1. yüz (Toplam 1 yüz)

Kürtçülük sorununun tersi ve yüzü (4-5-6) / Özdemir İNCE

İletiGönderilme zamanı: Cum Eyl 18, 2009 21:37
gönderen Oğuz Kağan
Kürtçülük sorununun tersi ve yüzü (4)

Eşeği yokuşa sürmek: Vakti zamanında nemrut bir herif varmış.

Yatak serme konusunda bir bahanesini bulur karısına her gün mutlaka dayak atarmış. Kadın yatağı büyük odaya mı serdi, “Ulan kadın bu havada sofa varken buraya mı yatak serilir” diye basarmış dayağı. Kadın ertesi gün yatağı sofaya serermiş. Bu sefer, “Ulan karı, davarın gürültüsünden burada uyunur mu?” diye ayağının altına alırmış zavallı kadını.

Canından bezen kadın, evde serilebilecek her yere yatak sermiş. Durumu gören nemrut herif pek memnun olmuş ve damda yatmaya karar vermiş.

Karı koca yatağa girmişler. Gökyüzü gökyüzü değil sanki yıldız harmanı. Adam başlamış sormaya: “Ulan karı şu yıldız ne yıldızı?” Cevap: “Avcı Cebbar!” “Ulan karı şu yıldız ne yıldızı?” Cevap: “Yedi kandilli Süreyya!”

Böyle soru-cevap devam ederken sıra Terazi Yıldızı'na gelmiş.

“Ulan karı, bu ne yıldızı?”

“Terazi Yıldızı efendi!”

“Ulan karı, buraya yatak serilir mi? Terazinin dengesi bozulur da kilolar kafama düşerse? Ulan ben seni nasıl dövmemeyim!..” Basmış köteği?

* * *

CHP ve her türlü solu kendi pis işlerine (Kıbrıs, Ermeni, Avrupa Birliği, demokratikleşme, vb.) karıştırmak isteyenlerin tavrı nemrut kocanın tavrından hiç de farklı değil. Ama bana en çok Eşref Erdem, Tarhan Erdem, Zülfü Livaneli gibi eski CHP'lilerin tavırları koyuyor. CHP'nin, yedi yıldır siyaset dünyasında her türlü uzlaşmadan sınıfta kalmış, sözüne ve eylemine güvenilmez AKP gibi bir partinin peşine bir kara tren vagonu gibi takılmamasını eleştiriyorlar. Koskoca CHP şaibeli bir partinin peşine neden takılsın? SHP ve CHP'nin yıllar önce hazırladığı raporlarda Kürt sorununa demokratik yöntemlerle çözüm aranmıyor muydu? (Yakında o raporları masaya yatıracağım.)

Tarhan Erdem'in gönlünden geçenlere bakın: “AK Partisi'nin demokrasi damarı güçlenecek. Daha ‘muhafazakâr demokrat' bir parti haline gelecek. Önümüzdeki seçimden sonra CHP küçülecek. Zamanla da bitecek. CHP, Anavatan Partisi gibi olacak. CHP seçmeninin gözü laiklikten başka şey görmüyor. AK Partisi'nin her yaptığına yanlış ve takiyye diyor.”

(Neşe Düzel söyleşisi, Taraf gazetesi, 17.08.09) Utanç verici!

Tarhan Erdem bunları Radikal gazetesindeki sütununda yazsaydı, kendisine serzenişte bulunmazdım. Eski, gücenik ve tatmin olmamış bir CHP'li olarak konuşuyor. Çok ayıp!

* * *

Bir de bulundukları yere, bindikleri rüzgâra göre konuşan gazeteciler, bilim adamları var: Doğu Ergil'e göre “[Açılımı] desteklemeyen sol gerçek sol değil”; Oral Çalışlar'a göre “Türkiye'de sol çağa ayak uydurmuyor”; Mithat Sancar'a göre “Ak Parti yapıyor diye reddetmek akıldışı”. (Vatan, 16.08.09) Dut gibi silkelenecek laflar. Ama değmez!

Ama en çarpıcısını bir tarihçi bayan söylüyor: “İzmit Basın Konferansı'nda Kürtlere özerklik vaat edilmişti.”

(Ayşe Hür, Taraf, 16.08.09) Mustafa Kemal Paşa'nın İzmit Basın Konferansı'nda böyle bir şey söylediği iddiası kocaman bir yalan. Mustafa Kemal Paşa orada 1921 Anayasası'nın bütün ülke yerel yönetimleri için geçerli olan 11. maddesini hatırlatıyor. Ama Ayşe Hür hanım gözümüzün içine baka baka yalan söylüyor.


Özdemir İNCE - 8 Eylül 2009, HÜRRİYET




Kürtçülük sorununun tersi ve yüzü (5)

SOL ve Kürtçülük Sorunu: Sokağın diliyle söylersek: Solun, Kürtçülük sorunu konulu açılımı “otomatikman ve komple” desteklemesi gerektiğini düşünenler var. Bu, dayanılmaz ve dayanaksız bir önyargıdır!

AKP, DTP, PKK, Öcalan koalisyonunun ne idüğü belirsiz mugalatalarını (demagojilerini) sol (sol olduğu için) neden desteklesin?

Sol elbette özgürlük ve demokrasi girişimlerinin karşısında değil, ama yanında, önünde ve arkasında olacak. Ancak kendilerinin hâlâ solda olduğu vehmiyle yaşayan kimi 12 Mart ve 12 Eylül kaçkınları, günümüz solunu çoğulculuk adına mahkûm etmektedirler. Sol elbette çoğulcudur. Ama çokkültürcülüğü ve cemaatçiliği çoğulculuk sandıklarından olacak solu suçlamak için kendi aralarında yarışıyorlar. Cemaatçilik değil ama çokkültürcülük bir ahlaki değer olarak çoğulculuğun içinde yer alır, ama kesinlikle ona indirgenemez.

Cemaatlere indirgenmiş çoğulculuk, dile, dine ve etnisiteye dayalı çokkültürcülük ve bunlarla ilgili hakların solun özgürlük ve demokrasi anlayışı kapsamına girdiği yanılsaması (illusion) ve varsayımı tartışmalıdır. Çünkü bu türden bir çoğulculuk ve çokkültürcülük emperyalizmin hizmetinde gerici bir ideolojidir. (Samir Amin, “Modernite, Demokrasi ve Din” ve “Liberal Virüs”, Özgür Üniversite Yayınları)

* * *

Ne olacak şimdi? Hani sol özgürlüklerden, demokrasiden yanaydı? İyi de, dinsel, etnik, dilsel, ırksal cemaatçilik (çoğulculuk) solun ideolojisi olan enternasyonalizmle nasıl bağdaşacak? Bağdaşmaz, bağdaşmayacak!

Solun, cemaatçilik üzerinden federasyon ya da konfederasyon isteyen isterik bir kitle ile herhangi bir ilişkisi olamaz. Solun bir hareketi desteklemesi için o hareketin gerçekten solda olması gerekir. Kapitalizmin ve emperyalizmin yörüngesinde, feodal dokulu, eşitlikleri içselleştirmemiş, ilkeleştirmemiş bir Kürtçülük sapkınlığını marazî ve isterik lejyonerlerle birlikte neden desteklesin? Sol emekçilerin, köylülerin, işçilerin ortak enternasyonalist hareketi olarak din, dil, cinsiyet, ırk ayrımcılığına karşıdır. Din, dil ve etnisite cemaatçiliğinin ve emperyalizmin yörüngesinde oturan bir hareket solun dostu olamaz.

* * *

Örneğin Oral Çalışlar (Radikal, 21.08.09) “Solculara ne oluyor? Özellikle de sosyalistlere? Yıllarca Kürtlerin özgürlük taleplerinin arkasında duran, ‘ulusların kendi kaderlerini tayin hakkı'nı savunmanın bir ilkesel duruş olduğunu düşünen sosyalistlerin önemli bir kesimi, bu konuda da Kemalistlerin peşine takılmış durumdalar” diyor.

Solu eleştiren Oral Çalışlar anlaşılan bir türlü öğrenemediği solu iyice unutmuş. Örneğin V.İ. Lenin “Ulusların Kaderlerini Tayin Hakkı” (Sol Yayınları) bu hakkın bağımsız devlet kurmak olduğunu yazar: “Eğer bir Rus Marksisti, Ukraynalıların tam hak eşitliği isteğini ya da onların bağımsız bir devlet kurma hakkını bir an bile unutursa, sadece burjuva değil, ama aşırı gerici şovenliğin bataklığına kaymış olur”.

Ancak V.İ. Lenin, Marksist Ukraynalılardan ve proleter hareketinden söz ediyor. Irkçı ve feodal Ukraynalılardan (Kürtçülerden) değil! Kürt solu (varsa) ayrılmak istiyor mu?

* * *

Gelelim Birleşmiş Milletler'in “Ulusların kendi kaderini tayin hakkı”na! O da sömürgelerle ve sömürgelerde yaşayan haklarla ilgilidir. Kaç kez yazdım! Ülkenin toprak bütünlüğünü, ulusal birliğini yok edecek bir hak söz konusu bile değildir!


Özdemir İNCE - 9 Eylül 2009, HÜRRİYET




Kürtçülük sorununun tersi ve yüzü (6)

CHP sevdalılarına maşallah!: Kürt (?) ya da Kürtçülük sorunu tartışmalarına açık seçik katkıda bulunmak yerine çevreye saldıran yazıcıların psikanalizi (yazılarına bakılarak) bir gün yapılacak mı acaba?

Ama mutlaka yapılmalı. Marazi ve isterik hiddet ve şiddetlerinin kaynağında geçmişlerindeki yenilgiler ve utançlar olmasın sakın? Bu durumda, Kürtçülükler üzerinden Cumhuriyet'ten intikam alma girişiminde bulundukları da söylenebilir!

* * *

AKP sözcülerinin öfkesine ve bu lejyoner bayların jest ve mimiklerine bakacak olursak, CHP'nin iktidar partisinin koalisyon ortağı olduğu yanılsamasına kapılabiliriz. Hep bir ağızdan, CHP'ye ortağına ihanet etmiş bir koalisyon ortağı muamelesi yapıyorlar.

CHP sadece 7 yıllık değil, 60 yıllık bir muhalefet partisi. Bu unutuluyor. AKP'nin, AB uyum yasaları dışında, CHP ile konuşmaya tenezzül ettiği görülmüş müdür? Koalisyon ortağı gibi güdülen ve güdümlenen bir muhalefet partisi dünyanın neresinde var? “Var!” diyenin ağzına biber sürerler. O halde, bireysel ikbal ve tatmin dışında, siyasal hukuk geleneği içinde bulunmayan bu kuduzca saldırının nedeni, nedenleri ne?

* * *

Bu saldırıların psikanalizini burada yapmanın gereği yok. Hadi AKP'nin tavrını da anladık diyelim: CHP'yi bir mayın eşeği gibi kullanmak istiyor. Peki DTP'nin ve PKK sözcü ve sempatizanlarının hal ve tavırlarını anlamak mümkün mü? Hangi hak ve kafa ile CHP'den de açılım planı istiyorlar, CHP'nin AKP'nin açılım planını desteklemesini istiyorlar?

AKP iktidarının Kürtçülük tarafına ne vereceği belli değil. Ama Kürtçülük tarafının ne istediği çok belli. Bu “belli”yi azdan çoğa doğru sıralayalım:

    1. Yerel (territorial) ya da işlevsel (fonctionnel) yerinden yönetim.

    2. İspanya örneği bölgesel devlet.

    3. Ayrılma yoluyla federal devlet (federal devlet ya da konfederal).

    4. Bağımsız devlet.

    5. Hiçbiri olmaz ise ne olduğunu henüz bilmediğimiz alakürtçü bir devekuşu devlet.

Aslına bakarsanız, Kürtçülerin kafasındaki çözüm 5'ten 1'e doğru.

Konuşmalarına ve takınılan ortak tutuma bakılırsa, CHP kendisine hazırlanan “müteselsil kefil” tuzağının çok farkında. Bu nedenle, CHP bu tuzağa düşmediği, “mandepsiye basmadığı” için kudurgan saldırıların hedefi oluyor.

Durum böyle iken, DTP en azından böylesine bir yüzsüz kumpasta yer almamalı, sürecin içinde ve sonunda, CHP'nin kapısını çalmaya yüzü olmalı.

* * *

Türkiye öyle bir duruma geldi ki CIA güdümlü kudurgan tayfa nerdeyse kötü hava koşullarından dolayı CHP ve TSK'yı sorumlu tutacaklar. CHP'yi ve TSK'yı itibarsızlaştırmak için her fırsattan yararlanıyorlar. CHP'nin iktidar alternatifi olmasını engellemek istediklerini düşünmek çok mümkün. Bunların, AKP ve Saadet Partisi'nin (SP) birbirinin alternatifi olduğu iki partili bir düzenek hayal ettikleri de düşünülebilir.

Bir muhalefet partisi ülkenin yüksek çıkarları için kendisini feda edebilir! Ancak bir muhalefet partisinin iktidardaki partiyi kurtarmak için kendini feda ettiği nerede görülmüş?

Not: 08.09.09 tarihli yazımda, adını “Eski CHP'li” olarak yazdığım Eşref Erdem halen 23. Dönem CHP Ankara Milletvekilidir. Düzeltir özür dilerim.


Özdemir İNCE - 11 Eylül 2009, HÜRRİYET