1. yüz (Toplam 1 yüz)

Serdar Ateş : Türkiye 1 Mayıs'la Kurtulur mu?

İletiGönderilme zamanı: Prş May 01, 2014 19:03
gönderen A. Serdar Ateş
Resim


Türkiye'de 15 milyona yakın sigortalı ve sigortasız çalışan nüfus bulunmaktadır.Buna karşın 5 milyona yakın bir nüfus ;mevsimlik işçi olarak saklanarak,6 milyonluk genel işsizlerle birlikte 11 milyon işsizler ordusunu oluşturmaktadır.

Verileri verebilecek TÜİE bile yandaşlaştırılmış;işçilik olgusu ise taşeronlaştırılarak; artan bir hızla emeğin hakkı da yok edilmektedir.

8 saat sigortalanan İşçi nüfus; 10-12 saat fazla mesai-mobbing ve patronaj dayatmalarını;işsizlik korkusuyla temellendirmektedir.

Bu kadar yoğun çalışma ve ulaşım zamanı da dahil edildiğinde;çalışan nüfusun köleleştirilerek;
gerek, ülkede olana; gerekse, gündeme dair bir düşüncesi oluşamamakta;
iç dünyası, birey merkezli düşünce ile çevrelenerek apolitikleştirilmekte;
politik anlamda tepkisel hareketinin ise; millet için değil ;aile veya sınıfsal şekilde gerçekleşmesi modellenmektedir...

Atatürk döneminde 1 Mayıs ;sadece 1923'te bir kez resmi sınıfsal bayram olarak kutlanabildi!
Sosyalizm içindeki Bilimsel Sosyalizm'e geçiş safhasında ;Sınıfsal bölünme,Halklarcılaştırma (beynelmilelcilik ),Soyyetleşmenin ; millet-devlet olgusuna zıt olduğunu gören Ata;
radikal sol hareketlerin; ihtilalci fraksiyonlarla; Devrim ithalatını yapmaya çalıştığını;gerek Halk İştirakiyun Fırkası ;gerekse, Yeşil Ordu ve TKP eylemleri; 1920 ve 1922 Komünist tutuklamalarının ertesinde;Doğu ve batı sömürgecilerinin her hareketi Milli siyaset aleyhine kullanabileceğini farkına varmış;
Şeyh Sait Ayaklanması örneğindeki gibi yaşayarak tecrübe etmiş;akabinde ; 1925'te Takrir-i Sükun Kanunu ile yasaklamıştır.

Yine gizli örgütlenen dış kaynaklı aşırı sol ile mücadele 1950'lere dek devam etmiştir.

1924 ve 1925 yasaklamalarından sonra Milli Siyaset dahilinde tüm etkinlikler: Ulus Devlet prensibi dahilinde uygulanmıştır.

1935'ten sonra da;aynı amaçla İşçi Bayramı ,toplumsal bir bayram olarak: Bahar ve Çiçek Bayramı olarak kutlanmaya çalışıldı.Ancak ülkenin batısında 6 Mayıs Hıdırellez;doğusunda ise Bahar Yenigün Bayramı (farsça :nevruz) etkinlikleri varken topluma yayılamadı.

Bu aşamada, Ata'nın siyaset ve amacına dair düşünceleri de; toplumsal bütünleşmede ,bizlere yol gösterici anlamda önemlidir:

6 Şubat 1921'de;

"Komünizm içtimai bir meseledir. Memleketimizin hali, memleketimizin içtimai şeraiti, dini ve milli ananelerinin kuvvetli, Rusya'daki komünizmin bizce tatbikine müsait olmadığı kanaatini teyit eder bir mahiyettedir." (1)


2 Kasım 1922'de,

"Şurası unutulmamalı ki, bu tarz-ı idare, bir bolşevik sistemi değildir. Çünkü, biz ne bolşevizim ne de komünist; ne biri ne diğeri olamayız. Çünkü, biz milliyetperver ve dinimize hürmetkarız. Hülasa, bizim şekl-i hükümetimiz tam bir demokrat hükümetidir ve lisanımızda bu hükümet halk hükümeti diye yad edilir." (2)


Resim


“Bizim açık ve uygulanabilir gördüğümüz siyasi yöntem milli siyasettir. Dünyanın bugünkü genel şartları ve yüzyılların kafalarda ve karakterlerde yerleştirdiği gerçekler karşısında hayalci olmak kadar büyük yanılgı olamaz. Tarihin dediği budur, ilmin, aklın, mantığın ifadesi böyledir.
Milletimizin güçlü, mutlu ve sağlam bir düzen içinde yaşayabilmesi için devletin bütünüyle milli bir siyaset gütmesi ve bu siyasetin iç örgütlerimize tam uyumlu ve dayalı olması gerekir.
“Milli Siyaset” demekle anlatmak istediğim şudur: Milli sınırlarımız içinde her şeyden önce kendi gücümüze dayanarak varlığımızı koruyup, milletin ve memleketin gerçek mutluluğuna ve bayındırlığına çalışmak. Gelişi güzel ulaşılamayacak istekler peşinde milleti uğraştırmamak ve zarara sokmamak, uygarlık dünyasının uygarca ve insanca davranışını ve karşılıklı dostluğunu beklemek.”(3)


Resim


21 Haziran 1935'te,

"Türkiye'de bolşeviklik olmayacaktır. Çünkü, Türk Hükümeti'nin ilk gayesi halka hürriyet ve saadet verme, askerlerimize olduğu kadar, sivil halkımıza da iyi bakmaktır." (4)



Yine, manevi kızının hatırasından;

"Biz büyük savaşlar görmüş, büyük bir milletiz.. Ama savaşçı değil, barışçı felsefeyi benimsemiş bir milletiz. ... Kendimizi dünyadan soyutlayamayız. Dünya nimetlerinin emperyalist ülkeler tarafından zaman zaman pervasızca paylaşıldığını ve bu paylaşma esnasında gelişmemiş ülkelerin tarihten silindiğini hafızalardan silmek kadar gaflet olamaz.
Dünyanın bugünkü durumu hiç de parlak görünmüyor. Her ülke, gençliğini bir başka ideolojiye sahip olarak yetiştirme gayreti içinde. İtalya faşizm ideolojisine dört elle sarılmış. Bu ülkenin diktatörü olan Mussolini ülkesinin sekiz milyon faşist gencinin süngüsü üzerinde yaşadığını haykırıp duruyor...
Almanya'da Hitler'in yaratarak geliştirmekte olduğu Nazilik de faşizmin bir başka, bir büyük tehlikeli benzeridir. Hitler bir ırkçıdır. Dikkat buyurunuz, milliyetçi demiyorum, ırkçıdır diyorum. Alman ırkını en üstün ırk olarak gören bir mecnundur. Tekmil Alman gençliğini peşine takmış, onlara bu ideali aşılamıştır.
Moskova'da oynanan oyun ise bir başka türlüdür. Stalin yalnız kendi gençliğine değil, dünya gençliğine komünistlik ideolojisini aşılamaya çalışıyor. Komünistlik propagandasının, fukarası ve cahili çok ülkelerde ne kolay taraftar topladığı ise ortada bir gerçektir." (5)


Resim


1938 sonrası dönemde İkili Anlaşmalar ile sömürgecilere bağıtlanan Türkiye;1943 Tahran konferansında :Roosevelt ve Churchill'in ;Sovyetlerin, Baltık ,boğazlar ve pasifik üzerinden sıcak denizlere inmesine sempatiyle baktıklarının ifadesi;hem savaşa katılmayan Türkiye'yi sahte tehditle korkutup, ABD'ye yaklaştırarak;
Missuri Zırhlısı'nın ilk işaretiyle;hem, ülkenin NATO tuzağına çekilmesini kolaylaştırmış:
hem de ; 2 kutuplu dünyada kendini gerileştiren ve enerjisini başkası için tüketen bir ' cephe ülkesi' durumuna getirilmiştir.

1946'dan başlayan sağ-aşiret ve dinci kesim ayrışması;ABD desteğinde yüceltilmiş;ülkenin kalkınması ipotek altına aldırılarak;milli sanayi hamlesi yok edilmiş ve borçlandırılarak köleleştirilmiştir.
Etki ve tepki ile birlikte;Demokrat Parti'nin,''Kore Savaşı ve dış borçlandırma-Küçük Amerika olma'' gibi gayri milli ihanetleri ;çok partili yaşamda,toplumsal demokrasi anlayışının gelişemeden;27 Mayıs 1960 hareketine sebebiyet vermiştir.

Ancak, 61 Anayasası'nda toplumun demokrasi anlayışı gelişmeden getirilen;kontrolsüz özgürlükçü siyasal hürriyetleri;68'den sonra ABD'den Fransa'ya ihraç öğrenci hareketlerindeki sözde sol devrim Özentiliği ile birlikte , Türkiye'ye de taşınınca; toplum içinde sağ ve sol olarak derin ayrışmalar başladı.

12 Mart ABD destekli Muhtırasından sonra, ezilen radikal sol fraksiyonları ve Kürtçü örgütlenmeler ,1974 affından sonra yeniden ABD-Rusya cephe savaşında meydanlara sürüldü.
1974 Kıbrıs Harekatı sonucu; ambargoya uğrayan ,ezilen Türk insanı, bu kez de; kendi içinde bölünmeye başladı.
1974 sonrası Yunanistan Nato'dan çıkmış,MC hükümetleri başta olmak üzere hiç bir Türk hükümeti geri dönmesine de izin vermiyordu.
ABD'nin DOMİNO teorisi gereği: Türkiye ve ortadoğu üzerinden Sovyetler genişleyebilir endişesiyle;Gladio kitlesel eylemlere girişerek,toplumsal kaos ortamıyla, 1980 darbesinin ön hazırlığını yaptı.

Sabah, milliyetçi gencin vurulduğu silahla; akşam, bir solcu genç vuruluyordu.Halk özenle darbeye muhtaç hale getirildi.

1976'da İşçi bayramı ilk kez geniş bir kitlesel çevreyle kutlanmaya başlandı.
Sol içinde birlik oluştuğunu gören gladıo; 1977 1 Mayıs'ını kana buladı.
1980 12 Eylül'üne dek ; kanlı bir tepkisellik dönemine geçildi.
Toplumsal Akli Düşünce, çıkarılan kaosta yitirilmişti...

12 Eylül Darbesi 12 Eylül'de değil,Ülkenin pazar ekonomisi haline getirilmesine ve liberal ekonomik ile sömürgeleştirilmesinin de önünü açan;24 Ocak Kararları ile geldi...Ülkenin tüm otarşik ve devletçi yapısı bozularak; ülke yönetimi ;Atatürk kazanımlarını yabancılara satan birer mirasyedi kimliğine büründürüldü...

12 Eylül sonrası ;
1987 'de Siyasi yasakların kalkmasından sonra;toplum içinde yeniden örgütlenmeye başlayan radikal sol ve sağ hareketler;
69'da TİP'ten ayrılanlarca kurulan DDKO kökenli pkk isimli dış destekli ermeni ve kripto etnik unsurlu sözde Kürtçü ayrılıkçı hareketinin yarattığı çatışma ortamı ;aynı zamanda toplumsal aklın sömürgecilere karşı birleşmesini önlemiş;Siyaset arenasını kadro partileri ve Amerikancıların ele geçirmesine de fırsat vermiştir.

Yaratılan her karışıklığın amacı;dış ve iç tehdit algılamasında ;Türk insanının bağımsızlık anlayışının, tepkisel psikolojiye hapsedilerek;içe dönükleştirme taktiğiyle ,akılda geriye ket vurarak;akılların esarete sokulması gerçekliğidir.

Bu dönemde Atatürk'ün Bağımsızlık ve Milli Siyaset anlayışı;NATO'cu veya Beynelmilelci hale getirilerek;Kemalizm'in dönüştürülmesi hedeflenmiştir.

Sağda Nato'cu- Cephe ülkesi insanına özgü dengeci anlayış dayatılırken; solda ise sözde NATO karşıtı eylem pratiği öne sürülürken;milliyetsiz,Türkiye mozaiktir-Türk yoktur,Milliyetçilik ırkçılıktır-Sınıf Dayanışması eksenli ;aslında hem doğu hem de batı sömürgecilerinin de işine gelen bir kabuller silsilesi tercih edilmiştir.

Bugünün gerçekliğinde Soros'un Açık Toplum Enstitüsü ve BOP için Katar'da kurulan Değişim Akademisi ürünü change.org içinde; TKP,HKP,SODEP gibi sol partilerin toplumsal eylem olarak; imza çalışmaları yapmaları ;aslında muhalif sol diye bilinenin; ne olduğunu sorgulatmalıdır! (6)

Resim


Yine; Gezi dahilinde :Taksim dayanışması örgütlenmelerinde ;Soros'un turuncu toplumsal dönüşüm piyonlarının gayri millicilik ve Eşcinsel hak arayışlarıyla soslanarak;ayrılıkçı Kürtçü örgütlerle empati yaptırılmaya çalışılması düşündürücüdür.

Resim


19 Mayıs'ı ,Viva 19 Mayıs sloganı ile Beynelmilel hareket haline getirmeye çalışıp;Ata ve Milli Siyaset'in; 'Halklarcı Sosyalizm'e bulandırılarak dönüştürme ve unutturulma çabaları da oldukça ürkütücüdür!

Son #occupychp eylemi ile ;Soros'un sahne oyuncularınca ; sadece adı kalmış bir CHP içinde; Kemalizm anlayışını tamamen tasfiye edilmesine çabalanmaktadır!(7)

Buna karşın ihanet Hükümeti ise tüm toplumsal tepki vakalarına özenle;pkk ve yandaş kuruluşları monte ederek;kendisine karşıt olanların sadece teröristler ve marjinaller olduğu söylemiyle;Atatürkçüleri terörist olarak göstermeye çalışarak,algı ve bilgi kirliliği yaratmaktadır..

Bu şekilde; Sömürgeci karşıtı düşünceyi;salt Hükümet Karşıtı olarak gösterilmeye başlanarak;sahte Ulusalcı örgütlerin de desteğiyle , Ulusalcı-Milliyetçi cephenin teşkilini önlenmeye çalışılmaktadır!.

Hükümetin şiddet takviyesiyle;toplum tepkiselleşirken; twitter - facebook gibi sosyal medya araçlarıyla;halklaştırılması da sağlanmaktadır.

Sosyal medya veri paylaşımı;çözüme yönelik bir örgütlü bir eylemcilik veya düzenli bir hareket değildir!

Her milletin, kalkınma ve gelişmesinde kültürel temelleri elbette ; akılla birdir.

Çünkü, 'Millet' ;organik dayanışmada bulunan, etkin bir sosyal gurup birimi iken;
halk ;sadece, tv-basın-yayın ve sosyal medya aracılığı ile iletişimde bulunan edilgen bir sosyal gurup şeklidir.

Bu oyun, sadece Atatürkçü Milli Siyaset aklıyla yıkılabilir.
Bunun en önemli aşaması;organik ve milli dayanışmanın ifadesidir.Her birlik ifadesi, bu milletin olumlu iradesini betimleyecektir.


Toplumsal bütünleşmesini sağlayarak,sınıfsal parçalara ayrılmamış bir toplum;kendi iradesiyle , başa geçireceği milli iktidarları seçebilir.
Kendi hükümet ettiği yerde;toplumsal adaleti de ;sınıflar arası dayanışmayı da gerçekleştirebilir.


Solda ve sağda ihanete varan hareketleri okumamak,sokakta bizleri körleştirebilir!

1 Mayıs 1977'deki Gladıo'nun izini görmemek; 12 Eylül'e hizmet etmiştir!

Resim


80 öncesi ;Kahramanmaraş'ta Sivas'ta,Çorum'da mezhep - etnik eksenli bölünme hedeflenmiştir.Bugün yine aynı tuzak işlemektedir!

Bugün; Radikal solun, pkk'ya desteği ve empatisi;kendisini toplum içinde de marjinalleştirmiştir.

İdeolojiye dinsel kimlikler yapıştırılarak; çok yönlü bir bölünme hedefi :Sömürgecilerin Irak-Suriye-Mısır ekseninde sabittir!

Oysa marjinal hareketler toplumsal kitleselleşmeyi sağlayamayacağından,başlatacağı her hareket;köksüz olmakla birlikte;sadece çözümsüzlük ve toplumsal çatışmayı da beraberinde getirir.


Madımak ve Gazi Mahallesi'nde yapılan tetiklemelere; bu halk:Birlik şuuruyla cevap vermiştir!

Tuzak :salt AKEPE, salt devlet karşıtlığıdır;''AKEPE gitsin de kim gelirse gelsin'' söyleminde gizlidir!

Bu ülkenin 1.Kurtuluş'u : 1 günde gerçekleşmemiştir.Kurtuluşta En önemli birlik :' Milli İrade'dir!

Bu ülkenin kurtarıcıları;tepkisel değil; akli , bilimsel ,eylemci ve teşkilatçı düşünceyle düşmanın hakkından gelmiştir.

Bu bakımdan ; her 1 Mayıs'ta sözde hain hükümet ve sömürgeciler yerine;salt devlete isyan;hareketi köksüzleştirir!

Türk Milleti,akli ve birlikçi düşünceyle;her türlü sömürü ve esareti;çelik bileğiyle yenebilir!'



Serdar Ateş
01.05.2014



1- Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri: C. 3/ 2. Baskı / s .20/Atatürk Araştırma Merkezi/2000
2- Ag.e, C .3/ 2. Baskı / s. 20
3- Mustafa Kemal Atatürk -Nutuk: C. 2/1927
4- Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri: C. 3/ s. 99/ 2. Baskı /Atatürk Araştırma Merkezi/2000
5-Atatürk'ün İzinde Bir Ömür Böyle Geçti: Sabiha Gökçen/s.155/ THK yayınları /1982/
6- Kaçın Demokrasi Geliyor!-Banu Avar /Sayfa:24-28 Remzi Kitapevi/ 2011
7-Occupy(işgal) Ordularını Da Biz Çok İyi Biliriz! - Çağdaş BAYRAKTAR http://milliiradebildirisi.org/index.ph ... rem-ipsum/çağdaş-bayraktar/mib/occupy-isgal-ordularini-da-biz-cok-iyi-biliriz-cagdas-bayraktar.html