1. yüz (Toplam 1 yüz)

Açılımın Şifreleri -5- / Arslan BULUT

İletiGönderilme zamanı: Cmt Oca 02, 2010 3:13
gönderen Oğuz Kağan
AÇILIMIN ŞİFRELERİ -5-

MİT müsteşarı devrede: Ulus devletlerin sonu geldi

Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarı Emre Taner 80’inci kuruluş yıldönümü dolayısıyla bir mesaj yayınladı. Askerler tarafından olumlu karşılanması, hükümetten bir tepki gelmemesi, mesajın sadece MİT’in tasarrufu olmadığını gösteriyordu.

Taner, “Bulunduğumuz dönem, gelecekte birçok ulus devlet ve milletin hızlı bir şekilde tarih maratonunu kaybetmeye başladığı süreci anlatacaktır” diyor; Deniz Baykal ise “Bu, Türkiye’yi de Ortadoğululaştırmak sürecinin bir parçasıdır” diye cevap veriyordu.

Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarı Emre Taner, 80’inci kuruluş yıldönümü dolayısıyla bir mesaj yayınladı. Askerler tarafından olumlu karşılanması, hükümetten bir tepki gelmemesi, mesajın sadece MİT’in tasarrufu olmadığını gösteriyordu. O zaman yaptığımı değerlendirme şöyleydi:

Taner’in üç önermesi var:

1- ”Türkiye, kendisini olayların akışına bırakma ya da ’bekle-gör-tavır al’ taktiği ile sınırlama lüksüne sahip değildir. Yalnız savunma pozisyonunda olmak kabul edilemez. Doğru ama Türkiye ne yapacak? Kendi stratejisi var mı? Türkiye’nin Başbakanı, ABD, İngiltere ve İsrail’in ortak stratejisi olan Genişletilmiş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesi’nin eş başkanlığına atandığını iftiharla anlatıyor!

Taner, Balkanlar, Kafkaslar, Ortadoğu ve Orta Asya’da, Başbakan’ın emriyle bu projenin istihbarat görevlerini mi yapacak, yoksa direnecek mi?

ABD Türk kamuoyunu ikna etmek için bazı gazete genel yayın yönetmenleri ve köşe yazarlarına, bir Türk tarihçisini kullanarak Osmanlıcılık dersi verdirdi. AKP hükümeti, federasyonun yasal alt yapısını da bir-iki eksiğiyle tamamladı. Özal dönemindeki gibi bir Türk-Kürt federasyonu mu tasarlanıyor? Irak’ın kuzeyinde kurulan devlet bir Kürt devleti midir, yoksa İsrail’in uzantısı mıdır? Türkiye, İsrail ile ortak devlet mi kuracaktır? Cumhurbaşkanlığı seçiminden önce Tayyip Erdoğan’a bu alanda geçici bir başarı kazandırma gibi hazırlıklardan söz ediliyor! “Hoş geldin Osmanlı” başlıklı mektuplar alıyorum! Bu arada İsrail ile Doğu Akdeniz Birliği kuracağını 2002 seçim bildirgesi ile açıklayanlar da vardır! Büyük İsrail, Türkiye ile birlikte mi kurulacak?

Bu projeler hakkında MİT ne düşünüyor?

“Ulus devletler maratonu kaybediyor” iddiası

2- “Bulunduğumuz dönem, gelecekte birçok ulus devlet ve milletin hızlı bir şekilde tarih maratonunu kaybetmeye başladığı süreci anlatacaktır. Bu devletler günümüz teknolojik devriminin ve küresel ekonominin rekabetine dayanamayıp ulusal egemenliklerini de büyük ölçüde yitireceklerdir.”

Şu ana kadar tarih maratonunu kaybedenler, ulus devletler değil, federasyonlar oldu! Sovyetler Birliği ve Yugoslavya gibi! Irak ise bir ulus devlet değildi? Iraklı diye bir millet yoktu ki ulus devlet dağılmış olsun! Çin, Rusya, Hindistan, Türkiye, İtalya, Almanya, Fransa, İran gibi devletler mi dağılacak? Avrupa Birliği, yeni bir ulus devlet inşası girişimi değil midir? Küresel rekabet içinde Çin ve Hindistan’ın ağırlığı artıyor! Bu rekabet sonucunda asıl ABD dağılmaz mı?

Ulus devleti, devletin yöneticileri tehdit ediyor!

3- “Ulusal ve uluslararası düzeyde gerçekten sağlam politikalar üretebilmek ve uygulayabilmek için ulusal güvenlik ve ulus-devlet yapısına yönelen tehdit ve kaynakları iyi algılayabilmek, ulusun karşı karşıya olduğu fırsatları ve tehditleri öngörmek, doğru analiz edebilmek ve uygun vasıtalar ile karşı koymak zorunluluğu/ihtiyacı her zamankinden daha fazla hissedilir hale gelmiştir..”

Doğru da Türkiye’nin ulus devlet yapısına en büyük tehdit devletin kendi kurumlarını yöneten kişilerden gelmektedir. Federasyon tartışması ve “Türk dediğin nedir ki?” lafları ile ulus devlet yapısını sarsmaya başlayan Turgut Özal, bu ülkenin Cumhurbaşkanı idi.

“Milliyetçilik öyle olmuş ki, Türkçülük şeklinde alınmış ve bu ister istemez aksini de bazı insanların aklına getirmiştir. Mesela bunları açık söylemek zorundayım, ’Ne mutlu Türk’üm diyene’ lafını tutup her yere yaza yaza, Türkiye aslında ilkel bir hale dönmüştür. Türkiye’nin bütünlüğünü tehdit eden, en büyük tahribatı vermiş olan sistemin ilkelerinden biri de laiklik ilkesidir.

İkinci Cumhuriyet, yeni Osmanlıcılık kavramlarının ve bu tartışmaların ortaya gelmesini ben çok sağlıklı görüyorum ve geleceğe çok ümitle bakıyorum” diyen kişi de Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’dür.

Ulus devletin temeli olan Türk kimliğini değiştirmeye çalışan Tayyip Erdoğan, halen Başbakandır. Partisinin grup başkan vekili Ayşenur Bahçekapılı, Anayasa’daki Türk kavramını kaldıracaklarını söyleyebilmiştir.

Türkiye’yi etnik ve dini ayırımlarla bölmek isteyen Avrupa Birliği’ne giriş ise bugüne kadar devlet yönetiminde bulunan bütün partilerin ana programıdır! Cumhurbaşkanları, Genelkurmay Başkanları ve Başbakanlar, bunu bir devlet politikası olarak ilan etmiştir!

MİT müsteşarı, bankalarını, madenlerini, haberleşme ve enerji sistemlerini Rio Tinto ve Citibank’a ve İngiliz İstihbarat Servisi MI6’ya devreden, en büyük müttefiki olan ABD’nin subayları tarafından NATO seminerinde parçalanmış haritaları gösterilen bir ülkenin nasıl kusursuz dış politika izleyeceğini ve caydırıcı bir askeri yapılanmayı nasıl geliştireceğini de açıklayabilir mi?

Baykal’ın çıkışı

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal ise isim vermeden MİT müsteşarının “ulus devletlerin sonu geldi” açıklamasını eleştirdi. Baykal, şöyle dedi:

“Son zamanlarda yeni bir söylem geliştiriliyor; ’Artık globalleşme çağındayız, böyle bir ortamda artık milli, ulusal devlet dönemi geçmiştir, milli devletin modası geçmiştir’anlayışı, Türkiye’de bir süreden beri bilinçli, planlı olarak yaygınlaştırılmak isteniyor. Bu, Türkiye’yi de Ortadoğululaştırmak sürecinin bir parçasıdır. Türkiye, bu coğrafyada ancak bir milli devlet olarak ayakta durur.

Güzel sunumlarla, parlak vaatlerle Türkiye geçmişte de bir maceraya çekilmek istenmiştir. Şimdi içinde bulunduğumuz coğrafyanın çok ciddi bir sarsıntıya sürüklenmekte olduğunu görüyoruz, Ortadoğu ile ilgili haritalar, yaşanan gerçekler, işleyen süreçler var. Bütün bunları görerek böyle bir oluşumun parçası haline dönüşme tehlikesi karşısında çok dikkatli, bilinçli olmamız gerekiyor. Bütün milletimizi çok dikkatli olmaya çağırıyorum, sakın ha o söylemlerin tuzağına düşmeyin. ’Ulus devletin modası geçti’diye diye Türkiye’nin içinden bir ulus devlet çıkarmaya çalışanların tuzağına düşmeyelim.”

İşçi Partisi Genel Sekreteri Nusret Senem ise daha radikal konuştu:

“Açıklamanın özü, ABD’nin Ortadoğu’dan Orta Asya’ya genişlemeyi hedefleyen projesinde figüranlık üstlenmektir. Müsteşar Taner’in bir çok ulus-devlet ve milletin hızlı bir şekilde tarih sahnesinden çekileceği ya da ulusal egemenliklerini büyük ölçüde yitireceklerini öne sürmesi ile ABD’nin ’Ortadoğu’da 22 devletin sınırları değişecek’ saptaması eş anlamdadır. Uluslararası emperyalist sistemin bir parçası olarak, bu sistemin içinde Türkiye’nin milli savunmasını yapması, devlet egemenliğini ve toprak bütünlüğünü koruması mümkün değildir. Müsteşar Taner ise Türkiye’yi bu sistem içinde kalmaya mecbur ve mahkûm etmektedir.

Emre Taner’in karmaşık açıklamasında Türkiye’ye yönelik tehditlerden söz edilmekte ancak bu tehdidin kaynağı gizlenmektedir. Balkanlar’da, Kafkaslar’da, Ortadoğu’da tehdit kimden, nereden gelmektedir? Taner’in açıklamasında ABD ve AB emperyalizmi yoktur.

Bu figüranlık rolünün, bizi Ortadoğu ve Asya ülkeleriyle cephe cepheye getireceği herkesçe bilinmektedir. Karanlık bir roldür ve felaketten başka sonuç getirmeyeceği ortadadır. Amaç, ABD’nin Türkiye-Kürdistan federasyonudur.”

Habur’daki sözde teslim olma operasyonunu, görev süresi açılım hazırlıklarını sürdürmesi için uzatılan MİT müsteşarı Emre Taner’in temasları sonucu gerçekleştiği artık bilinmektedir.

Federasyon tartışması

İncelemeye, Hasan Cemal’in 1993 yılında, 14 Nisan 1993’ta, Lübnan’ın Beka Vadisi’ndeki Zahle kentinde bir evde Abdullah Öcalan’ın “misafiri” olduğu ve güvenlik sebebiyle yatıya da kaldığı gece ile başlamıştık.

Öcalan o görüşmede şunları da söylemişti:

“Güreş, (Dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Doğan Güreş), geçenlerde şöyle bir şey demiş: Biz federasyonu kabul etsek kimse bizi Kızılay’a indirtmez. Yoh Yoh! (Gülüyor) Bence bazı Kürt hakları biraz kabul edilse, Kızılay’da omuzlarda taşınırlar. Türkiye halkı biraz demokrasi istiyor. Kimse kendini aldatmasın. Türk halkını aptal yerine koymasın. Yeter ki demokrasinin yolu açılsın.”

Hasan Cemal ilaveten yorum yapıyordu:

“Silâhlı mücadele defterini artık kapatmak istiyor Apo.. İç ve dış ortamın da bunu gerekli kıldığı ve uygun olduğu kanaatinde. Köşeye sıkıştırılmazsa, buna kararlı.

İşi siyasal plana kaydırmayı ve mücadeleyi meşru platformlarda yürütmeyi amaçlıyor.

Yani artık yeraltında değil, yer üstünde politika yapmayı arzuluyor. Klasik deyişle legale çıkmak niyetinde PKK lideri. Gece yarısı bir ara ’Üç aylığına gelmiştim buralara, 14 yıldır hala dönemedim’diye yakınması ilginçti.

Böyle bir süreç işlerken, PKK dahil öteki Kürt hareketlerini de kendi şemsiyesi altında toplayacak bir parti ya da cephe partisi Türkiye’te legal olarak faaliyete geçebilir diye düşünüyor Apo.

Apo Türkiye Kürtlerinin tek çatı altında toplanmasına yönelik çalışmaların hızla ilerlediğini söylüyor. Türkiye’de legale çıkacak böyle bir hareketin başına kim gelebilir? Bugünlerde Kemal Burkay adı ön plana çıkıyor bugünlerde. Bu konuyu konuşurken, kendisinden çık emin bir izlenim veriyor Apo. Nasıl olsa ipler bizim elimizde olur havası..”

Peki kimdi Abdullah Öcalan’ı üç aylığına Suriye’ye gönderen? Programı neydi? Üç ay sonra Türkiye’de ne olacaktı? Öcalan “Üç aylığına Suriye’ye geldim” deyince bu sorular sorulmalı değil miydi? Güreş, federasyonu kabul etmek veya etmemekten söz ediyorsa, bu konuda devletin içinde bir tartışma mı vardı? Öcalan bunlar hakkında ne biliyordu?

Soruların cevabını yarın biz vermeye çalışalım.

YARIN: 12 Eylül’de PKK korundu ve büyüdü


Arslan BULUT / YENİÇAĞ, 1 Ocak 2010

Re: Açılımın Şifreleri -5- / Arslan BULUT

İletiGönderilme zamanı: Cmt Oca 02, 2010 5:22
gönderen dervishizir
Top yekün hıyanet hepimiz biliyoruz. .......