1. yüz (Toplam 5 yüz)

Faşistler yargıya darbe yaptı!..

İletiGönderilme zamanı: Pzt Kas 09, 2009 18:07
gönderen Başkomutan
Sincan Hakimi Osman Kaçmaz hakkındaki meslekten ihraç talebinden sonra yargıda bir isim için daha ihraç başvusu yapıldı.

Yarsav Başkanı Eminağaoğlu'nun meslekten ihracı istendi. Eminağaoğlu hakkında soruşturma talebi de var.
Eminağaoğlu Ergenekon dosyasıyla ilgili kamuoyunu etkilemeye çalışmak; Cumhuriyet gazetesine destek ziyaretinde bulunmak, Ve Tandoğan'da düzenlenen Cumhuriyet mitinglerine katılmak, 367 tartışmalarına ilişkin açıklama yapmakla suçlanıyor.

Adalet Bakanlığı, Sincan Hakimi Osman Kaçmaz'ın meslekten ihracını istedi. Bu olayın hemen ardından YARSAV Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu'nun da ihracı istendi. Suçlamalar arasında Cumhuriyet mitinglerine katılmak da var.

İŞTE EMİNAĞAOĞLU'NUN İHRACININ İSTENME NEDENLERİ

Adalet Bakanlığı, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün yargılanması yönünde karar vermesinin ardından soruşturma başlatılan Sincan 1.Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Osman Kaçmaz’ın meslekten ihraç edilmesini istedi.
Mahkeme Başkanı Osman Kaçmaz ayrıca, Telekomünikasyon İletişim Daire Başkanlığı'ndaki (TİB) dinleme iddialarıyla ilgili baskın kararını vermiş, kurumda Ankara 1. Sulh Ceza Hakimi Hayri Keskin ve beraberindeki bilirkişilerce inceleme başlatılmıştı.

Adalet Bakanlığı ise, TİB’deki tespit sırasında “yasa ihlali” yapıldığı ve “mahkeme kararını aşacak yorumla inceleme yapıldığı” gerekçesiyle olayı incelemeye almıştı.

Kaçmaz hakkindeki son karari HSYK verecek.

KAÇMAZ: "BANA YAPILMIŞ BİR TEBLİGAT YOK"

Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Hakim Osman Kaçmaz, Adalet Bakanlığı müfettişlerinin hakkında yaptığı soruşturma sonunda ''meslekten ihraç isteminde bulunduğu'' yönündeki haberlerle ilgili olarak, ''Bana yapılmış bir tebligat yok ama duyumlarım ihraç isteminin doğru olduğu yönünde'' dedi.
Kaçmaz, Adalet Bakanlığı müfettişlerinin hakkında yaptığı soruşturmanın tamamlandığını söyledi.

Soruşturma sonunda, adli ceza ve meslekten ihraç isteminde bulunulduğu yönünde duyumlar aldığını ifade eden Kaçmaz, ''Mesleğim gereği fazla açıklama yapamıyorum. Bana yapılmış bir tebligat yok ama duyumlarım ihraç isteminin doğru olduğu yönünde'' diye konuştu.

Kaçmaz, işlemlerin avukatı tarafından takip edildiğini bildirdi.


internethaber

Re: Faşistler yargıya darbe yaptı!..

İletiGönderilme zamanı: Pzt Kas 09, 2009 18:48
gönderen bezgin
Artık şu netleşti ki, milli ve muhalif güçlerin telefonları 2002 sonu, 2003’ün başından beri dinleniyor. TİB, belki sonradan, dinlemelere hukuki zemin yaratmak için devreye sokulmuş olsa bile, malum 2002-2003’te henüz ortada yoktu. Bu demektir ki, en başından beri önce telefon, sonra ortam dinlemeleri yapacak donanıma sahip bir başka “karargâh” söz konusu!..

Fısıltı gazeteleri, bu “karargâh”ın Ankara’nın tam göbeğinde, sıradan bir şirket (ithalat-ihracat gibi) görünümünde olduğunu, “naklen yayın” dokümanlarının da buradan sağlandığını söylüyor.


Sivil Cunta’nın Karargâhı Kızılay’da Bir “Şirket” mi? – Meyyal UYGUR

YARSAV Başkanı Ömer Faruk Eminağoğlu’nun suç duyurusu üzerine Ankara 1. Sulh Ceza Hakimi Hayri Keskin başkanlığındaki bilirkişi heyetinin, TİB (Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı)’na baskın düzenlediği gün, büyük bir cüret ve “yanlış adrestesiniz” dercesine piyasaya “telefon” mu, “ortam” dinlemesi mi olduğu meçhul yeni bir ses kaydı sürüldü. İddiaya göre, bu defaki kayıt, Albay Dursun Çiçek’in evinde arama yapan Deniz Askeri Hakim Yüzbaşı İ. Volkan Şahin’e aitti. Güya Şahin, birilerine, “Çiçek’in evini göstermelik aradıklarını, aramaya ciddiyet kazandırmak için içerde kaldıkları 6.5 saat süresince yiyip, içtiklerini” anlatıyordu.



Bence de o bilirkişi heyeti yanlış adrese gitti!..Zira artık şu netleşti ki, milli ve muhalif güçlerin telefonları 2002 sonu, 2003’ün başından beri dinleniyor. TİB, belki sonradan, dinlemelere hukuki zemin yaratmak için devreye sokulmuş olsa bile, malum 2002-2003’te henüz ortada yoktu. Bu demektir ki, en başından beri önce telefon, sonra ortam dinlemeleri yapacak donanıma sahip bir başka “karargâh” söz konusu!..



Fısıltı gazeteleri, bu “karargâh”ın Ankara’nın tam göbeğinde, sıradan bir şirket (ithalat-ihracat gibi) görünümünde olduğunu, “naklen yayın” dokümanlarının da buradan sağlandığını söylüyor.



Aslında hepimizin gözü önünde akıp giden açık istihbarat bilgileri de, bu iddiaları güçlendiriyor…



Tarih 11 Temmuz 2003, Sabah’tan Yavuz Donat, Başbakan Erdoğan’ın, birkaç kez “yolsuzluğun damarına girdik” demesi, ama hiçbir ayrıntı vermeyip, “bekleyin” demekle yetinmesi üzerine, bir “araştırma” yaptığını yazar. “Ve görür ki, Ankara’da yolsuzlukları araştırma konusunda, TBMM’deki komisyonun dışında bir başka organizasyon daha var”dır!..



Donat, detay da verir. “Organizasyon, İçişleri ve Adalet Bakanları’nın bilgisi sahilinde, doğrudan Başbakan’a bağlıdır. Tüm iç güvenlik birimleri de bu organizasyonun içindedir. Çalışmalar gizlidir. Çalışmaları yürütenler, en az 5 yıldır yolsuzluk dosyaları üzerinde çalışan, operasyonel yeteneği yüksek, tribünlere oynamayan bir takımdır” falan…


Bu işlerin yürütüldüğü karargâha gelince; “O da gizlidir. Bir bakanlık binası değildir. Ankara’nın göbeğinde, fakat ‘gözlerden uzak, kulaklara kapalı, dış etkilenmelerden arındırılmış, TBMM’ye yürüme mesafesinde’ bir yer”dir.



Ve belki de en önemlisi, “Bu organizasyonun önünde ‘sır kavramı’ diye bir engel yok”tur!..



İlginçtir Yavuz Donat bu tespitlerinden sonra, 6. his mi, şüphe mi, tecrübe mi bilinmez, böyle bir organizasyonun risklerine de şöyle dikkat çeker:



“Organizasyon eğer, kişisel ve kurumsal intikama, hesaplaşmaya yönelirse...Organizasyonun siyaset ayağı, bu işten, yaklaşan yerel seçimler için rant elde etmeye kalkarsa...Ve şu ana kadar perdenin arkasında kalmaya özen gösterenlerin içinde şov yapmaya, kahraman olmaya yeltenenler çıkarsa...Bir çuval incir berbat ediliverir…”



Acaba “yolsuzluk” diye yola çıkılıp, iç ve dış malum organizasyonların da desteğiyle, Donat’ın öngördüğü gibi, “kişisel ve kurumsal intikama, hesaplaşmaya, siyasi ranta” mı yönelindi, yoksa aslında o merkez, en başından bugünler, bu amaçlar için mi kuruldu?



Tümü de telefon ve ortam dinlemeleriyle, önce “kişisel” (AKP’ye dokunan yandı), ardından “kurumsal” (muhalefet partileri, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, TSK) ve en nihayet topyekûn büyük bir “intikam ve hesaplaşma”ya gidilmesi, sadece tesadüf olabilir mi?



Artık “sivil bir cunta”nın varlığından emin olan ve “karargâh” arayanların ilgi, bilgi ve dikkatine sunulur!..



Zira “bir çuval incir berbat olmadı”, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ocağına incir ağacı dikildi!..

Kaynak: Açık İstihbarat

Re: Faşistler yargıya darbe yaptı!..

İletiGönderilme zamanı: Pzt Kas 09, 2009 19:54
gönderen sessiz sedasız
'Türkiye örtülü faşizme gidiyor'

Kılıçdaroğlu: AKP neden paniğe kapıldı, birden bire yargıçların üzerine acımasızca gidebiliyor.
CHP Grup Başkanvekili Kemal Kılıçdaroğlu, Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Osman Kaçmaz ile ilgili işlem konusunda, ''Türkiye adım adım örtülü faşizme doğru gidiyor'' dedi.

Mecliste gazetecilerin konuyla ilgili sorularını yanıtlayan Kılıçdaroğlu, kararı duyduğunda, önce kulaklarına inanamadığını belirterek, Adalet Bakanlığının bir yargıç hakkında böylesine karar almasının, ''21. yüzyıl Türkiyesine yakışmadığını'' söyledi. ''Türkiye adım adım örtülü faşizme doğru gidiyor'' diyen Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti.

''Siz bir yargıcın kararını beğenmediniz, kendi vicdanıyla aldığı kararların arkasında durdu, Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı'nda (TİB) neler oluyor, genel şikayetleri değerlendirdi diye onu görevden alma girişiminde bulunuyorsanız, bu doğru bir uygulama değildir. Kuvvetler ayrılığı ilkesine terstir. Yargıcı, ancak yargıçlar görevden alabilir. Elbette Adalet Bakanlığı elinde gerçekten deliller varsa, bu yargıç açısından yük kızartıcı suç işlenmişse, onun gereği yapılabilir. Ama ortada siyasi iktidarın hoşuna gitmeyen kararlar alındı diye yargıca baskı kurmak, yargıcın düşüncelerini baskılamak, onun sağlıklı karar almasını engellemek doğru bir uygulama değildir. Bakın Ergenekon uygulamasında bir yargıç davadan çekildi ve 'üzerimde kurumsal baskı olduğu için davadan çekiliyorum' dedi. Bu yargıç çıkıp şunu da anlatabilmeli, bu kurumsal baskıyı kimler kuruyor?

AKP Hükümeti kuruyorsa, bu Ergenekon davasını doğrudan yönlendirdiğinin bir başka kanıtıdır. Sincan yargıcına yapılan da bunun bir benzeridir. Bugüne kadar verdiği kararlar nedeniyle toplum vicdanı rahatsız olmamış, kimse itiraz etmemiş. Gereği neyse yapılmış. Bu paniğin arkasında yatan nedir? AKP neden bu paniğe kapıldı, birden bire yargıçların üzerine bu kadar acımasızca gidebiliyor. Bunun sorgulanması lazım. Biz bu olayın peşini bırakmayacağız.''

-ŞİMŞEK'İN KARDEŞİ-

Kılıçdaroğlu, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in ablasının yeşil kart sahibi olmasıyla ilgili eleştirilerinin sorulması üzerine, ''2005'te Bakan'ın kardeşi yeşil kart almış. Bunu yakıştıramadım. Ablası yoksul olabilir. Ama bu yoksulluğu gidermek, Maliye Bakanı'nın kendi elinde olmalıydı, kendisi destek vermeliydi ve yeşil kart kullanmasının önüne geçmeliydi. O yeşil kartı Maliye Bakanının ablası değil de bir başka kimsesiz yurttaşımız kullanabilirdi'' karşılığını verdi.

Maliye Bakanı Şimşek için ''İngiliz Mehmet'' benzetmesi kullandığını söyleyen bir gazeteciye Kılıçdaroğlu, ''Kendisi İngiliz vatandaşı... O açıdan 'İngiliz Mehmet' olarak tanımladım'' dedi.

-''TÜRKİYE'DE DARBELER DÖNEMİ BİTMİŞTİR''-

Kılıçdaroğlu, ''Başbakan dün katıldığı bir televizyon programında 'Darbe endişeniz var mı?' sorusuna, 'Ben başkaları gibi şapkamı alıp gitmem, gereğini yaparım' dedi. Bir anlamda, 'Genelkurmay Başkanı'nı görevden alırım' demeye getiriyor. Bu değerlendirmeyi nasıl buluyorsunuz?'' sorusuna karşılık Kılıçdaroğlu, ''Türkiye'de darbeler dönemi bitmiştir. Türkiye'de artık sıradan yurttaşlarımız da darbe istemiyor. Böyle bir olay doğru da değil. Türkiye'de her kurum kendi görevini yapmalıdır. Yaptığı zaman halk kendi tercihini sandıkta kullanacak. Demokratik yollarla AKP'yi sandığa gömecektir'' dedi.

''Islak imza konusunda Başbakan, 'Adli Tıp Kurumu raporu var, bu da kale alınabilir?' dediğini söyleyen bir gazeteciye, Kılıçdaroğlu şu karşılığı verdi:

''Sayın Başbakan, Ergenekon davasını yönlendiren ve bu konuda dolaylı da olsa karar alan kişidir. Bu olayda bir kez daha çıktı. Sayın Başbakan'a gerçekten sormak isterim; Sayın Başbakan hangi gerekçeyle, hangi bilgisiyle, hangi bilgi birikimiyle adli tıp raporunun yeterli olduğunu, askeri savcılığın da buna uyması gerektiğini söyleyebiliyor? Eğer Adli Tıp Kurumu raporu yeterliyse, o zaman bizim kafamızdaki kaygıların, kuşkuların giderilmesi lazım. Adli Tıp Kurumu Başkanı çıkıp medyaya, 'Biz kamuoyunun bazı hassasiyetlerini dikkate alarak karar veriyoruz' dedi mi, demedi mi? Dedi. Peki bunu söyleyen bilim insanı olabilir mi? Bunu söyleyen insanın verdiği raporun doğru olduğuna biz inanabilir miyiz? Bu kurum atama yapacaksınız, belge elinize geçtikten sonra, atama yaptığınız kişilere bu belgeleri inceleteceksiniz, dönüp bize diyeceksiniz ki 'Biz bu kurumun verdiği rapor doğru kabul ediyoruz.'

Bir başka önemli nokta, ıslak imzayı askeri savcıya göndermekten niçin korkuyorlar? Eğer bu doğruysa, onlar da doğru diyecekler. Kamuoyunda hiçbir tartışma, hiçbir kuşku olmayacaktır. Siz göndermezseniz aslında kuşku çıkacaktır. O zaman akla şu geliyor, demek ki bu belge düzmece... Bir takım insanları buldular, 'Siz bu imza Dursun Çiçek'e aittir diye karar verin, biz bu kararı esas alıp bu işi götüreceğiz' diyecekler. Bu doğru bir yaklaşım değil. İnsanlar yargıcın, savcının vereceği kararı kamuoyu vicdanında tartışılmaması gereken karar olarak görmek istiyorlar. Biz yanlışlık varsa üzerine kararlılıkla ve belirli bir tutarlılıkla gidilmesini savunan bir partiyiz. Kim yanlış yaparsa hesabının sorulmasını isteriz. Ama kaçarak, göçerek yargıçları görevden alarak, yargıçları üzerine baskı kurarak, sonra davadan çekilmesini sağlayarak...Böyle bir şey olamaz. Doğru bir olay değildir. AKP, baskıcı gücünü hayatın her alanında hissettirmeye başladı.''

Kaynak

Re: Faşistler yargıya darbe yaptı!..

İletiGönderilme zamanı: Sal Kas 10, 2009 0:58
gönderen Oğuz Kağan
Resim
Oldu olacak assaydınız!..

ADALET Bakanlığı’nın ceza istekleri başkent gündemine bomba gibi düştü. Osman Kaçmaz için çıkan “Meslekten ihraç edilsin. 2 kez görev yeri değiştirilsin. 4 ayrı kovuşturma açılsın” raporu şok etkisi yaratırken, Adalet Bakanı Sadullah Ergin, “Bundan sonra süreç bağımsız yargıda işleyecek” açıklaması yaptı.

Birbirinden garip suçlamalar
ŞOKUN 2. dalgası YARSAV Başkanı Ö. Faruk Eminağaoğlu için istenen cezayla geldi. Cumhuriyet Savcısı olan Eminağaoğlu’nun ‘Cumhuriyet mitinglerine katılmak’la suçlanması, olayı trajikomik bir hale getirdi. İhraç ve yer değişikliği kararını HSYK verecek. Kaçmaz ve Eminağaoğlu’nun itiraz hakları var.

Cesur kararların hakimi: Kaçmaz

Gül yargılanmalı
Cumhurbaşkanı’nı “Kayıp Trilyon” davasında ’şüpheli’gördü ve yargılanmasını istedi.

Erdoğan’a şok!
“Sayın Öcalan” diyen Başbakan Erdoğan hakkında verilen takipsizlik kararını kaldırdı.

TİB’e baskın
Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’nın (TİB) tüm dinleme kayıtlarını kontrol ettirdi.

Tazminat davası
Kişilik haklarına saldırdıkları gerekçesiyle Gül ve Erdoğan hakkında tazminat davası açtı.


Yargıda ihraç depremi

Adalet Bakanlığı, ‘Gül yargılansın’ diyen, ‘Erdoğan hakkındaki takipsizlik kararını kaldıran’ Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Kaçmaz ile YARSAV Başkanı Eminağaoğlu’nun meslekten ihraçlarını istedi.

Haber: Fatih ERBOZ
Adalet Bakanlığı, Sincan Birinci Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Osman Kaçmaz ile YARSAV Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu’nun meslekten ihracını istedi. Adalet Bakanlığı Teftiş Kurulu, Kaçmaz hakkında dört aydır sürdürülen soruşturmayı tamamladı. Raporda Osman Kaçmaz’ın disiplin yönünden meslekten ihracı iki kez de görev yerinin değiştirilmesi istendi. Raporda ayrıca Sincan Hakimi’nin hakkında 4 ayrı kovuşturma açılması da talep edildi. Ceza İşleri Genel Müdürlüğü’ne gönderilen rapor, Adalet Bakanı Sadullah Ergin ve Müsteşar Ahmet Kahraman tarafından onaylanarak nihai kararı verecek olan Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’na (HSYK) iletildi.

İtiraz hakları var
Kaçmaz hakkındaki meslekten ihraç ve yer değiştirme taleplerini HSYK karara bağlayacak. Adli kovuşturma kararını ise Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı verecek. Kovuşturma kararı çıkarsa yargılamayı Yargıtay’ın ilgili dairesi yapacak. HSYK’nın vereceği karara Hakim Kaçmaz’ın itiraz hakkı bulunuyor. İtirazı, HSYK’nın yedek üyelerinin de katılımıyla İtirazları İnceleme Kurulu görüşecek.

Başkent gündemine bomba gibi düşen bu haberin ardından bir ihraç talebi daha geldi. Adalet Bakanlığı, YARSAV Başkanı Ömer Faruk Eminaoğlu’nun da ihracını istedi. Adalet Bakanlığı Teftiş Kurulu, Eminaoğlu hakkındaki raporunu tamamladı. YARSAV Başkanı’nın yargıçlıktan kesin ihracı istendi. Eminağolu’nun Ümraniye soruşturması konusunda yaptığı açıklamalar suç dosyasına konuldu. Suç dosyasında şunlar da yer aldı: “Sabih Kanadoğlu’nun evinin aranmasınını ardından sonra yaptığı açıklama, Cumhuriyet gazetesine destek vermek, Anıtkabir ve Tandoğan’daki Cumhuriyet mitinglerine katılmak, Adalet Bakanı ve müsteşarı hakkında açıklamalarda bulunmak, Cumhurbaşkanlığı seçiminde 367 tartışmalarıyla ilgili ifadesi.” Eminaoğlu hakkındaki disiplin soruşturmasını Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu yapılacak. Adli soruşturmayı ise Yargıtay’ın ilgili dairesi yapacak.

Henüz tebligat yok
Öte yandan Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Osman Kaçmaz, Adalet Bakanlığı müfettişlerinin hakkında yaptığı soruşturma sonunda “meslekten ihraç isteminde bulunduğu” yönündeki haberlerle ilgili olarak, “Bana yapılmış bir tebligat yok ama duyumlarım ihraç isteminin doğru olduğu yönünde” dedi. Adalet Bakanı Sadullah Ergin ise Osman Kaçmaz ile ilgili işlemin yeni bir durum olmadığını belirterek bundan sonra süreç bağımsız yargıda işleyecek” diye konuştu.


İşte Kaçmaz’ın cesur kararları

Kayıp trilyon davasında ‘Gül yargılansın’ dedi
Başkanlığını Osman Kaçmaz’ın yaptığı Sincan Ağır Ceza Mahkemesi, Cumhurbaşkanı Gül’ün ‘Kayıp trilyon’ davasıyla ilgili olarak evrakta sahtecilik suçundan yargılanması gerektiğine karar vermişti. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın, Cumhurbaşkanı hakkında verdiği takipsizlik kararını kaldıran mahkeme kararında, Abdullah Gül’den ‘şüpheli’ olarak bahsedilmişti. Kararda, “Dokunulmazlığının yasa koyucunun Cumhurbaşkanını da kapsadığı yönünde görüşleri hukuktan yoksun, kanunlara aykırı olduğu açıktır” denilmişti. Adalet Bakanlığı, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün yargılanması yönünde karar vermesinin ardından Kaçmaz hakkında soruşturma başlatmıştı.

Erdoğan’ın takipsizlik kararını kaldırmıştı
Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Osman Kaçmaz, 13 Temmuz 2007’de Başbakan Recep Tayyip Erdoğan hakkında ‘Sayın Öcalan’ sözünü kullandığı gerekçesiyle Ankara Başsavcılığının verdiği takipsizlik kararını kaldırmıştı. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı da, Erdoğan ile ilgili fezleke hazırlayıp dokunulmazlık nedeniyle dosyayı TBMM’ye gönderme kararı almıştı. Erdoğan’ın, Avrupa’da bir radyoda 2000 yılında yaptığı konuşmada, Abdullah Öcalan’dan iki kez ‘Sayın’ ve şehitlerden de ‘Kelle’ diye söz ettiği ileri sürülmüştü. Erdoğan, şehit ailelerinin açtığı davada 3 kuruş tazminat ödemeye mahkum edilmişti. Erdoğan parayı ödemeyince şehit aileleri alacaklarını icra yoluyla tahsil etmişti.

Dinlemenin merkezini kontrol ettirmişti
Osman Kaçmaz, YARSAV Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu’nun telefonlarının dinlenip dinlenmediği konusunda Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’nın (TİB) tüm dinleme kayıtlarının kontrol edilmesini istemişti. Mahkemenin kararı doğrultusunda TiB’de Ankara 1. Sulh Ceza Hakimi Hayri Keskin ve beraberindeki 3 bilirkişi inceleme başlatmıştı. Uzmanlar, usulsüz dinleme iddialarını araştırmıştı. Adalet Bakanlığı ise, Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’ndaki tespit sırasında “yasa ihlali” yapıldığı ve “mahkeme kararını aşacak yorumla inceleme yapıldığı” gerekçesiyle olayı incelemeye almıştı.

Gül ve Erdoğan’ı mahkemeye vermişti
Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Osman Kaçmaz, “Kayıp Trilyon” davasında verilen takipsizlik kararının kaldırılmasının ardından, “kişilik haklarına zarar verdikleri” iddiasıyla Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan aleyhinde 10’ar bin TL’lik tazminat davaları açmıştı. Kaçmaz ayrıca, dinlenmemesi için, odasına Başbakan, Cumhurbaşkanı ve Genelkurmay Başkanı’nın korunmasında kullanılan jammer cihazı da koydurtmuştu. Kaçmaz’ın bu konuyla ilgili “Herkes biliyor ki, herkes dinleniyor. Ama kim tarafından dinlendiğimiz konusunda şüphemiz var. Yani yasal dinleme değil tabii ki” demişti. Kaçmaz basın mensuplarının “Şüpheleriniz mi var dinlendiğinize dair” sorusunu “Kesinlikle” diyerek cevaplamıştı.


http://www.yenicaggazetesi.com.tr/haber ... ?hit=26074

Re: Faşistler yargıya darbe yaptı!..

İletiGönderilme zamanı: Sal Kas 10, 2009 13:50
gönderen bezgin
Fitnifitil Fitnos yazdı:“Adliye’de, Mülkiye’de veya başka bir hayati müessesede bizim arkadaşlarımızın mevcudiyeti, öyle ferdi mevcudiyetler şeklinde ele alınıp değerlendirilmemelidir. Bunlar gelecek adına o ünitelerde garantimizdir… İcabında mahkemelerin altını üstüne getireceksiniz, avucuna alacaksın.
Arkadaşlara diyorum ki, sen bin vereceksin, geriye belki biri dönecek. Dershanelerimiz müsait, destekleriz. Bir milyar vereceksiniz, 10 milyonluk tazminat davası açacaksınız. Yani önemli olan mahkûm ettirmektir. Avukat tutacaksınız, hâkim kiralayacaksınız…”




Re: Faşistler yargıya darbe yaptı!..

İletiGönderilme zamanı: Sal Kas 10, 2009 16:34
gönderen Oğuz Kağan
'Hükümet bize mesaj veriyor'

YARSAV Başkanı: Cemaat toplantısına mı gitseydim?

Yargıçlar ve Savcılar Birliği (YARSAV) Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu, hak arama özgürlüğünü kullandığı için ihraç istemiyle karşı karşıya kaldığını söyledi.

Eminağaoğlu, YARSAV Genel Merkezinde düzenlediği basın toplantısında, Adalet Bakanlığının hakkında talep ettiği ''ihraç istemine'' ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Adalet Bakanlığının yürüttüğü soruşturmanın adli yönden Sincan Cumhuriyet Başsavcılığına idari yönden de HSYK'ya iletildiğini basından öğrendiğini belirten Eminağaoğlu, avukatına ve kendisine konuya ilişkin tebligat yapılmadığını bildirdi.

YARSAV'ın faaliyetlerinin Türkiye'de kapatma soruşturmaları ve kendisi hakkında açılan ihraç soruşturmalarıyla anıldığını ifade eden Eminağaoğlu, yapılan işlemlere karşı hukuk mücadelesine devam edeceklerini, kazananın da hukuk ve YARSAV olacağını kaydetti.

Hakkındaki soruşturmanın sonuçlandırılmasının zamanlama açısından son derece ilginç olduğunu ifade eden Eminağaoğlu, 15 Kasım 2009 tarihinde YARSAV'ın ikinci seçimli genel kurulu olduğunu ve genel kurul öncesinde YARSAV aleyhine gündem oluşturulmak için soruşturmanın sonuçlandırıldığını savundu.

-MİT VE EMNİYETE VERİLEN DİNLEME YETKİSİ KARARLARI-

Eminağaoğlu, ''siyasi iradenin hukuk dışı gerekçelerle 70 milyon insanın telefonlarının Milli İstihbarat Teşkilatı ve Emniyet Genel Müdürlüğü'nce dinlenmesine izin vermesine'' sessiz kalamadığını ve konuya ilişkin yapılan işlemler nedeniyle YARSAV hakkında soruşturma açıldığını belirterek, Adalet Bakanlığının söz konusu işlemine ilişkin tek suç duyurusunda bulunan örgütün YARSAV olduğunu kaydetti.

Adalet Bakanlığı ve Telekomünikasyon İdarisi Başkanlığının (TİB) soruşturmayı etkilemek için her türlü iş ve işleme başvurduğunu öne süren Eminağaoğlu, TİB'de Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nin verdiği karar doğrultusunda tespit yaptırıldığını söyledi.

TİB'deki tespitin ardından Adalet Bakanlığının suç duyurusunda bulunduğu için kendisi, tespit kararını verdiği için de Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Hakim Osman Kaçmaz hakkında ''ihraç isteminde'' bulunduğunu savunan Eminağaoğlu, ''Hak arama özgürlüğümüz nedeniyle ihraç ile karşı karşıya kalıyoruz'' dedi.

-CUMHURİYET MİTİNGLERİ-

Hakkındaki soruşturmalara gerekçe olarak Cumhuriyet mitinglerine katılımının gösterildiğini belirten Eminağaoğlu, şöyle konuştu:

''(Cumhuriyet mitinglerine neden katıldın) deniliyor. Bir Cumhuriyet savcısı, Cumhuriyet mitingine katılmayacak da nereye katılacaktır? Cumhuriyet savcısı olarak bir cemaatin toplantısına katılmam beklenen bir şey değildir. Ama bugün cemaatleri soruşturan Cumhuriyet savcıları soruşturulmaktadır.

Dünyanın hiçbir ülkesinde yargıçlar şüphelilerin huzuruna çıkmamıştır. Bugün Türkiye'de bu tersine dönmüştür. Şüpheliler yargıçların huzuruna çıkarılamamaktadır. Yargıçlar şüphelilerin huzuruna çıkarılmıştır. Yargı bu noktaya itilmiştir. Siyasi irade hapşırdığı zaman, yargıda zatürre ortaya çıkıyor.''

Türkiye'de yargıç güvencesinin ortadan kaldırıldığını savunan Eminağaoğlu, Adalet Bakanlığının dinlemelere ilişkin kararının yargıdan kaçırıldığını, kararların yargı denetimine tabi tutulmadığını ve ''faili meçhul'' dinleme kararları alındığını öne sürdü.

-ADALET BAKANLIĞI ELİNDE EVRAK OLMADAN DİNLEMEYE DEVAM EDİYOR.

Eminağaoğlu, ''Dünyanın hangi ülkesinde Adalet Bakanlığı, yargıç ve savcıların telefonlarını dinler. Adalet Bakanlığı elinde evrak olmadan dinlemeye devam ediyor. Yargı baskı altında. Adalet Bakanlığı, yargıç ve savcıları dinleme noktasında mahkemelerden karar almaktadır. Ceza Muhakemesi Kanunu 'tedbir süresince dinleme kararları gizlidir' diyor. Tedbir süresi sona erdiği halde dinleme kararları ilgilisine iletilmemekte'' diye konuştu.

Hakkındaki soruşturmaların ''hukuk dışı'' olarak yürütüldüğünü ve soruşturmaları yürüten müfettişler hakkında dava açtığını ifade eden Eminağaoğlu, davalara ilişkin süreci beklediklerini ancak Adalet Bakanlığının ''kamuoyunu maniple etmek'' için süreci beklemeden soruşturmaları sonlandırdığını kaydetti.

''Adalet Bakanlığının bir soruşturmayı dayanak göstererek 11 bin yargıç ve savcı hakkında terör soruşturması yapılmasına izin verdiğini'' iddia eden Eminağaoğlu, Adalet Bakanlığının işleminin iptali için dava açtığını ancak Adalet Bakanlığının ''senin adın yok, neden dava açıyorsun'' şeklinde savunma yaptığını belirtti.

Adalet Bakanlığının yargı erkini kullanarak hakim ve savcılar hakkında ''terör suçlamasıyla'' soruşturma yaptığını savunan Eminağaoğlu, ''Egemenlik erkine terör olarak bakılmaktadır. 11 bin yargıç ve savcı adına mücadeleyi YARSAV yapacaktır. Yargının bağımsız olması, vatandaşların güvencesidir, yargının ayrıcalığı değildir. Yargı tek referans noktası olarak hukuku görmektedir. Hukuka aykırılıkları yapanlar dersini çalışmamıştır. YARSAV'ın haklılığına ilişkin kararları okuduklarında derslerini alacaklardır'' dedi.


http://www.gercekgundem.com/?p=230677

Re: Faşistler yargıya darbe yaptı!..

İletiGönderilme zamanı: Çrş Kas 11, 2009 23:49
gönderen ilkkurşun
Söyletmeyin, vurun!

Osman Kaçmaz kim?
Sincan Ağır Ceza Hakimi!
Kamuoyu onu hangi olaylarla tanıdı?:
1) Kayıp Trilyon davasında Abdullah Gül’ün şüpheli sıfatıyla yargılanmasını talep eden hakim olarak.
2) Şehide kelle, Öcalan’a Sayın diyen Başbakan Tayyip Erdoğan’ın yargılanmasının önünü açan hakim olarak!
3) Yargıtay’ın dinlenmesi iddiaları bağlamında Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’nın aranması hadisesinde.
Peki Ömer Faruk Eminağaoğlu kim?
YARSAV Başkanlığını yapan Yargıtay Savcısı!
Kamuoyu onu hangi olayla tanıdı?
AKP iktidarının yargıya yaptığı siyasi baskıları deşifre etmesi ve bazılarının aksine “Bana ne” demeden yiğit bir duruş sergilemesi ile!
Şimdi bu iki isim hedefte yani meslekten ihraç edilmek isteniyor!
Adalet Bakanlığı’nın görevlendirdiği müfettişlerin istemi ya da tuttuğu rapor bu doğrultuda!
Hayır ben yapılan şekli yanlışları, şunu bunu sorgulamadan esasa gireceğim!
Hiç mübalağa etmiyorum bu yapılan, “Söyletmen, vurun” anlayışından başka bir şey değildir.
Evet hadise bu iki isimden intikam almanın ötesinde hukuk çizgisinde direnç gösteren kamu görevlilerinin sindirilmesi yani yargıya sopa gösterilmesi operasyonudur!
İktidar ihraç talebi ile adeta bana eğilmeyene böyle yaparım mesajını veriyor!
Bana karşı tutum alana, söyletmem vururum diyor.
Göreceksiniz bundan böyle adaletin AKP ile ilgili kararlarına toplum hep kuşku ile bakacaktır!
Tam bu noktada soralım, bu ihraç talebi Deniz Feneri soruşturmasının, en azından halktaki algı bağlamında farklı yorumlanmasına neden olmayacak mı?
Savcı ve hakimler ne karar verirse versin bu son olay yani başlarda sallandırılan kılıç türlü spekülasyonlar getirmeyecek mi?
Aynı şekilde bu ihraç talebi hadisesi Başbakan’ın savcısıyım dediği Ergenekon davasının yargıçları üzerinde etki bırakmayacak mı?
Trajikomik olan güya demokrasi uğruna darbe mugalataları yapan malum güruhun bu olaya yani hukukun alenen katline zerre bir tepki vermek şöyle dursun, sevinçle karşılamalarıdır.
Bir kez daha görülmektedir ki demokrasi onlar için amaç değil araç yani tramvaydır!
Tablo artık tartışma götürmeyecek kadar nettir.
Türkiye’deki siyasi iktidar Mussolini’nin metotları ile kurumların fethine yani son kaleleri de ele geçirmeye devam ediyor!


Sabahattin ÖNKİBAR
sonkibar@gmail.com

Re: Faşistler yargıya darbe yaptı!..

İletiGönderilme zamanı: Prş Ara 17, 2009 1:43
gönderen Oğuz Kağan
Hakim Kaçmaz'a kovuşturma kararı

Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesi, Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Osman Kaçmaz hakkında, ''görevi kötüye kullanma'' ve ''hazırlık soruşturmasının gizliliğini ihlal'' suçlarından kovuşturma açılmasına karar verdi.

Mahkemenin kararı, Osman Kaçmaz'a avukatı Baykal Doğan aracılığıyla tebliğ edildi. Doğan, yaptığı açıklamada, ''görevi kötüye kullanma'' suçunun müvekkilinin ''izinli olduğu dönemde, görevine 2 saat erken başlamış gibi göstermesi''; ''hazırlık soruşturmasının gizliliğini ihlal'' suçunun ise ''Kocaeli Başsavcısını telefonla arayarak, dinlendiğini söylemesi'' iddialarına dayandırıldığını kaydetti.

''Müvekkilinin görevine zamanında başladığını'' savunan avukat Doğan, ''Kocaeli Başsavcısının da dinlenmediğinin ortaya çıktığını'' ileri sürdü. Doğan, ''Savunmalarımız dikkate alınmamış. Mahkeme son sözü Yargıtay'ın söylemesini uygun görmüş'' dedi.

Osman Kaçmaz, birinci sınıf hakim olduğu için yargılama Yargıtay'ın ilgili ceza dairesinde yapılacak.


Cumhuriyet

Re: Faşistler yargıya darbe yaptı!..

İletiGönderilme zamanı: Cmt Ara 26, 2009 22:36
gönderen Başkomutan
Eminağaoğlu'ndan çirkin benzetme!

YARSAV eski başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu Adalet Bakanlığı'na 'terör örgütü' benzetmesi yaptı.

Resim

Antalya Barosu tarafından 'Hukuk ve İnsan Hakları Savunucu Ödülü' verilen Yargıçlar ve Savcılar Vakfı eski Başkanı Ömer Faruk Eminağoğlu, Adalet Bakanlığı'nı terör örgütüne benzetti.

Zaman'dan Kenan Baş ve Cihat Ünal'ın haberine göre ödülünü aldıktan sonra bir konuşma yapan YARSAV eski Başkanı, haklarında dinleme kararı çıkarılan cumhuriyet başsavcılarının varlığına işaret ederek, "Terör örgütü ile suçlanan başsavcıların yöneticisi Adalet Bakanlığı'ysa, terör örgütünü kuran ve yöneten bir Adalet Bakanlığı'yla karşı karşıyayız." dedi.

Ömer Faruk Eminağaoğlu, konuşmasında hukuk sisteminin kavga içinde olduğunu iddia etti. Yargı bağımsızlığının her geçen gün olabildiğince baskı altına alındığını iddia eden YARSAV Eski Başkanı, bir terör örgütü yapılanması olduğu iddia edilen Ergenekon'un deşifresine yönelik dinlemelerle ilgili olarak, "Bugün bir gazetede görüyorsunuz. Ankara Cumhuriyet Başsavcısı yine terör soruşturmasından dinleniyor, İstanbul terör soruşturmasından, Zonguldak terör soruşturmasından, Yalova terör soruşturmasından, Konya, Adana ve Erzincan... Yargı, başsavcılar bu kadar terör soruşturması altındaysa, bunların hiçbirisinde HSYK yoksa, haberdar değilse, o zaman bu terör örgütü ile suçlanan başsavcıların yöneticisi Adalet Bakanlığı'ysa, terör örgütünü kuran ve yöneten bir Adalet Bakanlığı'yla karşı karşıyayız. Bu ortamda Türkiye Cumhuriyeti'nde yargı bağımsızlığını savunmak ve yüceltmekle görevli hissediyoruz kendimizi." diye konuştu. Eminağaoğlu, yargı bağımsızlığını kendileri için değil, vatandaşların hak ve özgürlüklerini güvence altına alabilmek için koruyacaklarını ifade etti.

HSYK'YI YARGI BAĞIMSIZLIĞININ GÜVENCESİ OLARAK GÖSTERDİ

Ömer Faruk Eminağaoğlu, bir terör örgütü yapılanması olarak iddia edilen Ergenekon'la ilgili davanın tek bir mahkemede toplanmasını eleştirdi. Bu durumun sıkıyönetim dönemlerini hatırlattığını savunan Eminağaoğlu, "Sıkıyönetim yasasının 13. maddesini açın, Türkiye'nin tek bir noktasından, bütün Türkiye'ye soruşturma açmasına olanak sağlayan bir yasadır. Peki bugün sıkı yönetim olmadığına göre, neden bu yasa çerçevesinde adeta bir soruşturma yürümektedir. Neden genel usul kurallarına göre davranılmadan sadece tek bir mahkemede dava toplanmaktadır. Oysa biz biliyoruz ki, demokrasilerde olağanüstü mahkemeler kurulamaz. Olağanüstü mahkemeler, olağanüstü rejimlerde olabilir." diye konuştu.

İktidarı sahip olamadıklarını yargı yoluyla elde etmeye çalışmakla suçlayan Eminağaoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bugün yargı, yasama organına karşı bağımsız mı diye bakarsak, birçok yerden yasama organının baskılarını görebilmekteyiz. Yürütme organına karşı yargı bağımsız mı diye bakarsak, yürütme organının yargı üzerinde birçok yönden bağımsızlığını ortadan kaldırmaya yönelik adımlar attığını görürüz. Yargı kendi içinde bağımsız mı diye bakarsak, 12 Eylül'ün ortaya çıkardığı en antidemokratik kurumlardan olan HSYK, bugün bu yapısına rağmen, yargı bağımsızlığını koruyan tek kurum ve güvence durumuna gelmiştir. 12 Eylül, HSYK'ya kurumsal hafıza sağlamamıştır. Kurumsal hafızası olmayan HSYK, bu ortamda yargıya güvence olmak için çalışmaktadır. Ancak bu HSYK bile siyasi iktidar tarafından değiştirilmek ve daha da yürütmeye yakın bir çizgiye sokulmak istenmektedir. Bu yapıdan bile rahatsızlık duyulmaktadır."

ÖZEL YETKİLİ MAHKEMELER HUKUKA ZARAR VERİYOR İDDİASI

Ömer Faruk Eminağaoğlu, konuşmasında özel yetkili mahkemelerin hukuka zarar verdiğini de öne sürdü. Özel yetkili mahkemeleri, sıkıyönetim, devlet güvenlik ve askeri mahkemeler benzeten Eminağaoğlu, "Bugün DGM'ler kaldırıldı. Geniş yetkili mahkemeler kuruldu. Geniş yetkili mahkemeler kuran siyasi iradeden bu mahkemeler soyutlanabilmiş değildir. Siyasi iktidar neden adli kolluğu kollamaktadır? Çünkü geniş yetkili mahkemeler, türevlerinde olduğu gibi her dönemde siyasi iktidarın istediği eksende çalıştırmayı arzuladı mahkemelerdir ve bu mahkemeler bugün Türkiye'de hukuk devletine en çok zararı veren, en çok tartışılan mahkemeler durumundadır. Türkiye'nin bir hukuk devleti olarak bu konuyu irdelemesi ve hukuku yüceltmek adına, bu mahkemelerin hukuk çerçevesinde çalışabilmesini sağlayan koşulları bir an önce yaratmak durumundadır." şeklinde konuştu.

internethaber


not:..çirkin benzetme denmiş isteyen olursa parantez içinde harika diyelim
Eminağaoğlu'ndan (harika) benzetme!

Re: Faşistler yargıya darbe yaptı!..

İletiGönderilme zamanı: Cmt Oca 23, 2010 22:11
gönderen Başkomutan
Kanadoğlu hükümeti yine topa tuttu!


Sabih Kanadoğlu'ndan yine çok tartışılacak açıklamalar: Bu hükümetin anayasayı değiştirmeye hakkı yok...


Resim

Balıkesir Barosu'nun kuruluşunun 90. yıl dönümü etkinlikleri kapsamında düzenlenen ''Hukuk Devletinde Yargı Bağımsızlığı'' konferansı Salih Tozan Kültür ve Sanat Merkezi'nde gerçekleştirildi. Konferansa, Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, YARSAV Kurucu Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu ve Bahçeşehir Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof.Dr. Süheyl Batum konuşmacı olarak katıldı.

''HALKIN GÜCÜ HER ŞEYİN ÜZERİNDEDİR AMA BİRLEŞMEK ŞARTIYLA''

Katılımın yoğunluğu nedeniyle konukların yer bulamayarak ayakta takip ettiği konferansta konuşan Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, "Anayasa'ya göre demokratik, sosyal, hukuk devletiyiz ancak Atatürk milliyetçiliğini unuttuk. Başlangıçtaki ilkeleri unuttuk. Başlangıçtaki ilkelerde laiklik vardır, güçlerin ayrımı vardır. Bunları unutmamızın bizi demokrasiden çok uzağa attığını unuttuk. Halkın gücü her şeyin üzerindedir ama birleşmek şartıyla. Olayları seyrederek değil, fikir üreterek, emek vererek önce demokrasimize sahip çıkalım. Demokrasimizin kurallarını değişik göstermek isteyenlere karşı, onun kurallarını iyi öğrenerek mücadele edelim'' şeklinde konuştu.

''İŞİNE GELİNCE BAĞIMSIZ YARGI, İŞİNE GELMEYİNCE SİYASİ KARAR DEMEK HUKUKLA BAĞDAŞMAZ"

Kanadoğlu, "Türkiye'de adalet ve hukuk reformu, Anayasa değişikliği yapılmalı ancak laiklik karşıtı eylemlerin odağı olduğu Anayasa Mahkemesi tarafından ilan edilen bir partinin anayasa değişikliği yapmaya hakkı yoktur. Bunun Türkiye'ye yeni kayıplar getireceği ortadadır. Hukuka sahip çıkma mücadelesi sonuna kadar yapılacak. İşine gelince bağımsız yargı, işine gelmeyince siyasi karar diyeceksiniz. Bu hukukla bağdaşmaz. İktidarda bu duygular yoksa her değişiklik toplumu huzursuzluğa iter. Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu'nun değişimi milil irade ile olur. Milli İrade'de seçmen 5 yıllık verdiği irade değil, Cumhuriyet'i kuran iradedir. Bu irade değişmez ama seçmenin iradesi 5 yılda bir değişir. Cumhuriyet 3 temel ilke üzerine kuruldu. Laiklik, hukuk ve ulus devlet. Laiklik yoksa demokrasi yoktur. Hacılar, hocalar, din ve mezhep oy kullanmayı yönlendiriyorsa orada demokrasiden söz edilemez. İktidar Anayasa değişkilğinde muvaffak olursa ne olur? Unuttukları şu var. Hukuk devlyeti ilkesine aykırılıkta anayasa değişikliğini yaparsanız yapın. Anayasa Mahkemesi iptal eder, kurtulamazsınız. Şimdi siz taslaktaki gibi hukuk devleti ilkesine aykırı HSYK oluştursanız da bu hukuksuzluklar iptal edilir, edilmelidir de. Kendi iktidarının çıkarını düşünen kişilerin biz AB'nin isteklerini yerine getiriyoruz demeleri kaba bir yalandır. Korku imparatorluğunun olduğu bir yerde çağdaşlıktan bahsedilemez. Yolsuzlukların önlenmesi için dokunulmazlıkların sınırlandırılması lazım. Basın üzerine kurulan baskıyı da göz önüne alırsak çağdaş demokrasiden bahsedilemez" diye konuştu.

''TÜM YARGI ORGANLARI TEKNİK TAKİP ALTINDA''

YARSAV Kurucu Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu da ülkede yaşanan hukuksuzluklara dikkat çekti, yargı bağımsızlığının 20009'da olduğu gibi 2010'da da tartışıldığını söyledi. Eminağaoğlu, "Yargıdaki yangında ateş bacayı sardı. Anayasa taslağıyla ilgili halkın gözüne bakarak başka şeyler söylüyorlar ama yapmak istedikleri başka. Kimse halkla dalga geçmesin. . Adalet Bakanı yok demesin belgeleri burada" dedi.

''ELİMİZDE SADECE HUKUK KALDI''

Bahçeşehir Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Süheyl Batum, ''Türkiye'de demokrasiden ve unsurlarından bahsedersen Ergenekoncu oluyorsun. Laiklik zaten bitti. Sadece hukuku savunabiliyoruz. Türkiye'de yeni bir düzeni egemen kılmak isteyenler, Atatürk Cumhuriyeti yerine kendi düzenlerini kurma mücadelesi veriyor. Elimizde sadece hukuk kaldı. Onu da kaçırırsak bu toplantıları kimse duymasın diye yer altında yapmak zorunda kalırız'' dedi.

.internethaber.

Re: Faşistler yargıya darbe yaptı!..

İletiGönderilme zamanı: Cmt Şub 27, 2010 17:47
gönderen Başkomutan
Başbakan Erdoğan yargıya yüklendi

Yargı ile hükümet arasında soğuk rüzgarlar esiyor. Başbakan Erdoğan'ın gündeminde yargı reformu vardı


Resim

Yargı reformu konusunda görüş ayrılığı yaşandığını belirten Başbakan Erdoğan, “Yargı istediği şekilde yürütmeye müdahale edebiliyor” dedi.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Anadolu Aslanları İşadamları Derneği’nin düzenlediği toplantıda yaptığı konuşmada yargıdaki tartışmalara değindi.

Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu

''Kurumlar kendi içinde adeta bir temizliğe tabi tutuluyorsa bundan kimsenin rahatsız olmaması lazım ve bunun gerçekleştirilmesi lazım. Eğer bu gerçekleştirilmeyecek, böyle devam edecek olursa o zaman bu sıkıntıyı bizim yavrularımız, torunlarımız yaşayacaktır ve bedeli daha da ağır olacaktır.

HANİ BİRBİRİNDEN AYRIYDI

Yasamada yaşanan bir ayrı durum var, yürütmede ayrı bir durum var ama bir bakıyorsunuz ki hepsini geç, ne yasama, ne yürüme hepsi bir kenara yargı bir anda hepsini silip atabiliyor. Hani birbirinden ayrıydı? Ne oldu? Şu anda yargı istediği şekilde yürütmeye müdahale edebiliyor.

Ama bakıyorsunuz ki bir taraftan da parlamentonun yüzde 65'ine sahip bir siyasi parti veya en küçüğü fark etmez, bir siyasi partinin kapatılması noktasında iki dudak arasından çıkacak bir sesle bu, bu ülkede konuşulabiliyor. Bunu kabullenmek mümkün mü? Varsa ortada bir suçlu, bedelini ödesin ama bir tüzel kişiliği bedele mahkum etmek, bu bedeli o tüzel kişiliğe ödetmek demokrasi ile bağdaşır bir şey değil.

BATI DÜNYASINI ÖRNEK GÖSTERDİ

Yargı reformu aynı şekilde. Yargıya sorarsanız yargı diyor ki 'her şeyi biz yapacağız'. Ben de diyorum ki dünyanın bütün gelişmiş ülkelerinin ortalamasını alalım. Bu ortalamayı aldığınızda ortaya ne çıkıyorsa gelin onu uygulayalım. Buna var mısınız, yok musunuz? Bunu soruyoruz ama o da işlerine gelmiyor.

Nasıl ki yargı kendi içinde herhangi bir mensubunun yargılanmasına başkanlar kurulundan müsaade ediyorsa bırakın da siyasetçinin yargılanmasına da parlamento müsaade etsin. Bunun adımını atmamız lazım.

Bir siyasi partinin kapatılıp kapatılmaması için müsaadeyi parlamento versin.”

internethaber

Re: Faşistler yargıya darbe yaptı!..

İletiGönderilme zamanı: Cum Mar 19, 2010 18:09
gönderen Başkomutan
Danıştay'dan hükümete sert tepki!

Yargıtay'ın ardından Danıştay da Anayasa paketinin içeriğine tepki gösterdi. Birden Hükümeti sert dille suçladı.

Resim

Danıştay Başkanı Mustafa Birden, Anayasa değişikliği paketinde yer alan HSYK'nın yapısına ilişkin düzenlemeyle ilgili olarak, “Gerek alt mahkemelerde gerekse üst mahkemelerde ayrışıklık varmış gibi gösterilmesi, HSYK'nın kamuoyuna şikayet edilmesi, yüksek yargının bazı kararlarının eleştiri sınırlarını aşarak kamuoyuna yansıtılması işte bu hazırlıkların ön hazırlığıydı” dedi.

Birden, Seçilmişleri ve Atanmışları İzleme Derneği'nin Gazi Üniversitesinde düzenlediği “Türkiye'de Yılın Adamları ve Kuruluşları” ödül töreni öncesinde gazetecilerin sorularını yanıtladı.

ANLAMAK MÜMKÜN DEĞİL

Anayasa değişikliği paketindeki HSYK'nın yapısında değişiklik öngörülmesini nasıl değerlendirdiğine ilişkin soruyu yanıtlayan Birden, bu konudaki düşüncelerini defalarca söylediğini anımsattı.

Birden, şöyle konuştu:
“Özellikle bunun hazırlık aşamasında gerek alt mahkemelerde gerekse üst mahkemelerde ayrışıklık varmış gibi gösterilmesi, HSYK'nın kamuoyuna şikayet edilmesi, yüksek yargının bazı kararlarının eleştiri sınırlarını aşarak kamuoyuna yansıtılması işte bu hazırlıkların ön hazırlığıydı. Yedi kişilik kurul 21'e çıkartılıyor. Kurulda iki Danıştay üyesi vardı, 1'e düşürülüyor. Bunu anlamak mümkün değil.”

YÜKSEK YARGININ HSYK'DAKİ ETKİSİNİ AZALTMAK İÇİN

Yüksek yargının bağımsızlığı için Cumhurbaşkanı'nın üye seçiminin azaltılması gerektiğini belirten Birden, bu değişiklikle Cumhurbaşkanı kontenjanının artırıldığını söyledi.

Birden, “Bu tasarıyla alt mahkemelerden altı üye alıyorsun, yüksek yargıdan dört üye alıyorsun. Bunu da anlamak mümkün değil. Yüksek yargının kuruldaki etkisini kaldırmaya yönelik olduğu yolundaki düşünceyi pekiştiriyor. İnşallah Meclis'te düzeltilir” diye konuştu.

Mustafa Birden, “Değişiklik yasalaşırsa tavrınız ne olur?” sorusunu, “Kanunlar ne diyorsa onu yaparız” diye yanıtladı.

internethaber

Re: Faşistler yargıya darbe yaptı!..

İletiGönderilme zamanı: Pzr Mar 28, 2010 15:32
gönderen Başkomutan
Resim

Kimin Hakimi Kiminkini Döver?

Medyada “Kafes eylem planı” adı verilen davanın iddianamesi geçen hafta İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilmiş, üye hakim Oktay Kuban bu karara muhalefet şerhi koymuştu. Hakim Kuban 9 maddelik muhalefetinde, ihbar mektuplarını ve gizli tanık beyanlarını şüphelilerle ilişkilendirememiş olan iddianamenin iadesini istemişti. Biz de Odatv olarak “bakalım bu hakim de medya linçine maruz bırakılacak mı?” diye sormuştuk.

Çünkü medya linçlerinde artık Perşembenin gelişi Çarşambadan bellidir. Her kim ki hukuk devletini, adaleti ve vicdani kanaati savunur, ertesi gün en yakın ağaçta ipe çekilmesi vaciptir.

Nitekim aradan beş gün geçti ve… Yargıç Oktay Kuban Taraf ve YeniŞafak gazetelerinde manşetten hedef alındı.

“Suçu” şuydu: Medyada “Balyoz” adı verilen davadan tutuklanma talebiyle mahkemeye sevk edilen Korgeneral Yurdaer Olcan’ı, delil durumunu ve kaçma şüphesini değerlendirerek serbest bırakmıştı.

Sen misin bu kararı veren! Yeni Şafak “Tahliyeler hep aynı hakimden” manşetini attı. Taraf da manşetinin altında “Hakim Oktay Kuban’ın nöbetçi olduğu gün ifade vermeye gitti serbest kaldı” spotunu verdi.

Adamlar sanki gazeteci değil, cemaatin hakim ve savcılara sicil verme görevlisi! İstedikleri gibi karar vermeyen hakim veya savcının derhal geçmişini karıştırıyorlar. Oktay Kuban’a da aynı şeyi yaptılar. YeniŞafak o yargısız infaz manşetinin altında şöyle diyordu: “Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu'nun tartışmalı yaz kararnamesiyle Diyarbakır'dan İstanbul'a atanan…” Aynen HSYK üyelerinin arkadaşlarıyla yemek yerken çektikleri fotoğraflarını günü geldiğinde kullanmak üzere zulada saklamaları gibi.

Açılım, milli birlik projesi adı altında her şeyi, herkesi bölüyorlar. Kürtleri, Ermenileri, Romanları, şarkıcıları, türkücüleri, sinemacıları, tiyatrocuları, dizi filmcileri “hükümet yanlısı-hükümet karşıtı” diye böldüler.

Mahkemeleri “13. Ağır Ceza bizden, 12. Ağır Ceza onlardan” diye ayırdılar. Hakimleri, savcıları “bizden, onlardan” diye ayırıyorlar.

Sorun söylesinler:

-Sincan Ağır Ceza Hakimi Osman Kaçmaz?
-Onlardan.
-Neden?
-Abdullah Gül’e kayıp trilyon davasından yargılanabilir dedi.
- Peki Erzurum Ağır Ceza Hakimi İsmail Şahin?
-Bizden.
-Neden?
-Çünkü hamiline arama kararı veriyor. Başsavcı İlhan Cihaner’i de tutukladı.
- Öyleyse Cihaner de onlardandı herhalde.
-Evet.
-Neden?
-Çünkü Erzincan’daki tarikat-cemaat yapılanmalarının üstüne gitti…

Bu ayrım, yargıyı da “böl ve yönet” amacına ulaşana kadar böyle uzayıp gidecektir.

Özellikle yargıyı bölerken yaptıkları “bizden-onlardan” ayrımının çizgisine dikkatle bakın; hukukun üstünlüğüne bağlılık çizgisidir o çizgi. Hukukun üstünlüğüne bağlı olanlara “onlardan” derler, “hükümetin üstünlüğüne” bağlı olanlara “bizden”.

Hiçbir zulüm unutulmaz, gün gelir hepsinin hesabı bir şekilde sorulur.

Ama şu andaki sorun o değildir. Sorun, hakimlerin ve savcıların hukukla ve vicdanlarıyla baş başa kalmasını engelleyen, yargıyı “bizden-onlardan” diye baskı altına alan zalimlerin, kendilerini demokrasi ve reform şampiyonu gibi gösterebilmeleridir.

Doğan Yurdakul
Odatv.com
toplumsalhaber

Re: Faşistler yargıya darbe yaptı!..

İletiGönderilme zamanı: Pzt Mar 29, 2010 20:41
gönderen Başkomutan
AL SANA ANAYASA

Erdoğan`ın Şanlıurfa`da yaptığı konuşması, `Bizim ülkemizde hangi etnik kimliğe sahip olursa olsun Kürtüyle, Türküyle, Lazıyla Çerkeziyle, Gürcüsüyle Abhazasıyla aklınıza ne gelirse... Bunların hepsi bizim için birer alt kimliktir, ama bunun üstünde bizim bir anayasal kimliğimiz var. O da nedir? Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmak`...

Resim



Yargıya darbenin bölücü ayağı

BDP'den Sendikalı, Vicdani Retli, Anadilli, Parti Kapatmasız Anayasa


BDP kendi değişiklik paketini hazırladı:Anadilinde eğitim, parasız eğitim, vicdani ret hak. Türk vatandaşı yerine TC vatandaşı deniyor. Parti kapatma yok, yerine para cezası var. Din dersi zorunlu değil, isteğe bağlı. Askeri yargı sadece disiplin işlerine bakıyor.

Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) hükümetin anayasa değişikliği paketine karşı kendi paketini açıkladı. Partinin paketinde vicdani ret, anadilinde eğitim bir hak olarak tanımlanıyor. "Türk vatandaşı" yerine "TC vatandaşı" deniyor. Zorunlu din dersi isteğe bağlı hale geliyor, parti kapatma Anayasa'dan çıkıyor, emeklilere de sendika hakkı geliyor. Üniversite dahil bütün eğitim parasız. Paketten bazı başlıklar şöyle.
Başlangıç

"Biz Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları;

"Bütün bireylerin evrensel hak ve özgürlüklere sahip olduğu inancını taşıyoruz. Irk, dil, din, mezhep, cinsiyet, cinsel yönelim, etnik köken ve benzeri hiçbir ayrım yapmaksızın herkesin eşit olduğunu kabul ediyoruz. Farklılıklarımızı, kültürel zenginliğimizin kaynağı ve toplumsal bütünlüğümüzün harcı olarak görüyoruz. Bütün eylemlerinde adaleti gözetmesini ve her durumda insanların hak ve hürriyetlerini güvence altına almasını devletin temel görevi sayıyoruz. Ebedi barış idealini taşıyan bireyler olarak meşru müdafaa halleri dışında savaşı ve başka halkların özgürlüğüne karşı güç kullanmayı reddediyoruz.

"İnsan onurunu, hukukun üstünlüğünü, barışı, özgürlüğü ve eşitliği temel alan bir toplumsal düzen kurmayı hedefliyor ve bu anayasayı da bu değerlere bağlılığımızın bir ifadesi olarak kabul ve teyit ediyoruz."

Eğitim: Din dersi isteğe bağlı. Herkes anadilinde eğitim hakkına sahip. Temel öğretim 12 yıl ve herkes için zorunlu. Devlet Yükseköğretim de dahil olmak üzere herkese bedelsiz öğretim hizmeti sunmakla yükümlü.

Vatandaşlık: "Türkiye Cumhuriyeti'ne vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes din, mezhep, ırk, etnik köken, cinsiyet, kültür ve benzeri hiçbir fark gözetilmeksizin Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıdır. Hiç kimse isteği dışında Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığından çıkartılamaz."

Partiler: "Siyasi partilerin tüzükleri, programları ve eylemleri insan haklarına, eşitlik ve hukuk devleti ilkelerine aykırı olamaz, herhangi bir diktatörlüğü savunmayı ve yerleştirmeyi amaçlayamaz. Siyasi partiler şiddeti ve ırkçılığı destekleyemez ve teşvik edemez."

Dokunulmazlık: Milletvekilleri yalnızca ağır cezayı gerektiren suçüstü hali ve rüşvet, zimmet, ihtilas, irtikap, dolandırıcılık, sahtecilik, kaçakçılık, resmi ihale ve alım satımlara fesat karıştırmak, dolanlı iflas, hırsızlık, tecavüz suçlarında yargılanabiliyor.

Pozitif ayrımcılık: Kota ve pozitif ayrımcılık eşitliğe aykırı sayılamıyor.

Cinsellik değil, cinsel istismar: Çocukların korunmasıyla ilgili maddede, cinsellik, "cinsel istismar" olarak değişiyor.

Parti kapatma: Parti kapatma kalkıyor. Hazine yardımından kısmen ya da yoksun bırakma cezası geliyor. Meclis'te bunun için kurulacak komisyona hakkında dava açılan parti de katılıyor.

Askeri yargı: Askeri yargı sadece askeri disiplin işlerine bakıyor.

Yargı: Anayasa Mahkemesi'nin iki üyesi barolardan geliyor. Üyelik dokuz yıl. Ancak BDP'nin taslağı Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nda (HSYK) Adalet Bakanı Müsteşarı'nın üyeliğini koruyor. (TK)

İm (Kod): Tümünü seç
http://bianet.org/bianet/siyaset/120958-bdpden-sendikali-vicdani-retli-anadilli-parti-kapatmasiz-anayasa






KAPATILAN(!) Demokratik Toplum Partisi (DTP) Genel Başkan Yardımcısı ve Mardin Milletvekili Emine Ayna

KÜRDİSTAN'DA TÜRK'ÜN KILINA ZARAR GELMEZ

Kıllarına bile zarar gelmeyeceğine söz verdik. Bursa'da bir Kürt işçi Kürtçe şarkı söylediği için linç edilebilir ama Kürdistan'ın hiçbir yerinde hiçbir Türk'ün kılına zarar gelmez.

Re: Faşistler yargıya darbe yaptı!..

İletiGönderilme zamanı: Pzt Mar 29, 2010 21:30
gönderen Başkomutan
[img]http://haber.gazetevatan.com/newpics/news/290320102223082481683_2.jpg[/img]

Anayasa paketinde sürpriz!


Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanlarının Yüce Divan'da yargılanmasının yolu açılıyor


Anayasa değişiklik paketine Genelkurmay Başkanı ve kurmaylarının yüce divanda yargılanmasının önünü açacak bir madde eklendi.

NTV'nin haberine göre Anayasa'da bazı değişiklikler içeren 30 maddelik pakete Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanlarının da yüce divanda yargılanmasının önünü açacak bir madde eklendi.

Ak Parti tarafından hazırlanan Anayasa değişiklik paketi yarın saat 11.00'da TBMM Başkanlığı'na sunulacak.


VATAN