1. yüz (Toplam 1 yüz)

Milletin bağımsızlığı, vatanın bütünlüğü ne zaman tehlikeye girmeye başladı

İletiGönderilme zamanı: Prş Oca 02, 2014 23:00
gönderen Deniz KAÇAĞAN
Amerika, 11 Mart 1941 tarihinde, dış politikasında kullanacağı ülkelere yönelik, kendi içinde “Ödünç Verme ve Kiralama” kanunu çıkardı. Bu kanuna uygun olarak, 2. Dünya savaşın sonuna doğru, 23 Şubat 1945 tarihinde Türkiye’yle anlaşmaya varılarak; dış politikada yararlanılacak ülkeler arasına Türkiye de katıldı…

Anlaşmanın 1. Maddesinde: “A.B.D. Hükümeti, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetine, A.B.D. Başkanının devir veya tedarikine yetki vereceği savunma maddelerini, savunma hizmetlerini ve savunma bilgilerini vermeğe devam edecektir.” denilmekteydi…

Genel terimlerle ifade edilen savunma maddelerinin türleri, özellikleri, eski veya yeni mi olacakları, sayıları, nerede ve ne zaman teslim edilecekleri hakkında bilgi olmadığı gibi, Amerikan hükümetini bu konuda bağlayıcı bir hüküm de yoktur. Konu Başkanın inisiyatifine terk ediliyor. Başkanın, devir veya tedarikine yetki vereceği “savunma hizmetlerinde” hizmetli Amerikalı mı? Amerikalıysa, ülkemize gelip hizmeti Türkiye’de mi verecek? Açık açık yazılmamış. Ayrıca devamında “savunma bilgileri” deniyor; bu bilgilere pekâlâ istihbarat denebilir. Peki; ülkemiz o an için hangi istihbarata ihtiyaç duydu da bunu kendi elde edemedi ve Amerika’dan bunu istedi? O an için, ülkemizin elde edemediği ve Amerika’dan istediği istihbaratı; yine kendi imkânlarımızla başka yollardan doğrulama olanağımız var mıydı? Bunun gibi benzeri soruları, çoğaltarak sorabiliriz ve günümüzdeki bölünmeyi, çöküşü, çürümeyi anlamamız için sormalıyız da…

Anlaşmanın 5. maddesinde: “Türkiye Cumhuriyet Hükümeti, A.B.D. Başkanınca tayin edileceği veçhile, şimdiki olağanüstü hâl son bulduğu zaman, işbu anlaşmaya uygun olarak kendisine devredilmiş olan savunma maddelerinden, yok edilmemiş, kaybolmamış veya kullanılmamış olan veya A.B.D. Başkanı tarafından A.B.D. veya Batı Yarım Küresi savunmasına elverişli olduğu veya Amerika’nın başka bir şekilde işine yarayacağı tespit edilecek olanları, Amerika’ya geri verecektir.” Yazıyor.

Türkiye ve Amerika gibi bağımsız iki ülke arasında «eşitlik» ilkesine göre yapılan bu anlaşmada, Türkiye çok ağır yükümlülükler altına girmesine rağmen; anlaşmada, Türkiye'nin hak ve çıkarlarını koruyan tek bir kelimeye bile yer verilmedi. Buna mazeret olarak o günün zor şartları ileri sürülebilirse de, bunu kabul olanaksızdır. Çok daha zor şartlar altında, bağımsızlığımız ve hükümranlık haklarımızla bağdaşmayan anlaşmalar kabul edilmediydi. Kaldı ki bu anlaşmanın Türkiye açısından ne kadar devam edeceği de belli değil; çünkü «olağanüstü hâl», burada tarif edilmediği için, ne zaman sona ereceğinin kararlaştırılması da Amerika’ya bırakıldı…

27 Şubat 1946 tarihinde Amerika’yla yapılan ve 4882 sayılı kanunla T.B.M.M’de kabul edilen 10 milyon dolarlık kredi anlaşmasının başlangıç maddeleri aşağıdaki gibidir:
“Birleşik Devletler Dış Tasfiye Komisyonu tarafından Türk arazisi dışında satılığa çıkarılan teçhizat ve malzeme fazlası meyanından, ihtiyaçlarına karşılık gelenleri satın almak arzusunda olan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve bu malzemenin Türk Hükümeti tarafından on milyon dolar tutarına kadar satın almasını kolaylaştırmak arzusunda olan A.B.D. Hükümeti, aşağıdaki hükümleri kabul etmekte mutabık kalmışlardır:
1 Birleşik Devletler, Türk Hükümetine işbu satın almalar için, on milyon dolarlık kredi verecektir.
2 Türk Hükümeti, kullanılan kredinin tamamını, on eşit taksitte, yıllık 2, 3/8 oranı üzerinden hesap edilen bir faizle ve dolarla ödemeyi taahhüt.
3 Birleşik Devletler, faiz dâhil olmak üzere, işbu taksitin resmi rayiç üzerinden Türk lirası olarak ödenmesini isteyebilecektir. Ödeme şekilleri yukarıda belirtilen Türk Liraları, Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankasında özel bir hesaba yatırılacak ve Birleşik Devletlerin arzusuna göre:
- kültürel, eğitim ve insani amaçlara
- Birleşik Devletler tarafından Türkiye' de kullanılan görevlilerin ücretleri dâhil olmak üzere, Birleşik Devletlerin giderlerine ayrılacaktır…

Anlaşmanın giriş kısmında okuduğunuz “dış tasfiye komisyonu” Amerika'nın, savaş artığı malzemelerini, dış politikada kullandığı ülkelere vermekle görevli komisyonudur. Üstelik bu malzemelerin bulundukları yerlerde olduğu gibi alınacağı (arızalarından Amerika sorumlu değil; sağlam kabul ederek veriyor), nakliyat giderinin alıcı ülkeye ait olduğu ve bu malzemelerin nerelerde kullanılacağına Amerika’nın karar vereceği Amerika tarafından anlaşma maddelerine konuldu. Tabii bu savaş artığı malzemelerin arızalı olması durumunda; yedek parçalarını Amerika ürettiğinden Amerika'dan devamlı yedek parça alınarak ithalatta Amerika’ya bağımlı olunacak. Böylece; pahalılığı bahane edilerek, bağımsız milli üretim durdurulurken, Amerika'nın dış politikada kullandığı ülkeler, ithalatta da yedek parça bağımlısı yapıldı. Oysa milli üretimde, pahalılık öne sürülemez; çünkü hem işçi çalıştırarak işsizlik önlenir; hem de sigortaları yatırıldığından emeklilik ve sağlık güvencesiyle çalışanın geleceği garantilenir. Ayrıca, ithalattan kaynaklı dış ticaret açığı önlenir. Ve yine, ürettiğiniz nesneyi istediğiniz yerde istediğiniz gibi kullanabildiğiniz gibi ihraç da edersiniz; bu, tüm dünyaya bağımsızlığınızı ilan edip saygı görmenizi sağlar. Bu arada, her geçen yıl, yeni teknolojilere uymanız gerektiğinden; araştırma geliştirme yoluyla, bilime dayalı sanayiniz ilerler. Yani eğitimde de akılcı uygulamalarla ufuk açarsınız. İşte sömürgeci yörüngeye giren İNÖNÜ hükümetinin, ülkemize verdiği çok yönlü zararlar...

Aynı anlaşmanın, 3. Maddesinin devamında yazan ve borçlarımızı ödeyeceğimiz paranın bir kısmı: “Amerika’nın arzusuna göre, kültürel, eğitim ve insani amaçlara” ayrılması; günümüzdeki hurafecilerin, bölücülerin ve içi Amerika tarafından doldurulan, komünizm, liberalizm ve sosyalizmin nasıl finanse edildiğini göstermektedir. İşte günümüzdeki, gazeteler, televizyonlar, üniversiteler ve akademisyenler; bu bozguncu, yıkıcı Amerikan kültürünün, ısrarlı ve devamlı çalışmalarının ürünüdür. Adamlar, önce bizi borçlandırdı; sonra bu borcu öderken nereleri finanse edeceğimizi belirledi.

Yine; 27 Şubat 1946 tarihinde Amerika’yla yapılan anlaşmanın 3. Maddesinin sonunu okuduğumuzda; yazımızda 3. Paragrafta sorduğumuz: “savunma hizmetlerinde” hizmetli Amerikalı mı? Amerikalıysa, ülkemize gelip hizmeti Türkiye’de mi verecek? Sorularımızın cevabını öğreniyoruz. Amerika’nın kullandığı görevliler ülkemizdeymiş; borcumuzu ödememiz onları da finanse edecek.

İşte günümüzde eğitim ve her türlü birliğin bozulması; sömürgecilerin bu ısrarlı çalışmalarının ürünüdür. Ülkemizde, yetkili ve de etkili konumdakilerin hepsi, zurnanın son deliğidir; kasıtlı ve sömürgeciliğe gönüllü hizmetçi artıklarıdır. Bu sefil, çömez, meczup yaratıklar, sadece bankadaki hesaplarının büyüklüğüyle ilgilendiklerinden; bunlar için dinin, milletin, vatanın, hiçbir önemi yoktur; bunlar, kitleleri etkilemek için ağızlarında çiğnedikleri sakızdan ibarettir...

Deniz KAÇAĞAN

Daha fazla ayrıntılı bilgi için: “Haydar TUNÇKANAT – İkili anlaşmaların iç yüzü” kitabı okunabilir