1. yüz (Toplam 1 yüz)

Darbeleri okuma kılavuzu -8- / Selcan TAŞÇI

İletiGönderilme zamanı: Prş Mar 04, 2010 20:06
gönderen Oğuz Kağan
Darbeleri okuma kılavuzu -8-

Tasfiye parası peşin geldi

27 Mayıs darbesi, gerçekte ilk ve en önemli dönüşümünü TSK’da yaptı. Washington’dan gelen para ile ordunun muharip gücünün yüzde 50’si tasfiye edildi.

Türkiye, 28 Mayıs 1960 sabahı yeni başbakanıyla tanıştı:
Darbeden önce 12 gün boyunca ABD’de ağırlanan Cemal Gürsel!

TBMM 11 Ekim 1962’de 27 Mayıs’ı “milli bir devrim” kabul etti ve karşı çıkanlarla azimle mücadele kararı aldı.

11 Nisan 1963’te de, 27 Mayıs Hürriyet ve Anayasa Bayramı kabul edildi.

’Aydın’lar, 27 Mayıs’ı, “Türkiye’ye demokrasiyi getiren ihtilal (!)” olarak diğerlerinden ayrı tuttu.

Sürekli olarak ’sosyal dönüşüm’e katkısından bahsedilse de 27 Mayıs’ın ’asıl dönüşümü’ askeri kanatta yaşandı. Ordudaki üst rütbeli sayısının arttığı gerekçesiyle generallerin yüzde 90’ı; albayların yüzde 75’i, yarbayların yüzde 50’si ve binbaşıların yüzde 30’u; toplam 7 bin 200 kişi emekliye sevk edildi.

Bu, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin muharip subay gücünün yüzde 50’si demekti.


Üstünü kapattılar

3 Eylül 1961’de Gürsel başkanlığında toplanan siyasi parti liderleri, yapılacak Milletvekili seçimlerinde ’Emİnsular’ olayını deşmemek konusunda antlaşma imzaladılar.

Gürsel’in tarihe EMİNSULAR (Emekli İnkılap Subayları) Olayı olarak geçen, asker tasfiyesinin deşilmesinden çekinmesinin sebebi yıllar sonra hem ABD kaynakları, hem de Milli Birlik Komitesi Üyeleri’nin itiraflarıyla anlaşıldı.

Gürsel’in, 28 Mayıs sabahı saat 09.00 sularında tavsiyelerini almak üzere görüştüğü ilk isim ABD Büyükelçisi Fletcher Warren’dı.

Warren ile Gürsel’in ikinci görüşmesi 13 Temmuz 1960’da oldu. Gündem “emekliye sevk edilecek” subaylar konusunda, ABD’nin yardımı idi.

Warren ’Türk Ordusunun zayıflatılmasının ABD çıkarları için sakıncalı olduğu’ kanaatiyle birlikte, Türkiye’nin bu plan için istediği parayı ABD’ye bildirdi. NATO Kumandanı General Norstad’a göre bu kaçırılmaz bir fırsattı ve “bu aşamada devreye girilmeli”ydi.


Kayıtdışı yardım

O tarihte ABD Büyükelçiği askeri ateşesi olan Fred Haynes, 10 Temmuz 2000 tarihinde Hürriyet’te şöyle diyecekti: “Hiçbir resmi kayıtta yer almıyor. Paranın hangi kalemden aktarıldığı belli değil. Ama cömert bir para yardımını kesinlikle verdik. Görüşmeden sonra Büyükelçi Washington’u aradı ve resmen para istedi. Para verildi ve subaylar emekliye sevk edildi.”

Sadece Amerikalılar değil, 14’lerden biri olarak Kopenhag’a sürülen Milli Birlik Komitesi üyesi Şefik Soyyüce de İnanç Uğur’a verdiği röportajda “Emİnsular’a ödenen tazminat ABD’den alındı” demiş ve iddiaları doğrulamıştı. NATO ülkesi olduğumuz için, yeniden teşkilatlanma ihtiyacının ABD’ye bildirildiğini söyleyen Soyyüce, 30 milyon dolarlık yardımı, komitenin kararı olmaksızın, Gürsel’in kendi inisiyatifiyle aldığını iddia etti.


RAND bütün ihtimalleri hesaplamış

Pentagon ve CIA’ya yakınlığıyla bilinen düşünce kuruluşu Rand Corporation’un Avrupa Masası Şefi Stephen Larrabee, 138 sayfalık raporunda Türkiye için 4 ayrı gelecek senaryosu yazdı. Larrabee, AB üyesi bir Türkiye’nin ABD için “pozitif” olacağını ve Avrupa-Atlantik sistemindeki “yeri” ile Müslüman dünyaya “köprü” görevi göreceğini vurguluyor. CIA fizibilitesi olarak da algılanabilecek raporda AKP’nin ancak “önemli kırmızı çizgileri geçmesi durumunda” askerle karşı karşıya gelebileceği ve askeri müdahalenin pek olası olmadığı iddia ediliyor. Raporda Türkiye’nin “İslamileşmesi” ile ABD’nin Türkiye’ye PKK’ya karşı mücadelesinde destek vermeyi bırakması arasında bağ kurulurken, son senaryoda “Milliyetçi Türkiye” nin Amerika için zor bir partner haline geleceği tehlikesine dikkat çekiliyor. Amerikalıların “milliyetçilik” algısı da garip; raporda milliyetçi Türkiye “ekonomi ve savunma alanında Rusya’yla yakınlaşmış” olarak tanımlanıyor.

Rand Coporation’un son raporu da gösterdi ki, Amerika, Türkiye’ye kendisi ile ittifak dışında şans tanımıyor ve böyle bir eğilimi sezdiği anda izleyeceği politikaları, muhtemelen bütün aktörleriyle şimdiden inşaa ediyor.

27 Mayıs’ın ertesi günü, sabah 09.00’da, herkes şok yaşarken ve kimse henüz tam olarak ne olduğunu idarek edememişken, ABD Büyükelçisi’nin Cemal Gürsel’e verilecek tavsiyelerinin oluşu, bu hazırlığın, emperyalist devletlerin eski bir alışkanlığı olduğunu gösteriyor.


‘CIA’dan falan mısın’

MBK üyesi Şefik Soyyüce ABD’nin duruma ne kadar hakim olduğunu şöyle anlatmıştı: “Bir gün Eski mecliste oturuyorum. ‘Ziyaretçiniz var’ dediler. Eski bir komutanımın oğlu. ABD de eğitim görmüş orda çalışıyor. ‘Gelsin’ dedim. Bana sorular sormaya başladı. Şüphelendim, dedim ki sen CIA dan falan mısın? ‘Hayır’ dedi. ‘Ama ekonomik istihbarat diye bir kuruluştanım. Türkiye’de ki ekonomik durum hakkında bilgi almak üzere buradayım.’

Şok oldum ama dedim ki ‘benden sana fayda olmaz. Çünkü açıkçası ben de bilmiyorum. Ama sen bana yardım edebilirsin.’

Biz de o arada duymuşuz ki Türkiye’nin yurt dışında 480 milyon dolar bir parası var. O zaman ihracatımız 150 milyon dolar. Bu parayı Türkiye’ye getirmemiz lazım ama kimin nerde parası var bilmiyoruz. Dedim ki ‘sen bu konuda bize yardımcı ol. Kimin nerde parası var bize bildirirsen sevinirim.’ Birkaç gün sonra bana ABD sefaretinden liste geldi”

YARIN: TASFİYE DEVAM EDİYOR


Selcan TAŞÇI, YENİÇAĞ, 3 Mart 2010