1. yüz (Toplam 1 yüz)

Referandumda kimler nelere "HAYIR" diyecek?

İletiGönderilme zamanı: Sal Tem 20, 2010 19:55
gönderen Başkomutan


Resim

REFERANDUMDA KİMLER "HAYIR" DİYECEK



Hayırseverler! Demokrasi mücadelesi hayırlarınızla güçlenecek.
Çünkü:

1. Küresel sermayenin istediği yargı-yürütme organizasyonunu amaçladığı için,

2. Demokratik müzakereyle değil kapalı kapılar ardında hazırlandığı için,

3. Hukukun gereklerini değil sermayenin çıkarlarını gözettiği için,

4. Sivillik postunda otoriterliği amaçladığı için,

5. Çoğulcu demokrasiyi değil, çoğunluk diktatörlüğünü yansıttığı için,

6. Evrensel ilkeleri değil özel çıkarları öne aldığı için,

7. 12 Eylül Anayasası’nın öz çocuğu olduğu için,

8. 24 Ocak kararları kutsanarak 12 Eylül Darbesiyle hesaplaşılamayacağı için,

9. Statüko yıkılıyor haykırışlarıyla piyasanın ortodoksluğu örgütlendiği için,

10. Halkın gerçek değişim taleplerini boğmak için geliştirilen statükocu bir değişim programı olduğu için,

11. Yürütmeye denetlenemeyecek bir güç verdiği, toplumu değil devleti güçlendirdiği için,

12. Kadın, çocuk ve engelli haklarına ilişkin zaten yürürlükte olan uluslararası mevzuat reform diye yutturulduğu için,

13. Kişisel verilerin korunmasına ilişkin zaten yürürlükte olan uluslararası mevzuat ile yerleşmiş mahkeme içtihatları reform diye sunulduğu için,

14. Öncelikle vergi borçlularının yurt dışına çıkma hürriyeti gözetildiği için,

15. Sadece sendikaların aidat gelirlerini artırmaya yarayan düzenleme reform olarak sunulduğu için,

16. Sendikaların üyeleri adına yargı mercilerine başvurmalarının anayasal dayanağı kaldırıldığı için,

17. Kamu emekçilerinin grev hakkı mevcut düzenlemenin aksine engellendiği için,

18. Toplu görüşme toplu sözleşme diye yutturulduğu için,

19. Toplu görüşmede uyuşmazlık çıkması durumunda son karar merciinin kararlarına karşı yargı yolu kapatıldığı için,

20. Grevde oluşan zararlardan sorumluluk sendikalardan alınıp işçinin sırtına yüklendiği için,

21. Emekçilerin kendi mücadelesiyle kaldırdığı grev yasakları yeni kaldırılıyormuş gibi sunulduğu için,

22. Emekçilerin hakları göz ardı edilip, onları denetim altında tutacak sendika bürokrasisi tavlanmaya çalışıldığı için,

23. Kamu denetçiliğini talep edenlerin karşısına işlevsizliği ve tarafgirliği anayasal güvenceye bağlanmış bir kamu denetçisi çıkarıldığı için,

24. Kanunlarda zaten var olan mahkemelerin yerindelik denetimi yapamayacağına ilişkin hükmün anayasaya konulup, özelleştirme, deregülasyon ve kamu harcamalarının kısıtlanmasına ilişkin düzenlemeler yargı denetiminden çıkarılmak istendiği için,

25. Orman arazilerinin, kıyıların, akarsuların satılması ve kiralanmasına, iş güvencesi ve kıdem tazminatının kaldırılmasına ilişkin düzenlemeler bu paketin kabulünü beklediği için,

26. Özel yetkili mahkemeler hukuku katlederken askeri mahkemelerin yetkilerinin azaltılmasına reform dendiği için,

27. Anayasa Mahkemesi üyelerinin çoğunluğunu belirleyebilme ayrıcalığı yürütmeye verildiği için,

28. Anayasa Mahkemesinde hukukçu bile olmayanların çoğunluğa ulaşması öngörüldüğü için,

29. YÖK’ün kaldırılması büyük çoğunluğun talebi iken Anayasa Mahkemesine gönderdiği üyeler artırılarak güçlendirildiği için,

30. Sayıştay bir mahkeme bile değilken Anayasa Mahkemesine gönderdiği üyeler artırıldığı için,

31. “Anayasa şikayeti yolu” talep edenlerin karşısına işlevsizliği anayasal güvenceye bağlanmış bir “anayasa şikayeti yolu” çıkarıldığı için,

32. “Anayasa şikayeti yolu”, insanların haklarına kavuşması amacıyla değil, davalarının sürüncemede kalması ve devletin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde mahkum olmaması amacıyla getirildiği için,

33. Bir yandan “askeri vesayet” denilip Genelkurmay Başkanı, Kuvvet Komutanları ve Jandarma Genel Komutanı’na Yüce Divan ayrıcalığı tanındığı için,

34. HSYK’da Adalet Bakanının yetkileri artırıldığı için,

35. Karar yetkisi idareye verilip, hakimler ve savcılar temsil ile avutulduğu için,

36. Adalet Bakanlığı Müsteşarının HSYK’yı bloke etme ayrıcalığı kıskançlıkla korunduğu için,

37. Terör ve güvenlik konsepti Adalet Bakanlığı Müsteşarı aracılığıyla HSYK’ya, hakim ve savcılara dayatıldığı için,

38. Yargı bağımsızlığı olmadan hak ve özgürlükler korunamayacağı için,

39. “Hakimlerin İktidarı” var denilip “İktidarın Hakimleri” ihya edildiği için,

40. Özgürlük getirmeyip sadece özgürlüksüzlüğün uygulayıcıları değiştirilmek istendiği için,

41. Hayır diyenler Ergenekoncu ilan edildiği için.



SONUÇ:
EVET: 40 HAYIR: 41

Direnme gücü, dünya “evet” sözcüğünü duymak istediğinde “hayır” diyebilme yetisidir.
Erich Fromm

İlker Kılıç / Odatv.com

Re: Referandumda kimler "HAYIR" diyecek? izleyin,okuyun,anlayın

İletiGönderilme zamanı: Pzt Tem 26, 2010 1:59
gönderen Başkomutan
Referandumda ‘Hayır’ demek ülke-millet yararınadır



Bu yazının kaleme alındığı tarihte, Referandum’a 47 gün kalmıştır. Türkiye’nin önünde dev sorunlar yumağı, iç güvenliği tehdit eden dış ve iç destekli terör-bölücülük sorunu, Geçinmede cambazlaşan –az bir oranın dışında çalışanların ücret sorunu, emeklilerin sefaleti, Köylü -esnaf ve çalışanların içine düştüğü kredi batağı sorunu, istihdamda devleşen işsizlik sorunu, uluslararası arenada yanlış dış siyaset nedenlerine bağlı dış ilişkiler sorunu, bütün bunları öteleyen yok sayan ve gündem değiştirmede, takdire değer… Hükümet sorunu varken, Korkuya gerek yok…

Türkiye gelişiyor, Türkiye Dünya ekonomileri arasında 16’cı sıraya yükseldi. Fert başına gayri Milli hasıla oranı on bin dolarları yakaladı, Anaların akan göz yaşına seyirci kalınmadı etnik terör sorunu çözüldü…

Demokratik açılım bir başka bahara bırakılmadan, imralı sakininin ve siyasi uzantılarının bilgisinde ve ilgisinde devam etmiyor…

Bütün bu yararlı işler yanın da çözülemeyen bir tek şey kaldı oda Referanduma sunulan Anayasa değişikliği…

İlginçtir 12 Eylül tarihinin seçilmesi ...

AKP iktidarının bu kadar 12 Eylül karşıtlığını anlamak gerçekten zor…Yoksa bunun altında da mı bir takiye var!

AKP 8 yıldır 336’nın üstünde, birinci döneminde 360’ın üstünde Milletvekili sayısı ile TBMM’de değil miydi? Bu kadar 12 Eylül karşıtı bir partiyi engelleyen ne vardı ki seçime bir yıl kala demokrat algısı nüksetti..

Yıllar öncesini hafızamda canlandırmaya çalıştım,12 Eylülle AKP kadrolarının bir ilgisi var mı diye, ilginçtir. AKPye zararı olmayan 12 Eylül’e karşı bu kinin arkasını merak ettim. 12 Eylül’den sonra döneklerin AKP’de yer aldıklarını görünce şaşırmadım… Demek ki, sözde İslamcı ve döneklerin, solculuk - İslamcılık gibi bir dertleri söz konusu değilmiş…Batı yani okyanus ötesi muhabbeti eskiden buyana el altında tutulmakta imiş.. Ortaya çıkan sonuçlardan bunu anlıyoruz.


Son günlerde Özel Ordudan söz ediliyor. Güney doğu ve Doğu Anadolu’daki sınır sorunu ve ayrılıkçı bölücü terör örgütlerinin Kuzey Irak ilişkisinin kesilmesi amacıyla. Nekadar üzüntü verici bir durum. İç güvenlik amacıyla kurulan, Jandarma ve Emniyet teşkilatı, yüz yılları aşan tecrübesiyle bu sorunu çözemeyecek,kurulması gündeme getirilen bir miktar yeni yapı bu sorunu çözecek.Yeni düşünülen bu yapı, Başta Türk Silahlı Kuvvetleri olmak üzere, bütün güvenlik güçlerimize en ağır hakarettir bu. Amaç üzüm yemekse,mevcutların içinden yeni bir yapılanma ve organizasyon, yetki çerçevesinde bu sorun çözülür. Anlaşılan yetki kullandırılmasında AKP iktidarının sorunu ve sıkıntısı var…

Anayasa referandumu Milletin hiçbir sorununu çözmeyecektir.

Memura,İşçiye geçinilecek ücret yasası TBMM’den çıkarıldı da, Anayasa mahkemesi iptal mi etti…

Türkiye”yi açık Pazar olmaktan çıkaracak, yerli üretimi koruyucu yasa çıkarttı da AKP iktidarı, Anayasa Mahkemesi engel mi oldu…

Anayasayı tanımayan, iki dilli, iki Milletli Anayasa isteyenlerin dokunulmazlığının kaldırılması TBMM’de yasalaştı da Anayasa mahkemesi iptal mi etti…

Soruları çoğaltmak mümkün demek ki Milletten kaçırılan başka şeyler var…

Açık olmak, kapalı olanları da korur…


Anayurt
Kemal ÜRKMEZ 26 Temmuz 2010 Pazartesi

Re: Referandumda kimler "HAYIR" diyecek?

İletiGönderilme zamanı: Pzt Ağu 09, 2010 3:55
gönderen Başkomutan

Ülkenin Geleceği İçin Hayır


12 Eylül’de yapılacak halkoylamasında “Hayır” oyu vermek için yüzlerce neden vardır. Bu nedenlerin başlıcalarını yineleyeyim:

- Demokratikleşme, hukuk devleti alalaması altında vatandaşın aldatılmasına Hayır.

- Tek adam sultasına, parti diktasına gidişe Hayır.

- Yargının yürütmenin denetimine tümüyle girmesine Hayır.

- Yargının siyasallaşmasına Hayır.

- Siyasal görevli yargıçların varlığına Hayır.

- Tarikat, cemaat egemenliğine Hayır.

- Tarikat, cemaat destekli sivil ve askeri bürokrasiye Hayır.

- Ayrımcılığa ve dışlanmaya Hayır.

- Yandaş kollamaya, yandaş oligarşisine Hayır.

- Partizan kamu görevlilerine Hayır.

- Kamu kaynaklarını yandaş, besleme medyaya aktarmaya Hayır.

- Yalaka beslemeye Hayır.

- Özelleştirme yaftası altında kamu mallarının peşkeşine Hayır.

- Yandaş sarı sendikacılığa Hayır.

- Dış güçlerle işbirlikçiliğine Hayır.

- Cumhuriyetin geri kalan eserlerinin de yıkılmasını önlemek için Hayır.

- Vatandaşın hak ve hürriyetlerini korumak için Hayır.

- Haksızlığa, yolsuzluğa Hayır.

- Din, inanç istismarına Hayır.

- Kamu kaynaklarının kişisel çıkarlar için kullanılmasına Hayır.

- 12 Eylül ürünü olup, 12 Eylül’e karşıymış gibi görüntü verenlere Hayır.

- Ülkenin geleceğini, ülkenin bağımsızlığını, kişisel hakları güvence altına almak için Hayır.


Vatandaşın aydınlanmasından korkanlar, çıkarlarını korumak isteyenler kişisel bir dikta rejiminde, cemaat ve tarikat egemenliğinde çıkarlarını güvence altına alacağını düşünenler, niteliği belli nerelerden beslendikleri kuşkulu yazılı ve görsel yayın organlarında “güçlü evet” kampanyası başlatmış bulunmaktadırlar. Evet kampanyasına katılımları gözlemek, onları tanımak bile Hayır oyu için yeterli neden oluşturur.

Demokratikleşme nerede? İnsan hak ve hürriyetlerini güvence altına almak nerede? Bağımsız yargı nerede? Vesayet rejiminin kalkması nerede? Cumhurbaşkanlığı yetkilerini kısıtlamak nerede?

Sosyal hakları güvence altına almak nerede? Vatandaş yine bazı ağzı kalabalıklar aracılığı ile kandırılmaya çalışılıyor. Vesayet rejimi kalkıyor yaftası altında, kendi vesayet düzenlerini kurmaya, perçinlemeye çalışıyorlar.

Keşke demokratikleşme olsa, ayrımcılık kalksa, yargı gerçekten bağımsızlaşsa, tarikat, cemaat egemenliğinin yerini vatandaşın egemenliği alsa, kişisel dikta hevesleri önlense, oligarşik düzen yıkılsa... Bunları kim istemez?.. Ne yazık ki getirilmek istenen düzenle, mevcut demokratik hakların da ortadan kalkması, yargının iyiden iyiye siyasallaşması, tek adam tek parti yönetime gidiş tehlikesi büyüyor.

Ülkenin düzgün ve dürüst insanlarının bu aldatmacalara, kandırmalara, alalamalara karşı duruş sergilemesi gerekir. Adamsendecilik, ben günü geçiştirmeye bakarım, bu ülkeyi düzeltecek bir ben mi kaldım anlayışı, ne yazık ki Türkiye’yi bugünkü durumlara düşürmüştür.

Vatandaş “Hayır” oyu ile oynanan bu oyunu bozmalıdır. Bir tek oyun bile değeri vardır. Vatandaş sandığa sakin çıkmalı, sandık oyunlarını da önlemeye çalışmalıdır. Şeffaflıktan, açıklıktan söz edilir. Bunun için en azından internette sandık sonuçları teker teker açıklanmalı, kuşkulu toplamalardan kaçınılmalıdır. “Hayır” diktaya gidişin, tek parti tek adam yönetimine yönelişin sonu, şarlatanlara da vatandaşın yanıtı olmalıdır.


Öztin AKGÜÇ
hakimiyetimilliye

Re: Referandumda kimler "HAYIR" diyecek?

İletiGönderilme zamanı: Sal Ağu 17, 2010 2:27
gönderen Başkomutan
Referandumda milletimiz “HAYIR” diyecek

12 Eylül’de yapılacak referandumda “evet” mi çıkacak “hayır” mı?

Dilerseniz bu sorunun cevabını beraber arayalım.

Toplum işçiden, memurdan, emekliden, çiftçiden, sanayiciden, tüccardan, işsizden, öğrenciden, ev hanımından, askerden oluşuyor.

İşçiler asgari ücrete talim ediyor. Asgari ücret açlık sınırının altında… Yani işçiler ne kadar çalışırlarsa çalışsınlar, ev geçindirmeyi bir kenara bırakın, karınlarını bile doyuramıyorlar. İşçilerin hemen hemen hepsi borç batağı içinde… Geleceklerinden pek umutları yok. Şimdi bu işçi kesim kalkıp da bu olumsuz tabloyu kendilerine layık gören AKP iktidarının hazırladığı bir Anayasa değişikliğine evet mi der, hayır mı der? Elbette ki “HAYIR” diyeceklerdir.

Tabii AKP’liler hemen ayağa kalkacaklar, “yahu bu değişiklikle birlikte bizler daha fazla yetki sahibi olacağız o zaman bu problemleri çözeceğiz.” Sakın bu sözlere de aldanmayın. Millet AKP’lilere tek başına iktidar olma yetkisi vermiş, onlar bunun gereği olarak ne yaptı ki daha fazla yetki sahibi olduklarında bir şeyler yapsınlar. Millet buna kanar mı?

Gelelim memur kesimine… Ortalama memur maaşı açlık sınırının biraz üstünde, yoksulluk sınırının ise oldukça altında. Yani memur karnını doyurabiliyor ama sağlıklı bir yaşam standardının çok altında hayatını devam ettiriyor.

Düşük gösterilen enflasyon rakamlarına göre maaşlarına cılız zamlar yapılmış, 8 yıldan beri memurun bu sebeple satın alma gücü sürekli düşüyor.
Dolayısıyla memurlar, yoksulluğu ve borçlanmayı kendilerine layık gören bir AKP iktidarının hazırlamış olduğu Anayasa’ya kesinlikle “HAYIR” diyecektir.
Emekliler de bu 8 yıllık dönemde perişan hale geldiler. Bir taraftan aylıkları eridi, bir taraftan da sağlığın her noktası paralı hale geldi. Emekliler de bu gidişata dur demek için AKP’nin Anayasasına “HAYIR” diyecekler.

AKP iktidarı döneminde en büyük darbeyi tarım kesimi yedi. Ürününü zararına satmak zorunda kaldı. Borçlarını ödeyemedi, hacizlik oldu. Evine, barkına, tarlasına, traktörüne haciz konuldu. Çiftçi çareyi her şeyini satmak da buldu.

Dünün efendisi olan bugünün ise kölesi durumuna düşen çiftçi elbette ki AKP’nin Anayasasına “HAYIR” diyecek.

Sanayici sermayeye, hammaddeye, enerjiye pahalı ulaştı, maliyetleri haddi aştı. İç piyasa daraldığı için mal satamadı, maliyeti yüksek olduğu için kalan iç piyasayı da ithalata kaptırdı. Dış pazarda ise rekabet şansı bulamadı. Çareyi işçi çıkarmada, fabrika kapatmada buldu.

Sanayici de bu manzarayı ortaya koyan AKP’ye referandumda “HAYIR” diyecek.

Tüccarın da durumu farklı değil, onlar da elbette ki “HAYIR” diyecek.

Sayıları milyonları aşan işsizler ordusu ise kendisine hala bir iş bulamayan AKP iktidarına “evet” demesi asla mümkün değil.
Öğrenciler üniversite kapılarında sürünmekten, harç parası ödemekten, iş bulamama endişesinden ise bir hal oldular. Onların da yaşı gelenlerinin “evet” demesi mümkün değil.

Ev hanımları ise hükümetten zerre fayda görmediler. Kocaları eve doğru dürüst ekmek getiremiyor, çocuklarına ise gereği gibi hayat şartları ortaya koyamıyorlar. Onlar da AKP’nin Anayasasına “HAYIR” diyecekler.

AKP iktidarı döneminde terör padişah oldu, askerin ise eli kolu bağlandı. Eğer evet çıkarsa askerimiz ABD’nin paralı askeri olacak. Bu zihniyete askerimiz elbette ki “HAYIR” diyecek.

Tabii evet diyenler de çıkacaktır. Örneğin AKP’den ihale kapan yandaşlar, ülkeyi bölmek isteyenler, Türk milletini sevmeyen soyu bozuklar, kafası ve gönlü bu millete ait olmayıp ABD’nin, AB’nin ve İsrail’in gönüllü uşağı olanlar…

Haa bir de ölüler!


http://www.yenimesaj.com.tr/index.php?h ... 2010-08-16
Murat Çabas




''EVET''ÇİLERİN LİSTESİNİ AÇIKLIYORUM...



İktidar partisinin gözü sulu güçlü adamı ve başbakan yardımcımız Bülent Arınç,evet oylarının %60’ı bulacağını tahmin ettiğini medyanın amiral gemisi olduğu söylenilen Hürriyet Gazetesinde, eskilerin sekiz sütuna manşet dediği boyda açıkladı.Herhalde işadamı kisvesi gazeteciliklerinden önde giden Doğan ailesi de devlet kasasından Çalık’a hediye edilen Sabah-Atv grubu gibi “evet”çiler kervanına katılmış durumda.

Her ne kadar “AKP’yi eleştirenlerin kanı bozuk” diyen Akp’li milletvekilleri olsa da;herkesin bir tahminde bulunmak ve düşüncelerini ifade etmek hakkı vardır.Hem de düşüncelerimizi, “40 yıl onlar bizi fişledi şimdi biz fişliyoruz” diyen Akp’li vekillerin varlığına ve fişlenme ihtimalimize rağmen ifade etmekte bir beis görmüyorum.Biz AKP’lilerin özgürlükçü yapılarını ve yeni anayasa taleplerini yukarıda belirttiğim düşüncelerinden dolayı yakınen biliyoruz.

Türkiye İstatistik Kurumunun 2008 yılı Yoksulluk Çalışması raporuna göre ülkemizde 374.000 kişi açtır.Yine 2006 yılı rakamlarına göre nüfusumuzun 18 milyonu yoksuldur.Türkiye İsrafı Önleme Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı ve AKP’den 22.dönem milletvekili Aziz Akgül,yaptıkları çalışmada 1.000.000 insanımızın aç ve 18.000.000’dan fazla insanımızın da yoksul olduğunu belirtiyor.Ankara Ticaret Odasının yaptığı bir diğer istatistiğe göre de Türkiye nüfusunun %15.4’ü açlık sınırında ve %74’ü de yoksulluk sınırının altında.Bu yıllardan sonra teğet geçen ekonomik krizin yarattığı tahribatı da sizin takdirlerinize bırakıyorum.

Türkiye’nin en büyük memur sendikası olan Türk Kamu-Sen; Mayıs 2010 ayı için tek kişinin yoksulluk sınırını 1472 TL,dört kişilik bir ailenin asgari geçim sınırını da 2955 TL olarak açıkladı.Acaba bu paraları kazanan kaç insanımız var?

Türkiye İstatistik Kurumunun araştırmasına göre Mayıs 2010 tarihi itibarı ile ülkemizdeki işsiz sayısı 3.071.000 kişidir.Genç nüfusta işsizlik oranı ise %21.2’dir.İşsizlik tarihi rekorlar kırmaktadır.İşsizler iktidar kapısında “iş,iş,iş” diyerek medet ummaktadır.Ve AKP yandaşlarının işe alındığını gördüklerinde onlarda kapağı bu zümreye atmaktadır.

Bu çaresiz bırakılmış insanlar, devlet gücüne el açar hale getirilmiştir.Birilerinin çıkıp bunların karnını doyurması gerekir.Yoksa bunlar açlıklarından ölürler.Aç ve yardıma muhtaçlar arasında bile AKP’li olan olmayan ayrımı yapılmaktadır.

Bu karın doyurma işi yıllardır AKP’li belediyeler ile 8 yılı tamamlamak üzere olan AKP iktidarından sonra da devlet bünyesinde kurulu sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarınca yapılmakta ve bu insanların karınlarının doyurulması ile övünülmektedir.

Akp’nin 2009 yılının mart ayında yapılan mahalli seçimlerde aldığı oy 15.513.354’dür.Oran itibarı ile %38.83’dür.

Bu göstermektedir ki;AKP ilk önce yoksullaştırdığı ve aç bıraktığı sonra da beslediği insanların oyu ile iktidarda durmaktadır.

Aç,yoksul ve işsiz insanların tavlanması erzak,kömür,eğitim yardımı,buzdolabı ve çamaşır makinası dağıtımı ile referandum öncesinde olduğu gibi her seçim öncesinde polis,maliye,diyanet ve milli eğitimde büyük memur alımı yapmak şeklinde gerçekleşmektedir.Devlet halen en büyük işveren konumundadır.İnsanımız da çaresizlik içinde desteğini, bahsettiğimiz konulardaki yardım sözünü alacağı oya göre sektirmeden yerine getiren, AKP’ye vermektedir.Rakamlar bize bunu göstermektedir.

Son örneği ise referandum öncesi bu sıcaklarda kömür yardımı yapılmasının, DSP milletvekili Hasan Macit tarafından Yüksek Seçim Kuruluna ve ilgili Cumhuriyet Savcılığına suç duyuruları ile yansıtılmasıdır.

Türk Milleti inançlı bir millettir.Başına gelen her şeyin nihayetinde Allah’ın takdiri ile gerçekleştiğini bilir.Ancak zaman zaman eşeğini sağlam kazığa bağlamayı unuttuğundan başına gelenlerin kendi kusurundan kaynaklandığını anlayamaz.Anladığında da büyük bedeller ödemiş olur.Bu bağlamda Türk Milletinin sosyal hayatında, cemaat ve tarikatların önemli bir yeri vardır.

Cemaat ve tarikatlar sadece Türkiye topraklarında değil bütün Türk coğrafyasında hatta dünyanın dört bir köşesinde faaliyet göstermişler ve göstermektedirler.Osmanlı Türk İmparatorluğu ve öncesindeki Anadolu Selçuklu,Büyük Selçuklu başta olmak üzere diğer Türk devletleri de cemaat ve tarikatları desteklemiş ve ülkelerini yönetirken onlardan faydalanmıştır.

Ancak cemaat ve tarikatların, devlet ve toplum hayatındaki etkisi, Türk düşmanlarınca keşfedilmiş bu cemaat ve tarikatlar bunlar tarafından ele geçirilmiştir.

Fakirleşen,aç ve yoksul bırakılan halk,sorunlarına çözüm bulamayınca her zaman olduğu gibi Allah’a yönelmiş ve karşısında ele geçirilmiş cemaat ve tarikat yapılarını bulmuştur.

Bu cemaat ve tarikat yapıları halkın her sorunu ile ilgilenmiş ve daima onun yanında yer almıştır.Halbuki bu görev devlete düşmektedir.Devlet tarafından bırakılan boşluk, maalesef bunlar tarafından doldurulmuştur.

Türk düşmanlarının yıllardır ilmik ilmik dokuyarak meydana getirdiği bu tabloda cemaat ve tarikat yapıları, dış güçlerce, AKP iktidarı etrafında birleştirilmiştir.Aç,yoksul ve işsiz insanlar; cemaat ve tarikatlardan icazet alarak yaşamlarını sürdürebilir halde tutmayı ancak böyle başarmışlardır.

Bunlar şimdi meydanlarda çığlık çığlığa “evet,evet,evet” diye bağırmaktadır.Hatta büyük bir disiplin içinde, bu sıcak havada RTE’yi saatlerce yılmadan beklemektedirler.Ne yapsınlar ekmek(!)meselesi.

Bu insanlara asla kızmamak lazım.Onları niçin ve nasıl yalnız bıraktığımızı,hangi sebeple eğitim ve dini hayatlarını yaşamalarını engellemeye kalktığımızı ve ülkeyi yıllarca yönetenlerin bu oyunu neden göremediklerini sorgulamamız gerekir.

Diğer “evet”çilere gelince;bunlar elektrik dağıtımı,baraj,duble yol ihalelerini,özelleştirmeleri kapan,bankalarla milleti soyan adamlardır.Bakmayın RTE’nin bunlara gürlediğine,bu zevatın neredeyse tamamının; televizyonlarında, gazetelerinde,dergilerinde,internet sitelerinde RTE için övgüler düzülmekte ve “evet” çığırtkanlığı yapılmaktadır.RTE ile kavgaları tipik bir kayıkçı kavgasıdır.Yoksa 30’dan fazla dolar milyarderi nasıl türedi?Bankaların fahiş rekorlar kıran karları nereden çıktı?Adamlar velinimetleri RTE üzülsün ister mi?

Unutmadan bazı önemli “evet”çileri de belirtelim.Referandumun sonucunu görmek için 20 Eylül’e kadar ateşkes ilan eden PKK,Öcalan ve tavşana kaç tazıya tut politikası izleyen BDP ile ABD ve AB hazretleri başta olmak üzere Türk Milletini sömüren ve düşmanlık eden bil cümle adam “evet”çidir.

Unutmadan bunlara Sümela’da ayin yapma hakkını elde eden Bartholomeos ile Akdamar’ı ibadete açmayı başaran Ermeni cemaatini de ekleyelim.

İşte bunların hepsi “evet”çidir.Hepsi bir araya gelse bile aç,yoksul,işsiz bırakarak çaresizleştirdikleri ile aldatarak kandırdıklarının toplamı; aldıkları en yüksek oy(%47) olan, 22 Temmuz 2010 genel seçimlerindeki 16.327.291’dir.12 Eylül 2010 referandumunda oy kullanacak insan sayısı ise 49.446.269’dur.Bu rakamlara baktığınızda gerçekleri görür ve buna göre hareket ederseniz referandum sonucunun “evet” çıkma ihtimali asla yoktur.Bülent Arınç, satılmış medya ve kamuoyu araştırma şirketleri her zaman olduğu gibi sizi kandırmaya çalışmaktadır.Çünkü biliyorlar ki; insanoğlu güçlüden ve kazanacak olandan yana kayar.Bu insanın fıtratında vardır.Sizi çoğu zaman olduğu gibi yine yanıltırlarsa onlar için ekmekli kadayıf yeme de yanında yat.

Her zaman hatırlayalım “AKP’Yİ ELEŞTİRENLERİN KANI BOZUKTUR” diyenler “evet”çidir.Benim kanım asil Türk Milletinin şehadetlerle yoğrulmuş temiz kanıdır.Yani onların bozuk dediği kan.En azından bu sebeple “HAYIR” diyorum.Ya sizin kanınız ve tercihiniz?



Özcan PEHLİVANOĞLU
http://www.kayseri.net.tr/yazar.asp?yaziID=7762





haberiniz.com

Re: Referandumda kimler nelere "HAYIR" diyecek?

İletiGönderilme zamanı: Cmt Ağu 21, 2010 18:48
gönderen Başkomutan

Vatanseverlik...


Geçtiğimiz günlerde Baş Müzakereci Bakanımız anayasa değişikliği referandumunda ‘Hayır’ vereceklerle ilgili öyle şeyler söyledi ki…

Söyledikleri Yenilir yutulur cinsinden şeyler değil.

Bakan konuşmasında “Bu pakete ‘Hayır’ diyenlerin ya aklından zoru vardır ya da vatan sevgisiyle ilgili bir sıkıntısı vardır.”dedi

Bu sözlerden akıldan zoru olmayı hiç dikkate almadan bir kenara koyalım ve önce vatan sevgisiyle ilgili sıkıntılı olmaktan başlayalım.

Ama ondan da önce vatanseverliği bir tanımlamaya çalısalım bakalım, nasıl bir kavram ortaya çıkıyor.

Vatanseverlik: ülkesini,onun toprağını,ekonomik çıkarlarını,yaraltı üstü tüm zenginliklerini,onun değer ve sembollerini korumak ve kollamaktır. Desek nasıl olur.

Sanırım böyle bir tanıma toplumun önemli bir kısmı katılır.

O zaman devam edelim…

Anayasa oylamasında verilecek oyla ilgili bu gün görülen saflaşmaya bakılırsa ortaya çıkan manzara aslına bakarsanız sayın bakanı haklı çıkarmamaktadır.

Hem zaten kimlerin ‘Evet’ ya da ‘Hayır’ diyeceğine bakmak kanımca bu vatanseverlik konusunu da çözüme kavuşturacaktır.

Şimdi bakalım kimler ‘Hayır’ diyor, öncelikle ona bir dikkat edelim…

Atatürkçüler…

Milliyetçiler…

Ulus devletten yana olanlar…

Özelleştirme karşıtları…

AB ve ABD’nin ülke üzerinde oynadığı oyuna karşı çıkanlar.

Bir de diğer tarafta bulunan ‘Evet’ cephesini oluşturanlara bir göz attığımızda kimleri görürüz dersiniz…

Aslında Tek tek saymaya gerek yok, az önce saydıklarımın tam tersi demek bile yeterli ama yine de saymak gerekirse…

Üşenmeden sayalım.

AB ve ABD, yandaşları demiyorum bizzat kendileri.

Atatürk düşmanları…

Her türden laiklik karşıtları…

Bölücüler…

AB ve ABD fonlarından beslenenler

Soros severler

Açılım yandaşları…

Özelleştirmeciler…

Ermeniciler…

Aslında bu durum bile ‘Evet’çiler açısından bir engel değil mi? Buna göre bulundukları yeri yeniden gözden geçirmeleri gerekmez mi?

Ama biz yine de sözümüzü tamamlayalım

Şimdi…

AB’ye girmek uğruna, ülkesinin ulusal egemenliğini ayaklar altına almaya hazır olup…

Onun başta marşını…

Bayrağını…

Parasını…

Meclisini kabul etmeye dünden razı olanların…

Bırakın tüm bunları…

AB uğruna

Ülkesinin tarımını…

Hayvancılığını…

Sanayisini…

Bankacılığını…

Enerjisini yok edip halkı işsiz bırakarak dilenciliğe düşürenlerin vatanseverlikle her nedense hiç bir sıkıntısı yok.

Ama tüm bunlara hayır diyenlerin var, öyle mi?

Ya lütfen!

Ciddi olun, güldürmeyin İnsanı.



Nusret KEBAPÇI
21 Ağustos 2010 / Anayurt

Re: Referandumda kimler nelere "HAYIR" diyecek?

İletiGönderilme zamanı: Cum Eyl 03, 2010 2:14
gönderen Başkomutan

Hayır!


Aslına bakarsanız önce yazının başlığını ”evet demeden önce” diye düşünmüştüm…

Hani bazı otoyollara girerken yazılan otoyoldan önce son çıkış falan gibi…

Çünkü aynen oto yola girdiğimizde nasıl uzun bir süre geriye dönme fırsatınız olamayacaksa…

Bu değişiklikle beraber aynı durum, içinde yaşadığımız ülkemiz için de geçerli olacaktır.

Ama döndüğümüzde tekrar aynı yere gelme fırsatımız olur mu?

Geri geldiğimizde döndüğümüz yer aynı kalır mı elbette bunların hepsi birer soru işaretidir.

Ama bu günden bilinen, bu değişiklikle ülkemizi kökten değiştirecek bir yola girileceğidir. Ama öyle bir yol ki, bir kez girildiği zaman ne yazık ki geri dönüşü neredeyse mümkün olmuyor.

Onun için konu kapıya gelmeden

İş işten geçmeden olabilecekleri biraz hatırlatmakta yarar var.

Bu arada, hani bazen basında falan izliyoruz, “sivil toplum örgütleri evet kampanyası açtı.” Falan gibi haberler var ya bunlar tamamen abartılıdır. Aslında bu örgütlere baktığımızda da göreceğimiz manzara her nedense bize çok da yabancı gelmeyecektir.

Hem zaten bu örgütlerin hepsini olmasa bile bir kısmını biraz yakından tanıyoruz

Bunların sivil falan gibi adlar taktıklarına da çok takılmamak gerekir genelde bunların önemli bir kısmı kendilerine sivil deseler de aslında bir partinin bil fiil askerleridirler.

İktidarın bazı fikirleri ilk bunların ağzından dillendirilir…

Hani bir zamanlar çokça tartışmaya açılan Öğrenci Andı, ana dilde eğitim, “Ne mutlu Türk’üm diyene.” sözlerinin kaldırılması konusu işte genelde bu sivil örgütlerce ortaya atılmıştı.

Sonra zaten geçtiğimiz yıllarda özellikle 10 Kasım’da bir bildiri yayınlayıp milli törenlere boykot çağrısı yaparak, Atatürkçülüğe karsı çıkanlar da bunlar değil miydi?

Bunları şunun için söylüyorum bu “evet”i destekleyenlerin önemli kısmında milli bir duygu falan zaten yok…

Bu güne kadar da ülkemizde yaşanan onca terör eylemine karsın terör eylemini kınayan, milli birlik ve bütünlüğü isteyen herhangi bir açıklamalarına da rastlanılamamstır.

Hem zaten millete özellikle Türk milleti kavramına karsı olanlardan böyle bir şey beklenilmeli mi?

Beklenilmemesi gerektiğini zaten kendileri her fırsatta ortaya koyuyorlar.

Şimdi gelelim anayasanın özellikle sivil toplumu ilgilendiren maddelerine:

Bırakın toplu sözleşme falan gibi araya sıkıştırılıp sonuçta son sözü bakanlar kuruluna bırakan maddeleri de…

Birden fazla sendikaya üye olma konusunu nasıl savunabiliyorsunuz?

Çalışan herkes birden fasla sendikaya üye olduğunda yetki konusunu nasıl çözeceksiniz?

Hadi diyelim ki…

İşyerinde grev oylaması yapılacak.

Bu oylamada herkes kaç oy verecek?

Üye olduğu sendika kadar mı?

Sonuç nasıl çıkacak?

Aslında çıkmayacak…

Bundan amaç iktidar yanlısı sendikaları güçlendirip diğer sendikaları güçsüz hale getirmektir.

Şimdi düşünelim…

Yargının…

Sendikaların bertaraf olacağı…

Hiç kimsenin hakkını arayamayıp…

Özelleştirmelerin hiç bir engele takılmadan babalar gibi yapılabildiği bir sisteme demokrasi denilebilir mi?


Nusret KEBAPÇI
03 Eylül 2010 / Anayurt

Re: Referandumda kimler nelere "HAYIR" diyecek?

İletiGönderilme zamanı: Cum Eyl 10, 2010 19:07
gönderen Başkomutan
İçimizdeki “evet”çiler yüzünden bizi de helak eder misin Allah’ım?


“İçimizdeki beyinsizler yüzünden bizi de helak eder misin Allah’ım” (Araf–155) Cenab–ı Hakk ayeti kerimede böyle buyuruyor. Bu ayet aklıma geldi neden bilmiyorum, ama geldi işte...

Yüce Allah biz kullarına akıl gibi büyük bir nimet vermiştir. Bu nimet sayesinde doğru ve yanlışı seçme kabiliyeti ve de hürriyeti bahşetmiştir. Bu nimeti kullanmayı da emrederek “niçin akletmiyorsunuz? Neden akletmezsiniz? Akletsenize” diye müteakip ayetlerde uyarıyor.

Düşünmeden, aklını kullanmadan hareket etmeyi ise biz kullarına beyinsizlik, kafasızlık olarak vahyediyor yüce kitabında.

Ariflerden biri âlim iddiasında olan birisine sorar “Akl–ı selim nedir” diye, âlim kişi “iyi ile kötüyü ayırt eden akla akl–ı selim denir” diye cevap verince arif kişi gülümseyerek “bu akıl benim keçilerimde de var, çünkü keçilerim zehirli otla tatlı otu ayırt ederek zehirlisini yemiyor” buyurur.

Bu sefer âlim kişi mahcubiyet içerisinde arif zata der ki, “size göre akl–ı selim nedir?”

Arif, “akl–ı selim iki hayırlı şeyden hangisinin daha hayırlı olduğunu bilen akla denir”.

Şimdi akl–ı selimden vazgeçtik, keçi aklına bile hasretiz toplum olarak; çünkü bu iktidar, yanlı basın yayın organlarıyla öylesine bilgi kirliliğine sebep oluyor ki artık kimsede akıl kalmıyor, normal düşünemiyor.

Düşünen bir insan, nasıl olur da bölünüp parçalanmaya “evet” der? Çünkü Anayasa engeline takılan Yerel Yönetimler Yasası parçalanma yasasıydı.

Düşünen bir insan, nasıl olur da Yasama, Yürütme ve Yargıyı bir partiye teslim eder? Bu parti bugün senin partin olabilir ilerde değişince adalet sana da lazım olacak.

Düşünen bir insan nasıl olur da, mayınlı arazilerini temizleme karşılığında temizleyen Yahudi firmasına hediye edilmesine “evet” der?

Düşünen bir insan nasıl olur da, kendisine ait petrol yataklarının işletme hakkını Petrol Yasası adı altında bir düzmeceyle ecnebiye verilmesine “evet” der?

Düşünen bir insan nasıl olur da üzerinde oturduğu, uğrunda kanlarını akıttığı topraklarının para karşılığında satılmasına evet der?

Düşünen bir insan nasıl olur da milletinin açılım adı altında ayrıştırılmasına evet der?

Düşünen bir insan nasıl olur da; Vakıflar Yasası adı altında bir düzenlemeyle yedi yüz yıldır kendisine ait olan taşınmazların Rumlara verilmesine evet der?

Düşünen bir insan nasıl olur da; “Ekümenik Patrikliğe karşı değilim” diyen bir Başbakana evet der?

Düşünen bir insan, nasıl olur da; “BOP’un Eşbaşkan’ıyım “diyen bir Başbakan’a evet der?

Düşünen bir insan, nasıl olur da “Diyarbakır’ı BOP’un yıldızı yapacağım” diyen bir Başbakan’a evet der?

Düşünen bir insan, nasıl olur da ülkesinde kanun değişikliği yaparak kırkbin kilise evi açan bir Başbakan’a evet der?

Düşünen bir insan nasıl olur da “Ya Allah Bismillah” diyerek kilise açan bir Başbakan’a evet der?

Düşünen bir insan nasıl olur da teröristleri kırmızı halıyla karşılayan bir Başbakan’a evet der?

Düşünen bir insan nasıl olur da zinayı suç olmaktan çıkaran yasa çıkartarak, zinayı serbest eden bir Başbakan’a evet der?

Düşünen bir insan nasıl olur da domuz etinin satışını serbest eden bir Başbakan’a evet der?

Tarihte çok değişik topluluklar Hak ve batılı ayırt etmedikleri için helak olmuşlardır. İçlerinde ki hayır sahibi insanların varlığı onları yok olmaktan kurtarmamıştır.

“İçimizdeki “evet”çiler yüzünden bizi de helak eder misin Allah’ım?


Yusuf Karaca
Yenimesaj




"Darbecilerinden hesap soracağız" yalanı!
"Darbecilerinden hesap soracağız" yalanı!

Anayasa değişiklik paketinde 1980 darbesini yapanların yargılanmasını engelleyen geçici madde yürürlükten kaldırılıyor. Bu değişiklik ile şeklen 1980 darbesini yapanlara yargı yolu açılıyor. Ancak fiilen ve hukuken iki farklı nedenle 1980 darbesini yapanların yargılanması mümkün değildir.

Hukuk sistemimizde (TCK 66.m) en ağır suç için öngörülen zamanaşımı 30 yıldır. 1980 darbesinin üzerinden 30 yıl geçmiştir, 1980 darbesini yapanlar hakkında soruşturma bile başlatılamaz.

Ayrıca (TCK 7.m) bir suç için farklı zamanda iki farklı düzenleme varsa sanık için lehe olan kanun uygulanır ilkesi vardır. Bu gerekçe ile de 1980 darbesini yapanların ceza alması mümkün değildir.

AKP, darbecilerden hesap soracaksa 28 Şubatçılardan ve 27 Nisancılardan hesap sorsun.

28 Şubat 1998’ı hepimiz hatırlıyoruz. Sincan’da tanklar yürüdü, MGK’da İmam hatipler ve Kuran Kurslarının önünün kapanması için ve devlet içindeki dindarların tasfiyesi için kararlar alındı. Belli bir zaman sonra hükümet düştü. Özellikle AKP’lilerin ifadesi ile Post modern darbe.

Yine 27 Nisan 2007’yi de hatırlıyoruz. Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanlığına aday olması üzerine geceleyin Genelkurmayın internet sitesine, ilahi okuyan ve kuran okuyan ilk okul çocuklarına atıfta bulunularak, özde laik olmayan birinin cumhurbaşkanı olmasına müsaade edilmeyeceği ve gerekirse TSK’nın fiili adım atacağı duyurulmuştu. Hükümet temmuzda seçime gitti. Buna da e–muhtıra dendi.

Bu iki olayı yapanlar halen hayattadır. Zaman aşımına uğramış değil ve de yargılanmasının önünde hiçbir yasal engel de yok. Bunları yapanların yargılanması için hiçbir değişikliğe de ihtiyaç yok. AKP darbecilerden hesap sorma iddiasında samimi ise bunlardan hesap sorusun. Ama AKP bunlardan hesap sormaz bilakis bunlarla işbirliği içindedir.

AKP, 27 Nisancılarla işbirliği içindedir. 27 Nisan 2007 e–muhtırasından önce AKP’nin oyu %30’ların altına düşmüşken (Yeni Şafak anketinde dahi %27 gösteriliyordu) e–muhtıradan sona % 47 oy aldılar. Bülent Arınç dahi bunu itiraf etmiştir. Arınç, Rize Ardeşen’deki konuşmasında “e–muhtıra bizim en az %15 oyumuzu artırdı” demiştir.

Cumhurbaşkanı seçimlerine taraf olduğunu, buna müsaade etmeyeceğini, gerekirse fiili adım atarız diyerek sopa gösterenlerde Abdullah Gül cumhurbaşkanı olduğunda hazır ol vaziyetinde selam durmuştur. Hükümet de, e–muhtırayı internete ben koydurttum diyen Genel Kurmay başkanına bakanlar kurulu kararı ile “Devlet üstün hizmet madalyası” vermiş ve emekli olduğunda o tarihe kadar başbakanın kullandığı trilyonluk zırhlı mersedesi vermiştir.

AKP, 28 Şubatçılarla işbirliği içindedir.

28 Şubat’tan aklımıza kazınan 2 sembol isim var. Biri dönemin Genelkurmay 2. Başkanı Çevik Bir. Diğeri de Sincan’da Tankları yürüten paşa, Erdal Ceylanoğlu.

Çevik Bir emekli olduktan sonra Yahudi JİNSA örgütünden cesaret ödülü aldı, aynı ödülü aynı kuruluştan Başbakanımız Recep Tayip Erdoğan da aldı. Abdülatif Şener’in açıklamasına göre Çevik Bir, başbakana yakın kuruluşların ve hatta başbakanın danışmanlığı yapıyor.

Sincan’da tank yürüten Erdal Ceylanoğlu da son (olaylı) YAŞ toplantısında teamüllere aykırı olarak ve hükümetin özel tasarrufu ile Kara Kuvvetleri Komutanlığına getirilmiştir.

Referandum, uçuruma sürüklenen bu milletin kurtuluşu için son virajdır.

Yukarıda verilen bilgiler bize gösteriyor ki Anayasa değişik paketinin olumlu ya da olumsuz hükümler içerdiği yönündeki sığ tartışmaların ötesinde hızla uçuruma doğru giden bir ülkenin dönebileceği son virajdır. Eğer bu değişiklikler yasalaşır da virajı alamazsak sadece uçuruma yuvarlanışımızı ve parçalanışımızı izlemek zorunda kalırız.

O halde neye “evet” ya da “hayır” dediğimizi bilelim. Bilmeyenleri bilgilendirelim.



Lütfullah Önder
Yenimesaj