1. yüz (Toplam 1 yüz)

" Şii Hilal ve Halep.Tek çıkış LAİKLİK"

İletiGönderilme zamanı: Cum Ara 16, 2016 10:06
gönderen hhk
" Şii Hilal ve Halep.Tek çıkış LAİKLİK"

Şii Hilali Orta doğudaki Şii çoğunluğunun ya da güçlü olan Şii azınlıklarının bulunduğu bölgeyi tanımlayan jeopolitik bir terimdir.

Bu terim ilk olarak Ürdün kralı Abdullah tarafından söylenmiştir. Şii Müslümanların çoğunlukta olduğu ülkeler Azerbaycan, İran, Bahreyn Irak ve Lübnan'dır. Azınlıkta oldukları ülkeler ise Türkiye, Yemen, Afganistan,Pakistan, Kuveyt, Suudi Arabistan, Hindistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Suriye'dir. Bu ülkelere haritadan beraber bakıldığında hilale benzer bir şekil çıkarmaktadır.

Ortadoğu’da bölgesel aktör ve lider olma hedefi ni en önemli politika olarak belirleyen İran, bu politikanın ihracında Şiiliği her dönem bir araç olarak kullanmıştır. İran, Müslüman topraklarda Şii ittifaklar kurmaktadır ve Şii grupların hamiliğini üstlenmektedir.

Son dönemde Irak, Suriye, Lübnan ve Filistin gibi ülkelerde İran’ın nüfuz genişletme çabaları nedeniyle,Ürdün Kralı Abdullah2004 Aralık’ta İran’ın bu politikasının bir tespiti olarak “Şii Hilali” kavramını kullanmış ve “Sünni Arap ülkelerinin Şii Hilali tarafından kuşatıldığı” tespitinde bulunmuştur.

Kral Abdullah’tan sonra Mısır Cumhurbaşkanı da aynı yönde bir açıklamada bulunmuştur. Hüsnü Mübarek 2006 yılında bir televizyon kanalına verdiği demeçte, Ortadoğu’da yaşayan Şii nüfusun bulunduğu ülkelerden çok İran’a karşı bir bağlılık hissettiğini belirtmiştir.

Şii Hilali İran’dan başlamakta, ABD’nin çekilirken Şiilere teslim ettiği Irak’tan, Şiilerin (Nusayri) yönettiği Suriye’den ve Şii nüfusunun giderek arttığı Lübnan’dan geçmektedir.

Dünyadaki Şii nüfus Müslüman nüfusun %10-13’ünü oluşturmaktadır ve bu 150-200 milyon arası bir nüfusa işaret etmektedir. Şiilerin nüfus olarak en yoğun oldukları yerler İran, Hindistan, Pakistan ve Irak’tır. İran’da yaklaşık 70 milyon Şii yaşamaktadır; ancak İran’ın etki alanına girebilecek Şii nüfus başta Irak olmak üzere Ortadoğu ülkelerindedir.

Bahreyn’de Şii nüfus oranı %70, Yemen’de %35, Lübnan’da %35, Irak’ta %60, Kuveyt’te %24, Katar’da %16, Birleşik Arap Emirlikleri’nde %16, Suriye’de %10-12 (Nusayri) ve Suudi Arabistan’da %5’dir. Bu gruplardan Suriye, Irak, Lübnan ve Körfez ülkelerindeki Şii nüfus İran’ın etki alanı içindedir.

Şii Hilali’nin tarihi kökleri

Şii coğrafyası üzerinde İran’ın etkinlik kurma arayışlarının tarihi kökleri vardır. İran tarihi genelde Şii-Sünni mücadelesi, özelde ise İran’ın, Osmanlı coğrafyasında Şii hegemonyası kurma çabasıdır. İran’ın tarih-coğrafya algılamasında hegemonya kurma isteği, kültürünün önemli bir parçasıdır.

Şia hegemonya arzusu,İran’ın İslam öncesi topraklarına ve gücüne tekrar kavuşma sevdası olarak okunmalıdır. İslam öncesi var olan Sasani imparatorluğu, Farslıların ulaştıkları en büyük sınırlardır. Sasani İmparatorluğu’nun Hz. Ömer’in fetihleriyle yıkılmasının ardından, Persler İslam hakimiyetine büyük bir kin beslemeye başlamışlardır.

Roma’yı devirip altın çağını yaşayan Sasani İmparatorluğu’nu, Arabistan’dan gelen bedevi Arapların yerle bir etmesi, Perslerde silinmesi imkansız yaralar açmıştır. Bu sebeple tarihsel perspektiften bakıldığında,

Şiilik faaliyetleri ve Şii Hilali,FarslılarınSasani İmparatorluğu’nun ihtişam ve gücüne kavuşma sevdasıdır. Nitekim Sasani haritası, İran Şii faaliyetlerinin bulunduğu coğrafyalarla birebir örtüşmektedir. Perslerin bu motivasyonu İslam ve Türk düşmanlığından beslenmektedir; Şii Hilali (veya Neo-Sasani) hayalleri, Neo-Osmanlı coğrafyasıyla birebir çatışmaktadır.

1500 yılında İran Safevi Hanedanlığının kurulmasıyla birlikte, Şiilik bir devlet politikası ve İran’ı Müslümanlardan ayrıştıran bir ideoloji olarak karşımıza çıkar.

Şii Hançeri

İran’da yapılan devrimin İslam devrimi gibi sunulması, Müslüman ülkelerdeki devrim yanlılarına bir tür örnek olmuştur. Bu durumdan istifade etmek isteyen İran, dini görünümlü yayınlarla Şii propagandası faaliyetlerine hız vermiştir. İran yanlısı radikal dini hareketler, Türkiye dahil tüm Ortadoğu’da bizzat İran eliyle yaygınlaştırılmıştır. Örneğin, Türkiye’de ortaya çıkan Hizbullah Örgütü’nün lider kadrosu da İran’ın Kum şehrinde eğitim almıştır.

İran’ın devrim ihracında öne çıkan önemli bir öğe Devrim Muhafızları olmuştur. Devrim Muhafızları, sık çatışmalar yaşanan Ortadoğu’da, İran ile çıkar birliği olan diğer Şii ve angaje gruplara silah yardımı ve silahlı eğitim olanakları sağlamaktadır. Lübnan, Irak ve Pakistan’da Şii gruplara bağlı milis güçler İran tarafından organize edilmekte, eğitilmekte ve silah yardımı almaktadır. İran’ın bu silahlanma faaliyetleri ne hikmetse, her fırsatta İran’ı vurmakla tehdit eden ABD ve İsral’in ilgi alanına girmemektedir;bu ülkeler İran’ın politikalarına yol vermektedirler.

İran-IrakSavaşı

Ortadoğu’yu önemli şekilde etkileyen gelişmelerden birisi Humeyni Devrimi’ndenhemen sonra 1980′de patlak veren İran-Irak Savaşı’dır. Irak’la yaşanan savaş, İran’ın genişleme isteği ve buradaki Şiilere hamilik isteğinin bir sonucudur. İran devrimliderleri, 8 yıl sürecek olan savaşta kitleleri hareket geçirmek için “Kudüs’e Giden Yol Kerbela’dan Geçer” sloganını üreterek savaşı Şii sembollerle kutsamıştır. Savaş dünya Şiilerinin radikalleşmesini ve İran’ı hami ülke görmelerini sağlamıştır.

2003 sonrası Irak’taki Şiiler İran kontrolüne geçmiştir

İran’dan sonra bölgede en büyük Şii nüfus Irak’ta bulunmaktadır. Irak’taki Şii nüfus, toplam nüfusun %60’ıdır.2003 yılında Irak ABD tarafından işgal edilirken, Şiiler Amerikan işgaline açıktan destek vermiş; işgal sonrası Irak yönetimi Şiilerin eline teslim edilmiştir.

İran’ın Irak’taki en önemli aktörü Irak Başbakanı Nuri El-Maliki grubudur. Nuri El-Maliki’nin İran-Irak savaşında İran saflarında yer alarak, kendi ülkesi Irak’a kurşun sıktığı bilinmektedir.Irak içerisinde faaliyet gösteren, Hekim grubuna bağlı olan Bedir Tugayları, Mukteda Es-Sadr’a bağlı Mehdi Ordusu da doğrudan İran’dan silah yardımı almaktadır. Bu grupların eğitimini Devrim Muhafızları üstlenmiştir.

Bugün Türkiye’nin Irak yönetimi arasında var olan gerginlik ve kavga, İran’ın Irak faaliyetlerinin yani Şii Hilali dayatmasının bir sonucu olarak okunmalıdır.

Lübnan Hizbullahı

Lübnan’da Şiiler yoğun olarak kuzeydoğudaki Bekaa Vadisi bölgesi, Başkent Beyrut’un güneyinde ve Güney Lübnan’da yaşamaktadır. Lübnan’daki Şii nüfus, toplam nüfusun % 25-35’i oluşturmaktadır.İran, bölgedeki varlığını,80′lerden bu yana iç çatışmalarla besledi.

Lübnan’da 1980’lerde yaşanan ve 150 bin kişinin ölümüyle sonuçlanan iç savaş, 1989′da varılan Taif Anlaşması’yla son buldu. İsrail ve Lübnan arasında yapılan anlaşma neticesindeHizbullah hariç bütün grupların silahsızlandırılmasına karar verildi.

İran, Lübnan’da asıl üstünlüğünü 2005 yılındayine İsrail’in müdahalesi sonucu elde etti.İsrail’in müdahalesi sonrasında Lübnan’da en güçlü siyasi grup olarak öne çıkan ve yasal olarak tek askeri güce sahip hareket olan Hizbullah’ın İran’la olan derin bağı güçlü şekilde devam etmektedir.

Suriye Şiileri

Suriye’deki Şiiler Nusayri olarak adlandırılır. %12 nüfus oranı ile Suriye’nin küçük bir kesimini oluşturmaktadır. Suriye, 30 yıl boyunca İran’a yakın bir siyaset izledi. İran’ın sekiz yıl süren Irak Savaşı boyunca Suriye, Irak’ın Saddam yönetimine karşı İran’a destek verdi.

1982′de Hafız Esed yönetiminin gerçekleştirdiği ve 30bin kişinin öldüğü Hama katliamına İran’ın verdiği destek, İslam dünyasında büyük tepkiyle karşılandı.

2000’de Hafız Esed’in ölüp yerine Beşar Esed’in geçmesiyle de İran-Suriye ilişkileri güçlenerek devam etti. 2011’in Mart ayında başlayan Suriye’deki Sünni direnişine karşı katliamlar yapan Esed yönetiminin en büyük destekçisi İran oldu.Çünkü Suriye, Şii Hilali’nin Akdeniz’e açılan limanıdır. Şii Hilali eğer Suriye’de kesintiye uğrarsa, bu Türkiye’nin Suriye üzerinden İslam dünyasına ulaşabilmesi, Türkiye’nin Osmanlı coğrafyasında boy göstermesi manasına geliyor.

Bugün Fars fitnesi Türk Devlet kökleri olan İran mollaları tarafından devam ettirilmektedir.

Bugün Arap fitnesi Erdoğan tarafından Mısır Müslüman kardeşlerinin toplanıp getirilmesiyle maalesef Türkiye üzerine çökmüştür.

İki Türk devleti tarihte yapmış oldukları savaşların bedeli TURAN DEVLETLERİNİN yıkılmasıyla son olarak OSMANLI İMPARATORLUĞUNUN çökmesiyle sonuçlanmıştır.

Türkiye Cumhuriyeti ivedilikle LAİKLİK VE CUMHURİYET kodlarına dönmelidir.

Aksi durumda IRAK - LİBYA örnekleri ortadadır.

Erdoğan yönetiminde LAİKLİKTEN uzaklaşan Türkiye " Üniversitelerde Başörtüsüne Özgürlükten " bugün HALEP konusuna savrulmuş ve milyarlaca dolarını ORTA DOĞU bataklığına MEZHEPSEL ve ULEMA bakış açısıyla kaybetmiştir.

Orta doğu toprakları yüzyıl daha TÜRK demeyeceklerdir. SUUDİ VEHHABİ yönetimi Erdoğan üzerinden Orta doğu coğrafyasında kendisi için genişleme çalışması yapmaktadır.

Burada SUUDİLER ile gidilecek bir yol yoktur. Bugün Orta doğu SADDAM ve KADDAFİ sonrasında LAİK rejimlerin yıkılmasıyla kana bulanmıştır.

Erdoğan yönetiminde ki TÜRKİYE acilen hemde çok acilen LAİK CUMHURİYET rejimine yol yakınken dönmek zorundadır.

Aksi durumunda SÜNNİ HİLAL kurmaya çalışan Erdoğan bugün kürsülerden " Geçmişi unutalım.Önümüze bakalım " derken artık o da bu ulema mantığından uzaklaşmak ve ülkede sulhu sağlamak arzusu içerisindedir.

Türkiye Orta doğu ile sınırlarını güvene alarak bundan sonrasında Şİİ komşu istemeyeceğine göre batı dünyası tarafından ortaya konulacak olan KÜRT kartı yani NAKŞİ - SÜNNİ BARZANİ KÜRDİSTANI kurulmasına ses vermemek zorunda kalabilir.

Batı bugün arkasını sıvazladığını yarın tekmelemektedir.

İran ve Türkiye çatışması iki ülkeyi zayıflatır. Sonuçları açısından İran'dan başlayarak HALEP 'i içine alacak MUSUL VE KERKÜK şehirlerinin içerisinde yer aldığı BÜYÜK KÜRDİSTAN kapımızı çalabilir.

Hatta savaş tazminatı karşılığında Türkiye, Hatay ilinden vazgeçmek zorunda kalabilir.Sonuçları açısından batının istediği KÜRT koridoru Hatay sahili odaklı Akdeniz sularıyla buluşabilir.

Bu durum iki ülke içinde bölünme anlamı taşır.

Erdoğan çok uzun sürecek bir savaşı açıklamadan insanlara 2071 hedefi göstermektedir.Çünkü o tarihte kim öle kim kala.

Masallar anlatarak devlet yönetilmez.Devlet gerçeklikle yönetilir.


Hüseyin Hakkı Kahveci

parlamentohaber.com

NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE