1. yüz (Toplam 1 yüz)

Kürtçe İçin Sessizlik, Türkçe İçin Tepki!

İletiGönderilme zamanı: Cmt Haz 29, 2019 21:49
gönderen gamze köse
65. Cannes Film Festivali'nde, kısa metrajlı filmler kategorisinde yarışan Türk yönetmen Rezan Yeşilbaş'ın “Sessiz” adlı filmi “Altın Palmiye” ödülünü almış.

Rezan Yeşilbaş: “Ödülü ülkemin sessiz ve yalnız bırakılmış bütün kadınlarına adıyorum" şeklinde konuşma yapmış.

Filmde cezaevinde yatan kocasını ziyaret eden Zeynep arasında geçen diyalog sadece “getirdin mi?” Zeynep’in cevabı ise bakışlarında ve ayaklarında saklı.

Cezaevinde Kürtçe konuşmak kesinlikle yasaktır. Başrol oyuncusu Zeynep ise ‘ana dili’ Kürtçeden başka bir dil bilmemekteymiş (?) Ziyaret esnasında askerler cezaevinde Kürtçe konuşanlara “Türkçe konuş” diye bağırıyor. Ve cezaevinin duvarında asılan “Türkçe konuş, çok konuş” yazısı yakın çekim ile gösteriliyor.

Bence, filmde asıl verilmek istenen ileti; kadınların sessizlikleri ve yalnız bırakılmışlığı değil de dil bile olmayan Kürtçe’ye olan sessizlik, Türkçe zorunluluğuna da tepki!

Filmde Zeynep’in “ana dili Kürtçedir ve bu yüzden sessizdir” vurgusu yapılmaktadır.

Türk milletinin aklıyla havuç göstererek bu tür filmlerle oynamaktadırlar.

Türkiye Cumhuriyeti’nin ana dili Türkçe’dir!

Değiştirilemez.

Ana dilimiz olan Türkçemize seçenek olarak Kürtçe ile ülkemizin bölünmez bütünlüğünü bozmak istiyorlar.

Böylece tek tip dünya düzeni kurucuları da işgal hedeflerine daha kolay ulaşabilsin.

Bu gibi filmler de propaganda araçlarıdır.

Ve nedense (?) ülkemizde bu gibi filmler dışarıdan hep ödül alır!

Türkçe, Türk milletinin ulusal benliğini yaratmaktadır. Bir milletin tarihini, dilini ve kültürünü yani ulusal benliğini yok etmeyi başarırlarsa, o ülke başka milletlerin avı olur.

Millet olmanın yolu, her millet, kendine özgü bir dil ile ortak duygu ve düşüncelerini aktarır, güçlendirir ve yayar. Bu durumda da milli birliği ve bütünlüğü sağlar, geliştirir ve korur.

Gümümüzde ne yazık ki tarihimiz, dilimiz ve kültürümüz iç ve dış düşmanlar tarafından saldırı altındadır. Televizyon, sinema, internet gibi medya araçları ile her geçen gün ulusal benliğimizi yitirmekteyiz.
Ulusal benliğimizi kaybetmeye başlarsak ortak tarihimizi, ortak dilimizi ve ortak kültürümüzü de koruyamayız. Koruyamadığımızda da milletimize her türlü aşı kolayca yapılabilir!

Kültürümüze ve dilimize karşı yapılan saldırılarla milletimize taklitçilik aşısı yapılmaktadır.

Prof. Dr. Cihan Dura, Türk Dili hakkında çok öğretici bilgilere “Birinci Görev Okulu Atatürkçü Öğreti Dersleri” kitabında yer vermektedir. https://drive.google.com/file/d/1Ccnrl6 ... p=drivesdk

Okuyalım:

Ortak dil millî kültürün başta gelen bir elemanıdır. Milleti yaratan diğer bir unsurdur.
a) İşlevleri: Dil, bir arada yaşayan insanların anlaşmasını sağlar. Yalnız anlaşan insanlar ki, birbirine yaklaşır, birbirini sever, birlik olur.
Dil bir milletin tarihinin, benliğinin, değerlerinin, her şeyinin izlerini içerir ve yansıtır. Her millet kendine özgü bir dil ile ortak fikir ve duygularını aktarır, yayar. Millet olmanın yolu açılır.
Atatürk, dili millî kurumların en başta geleni sayar. Ona göre millî duygu, düşünce ve yöneliş, millî benlik ve bilinç ulusal dile bağlıdır.
b) Görevimiz: Milletimizin, devletimizin dili olan Türkçe’yi en iyi şekilde öğrenmeye, kullanmaya çalışmalıyız. Dilimizi ne kadar doğru konuşur ve yazarsak, yurttaşlarımızla o kadar kolay anlaşırız.
Başta dilciler olmak üzere, her aydın Türkçemizi geliştirmeyi, zenginleştirmeyi ulusal bir görev bilmelidir. Türk dilini yabancı diller boyunduruğundan kurtarmak için çalışmalıdır.

Bu film ile bir kez daha görmüş oluyoruz ki; Türkiye, Türkçe ve Türklük aleyhine işlenen her konu ödüle layık görülüyor!

Havuçu yiyenler bu durumu şakşaklamaktadır.

Ya yemeyenler?

Gamze Köse