3,5 milyon kişi elektrik, 710 bin kişi de doğalgaz borcunu ödeyemiyor

Bu bilgi meclisteki bütçe görüşmeleri esnasında ortaya çıktı. Bir vekil Enerji bakanına soru olarak sordu. Yanıt yukarıdaki rakamlardı.
İnsanlar artık en doğal hakları olan aydınlanma ve ısınma ücretini bile ödeyemeyecek fakir hale getirildiler. Bir zamanların adı sosyal olan devleti bugün dolaylı dolaysız vergilerden başka bir geliri olmayan kendini var eden vatandaşını hiç düşünmeyen hatta o vatandaşı yok olmaya iten bir yapıya dönüştü. Vergi devleti oldu.
Devlet kademeleri ve bu kademelerde çalışanlar kayrılmış bir sınıf oluşturdular. Kadrolar zaten yeteri kadar şişik ve haddinden fazla dolu ama salla başını al maaşını tekerlemesi bugün bu cenahça en sık tekrar edilen tekerleme. Nasıl olsa işten atılma korkusu da yok daha ne olsun.
Diyarbakır’da devlet memurluğu kadroları 80-85 bin liraya satılıyormuş. İşin vahametine ve geldiği noktaya bakar mısınız.
Adına baba denilen devlet oluşumunun çocukları, yani devlet babanın çocukları artık karınlarını bile zor doyurur olmuş evlerinde veya işyerlerinde yaktıkları elektrik ve ısınma parasını ödeyemeyecek acze düşmüşler bu yüzden bu insanlara verilen bu hizmetler kesilmiş ve üstüne bir de mahkemelere verilmişler.
Ne de olsa devlet alacağını kimsede bırakmaz. Öyle mi acaba?
Tüm ülke genelinde gerek elektrik gerekse doğalgazı özelleştirip yerli burjuva kapitalistlerine peşkeş çekmediniz mi.
Demek ki buradaki alacak devletin değil özel sektör şirketlerinin alacağı oluyor. Bu şirketlerin de tahsilat yöntemleri ilginç, doğu ve güneydoğudan tahsilat yapmayı paçaları yemiyor beceremiyorlar oradaki yükü diğer bölgelere aktarıveriyorlar.
Çeşitli isimler altında açıklamasını kimsenin bilmediği bazen genelin içine yedirilmiş bir sürü ücret kullanıcılardan tahsil ediliyor.
İstediğiniz kadar yırtının tepki olunca tamam tahsil edilen şu kalemi kaldırdık deyip genel tahsilatın içine yediriveriyorlar gene kullanıcıdan göz göre göre tahsil ediyorlar.
Olayın vahametine bakın insanlar çalışıyorlar iyi kötü bir para kazanıyorlar ancak kazandıkları para yaşamalarına, elektrik kullanmalarına ve ısınmalarına yeterli olmuyor.
Bu yüzden gelen faturayı ödeyemiyor ardından haliyle elektrik ve doğalgaz kullanamıyorlar. Çünkü gaz ve elektrik kesiliyor.
21 yüzyıl Türkiye’sinin içine düşürüldüğü durum maalesef bu.
Türkiye çoktan yarı aç yarı tok kölelik düzenine geçmiş, tok açın halinden anlamaz olmuş. Eskinin 657 tabir edilen memur gurubu bugün imtiyazlı sınıf olmuş.
Devlet olması gerektiği safları özel sektöre terk etmiş bu özel sektör denilen yağmacılar da işin cılkını çıkartıp ülkeyi yaşanmaz yaşanılamaz hale getirmiş servetlerine servet katmışlar. Eskinin seçim sloganı misali vatandaşı limon gibi sıkıp suyunu çıkartmışlar.
Peki bu adaletsiz yağma olayı ya da olayları nereye kadar sürer?
Vatandaşı koruyup kollayacak kurum ve yasalar neden yok?
Bozulan gelir adaletsizliği yarın hangi sosyal tepkileri tetikler, hangi vahim olaylar gerçekleşir.
Bunları tahmin edebilmek veya görmek için kâhin ya da falcı olmak gerekmiyor.
Biraz ekonomi ve sosyoloji bilmek yetiyor.
Ama ülkenin Plütokrat’ları bunu inatla görmek istemiyor ve görmüyorlar.
Sonuçta yirmi yıldır olageldiği gibi her şeyin sonsuza dek böyle gideceğini zannediyorlar.
Halbuki ümidi kalmamış insan/insanlar en tehlikeli olgulardır. Birden en ummadığınız zamanda her şey tersine dönüverir.
Son söz bugün ülkemizde olan gelişmeleri ve olayları eleştirel şekilde inceleyecek olursak dünya savaşları esnasında Hitler Almanya’sındaki propaganda ve yatırım hareketleriyle birebir bir paralellik taşıdığını şaşırarak görebilirsiniz.
Yeter ki bakmak ve görmek arasındaki farkı bilelim.
Zafer ATUN
16/12/2019
zaferatun.wordpress.com
• http://www.diken.com.tr/resmi-veri-3-mi ... deyemiyor/
İnsanlar artık en doğal hakları olan aydınlanma ve ısınma ücretini bile ödeyemeyecek fakir hale getirildiler. Bir zamanların adı sosyal olan devleti bugün dolaylı dolaysız vergilerden başka bir geliri olmayan kendini var eden vatandaşını hiç düşünmeyen hatta o vatandaşı yok olmaya iten bir yapıya dönüştü. Vergi devleti oldu.
Devlet kademeleri ve bu kademelerde çalışanlar kayrılmış bir sınıf oluşturdular. Kadrolar zaten yeteri kadar şişik ve haddinden fazla dolu ama salla başını al maaşını tekerlemesi bugün bu cenahça en sık tekrar edilen tekerleme. Nasıl olsa işten atılma korkusu da yok daha ne olsun.
Diyarbakır’da devlet memurluğu kadroları 80-85 bin liraya satılıyormuş. İşin vahametine ve geldiği noktaya bakar mısınız.
Adına baba denilen devlet oluşumunun çocukları, yani devlet babanın çocukları artık karınlarını bile zor doyurur olmuş evlerinde veya işyerlerinde yaktıkları elektrik ve ısınma parasını ödeyemeyecek acze düşmüşler bu yüzden bu insanlara verilen bu hizmetler kesilmiş ve üstüne bir de mahkemelere verilmişler.
Ne de olsa devlet alacağını kimsede bırakmaz. Öyle mi acaba?
Tüm ülke genelinde gerek elektrik gerekse doğalgazı özelleştirip yerli burjuva kapitalistlerine peşkeş çekmediniz mi.
Demek ki buradaki alacak devletin değil özel sektör şirketlerinin alacağı oluyor. Bu şirketlerin de tahsilat yöntemleri ilginç, doğu ve güneydoğudan tahsilat yapmayı paçaları yemiyor beceremiyorlar oradaki yükü diğer bölgelere aktarıveriyorlar.
Çeşitli isimler altında açıklamasını kimsenin bilmediği bazen genelin içine yedirilmiş bir sürü ücret kullanıcılardan tahsil ediliyor.
İstediğiniz kadar yırtının tepki olunca tamam tahsil edilen şu kalemi kaldırdık deyip genel tahsilatın içine yediriveriyorlar gene kullanıcıdan göz göre göre tahsil ediyorlar.
Olayın vahametine bakın insanlar çalışıyorlar iyi kötü bir para kazanıyorlar ancak kazandıkları para yaşamalarına, elektrik kullanmalarına ve ısınmalarına yeterli olmuyor.
Bu yüzden gelen faturayı ödeyemiyor ardından haliyle elektrik ve doğalgaz kullanamıyorlar. Çünkü gaz ve elektrik kesiliyor.
21 yüzyıl Türkiye’sinin içine düşürüldüğü durum maalesef bu.
Türkiye çoktan yarı aç yarı tok kölelik düzenine geçmiş, tok açın halinden anlamaz olmuş. Eskinin 657 tabir edilen memur gurubu bugün imtiyazlı sınıf olmuş.
Devlet olması gerektiği safları özel sektöre terk etmiş bu özel sektör denilen yağmacılar da işin cılkını çıkartıp ülkeyi yaşanmaz yaşanılamaz hale getirmiş servetlerine servet katmışlar. Eskinin seçim sloganı misali vatandaşı limon gibi sıkıp suyunu çıkartmışlar.
Peki bu adaletsiz yağma olayı ya da olayları nereye kadar sürer?
Vatandaşı koruyup kollayacak kurum ve yasalar neden yok?
Bozulan gelir adaletsizliği yarın hangi sosyal tepkileri tetikler, hangi vahim olaylar gerçekleşir.
Bunları tahmin edebilmek veya görmek için kâhin ya da falcı olmak gerekmiyor.
Biraz ekonomi ve sosyoloji bilmek yetiyor.
Ama ülkenin Plütokrat’ları bunu inatla görmek istemiyor ve görmüyorlar.
Sonuçta yirmi yıldır olageldiği gibi her şeyin sonsuza dek böyle gideceğini zannediyorlar.
Halbuki ümidi kalmamış insan/insanlar en tehlikeli olgulardır. Birden en ummadığınız zamanda her şey tersine dönüverir.
Son söz bugün ülkemizde olan gelişmeleri ve olayları eleştirel şekilde inceleyecek olursak dünya savaşları esnasında Hitler Almanya’sındaki propaganda ve yatırım hareketleriyle birebir bir paralellik taşıdığını şaşırarak görebilirsiniz.
Yeter ki bakmak ve görmek arasındaki farkı bilelim.
Zafer ATUN
16/12/2019
zaferatun.wordpress.com
• http://www.diken.com.tr/resmi-veri-3-mi ... deyemiyor/