cennet Mekân" adını da vermiş ve böylece onun, Dinin kutbu, en iler geleni; Kutlu, güçlü ve cennetlik" bir hükümdar olduğunu da söylemişleridir. İsfahan'dan yetmiş bin kişiyi kılıçtan geçirip kellelerini kule gibi yığması da insan kellesinden kule yapan hükümdar" olarak anılmasına sebep olmuştur. Buna kendisinin verdiği cevap şudur: “İsfahan'a bıraktığım memurlarımı ve beş bin kişilik askerimi, isyan edip bir tekini bile sağ bırakmadan kılıçtan geçirdikleri, dinsizlik ettikleri için..."

İran tarihçilerinin, Timur'un daima aleyhinde olmalarının, böylece batıda olduğu gibi doğuda da kötülenmesinin bir sebebi de şudur: Timur, İran seferinde, Şehname'nin yazarı ünlü şair Firdevsî'nin mezarına giderek, "Kalk, kalk da, her satırında kötülediğin mağlup Türk'ü şimdi gör!" demiştir.

O, kendi devrine kadar Bilge Kağan'dan başka hiçbir Türk hükümdarın göstermediği bir anlayışla, gurur kaynağını şu sözlerle belirtmiştir:

"Biz ki Melik-i Turan, Emîr-i Türkistan'ız,
Biz ki Türk oğlu Türk'üz;
Biz ki milletlerin en kadîmî ve en ulusu
Türk'ün başbuğuyuz!..."


Kurduğu Devlet İdaresi

Timur, katıldığı bütün savaşları kazandı. Hangi işe elini attıysa başarılı oldu. O’nun kazandığı zaferler, belki de en son bahsedilmesi gereken başarılarıdır. O, devlet nizamından sanata, bilimden edebiyata kadar pek çok alanda yeniliklere imza atmış bir hükümdardı. Orta Asya’nın aydınlanmasını sağlamıştı. Kendi adında kanunlar çıkartmış ve bunları “Timur Tüzükatı” adı altında toplamıştı.Bizzat kendi eliyle, Çağatay lehçesinde yazdığı Tüzükat-ı Temir (Temir Yasası)'in ilk maddesi "Türklüğü yüceltmek için yaşa, Türk'e kılıç kaldıran eli kır" idi...

O, devlet idaresinin yabancılara bırakılmaması gerektiğini savunuyordu.

“Devlet işlerine yabancı el sürmemelidir. Bu, hükümet hikmeti icabıdır. İdare yabancı ellere verilmemelidir. Çünkü dünya, çok sevilen bir güzeldir. Seveni de pek çoktur. “

Demir Timur aklın, mantığın, hakkın ve moralin egemenliğinde idaresini kurmuştu. Halkı ile arasındaki bağı sürekli sıkı tutmuştu. O, devletçilik fikrini şu şekilde ifade ederdi: “ Biz, Tanrı’nın bizlere emanet ettiği halkın iyiliği, mesut olması için çalışmaya borçluyuz. Halkın iyiliğine çalışmak benim tek ülkümdür. Halktan bazılarının mahşer günü ‘İntikam!’ diye eteklerime sarılmasından korkarım!”

Demir’in devlet politikasında, halkın huzuru için çalışmak, halkın güvenliğini sağlamak bütün devlet adamlarının görevlerinin en başında gelirdi. Timur’a göre güvenliğin ve huzurun olmadığı bir devlet ölmüş demekti. Demir’in bir diğer hoş huyu ise, meclisinde edebiyat, tarih, şiir, hukuk ve din bilimcilerini bulundururdu.

Demir’in Türk Diline Verdiği Önem

Timur’un en önem verdiği konuların başında dil gelirdi. Timur zamanında Maveraünnehirliler Farsça yazmayı terk ettiler. Bunun yerine Türkçenin aslı diyebileceğimiz Çağatayca yazmaya başladılar. Bu olay gösteriyor ki, Demir aynı zamanda milliyetçiliğe önem veriyor. Çünkü Türk dili, Türk ulusunun beynidir, kalbidir. Bir diğer deyişle Léon Cahun’un dediği gibi: “Türklerin varlıklarını, benliklerini, milliyetlerini kaybetmemelerinin asıl sebebi Türk dilinin sağlamlığı idi.”

Mahmut Esat Bozkurt bir anısında şöyle anlatıyor:

Atatürk bir gün Yıldırım ile Demir arasındaki Ankara Meydan Savaşını harita üzerinde değerlendiriyordu. ”Bakınız” dedi. Yıldırım, Demir’i öyle bir kıskaç içine almıştı ki, bu kıskaçtan Demir’den başka bir kumandan kurtulamazdı. O, çıktı ve düşmanını yendi."

Sonuç

Görülüyor ki, Timur yani “Demir” , batı merkezli tarih anlayışında bahsinin geçtiği gibi kan dökücü, vahşi ve barbar bir hükümdar değil, aksine; bilime, sanata, edebiyata, adalete önem veren, muhteşem bir devlet örgütlenmesi kuran bir hakandı. Buradan çıkarmamız gereken sonuç ise, açık ve nettir. Bir an önce batı merkezli tarih tezi yerine, Atatürk zamanında başlatılan Türkiye merkezli tarih tezi olan “Türk Tarih Tezinin” devamını bizler getirmeliyiz. Hiç kuşkusuz milletin benliğini ve yaratıcı yeteneğini geliştirmenin tek yolu ayakları üzerine sağlam basan bir tarihten geçer.



Kaynakça

Şarkın Büyük Hakanı: “DEMİR” TİMUR - Engin Taşkın, Türkçe Yaşam Dergisi,

Harold Lamb, “Emir Timur”, İlgi Yayınları, 1. Baskı Eylül – 2006, Sayfa 7-8

Mahmut Esat Bozkurt, “Aksak Demir’in Devlet Politikası”, Kaynak Yayınları, 2. Basım Şubat-2005

İletiGönderilme zamanı: Cmt Haz 21, 2008 22:55
gönderen tuba
Sonuç

Görülüyor ki, Timur yani “Demir” , batı merkezli tarih anlayışında bahsinin geçtiği gibi kan dökücü, vahşi ve barbar bir hükümdar değil, aksine; bilime, sanata, edebiyata, adalete önem veren, muhteşem bir devlet örgütlenmesi kuran bir hakandı. Buradan çıkarmamız gereken sonuç ise, açık ve nettir. Bir an önce batı merkezli tarih tezi yerine, Atatürk zamanında başlatılan Türkiye merkezli tarih tezi olan “Türk Tarih Tezinin” devamını bizler getirmeliyiz. Hiç kuşkusuz milletin benliğini ve yaratıcı yeteneğini geliştirmenin tek yolu ayakları üzerine sağlam basan bir tarihten geçer.



Teşekkürler, erenus...

İletiGönderilme zamanı: Pzr Haz 22, 2008 7:29
gönderen erenus
tuba, rica ederim...

İletiGönderilme zamanı: Pzr Haz 22, 2008 8:26
gönderen MansurSah
Bu güzel bilgiler için çok teşekkür ederim!

İletiGönderilme zamanı: Pzr Haz 22, 2008 8:47
gönderen erenus
MansurSah, rica ederim...

İletiGönderilme zamanı: Pzr Tem 20, 2008 23:13
gönderen Kata
basbug ATATÜRK'ün en sevdigi hükümdardir Timur.

İletiGönderilme zamanı: Pzt Tem 21, 2008 8:43
gönderen erenus
Kata, Timur her Türk için fikirlerinden ders alınması gereken, önemli bir hükümdardır.

Gazi Paşa kendisine yöneltilen bir soru üzerine Timur'un savaş taktikleri ile ilgili bir açıklama yapmıştır. (Yukarıda kaynak belirtilmiştir.)

basbug ATATÜRKün en sevdigi hükümdardir Timur.


Gazi Paşa her Türk gibi, Attillâ'yı da çok sever.

İngiliz ateşemiliterinin sorduğu bir soruya Atatürk'ün cevabıdır:


Anasının ve babasının asilliğiyle iftihar eden Tedoz, İtalya yarımadasına inmek isteyen Türk Attillâya, barış görüşmesinden önce sormuş:

"Siz hangi asîl ailedensiniz?" Attillâ da ona cevap vermiş: "Ben asîl bir milletin evlâdıyım!" İşte benim cevabım da size budur!" (Ruşen Eşref Ünaydın, Atatürk; T. Ve D.K.H., S. 54)

İletiGönderilme zamanı: Pzt Tem 21, 2008 15:00
gönderen Egeli
erenus, sağolasın.

İletiGönderilme zamanı: Sal Tem 22, 2008 9:53
gönderen erenus
Egeli, rica ederim...

İletiGönderilme zamanı: Sal Tem 22, 2008 21:23
gönderen meyikocak
Kendisi hiçbir vakit sultan ve han unvanlarını kullanmadı.
Mührünü şöyle kazdırdı:

“Men Timur, Tanrı Kulu”


Aksak Demir'in Devlet Politikası - Mahmut Esat BOZKURT - Kaynak Yayınları

İletiGönderilme zamanı: Sal Tem 22, 2008 21:34
gönderen AlpereN
Timur 200.000 Türkmeni katleden Yıldırım Beyazıta gereken cevabı iyi vermiş :wink:

İletiGönderilme zamanı: Çrş Tem 23, 2008 7:47
gönderen erenus
meyikocak, ek bilgi için çok teşekkürler.

bazı tarihçiler yazdı:Bayezid esir alınıp Taşkente götürüldüğünde, yanında karısı Despina Lazareviç (Sırp Kralı Stefanın kızkardeşidir, devşirildikten sonra Ayşe Sultan adını aldı) de vardı. Bayezid Taşkentte bir konakta tutuluyordu, konağın içinde serbest dolaşıyordu ve rahat yaşıyordu ama dışarı çıkması yasaktı, karısı Despina da yanındaydı. En sonunda Despina kendi isteğiyle Timurun haremine girmiş. Bayezid Anadoludaki 200.000 Türkü Despinanın (ve dolayısıyla ağabeyi Stefanın) aklına uyarak katletmiş fakat bu alçak kadın en büyük darbeyi Bayezide vurdu. Temir haremine giren Despinayı çırılçıplak bir şekilde Bayezidin önüne atmış ve "İşte bu kadın yüzünden Türklere kıydın ve bu hâllere düştün" demiş. Bu duruma dayanamayan Bayezid parmağındaki yüzüğün içindeki zehiri içerek hayatına son verdiği söylenir...


AlpereN, bir çok tarihçi tarafından Osmanlının o dönem Türkmenlere zulüm ettiği kabul edilse de, dikkat edersen bu söylem rivayet şeklinde olup, bu konuda sayı ve yaşanan olaylar bakımından net bir mütabakat yoktur.

Bence, bu savaştan çıkarmamız gereken en önemli hisse, iki Türk Devletinin birbirine düşmesinin getirdiği kötü sonuçlardır.

Timur ise her Türk için fikirlerinden ders çıkarılması gereken, önemli bir hükümdardır.