1. yüz (Toplam 1 yüz)

ABD'nin 100 Yıl Önceki Planı (2-3) / Arş. Yazar Orhan TUNÇ

İletiGönderilme zamanı: Sal Eki 06, 2009 22:37
gönderen Oğuz Kağan
ABD'nin 100 Yıl Önceki Planı - 2

Bu köşe yazısını üç sene önce yazmıştım. Ülkemizin gelecek günlerde bu olayları yaşayacağını ve bazı açılımlar ile bazı guruplara yol vereceğini öngörmüştüm.

Bugün gelişen yeni olaylar karşısında bu analizimi bu günlere yorumlayacağım. Hepimiz bilmekteyiz ki önümüzdeki sene İstanbul Avrupa kültür başkenti olacak.

Avrupa Kültür Başkenti'nin bir amblemi var.

Acaba ülkemizde kaç kişi bu amblemin anlamını bilmektedir?

Bu amblem için kim ne dedi ve daha önce nerelerde kullanıldı?

Bu sorulara aşağıda cevap veriyorum. Bu konulara yıllarca kafa yoran, bu satırların sahibinin kaygılarına, ister katılın veya katılmayın ama bu yazılanları lütfen okuyun.

Aşağıda Avrupa kültür başkentinin amblemini göreceksiniz. Onun altında ise bu amblemin nereden alındığını ve ne olduğunu okuyacaksınız. Yukarıdaki yazı ile aşağıdaki analizleri karşılaştırıp sonucun ne anlama geldiğini hep beraber inceleyeceğiz.

Avrupa Kültür Başkenti olacak İstanbul ilimizin ambleminde üç adet kapı göreceksiniz. Bu kapıların ne anlama geldiğini, Türk Dil Kurumu'nun sözlüğünde görmekteyiz.

Kapı girilecek yer demektir. Kapıdan girdiğinizde mutlaka bir yere çıkarsınız, İstanbul'dan girildiğinde acaba nerelere çıkılacak? Bu soruların cevabını aşağıda bulacaksınız.

Yukarıda bulunan sembol İstanbul'un amblemi olacaktır.Bu amblem uzun yıllardan sonra araştırılıp tasarlanmıştır. Avrupa Kültür Başkenti ilk kez 1985 yılında, dönemin Yunanistan Kültür Bakanı tarafından ortaya atılmış ve aynı yıl Avrupa Birliği Bakanlar Konseyinin, kapsamını belirleyerek uygulamaya koyduğu bir projedir.

Bu proje 2010 yılında, İstanbul Avrupa Kültür Başkenti olarak bir seri organizasyon ve faaliyete ev sahipliği yapacak. Tabii Avrupa başkenti olduğu için yerli ve yabancı birçok katılım bekleniyor. İşin uluslar arası kültür faaliyetlerini bir kenara bırakıp, bu sembolün ne anlama geldiğine bakalım;


Arş. Yazar Orhan TUNÇ - 3 Ekim 2009, İnternetajans




ABD'nin 100 Yıl Önceki Planı - 3

[img]http://www.internetajans.com/img/news/82784/other/82784-1.jpg[/img]

Bu resim Roma'da bulunan Konstantin Takı'dır. İstanbul'un eski adının Konstantinopolis olduğunu hatırlatmamıza gerek yok sanırım.

Konstantin Takı, 1. Konstantin'in kazandığı bir zafer anısına 312 yılında Roma'da dikilmiş bir anıttır. Bu kapının üç tane olması ve bu kapıların aynı yere açılması bize bunun bir üçleme olduğunu göstermektedir.

Günümüzde Masonik örgütlerin semboller ile anlaşması ve bu sembollerle sonuca gitmekte olduğunu biliyoruz.

Sizlere belki de komplo teorisi gibi gelecek olan bu yazının devamında, bu gerçeklerin ne söylediği ve ne yapılmak istendiği açıklanacaktır.

Bu kapılardan bu resmin üçleme olduğunu çıkarmıştık. Üçlemenin anlamı ise, üç ilahi varlığı tanımlayan bir ifade olmasıdır.

Farklı din ve mitolojilerde farklı kökenlere, özelliklere ve anlayışlara sahip farklı üçlemeler bulunmaktadır ve bu üçlemelerin çoğunun kendi içlerinde, kendi isimleri vardır.

Hıristiyanlıkta ki Teslis*: *Baba-Oğul-Kutsal Ruh

Babil*: *Birinci üçlük: Anu (Gök tanrısı), Enlil (Yer, hava ve fırtına tanrısı), Ea (Irmaklar tanrısı).İkinci üçlük: Sin (Ay tanrısı), Şamaş (Güneş tanrısı), İştar (Bereket tanrıçası - Tammuz'un eşi-sevgilisi) Şeytan üçlüğü: Labartu - Labazu - Ahatsu.

Eski Mısır*: *İsis-Osiris-Horus

Alevilikte ki: Allah-Muhammed-Ali

* *

Görüldüğü üzere benzer üçlemeler değişik isimlerde tarih boyunca karşımıza çıkmıştır. Konumuz 2010 logosu olunca da yapılan üçlemenin Teslis'e mi yoksa Eski Mısır'a ve bununla ilintili olarak Masonik ritüellere ve sembollerine gönderme olup olamayacağı, tartışılacak hale gelmektedir.

Yine pek çok kilisenin 3 kapısının Konstantin Takı'na benzer şekilde yan yana olması ve hatta Latince bazı deyişlerde geçtiği üzere , "*omne bonum trium*", "*omne trium est perfectum*" üçlü olan her şey güzeldir ve üçlü halde gelen her şey mükemmeldir demek tesadüfî olmasa gerekmektedir.

Gerek Konstantin takı'nda, gerekse kimi kiliselerde karşımıza çıkan 3 kapı ya da üçlemeli kapılar ünlü ressam Leonardo Da Vinci'nin İsa ve havarilerini konu alan Son Akşam Yemeği tablosunda da karşımıza çıkmaktadır.

Yemek yedikleri masanın üstünde ise 3 kapıyı andıran figürler durmaktadır. İşin içine hem 3 kapı hem de kutsal kâse girince haliyle tapınak şövalyelerini ve Da Vinci'nin de bir *Prieure de Sion (tapınakçı)* olduğu iddialarını görmemezlikten gelemeyiz.

Elbette tapınak şövalyelerinden, kutsal kâseden bahsedince, kökleri çok derinlere dayandığı iddia edilen bu gizli örgütlenmenin bir ucundan da Masonik yapılanma ile adının birlikte anıldığını söylememize gerek yoktur.

Masonik İskoç Riti sembolik üç dereceden sonra üç ayrı bölümlü bir eğitim sistemiyle çalışır ve son 3 derecesi idari derecelerdir ve Konsistuar adını alır. Bunlardan 33. derece ise en yüksek makamı ifade eder, bu mevkiye gelenlere Hâkim- Büyük Genel Müfettiş ya da Üstad ismiyle hitap edilir.

Şimon Peres,Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde yaptığı konuşmada, 'İstanbul bizim için yüce bir kapıdır"demişti. Meclis tutanaklarına geçti bu sözleri"

İstanbul'un bir Yahudi için, yüce bir kapı olması ne ifade etmektedir. Peres Engizisyondan kaçan Yahudilere kucak açan, Osmanlı'yı ya da kendi ülkesinin kurucu lideri olan, David Ben Gurion'un yüksek öğrenimini İstanbul Hukuk fakültesinde yapmış ve lise diplomasını da bu şehirde almış olmasından dolayı sevmektedir gibi duygusal yaklaşımları bir kenara bırakacak olursak;

[img]http://www.internetajans.com/img/news/82784/other/82784-2.jpg[/img]

Bu sevginin 2010 logomuza bir yansıması olmuş mudur ya da bağ kurabilir miyiz diye düşündüğümüzde ise karşımıza Yedi Kollu Şamdan adıyla bildiğimiz Menorah çıkar.

Haliyle ilk başta logo ve yedi kollu şamdan arasında nasıl bir bağ olabilir sorusu akıllara gelecektir. Bunun cevabı da Menorah'ta ki 3 yarım daire ya da ardışık 3 kapıda gizli olabilir mi?

*Unique*: kelime anlamı ile benzersiz, eşi benzeri olmayan anlamlarına gelmektedir. Latince karşılığı ise *sui generis *olarak ifade edilmektedir.

George Washington zamanında Beyaz Sarayın bahçesinde bir anıt yapılır ve devrin papa'sı buraya bir taş gönderir. Taşta şu ibareler yer almaktadır;

'BÜYÜK HAÇ ALTINDA, COSTANİNOPOLİS'TEN KUTSAL TOPRAKLARA BURADAN ADIM
ATILACAK. LUTHER'İN SOYUNDAN GELECEK PAPA İSA MESİH'İ ÇAĞIRACAKTIR'

Ayrıca taşın üzerinde belli bazı tarihler vardır.

Kısacası bu taşı Yahudilerin, şeytanî teşkilatı gizlice çalıp Beyaz Saray'ın bugün bulunduğu yere, bahçesinde bir yere gömdüler.

Dikkat edin şu tabire:

Costantinopol'dan kutsal topraklara buradan adım atılacak.

Burada bir KAPI' dan, bahsedilmiyor mu?

Aynı Şimon Perez'in dediği gibi bir KAPI.

Bu kapı nereye geçmenin işareti?

Dikkate alacak olursak ve Avrupa Birliği'nin katkıları ile Fener ve Balat Semtlerinin rehabilitasyonunu hatırlarsak ve 2010 logomuzu ters çevirip baktığımız zaman karşımıza İngilizce olarak Unique kelimesinin çıktığını düşündüğümüzde ne kadar ilginç oluyor değil mi?

Buraya kadar anlattıklarımız ve yukarıda yazdığımız ABD 'nin planları ile
sembollerin anlamlarını birleştirdiğimizde karşımıza korkunç gerçekler çıkmaktadır.

Ülkemizde Demokratik Açılım adı altında yapılan girişimler ve bu açılımların güneydoğumuz ile ilgili olması;

2010 yılına kadar bu açılımların bitirilmesinin öngörüldüğü;

2010 yılında İstanbul'un Avrupa Kültür Başkenti olması;

Bu yılın sonunda İran'a bir operasyon ihtimalinin olması;

Afganistan'a asker gönderilerek son nihai vuruşun yapılacak olması;

Pakistan'ın bölünüyor olması ve bu bölgenin kargaşaya teslim edilmesi;

Büyük Ermenistan ve Kürdistan hayallerinin olduğu yerlere İsrail'li Yahudilerin yerleştirilmesi;

Costantinopol'dan kutsal topraklara buradan adım atılacak;

Denmesi, ne kadar anlamlı değil mi?

2012 sendromunun yaygın olduğu bu günlerde ülkemizde yapılanlar ile uluslar
arası gelişmeler bize ARMEGEDDON savaşının yakında olacağını gösteriyor.

Yani Tevrat'ta yazdığı gibi,

Yahudi ve Müslüman'ların kıyamet savaşları.

Not: Sayın Oktan Keleş'in bazı bilgilerinden faydalandım, kendisine teşekkür ediyorum.


Arş. Yazar Orhan TUNÇ - 5 Ekim 2009, İnternetajans