1. yüz (Toplam 1 yüz)

AKP, neden Yüksek Yargı’yı paketlemek istiyor? "Peşkeş-BOP"

İletiGönderilme zamanı: Cum Tem 30, 2010 2:41
gönderen Başkomutan
AKP, neden Yüksek Yargı’yı paketle(di)mek istiyor?!

“Hayır”da yarışalım!

Ey Türk milleti, “hayır”da yarışalım!

Zira referandumda “evet” demenin vebalini hiç kimse taşıyamaz!

O halde geliniz, “hayır”da yarışalım!

“Hayır”da yarışmak için binlerce hayati sebep var!
İşte onlardan bazıları…

1– AKP hükümeti, millet ve devlet menfaatlerinin aleyhine olan icraat ve peşkeşlerinde Anayasa Mahkemesi ve Danıştay tarafından kendisine dur denildiği için, bağımsız Yargıyı kendine göre düzenlemek istiyor, bağımsız Yargıyı inisiyatifine almak istiyor. Böylece vatan topraklarını dilediği gibi yabancılara satmak, maden kaynaklarımızı dilediği gibi ecnebilere peşkeş çekmek, milletin TÜPRAŞ, TELEKOM vs. gibi en kârlı işletmelerini ecnebilere devretmek istiyor.

Kendisine bu icraatlarında hiçbir hesap sorulmasın istiyor.

AKP referandumla, işte bu peşkeşlerinde önüne engel olan Yüksek Yargıyı devre dışı bırakmak istiyor. Üyelerini kendisi atamak istiyor, kendisinin getirdiği yetkililerin bu üyeleri atamasını istiyor.

Dolayısıyla referanduma evet demek, vatan toprakları yabancıları satılsın demektir.
Referanduma evet demek, madenlerimiz ve tüm kaynaklarımız ecnebilere devredilsin demektir.

Bu vatanın topraklarının, madenlerinin ve tüm zenginliklerinin sahibi Türk milletidir, milletin elinde kalmalıdır diyorsak, referanduma HAYIR demeliyiz, HAYIR’da yarışmalıyız!
İşte AKP’nin referandumla yapısını değiştirip ve yetkilerini kısıtlamak ve hatta üyelerini kendilerinin atamak istediği Anayasa Mahkemesi ve Danıştay’ın engel koyduğu bazı icraatlar:

2– AKP hükümeti, Suriye sınırımızdaki 2 Kıbrıs büyüklüğünde mayınlı araziyi İsrail’e, temizlemek karşılığında hiçbir bedel almadan sadece mayınları temizlemek karşılığında 49 veya 99 yıllığına İsrail başta olmak üzere ecnebi firmalarına devretmeye çalıştı. “Mayınlı araziyi el âleme verelim” yasası çıkardılar, Anayasa Mahkemesi iptal etti. (23 Temmuz 2009)

Referanduma evet demek, 2 Kıbrıs büyüklüğündeki bu mayınlı araziyi İsrail’e devredelim demektir.

O halde yapılacak iş, bu peşkeşe hayır demek, hayırda yarışmaktır.

3– İngiliz Specialist Gurkha Services Şirketi ile ortak Pekkan Şirketler Grubunun Başkan Yardımcısı Adnan Volkan Pekkan, Suriye sınırındaki mayınlı arazide en az 4 trilyon dolarlık petrol rezervi bulunduğunu açıkladı.

Referanduma evet demek, anası ağlayan milletin 4 trilyon dolarını İsrail’e bedelsiz peşkeş çekmek demektir. Hani AKP İsrail’e karşıydı?!

O halde bu oyunu bozmak için referandumda hayır diyoruz, hayırda yarışıyoruz!

4– AKP hükümeti, ay sonunu zor getiren memurlardan yüzde 35 gelir vergisi kesmek üzere yasal düzenleme yaptı. “Maaşlı çalışanlar kümesteki yolunacak kazdır, bunların gelir vergisini artıralım” dediler, Anayasa Mahkemesi iptal etti. (15 Ekim 2009)

Anası ağlayan memur, maaşından yüzde 35 vergi kesilmesini istiyorsa referanduma evet desin; aldığım bana yetmiyor, yüzde 35’lik vergi kesintisi yapılmasın diyorsa, tüm memurlar hayır demelidir, hayırda yarışmalıdır!

Birbirimize hatırlatatıp ayıktıralım ki, “hayır”da yarışmanın ne büyük bir görev olduğunu hususu idrakimizde perdelenmesin…Sloganımız neydi; “hayır”da yarışalım!
Bu gerekçeleri sıralamaya devam edelim...


İm (Kod): Tümünü seç
http://www.yenimesaj.com.tr/index.php?haberno=10003149&tarih=2010-07-28



AKP, Anayasa Mahkemesi üyelerini ben tayin edeceğim veya benim atadığım yetki sahipleri tayin edecek diyor. Danıştay da hükümetin icraatlarını, yok efendim milletin menfaatine, yok efendim yerindelik ilkesine, yok bilmem şu hukuki norma göre denetleyemeyecek. Hükümet dediğim dedik, çaldığım düdük misali, dilediğini yapacak, yaptığının hesabını kimseye vermeyecek…

Referandum paketinin en tehlikeli maddesi bu! Hangi icraatlarına engel oldu Anayasa Mahkemesi ve Danıştay, onlardan birkaç tanesini daha hatırlayalım.

1– AKP hükümet, köylünün 200–300 yıldan beri kullana geldiği meralarını elinden alıp Hazineye katmak istedi, orman statüsüne sokmak istedi. Sonra da “Orman arazileri boş boş duruyor, oralara ecnebiler ve onların içerideki ortakçısı zenginler tarafından otel kurulsun” kararı aldı, Anayasa Mahkemesi bu peşkeşi iptal etti. (7 Mayıs 2007)

Referanduma evet demek, güzelim ormanların ecnebilere peşkeş çekilmesine evet demektir. Milletin menfaati ve geleceği adına biz, hayır diyoruz, hayırda yarışıyoruz!

2– AKP hükümeti, 5510 sayılı kanunla, emeklilik yaşını kadınlar için 59, erkekler için 61’e çıkardı. En az 9 000 gün de çalışmış olma şartı getirdi. Bu öldükten 5 sene sonra emekli olmak demektir. AKP “Memur ölene kadar çalışsın, çok istiyorsa, öldükten sonra emekli olsun” yasası çıkardılar, Anayasa Mahkemesi bu adaletsiz yasayı da iptal etti. (15 Aralık 2006)

Öldükten sonra emekli olmak isteyenler, referanduma evet desin; böyle adaletsizlik olmaz diyenler hayır desin, hayırda yarışsın!


3– AKP hükümeti, şüheda kanıyla sulanmış vatan topraklarını altındaki tüm zenginlikleriyle ecnebilere dilediği gibi satmak istedi. Ecnebiler, kağıtlarını kendi darphanelerinde boyayıp banknot yapıyorlar, bu karşılıksız kağıtlarla bedavaya vatan topraklarımızı devralıyorlar. AKP hükümeti, “Yabancılar gelsin, canları ne kadar çekiyorsa, o kadar toprak alsın” yasası çıkardı, Anayasa Mahkemesi iptal etti. (14 Mart 2005 / 11 Nisan 2007)

Referanduma evet demek, mübarek vatan topraklarını İngilizlere, Yunanlılara, İsraillilere, Amerikalılara bedavaya verelim, demektir.

Bu vatan bizimdir; uğruna milyonlarca can verdik, kanımızı döktük, bizim kalacaktır, diyenler referandumda hayır demelidir. Referanduma hayır demek bir vatan borcudur. O halde hayırda yarışalım!

4– AKP hükümeti, topraklarımızı ecnebilere devretmek için Yabancılara Toprak Satışı Kanunu’ndan girdi, olmadı. Anasaya Mahkemesi geçit vermedi. 442 sayılı Köy Kanunu ve 5444 Sayılı Tapu Kanunu’ndan sıvışmaya kalkıştı, Mahkeme yine yutmadı. Engelledi.

Yabancı Şirketlerin Taşınmaz Mal Edinmelerine dair düzenlemeyle araya girmeye kalkıştı. Yüksek Mahkeme, dur dedi. Kısaca AKP hükümeti, vatan topraklarını ecnebiye satmak için denemedik yol bırakmadı. Doğrudan Yabancı Yatırımlar Kanunu, Turizmi Teşvik Kanunu ve Endüstri Bölgeleri Kanunu gibi bir çok yasayla devreye girmek istedi.

Her bir düzenleme ile milletin malından ve vatan topraklarından bir şeyler kopartıp ecnebiye verdiler, vermeye kalkıştılar. Ancak Anayasa Mahkemesi sürekli önlerini kesti. Öyle oldu ki, AKP, vatanı satmada hız kesmedi, Anayasa Mahkemesinin takatını kesti…

Şimdi referandum ile bu Yüksek Yargının kökünü millete kazıtmak ve önlerindeki engeli kaldırmak istiyorlar.

Referandumda evet demek, AKP, vatanı dilediği gibi ecnebilere devretsin demektir; Türk milleti buna evet diyemez. O halde hayır diyoruz, hayırda yarışıyoruz!



M. Emin KOÇ
yenimesaj.com








Referandumda faşizm oylanacak


AKP, 12 Eylül darbecilerinin hazırladığı anayasayı yine bir başka 12 Eylül günü referanduma sunacak. Mesaj belli: Bu anayasa askerin eseri idi, özgürlükler kısıtlanmıştı, işte size tam özgürlükçü bir anayasa!

Oysa bu referandumun özgürlükle, hakla, hürriyetle bir ilgisi yok. AKP’nin gücünü, dediğim dedik çaldığım düdük siyasetini, bir ülkenin demokratik söylemlerle nasıl adım adım diktatörlüğe kaydığının en güzel örneğini ortaya koyacak bir referandumla karşı karşıyayız.

Refarendumda ‘hayır’ diyecek olanlar daha şimdiden ‘Ergenekoncu, demokrasi düşmanı’ ilan edildiler bile. Cumhuriyet tarihi boyunca darbe dönemlerinde bile görmediğimiz bir şekilde telefon dinlemelerinin, tutuklanmaların, yargısız infazların, iktidarın yargıyı tahakküm altına alma operasyonlarının gerçekleştiği bir dönemde “anayasayı” değiştirerek hangi özgürlüğü getirecekler?

Türkiye, insanların konuşmaya, yazmaya korktuğu bir ülke haline getirildi.

Türkiye, insanların yatak odalarının bile pervasızca dinlendiği bir ülke haline getirildi.

Türkiye’yi korkular ülkesi haline getirenler ‘demokrasi getirme’ palavrasını savurmakla meşguller. Halk, bu palavrayı ya yutacak ya yutmayacak.

Yutarsa hapı yutacak!

Yutmazsa gerçek bir demokrasi dönemi başlayacak.

Ülkenin gerçek gündemi nedir sizce? Etrafınıza bir bakın. İşsizliğin girdabında boğulan insanlar, iflas eden işadamları, yüzbinlerce kredi kartı mağduru, kıskaca girmiş, Ermenistan’dan Amerika’ya kadar gol üstüne gol yediğimiz bir dış politika, ülkeyi baştan başa yeniden kuşatmış terör saldırıları ile kan gölüne boğulmuşken hükümet bütün bu sorunlar yerine ‘anayasa değişikliği!’ paketini attı mlletin önüne.

Ey millet! Senin en önemli sorunun işsizlik değil, aşsızlık değil, fakirlik değil, terör değil? Anayasa!

Anayasaya evet deyin her şey düzelecek. Karnınız doyacak, iş bulacaksınız, akan kan duracak!

AKP’nin bu yalan dolanına, bu sahte özgürlük çığırtkanlığına, bu anayasa değişikliği ile gündem değiştirme numralarına bu milet dur diyecek.

Adım adım faşizme giden Türkiye’nin geri dönüş noktası 12 Eylül olacaktır.



Muharrem BAYRAKTAR
yenimesaj.com

Re: AKP, neden Yüksek Yargı’yı paketlemek istiyor?!

İletiGönderilme zamanı: Çrş Ağu 04, 2010 2:14
gönderen Başkomutan
AKP’nin Yahudi Ofer’e peşkeşi ve referandum


AKP hükümetinin, Danıştay’ı refarandum paketine koyup millete boğdurtmaya çalışmasının perde arkasındaki en önemli sebeplerden biri de, hükümetin Yahudi Ofer’e el altından yaptığı Galataport peşkeşine Danıştay’ın engel olmasıdır.

Danıştay, tüyü bitmemiş yetimlerin haklarını sümen altından Ofer grubuna veremezsin, demiştir. Bu sebeple referandum paketine “hayır” demek, vatan, millet, hukuk ve iman borcu halini almıştır.

İşte size AKP’nin elini–kolunu bağlayıp yetkilerini alarak hadım olmuş hukuk haline çevirmek istediği Danıştay’ın millet ve devlet adına “hayır”lı ve “yerinde” kararlarından birkaç örnek daha…

Referandumda oyları bölmeden ve peşkeşçi AKP’ye kaptırmadan, 70 milyon hep beraber “Hayır”da yarışalım, diye bu örnekleri hatırlatıyorum…

1– AKP hükümeti İstanbul’un gözbebeği ve iş merkezi Karaköy–Beşiktaş tarihî sahil yerleşkesindeki Galataport’u ihale–mihale yapmaksızın sümen altından Yahudî Sami Ofer grubuna devrediyor. Yine aynı şekilde rekabet ve pazarlık şartları oluşmaksızın, millet ve devlet menfaatleri gözetilmeksizin kelepir fiyatına TÜPRAŞ, TELEKOM, SEKA vs. en kârlı işletmeler, değerlerinin ve müştemilatlarının yüzde 1 fiyatına elden çıkartılıyor, ecnebilere devrediliyor. Danıştay hepsini durdurdu. Danıştay sürekli önüne çıktı, Galataport’u Yahudi Ofer’e böyle pazarlıksız veremezsin dedi. (Danıştay 6. Dairesi, 6 Ocak 2006).

AKP Hükümeti, hukuku dolandı vereceklerini verdi. Aynı şekilde TÜPRAŞ, TELEKOM vs. en kârlı işletmeleri ecnebilere veremezsini, dedi, durdurma kararları verdi. (Danıştay 10. Dairesi, 24 Haziran 2004; Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, 3 Ocak 2006)

Hükümet, TÜPRAŞ, TELEKOM gibi birçok işletmede yine yapacağını yaptı, elden çıkarttı.

Galataport ise referandum sonrasını bekliyor.

Referanduma evet demek, bütün bu peşkeşlere evet demektir. Galataport’un Yahudi Ofer’e peşkeş çekilmesine evet demektir.

Bu işletmeler, milletin malıdır, tüyü bitmemeiş yetimlerin hakkıdır, ayağında çarık ve sırtında fanila olmayan milletimizin Kuruluş Mücadelesini dişinden–tırnağından artırıp ortaya çıkarttığı en kârlı işletmelerdir. Bunlar ecnebiye verilemez, bunları “peşkeş çekmeye hayır” demek için referanduma hayır diyoruz, hayırda yarışıyoruz!

Tekel işletmelerinde de, şeker fabrikalarında da aynı peşekeş yaşanmıştır, Danıştay dur demiştir.

2– “Tekel’i şakır şakır yabancıya sattık, işçilerini de ya kapının önüne koyalım ya da 4C çuvalına sokarak köle gibi çalışsınlar” hükmüne vardılar, Danıştay durdurdu. (Danıştay 12. Dairesi, 1 Mart 2010) “Şeker fabrikalarını da Tekel gibi yabancıya satalım, nasıl olsa işçilerini 4C yaparız” dediler, Danıştay onu da durdurdu. (Danıştay 13. Dairesi, 23 Ocak 2010)

Referanduma evet demek, bütün bu peşkeşlere ve haksızlıklara evet demektir. Bu peşkeşleri ve haksızlıkları son erdirmek için referanduma hayır diyoruz! Hayırda yarışıyoruz!

3– AKP hükümeti, 6–7 sene tıp okuduktan sonra üzerine 5 yıl daha ekleyip ihtisas için anası ağlayan doktorları, hem bedavaya çalıştırmak, hem de muayene açtırmamak istedi. Mesaiden sonra muayenehanende dahi çalışamazsın, dedi. Ya özele geçeceksin, yahut devlette çalışıyorsan muayenehane açmayacaksın dayatması yaptı. Sağlık hizmetini taşeronlara devretti.

Öte yandan da ihtisas yapan doktorlara 1 700 TL civarında maaş verirken, henüz yeni mezun olmuş ve ihtisas yapmamış pratisyenlere de 5 bin TL artı, 2 bin 500 TL para vererek Aile Hekimi olarak atama yoluna gitti.

Devlet ve üniversite hastanelerindeki doktorlara adeta kapıyı gösterdi.

Doktorlar da mağdur oldu, millet de mağdur oldu. “Doktorlar ukalalık yapmasın, alayını taşeron yapalım, mal gibi kiralayalım” dediler, Danıştay durdurdu. (Danıştay 5. Dairesi, 22 Temmuz 2010; Anayasa Mahkemesi 16 Temmuz 2010 günü yasayı iptal etti)

Referanduma evet demek, bu mağduriyetlere evet demektir. Bu mağduriyetlere son vermek için hayır diyoruz, hayırda yarışıyoruz!

4– AKP hükümeti, özürlüleri rencide edecek bir düzenleme yapmaya kalkıştı. “Özürlülerin ne kadar özürlü olduklarını nüfus cüzdanlarına yazalım, kimliklerini gösterdiklerinde ne kadar özürlü olduklarını bilelim” yönetmeliği çıkardı, Danıştay bunu da durdurdu. (Danıştay 10. Dairesi, 3 haziran 2008)

Referanduma evet demek, özürlülerimize yönelik bu rencide edici tavırlara evet demektir. Milletimiz, özürlü evlatlarını kendisinden ayrı–gayrı görmediği için referanduma “hayır” diyecek, hayırda yarışacaktır.

O halde 12 Eylül günü “hayırda yarışalım”, şimdiden hayırlı hazırlıklar yapalım ki, referandum Türk milleti hakkında “hayır”lı olsun!



M. Emin KOÇ
yenimesaj.com

Re: AKP, neden Yüksek Yargı’yı paketlemek istiyor? "PEŞKEŞ"

İletiGönderilme zamanı: Cmt Ağu 07, 2010 1:33
gönderen Başkomutan

Evet ya da hayır demeden önce...


Aslına bakarsanız herkes karar verirken özellikle karşı taraf olarak adlandırdıkları rakiplerinin ya da düşman olarak adlandırdıklarının aldığı kararı göz önünde bulundurur.

Hem zaten aynı tarafta olmanızın mantıklıca bir açıklaması da olamaz.

Özellikle çıkarları birbirinden farklı…

Hatta farklı da değil tamamen zıt olan iki kesimin aldıkları karar, hiç ama hiçbir şekilde aynı olamaz.

Neden bunları söyledim…

İşte şunun için

Bu gün anayasa değişikliğinde evet oyu verilmesi gerektiğini savunanlar kimler, biraz dikkat ettiniz mi?

Ben bu aşamada mevcut herhangi bir partiden değil…

Esas olarak küresel güçlerin bu aşamadaki saflaşmasından bahsediyorum.

Açıkça ülkemizin iç işlerimize karışıyorlar…

Hatta bununla da yetinmeyip ülke içinde yapılacak bir referandumda saf tutuyorlar, bunun propagandasını yapıyorlar.

Sahi biz, ABD ‘de yapılan bir seçimde ya da AB ülkelerinde yapılan herhangi bir oylamada taraf olabiliyor muyuz örneği var mı?

Ama her ne hikmetse onlar ülkemizin iç işlerini ilgilendiren her türlü olayda ne yazık ki alenen taraf olmaktadırlar.

Peki, o zaman belirtelim.

Kim bunlar?

Başta en büyük küresel güç olan ABD…

AB…

Patrikhane…

Peki, bunlar bizim ülkemizde yapılacak bir anayasa değişikliğiyle neden bu kadar ilgileniyorlar.

Ne gibi bir çıkarları bulunuyor?

İşte zaten bu soruyu sormaya başladığınız zaman, anlaşılıyor ki siz yavaş yavaş gerçekleri görmeye başlamışsınız demektir.

Artık hiç kimse doğruyu görmenizi engelleyemez.

Bu arada anayasa değişikliği konusunu madde madde tartışmaya da kanımca çok gerek yok.


Olayın mantığını kavramak kanımca çok daha önemli…

Şimdi,

    AB ve ABD öncelikle küresel bir görev verdikleri partilerin kapatılmasını istemiyorlar, çünkü ülkenin iç savaşa sürüklenmesi ve bölünmesi için bu partilere ihtiyaçları var.

Peki diyeceksiniz ki, ya HSYK konusu onunla ne ilgileri var.

Aslına bakarsanız HSYK’yı ele geçiren Danıştay ve Yargıtay’ı ele geçirmez mi?

Pekâlâ geçirir.

O zaman söyle soralım, ülkemizin özellikle son 2009 Ulusal Programına göre özelleştirilecek kaynakları var mı?

Elbette…

Aralarında Ziraat Bankası’ndan başlayıp tüm devlet bankalarından tutun

İçme suyu…

Milli Piyango…

Ve daha birçok kamu kurulusu 2013 yılına kadar satışa çıkarılacaktır.

Satılacak olan bu mal varlığımız sizce yabancıların ağızlarının suyunu akıtmıyor mu?

O halde devam edelim, geçmişte özelleştirmeleri kim durdurdu… Danıştay değil mi?

Ya Anayasa Mahkemesi o kimin çıkarına çomak soktu biliyor musunuz?

O zaman söyle soralım…

Yabancılara toprak satışlarını kim engellemeye çalıştı…

Ya Şeker fabrikalarının özelleştirilmesini kim durdurdu…

Ya da 2B denilen orman vasfını kaybetmiş denilen arazilerin satışını…


Bunları biliyorsanız ne oy vereceğinizi zaten bilirsiniz…

Yok, bilmezseniz inanın ne verirseniz verin hiçbir önemi yok.



Nusret KEBAPÇI
07 Ağustos 2010 Cumartesi
ANAYURT

Re: AKP, neden Yüksek Yargı’yı paketlemek istiyor? "PEŞKEŞ"

İletiGönderilme zamanı: Pzt Ağu 16, 2010 0:42
gönderen Başkomutan
Yahudi Ofer ve PKK pakete “evet” diyor!

Anayasa Mahkemesi ve Danıştay, AKP hükümetinin ecnebilere ve İsraillilere çektiği peşkeşlerin kimisini “dur”duruyor, kimisini “iptal” ediyor. Buna mukabil hükümet, iptal ve durdurma kararlarıyla devlet ve milletin menfaatlerini koruyan bu iki yüksek yargı kurumunu referandum paketine koyuyor; referandum adı altında millete boğdurmayı deneyecek!

Yeni düzenlemeye göre, AKP kendi adamlarını Anayasa Mahkemesi ve Danıştay’a konuşlandırıp, ecnebiye peşkeşlerinde önünün kesilmesini önleyecek!

Devlet ve milletin kaynaklarını ve dahi demokrasiyi kemiren “egosantrik bir illet” bu!

Yasama bendendir, yürütme bendendir, yargı da bizden olacak diyor AKP!

Kuvvetler ayrımı, yerini, kuvvetler birliğine bırakacak; moderb saltanat rejimiyle ecnebi şirketlere sağlanan peşkeşlerin önü kesilemeyecek… Peşkeşin önü alabildiğine açılacak!

Referandumun bam teli burası… Asıl can alıcı maddeler bu temel mesele ile ilgili!


Diğer maddeler çerez!

    TÜPRAŞ, son 5 yılın en kârlı ve en büyük sanayi kuruluşlarının başında, ilk sırada yer alıyor.

    2005’te 14.2 milyar YTL’lik (yani 14.2 katrilyon TL) üretimden satış rakamıyla birinci sırayı TÜPRAŞ almıştı.

    TÜPRAŞ, 2009 yılı sonuçlarına göre, satış vergileri hariç net üretimden satışlar alanında 15 milyar 495 milyon 595 bin 133 TL ile 1. numara…

    AKP hükümeti, böyle bir işletmeyi Yahudi Sami Ofer’e peşkeş çekmeye çalışıyor… Türk milleti ise meteliğe kurşun atıyor, açlıktan ikindi vaktinde uykuya yatıyor.

    Ankara 12. İdare Mahkemesi ve Danıştay 13. Dairesi, TÜPRAŞ hisselerinin söz konusu satışında “gerekli aleniyet şartları” oluşturulmadığını, “kamu yararına uygun davranılmadığı”nı ve “satışın hukuka aykırı” olduğunu söylüyor. Durduruyor, iptal ediyor.

    Aynı peşkeş ve kıyak, aynı Ofer’e Galataport’ta çekiliyor.

Yine Danıştay durduruyor.

Bunlar milletin malı… Kimsenin babasının malı değil!

Hangi akl–ı selim sahibi, velev ki kendi babasının malı bile olsa, böyle bir işletmeyi Yahudi Sami Ofer’e, İsrailli şirketlere peşkeş çekebilir?!

Bunun için referandumda “hayır” diyoruz

    Yahudi Sami Ofer, referandumda “evet” diyor, “evet” çıkması için varını–yoğunu seferber ediyor.

    Yahudi Safi Ofer ile aynı “evet”çi safta bulunmaktan Allah’a sığınıyoruz.

    Evet çıkarsa, TÜPRAŞ ve Galataport gibi peşkeşlere konmayı umuyor Yahudi Ofer!

    Hangi vatan evladı, böyle bir peşkeş oyununda Yahudi Sami Ofer ile aynı safta olabilir, Ofer gibi “evet” diyebilir?!

    Milletin madenlerini yağma Hasan’ın böreği gibi götüren ve referandumda “evet” çıkarsa daha rahat götüreceklerini gören tüm ecnebi şirketler “evet” diyor.

    Anatolia Minerals, “evet”çi…

    Rio Tinto, “evet”çi…

    Eldorado Gold, “evet”çi…

Çünkü bunların hepsine milletin madenleri ve kaynakları peşkeş çekiliyor; Danıştay durduruyor. Bu sebeple bu ecnebi hortumcular ve bunların yerli taşeronları, referandum paketiyle Danıştay ve Anayasa Mahkemesinin elinin–kolunun bağlanmasını veya peşkeşlerin önünü açacak AKP yandaşlarının yargı koltuklarına oturtulmasını bekliyorlar. Onun için evet diyorlar.

Bu ecnebi hortumcularla aynı safta, evet safında bulunmaktan Allah’a sığınıyoruz. Bu peşkeşlere “hayır” diyor, hayırda yarışıyoruz!

Bakmayın siz, PKK ve onun siyasal uzantısı konumundaki partinin referanduma katılmayacaklarına dair çıkışlarına… Hepsi katılacaklar! Onlar da evet diyecekler!

    AKP’nin stratejik ortağı Amerika… PKK ve siyasal uzantısı partinin hamisi ve akıldanesi de yine aynı Amerika!

    Pakette de “Amerikan sistemi” var… Başbakan R. T. Erdoğan, İzmir meydanından bunu ilan etti.

    Amerika, PKK ve siyasal uzantısı olan partiye şu aklı ve talimatı veriyor: Sakın “evet” diyeceğinizi dışarıya vurma, aksi halde sizin evet dediğinize Türk milleti “hayır” der, hapı yutarız. Sonuna kadar katılmayacağız deyin, son dakikada “evet” trenine atlarsınız; Türk milleti de ayıkmaz. AKP ile beraber dereyi geçersiniz! Amerika, PKK ve uzantılarına, paket geçtikten sonra daha önce rafa kaldırılan Kamu Reformu Yasası ile özerklik ve federasyon fikriyatınız icraata konur güvencesi veriyor!

Anlayacağınız, PKK ve uzantısı parti, AKP ile aynı “evet”çi safta; bakmayın Erdoğan’ın cambaza bak oyunu sergilemesine!

Bu Amerikancı oyunu bozmak için de “hayır” demek şarttır, hayırda yarışmak şarttır. Bu sebeple hep beraber “hayır” üzere kalalım, diyorum.

“Hayır” üzere olalım ki, milletimizi şer kuşatamasın!



M. Emin KOÇ
yenimesaj


Re: AKP, neden Yüksek Yargı’yı paketlemek istiyor? "Peşkeş-B

İletiGönderilme zamanı: Pzt Ağu 16, 2010 2:03
gönderen Urunguj
bebeklerin de katili olan apo'ya af çıkartıyordu bu akp neredeyse!

apo'yu affedelim diyenler evet desin...

Re: AKP, neden Yüksek Yargı’yı paketlemek istiyor? "Peşkeş-B

İletiGönderilme zamanı: Sal Ağu 17, 2010 1:50
gönderen Başkomutan
BOP’a endeksli bir anayasaya ’hayır’

Anayasa referandumuna sayılı günler kalmış durumdayken henüz milletimiz maalesef tam olarak bu konuda bilgi sahibi olabilmiş değil. Oysa demokratik bir referandum olduğunu iddia edebilmek için vatandaşların ‘evet’ ya da ‘hayır’ diyecekleri değişiklikleri tam olarak kavramış olmaları şart. Bu bağlamda niçin hayır denmeli sorusuna cevap vermeye dün kaldığımız yerden devam edelim.

Anayasa paketi peşkeşi kolaylaştıracak

Anayasa Mahkemesi’nin yapısının değişmesi ve Danıştay’ın özelleştirmeler hususunda “yerindelik–kamu yararı” denetimini yapamayacak olması referandumda ‘HAYIR’ demek yeterli bir gerekçedir.

Değişiklikle birlikte Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 125 inci maddesinin dördüncü fıkrasının birinci cümlesi aşağıdaki şekilde değiştirilmektedir. “Yargı yetkisi, idarî eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimi ile sınırlı olup, hiçbir surette yerindelik denetimi seklinde kullanılamaz.”

Anayasa’daki bu değişiklikten sonra yabancı şirketlere haraç mezat yapılan özelleştirmelere karşı açılan tüm davalar düşecektir. Ayrıca vatandaşların ümüğünü sıkan metrobüs zamlarını iptal ettiren Tüketiciler Derneği gibi kurumların yargıya başvuruları boşa çıkabilecektir.

Bu değişiklikle hükümet keyfinin istediğine istediğini satabilecek. Peşkeş çekilen satışlar bile Danıştay tarafından denetlenemeyecektir. Çok istediği halde hükümetin satamadığı mayınlı arazi ve Galataport bir gecede Yahudi lobilerine bu değişiklik sayesinden peşkeş çekilecektir.

Bundan dolayıdır ki, Anayasa paketindeki en tehlikeli değişikliklerden biri de 125’inci maddedeki bu değişikliktir.

Söz konusu bu değişikliğin millet açısından hiçbir yararı yoktur. Yukarıda da ifade ettiğim gibi hükümete rahat rahat ve denetimsiz bir şekilde yabancılara peşkeş çekebilmesinin önü açılacaktır. Hükümete bu serbestliği sağlamanın millete faydadan çok zarar getireceği için referandumda hayır denmesi gereklidir.

BOP’un ürünü bir anayasa

Başbakan’ın eşbaşkanlığını yaptığı BOP bağlamında yapılan bir anayasa değişikliğidir. Büyük Ortadoğu Projesi’nin Türkiye’yi getirmek istediği noktaya olanak tanıyan bir anayasa değişikliği 12 Eylül’de halkın önüne gelecektir. Dünkü yazımızda da ifade ettiğimiz gibi Anayasa değişikliği ilk önce Amerika’da okundu.

ABD’den icazet alan bir Anayasa değişikliğinin Türkiye’ye huzur getirmeyeceği aşikârdır. Bundan dolayıdır ki Türkiye’yi kaosa sürükleyecek değişikliklere hayır demekten başka yol yoktur.

Sınırsız yetkiler kötüye kullanılır

Anayasa değişikliğiyle hükümete verilecek sınırsız yetkiler, hem mevcut hükümet tarafından hem de daha sonra gelecek hükümetler tarafından istismar edilebilecektir. AKP hükümetini desteklediği için referandumda evet diyecek ve AKP’yi sınırsız yetkilerle donatacak olanlar desteklemediği bir hükümet iş başına geldiğinde olacakları da düşünmelidir. Çünkü bu hükümete verilecek sınırsız yetkiler bu hükümetten sonra iktidara gelecek farklı görüşe sahip bir hükümetçe de kullanılacaktır. Bu da kargaşadan başka bir şey ülkeye getirmeyecektir. Birini yaptığını diğeri bozacaktır. Bundan dolayıdır ki anayasa değişiklikleri hangi eğilime sahip olursa olsun bütün hükümetlere göre yapılmalıdır.


Orhan DEDE
yenimesaj

Re: AKP, neden Yüksek Yargı’yı paketlemek istiyor? "Peşkeş-B

İletiGönderilme zamanı: Pzt Ağu 23, 2010 1:24
gönderen Başkomutan
Özelleştirmeler ’hayır’ için yeter sebep

Bugün size Seydişehir Eti Alüminyum tesislerinin özelleştirme hikâyesini kısaca anlatmak istiyorum. Bu işletmede yılda madenden 120 bin ton alümin çıkarılıp, 60 bin ton alüminyum üretiyordu.

Seydişehir Alüminyum 2005 yılında Türkiye’nin alüminyum ihtiyacının yüzde 20’sini tek başına karşılıyordu.
Personel sayısı 1150 kişiydi.

2004 yılı satış geliri 198 trilyon, kârı ise 42 trilyon liraydı.

Seydişehir tesisleri 2.200 dönüm arazi üzerine kurulmuş ve 300 bin metrekare kapalı alana sahipti. Satıldığında 792 adet lojman, atık cevher barajları, sosyal tesislerin tamamı, su havzaları, işletmeye hazır ruhsatlı boksit sahaları, koskoca Oymapınar Barajı ve turizm teşvikli yüzlerce dönümlük arazisi, Antalya’daki liman ve yükleme tesisleri, kasalardaki 17 trilyon para, tahmini değeri 18 milyon dolar olan satılmaya hazır 10 bin ton külçe alüminyum. Stokta üretime hazır on binlerce ton boksit cevherine sahipti.

Bilirkişi raporları, bu tesislerin değerinin 1 milyar dolardan fazla olduğunu vurguluyordu.

Seydişehir Eti Alüminyum, 2005 yılında yapılan ihaleyle Başbakan’ın hemşehrisi ve aynı zamanda yakın arkadaşı olduğu bilinen Cengiz Group`un sahibi Mehmet Cengiz`in şirketi CE–KA AŞ`ye satıldı.

Kaça satıldı?

305 milyon dolara.

Satıştan kısa süre sonra Seydişehir Alüminyum’un atık barajında bir servetin varlığı ortaya çıktı. Yapılan araştırmada burada petrolün uç ürünlere ayrılmasında ve batarya yapımında kullanılabilecek yaklaşık 13 bin ton ağırlığında, 20.8 milyar dolarlık 16 farklı nadir toprak elementi tespit edildi. Bkz: http://www.milliyet.com.tr/2006/07/13/e ... eko03.html

Atık barajında yaklaşık 21 milyar dolar ve kasasındaki para ve taşınmazlarıyla belki de 25 milyar dolardan fazla değeri olan Seydişehir Eti Alüminyum şirketinin 305 milyon dolara satılmasına Danıştay ‘dur’ dedi.

Danıştay 13. Dairesi bu satışta kamu yararı olmadığını tespit etmişti ve milletin çıkarını koruyan bir karara imza atmıştı.
Ama yüksek mahkemenin koyduğu bu engel çeşitli yollarla birlikte aşıldı ve satış gerçekleşti.

Yukarıda sadece bir tanesini örnek gösterdiğim haraç mezat özelleştirmeleri denetleme yetkisi 12 Eylülde yapılacak referandumla Danıştay’ın elinden tamamen alınmak isteniyor.

Danıştay’ın yerindelik denetimi elinden alındığında ne olacak?

Hükümet Seydişehir Alüminyum’da olduğu gibi istediği şirketi, istediği kişiye hiçbir denetlemeye bağlı kalmadan yok pahasına satabilecek.

Bundan dolayı referandumda vatandaşların ‘hayır’ demesi ve kendi çıkarını koruyan bir kurum olan Danıştay’a sahip çıkması gerekmektedir.

Bu ‘hayır’ aslında milletin kendine sahip çıkması olacaktır.


Orhan DEDE
yenimesaj.com

Re: AKP, neden Yüksek Yargı’yı paketlemek istiyor? "Peşkeş-B

İletiGönderilme zamanı: Prş Ağu 26, 2010 23:32
gönderen Başkomutan

Anayasa’nın küreselleşmesi...


12 Eylül yaklaşırken toplumda bir heyecandır gidiyor.

Acaba referandumun sonucu nasıl çıkacak?

Sandıktan evet mi çıkacak? Yoksa hayır mı? Evet ya da hayır’ın çıkması toplumu nasıl etkileyecek?

Çıkacak sonuç bundan sonra nasıl bir gelişmenin habercisi olacak?

İşte hemen herkesin kafasında bu ve buna benzer bir sürü soru.

Ama bu arada unutulmadan sorulması gereken ilk soru bu anayasa değişikliğini kim istiyor olmalıdır.

Neden mi?

Çünkü ülkemiz dört seneye yakın bir süredir bir anayasa konusuna odaklanmaktadır.

Önceleri başlı basına bir anayasa taslağı olarak toplumun önüne getirilen konu, bugün sadece bir değişiklik olarak getirilmiştir.

Hatta daha önce anayasa değişikliği paketinin tartışıldığı sıralarda en çok toplumun önüne getirilen ve…

En çok tartışılması istenilen, anayasanın ilk üç temel maddesi iken bu maddeler her nedense değişiklik paketinde yer almamaktadır.

Acaba neden bu anayasacılar birden bire ulus devletin temeli olan anayasanın ilk üç maddesinin değiştirilmesinden vazgeçtiler. Neden bu değişiklik paketinde bu maddelerle ilgili bir değişiklik yok…

Aslına bakarsanız değişen hiçbir şey yoktur.


    Değişen sadece bazı adımların ikinci aşamaya bırakılmasıdır ki vazgeçilmesi falan gibi bir şey söz konusu da değildir.

    Hele bir evet cıksın siz esas değişikliği o zaman göreceksiniz.

    Burada duralım ve sorumuzu tekrar soralım…

    Bu anayasa değişikliğini en fazla kim istiyor?

    Hiç lafı uzatmadan yanıtlayım AB ve ABD.

    Bazılarınız bu sözler üzerine hemen atlayacak yine mi AB-ABD, bunların dışında başka bir şey yok mu diyecekler ama…

    Üzülerek söylemek zorundayım ki yok.

    Hani bana inanmıyorlarsa zahmet edip biraz AB ve ABD’nin belgelerine baksınlar diyeceğim olmayacak, ama bu arada…

    Değişikliğin aslında iki yönü bulunmaktadır.

    Birincisi küresel sermaye, ülkemizi üretim yapmaktan alıkoyup tam pazar haline getirirken…

    Yani ülkemizin topraklarına…

    Bankalarına…

    Enerjisine el koyarken…

    Daha önce birçok kez yaşadıkları Anayasa mahkemesi ve Danıştay iptalleriyle artık karşı karsıya kalmak istemiyorlar.

    Çünkü bu kaynaklar ağızlarının suyunu öyle bir akıtmaktadır ki artık bunları ele geçirmelerinin önünde hiçbir engelin kalmamasını istemektedirler.

İkicisi ise buradan yola çıkarsak çok daha vahim…

Kaynakları bu şekilde satılarak yoksullaştırılan ülkenin zaten ulus devlet olarak kalması çok mümkün değil ama onlar öncelikle tüm olumsuz koşullara rağmen
Kurtuluş savasında yedikleri tekmenin, denize dökülmenin acısını asla unutmamaktadırlar.

Biliyorlar ki Türk Milleti her zorda kaldığında küllerinden yeniden doğacak karakterdedir.

Böyle olunca bu devletin tekrar doğrulup güçlenmemesi için ellerinden geleni yapmaktadırlar.

İşte açılım adı verilen etnik boğazlaşma projesinin asıl amacı budur.

    Bu ülke öyle küçük parçalara ayrılmalıdır ki, bir daha asla birleşemesin…

    Bunun için öncelikle anayasanın ilk dört maddesinin değiştirilmesi gerekmektedir. Bu maddeler değiştirilmelidir ki istedikleri bölünüp parçalanma süreci rahatlıkla gerçekleşebilsin

    Ve milletin ve dilin tekliği kaldırılıp, toplum; millet yerine etnik kimlik üzerinden tanımlanmaya başlanabilsin.

    Ama bunu yapabilmek için önce bu konuda ayak bağı olacak yargıdan ve ordudan kurtulunması gerekir.

    İşte birinci aşama bunun için…

İkinci aşama mı?

Hele bir evet çıksın, gerisi ondan sonra…

Bilmem anlatabildim mi?


Nusret KEBAPÇI
27 Ağustos 2010 / Anayurt

Re: AKP, neden Yüksek Yargı’yı paketlemek istiyor? "Peşkeş-B

İletiGönderilme zamanı: Cmt Ağu 28, 2010 7:13
gönderen Başkomutan

AKP’nin Anayasasına “HAYIR” diyoruz


ABD’nin ve AB’nin talimatlarıyla hazırlanan “İTHAL” Anayasa’ya “HAYIR” diyoruz.

Toplumsal mutabakat sağlanmadan azınlığın hazırladığı Anayasa’ya “HAYIR” diyoruz.

Yargının kontrolünü taşeron siyasilere devreden Anayasa’ya “HAYIR” diyoruz.

Demokrasinin en temel gereği olan kuvvetler ayrılığı prensibini ortadan kaldıran taşeron siyaseti kontrolsüz kraliyet tahtına oturtan Anayasa’ya “HAYIR” diyoruz.

Yaptıkları özelleştirmelerle en değerli madenlerimizi, kurumlarımızı arazilerimizi yabancılara ve yandaşlara peşkeş çeken bir iktidarın hazırladığı Anayasa’ya HAYIR diyoruz.

Bu peşkeşlere dur diyerek milletin yararına adım atan Danıştay’ın ve Anayasa Mahkemesi’nin bu konudaki yetkilerini ortadan kaldıran Anayasa’ya HAYIR diyoruz.


Önümüze madde madde konulması gerektiği halde paket olarak dayatılıp demokrasiyi bir kez daha rafa kaldıran Anayasa’ya “HAYIR” diyoruz.

Siyasilerimizin, bitaraf olan seçmeni bertaraf olmakla tehdit ederek propagandasını yaptığı Anayasa’ya “HAYIR” diyoruz.

Siyasilerin iktidarın tüm imkanlarını kullanarak antidemokratik bir propagandayla millete kabul ettirmeye çalıştığı Anayasa’ya “HAYIR” diyoruz.

Ülkeyi federasyona ve de bölünmeye götürecek adımların önündeki bütün engelleri kaldıran Anayasa’ya “HAYIR” diyoruz.

Bugüne ABD’nin, İsrail’in ve AB’nin taşeronluğunu yapan, milletin gerçek problemlerini ise umursamayan liyakatsiz bir iktidarın hazırladığı Anayasa’ya “HAYIR” diyoruz.


8 yıllık iktidarları döneminde işsizi, işçiyi, memuru, emekliyi, esnafı, sanayiciyi, çiftçiyi perişan eden, onları borç batağına iten bir iktidarın hazırladığı Anayasa’ya “HAYIR” diyoruz.

İçinde işçinin, işsizin, memurun, çiftçinin, esnafın, sanayicinin, açın, yoksulun problemlerinin yer almadığı bir Anayasa değişikliğine “HAYIR” diyoruz.

Yaptıkları açılımlarla ülkeyi terörün kucağına atan, askerimizin elini kolunu bağlayan, teröristleri ise pişman olmadıkları halde affeden, terörü palazlandıran ve siyasallaştıran bir iktidarın hazırladığı Anayasa’ya “HAYIR” diyoruz.

Teröre açılım, Ermeni’ye açılım, Barzani’ye açılım, Rum’a açılım, Yunan’a açılım, Patrikhane’ye açılım, misyonerlere açılım, millete ise çalım yapan iktidarın hazırladığı anayasa’ya HAYIR diyoruz.

Irak’ın işgalinde ABD’ye stratejik ortak olan ve her türlü lojistik desteği sağlayan bu sebeple milyonlarca sivilin katledilmesine de ortak olan bir iktidarın hazırladığı Anayasa’ya “HAYIR” diyoruz.

Afganistan’da askerimizi ABD’nin ve diğer işgal güçlerinin safında Müslümanlarla savaştıran bir iktidarın hazırladığı Anayasa’ya “HAYIR” diyoruz.

İsrail’in yaptığı zulümlere seyirci kalan hatta her türlü stratejik anlaşmaya da aynen devam eden, buna karşın milletin gözünü boyamak için one minute tiyatroları sergileyen bir iktidarın hazırladığı Anayasa’ya “HAYIR” diyoruz.

Süleymaniye’de 11 askerimizin başına çuval geçiren ABD’ye hala stratejik ortak gözüyle bakan, hatta ortaklığın da ötesinde tam teslim olan bir iktidarın hazırladığı Anayasa’ya HAYIR diyoruz.


Demokrasi getireceğiz diye yola çıkan iktidarın tamamen antidemokratik olan yüzde 10 barajını kaldırmadığı Anayasa’ya “HAYIR” diyoruz.

Demokrasiden bahseden iktidarın dokunulmazlıklara dokunmayan Anayasasına HAYIR diyoruz. Özetle, “HAYIR”da hayır var.
“HAYIR”da yarışalım.


Murat ÇABAS
Yenimesaj

Re: AKP, neden Yüksek Yargı’yı paketlemek istiyor? "Peşkeş-B

İletiGönderilme zamanı: Sal Ağu 31, 2010 4:18
gönderen Başkomutan

Anayasa’nın üçüncü maddesi hedef tahtasında


Günümüzde yaşanan gelişmeleri değerlendirirken yüzeysel baktığınızda gerçekleri görebilmeniz pek mümkün değildir.

Çünkü çoğu zaman görünen ya da gösterilen şey asıl niyetten çok farklı olabilir.

Güncel olması hasebiyle 12 Eylül referandumunda önümüze konulan Anayasa değişiklik paketini bu çerçevede biraz değerlendirelim.

Siyasi irade –ya da perde arkasında ABD, AB– niçin Anayasa Mahkemesi’nin yapısını kendi lehlerine değiştirmek istiyor?

Anayasa Mahkemesi’nin yargıyla alakalı birçok önemli görevleri olduğu gibi Anayasa’nın temel hükümleri koruma gibi yine çok önemli bir misyonu vardır.

Birileri kalkar da Anayasa’nın temel maddelerini değiştirmeye ya da kaldırmaya kalkarsa karşısında Anayasa Mahkemesi’ni bulur.

Malum, Anayasa’nın dördüncü maddesine göre ilk üç maddesi asla değiştirilemez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez.

Ülkemiz üzerinde hesabı olanlar için ilk iki madde çok fazla sorun teşkil etmiyor ama üçüncü madde üzerinde biraz durmak lazım.

Anayasa’nın üçüncü maddesi:

    “Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir. Bayrağı, şekli kanununda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır. Millî marşı “İstiklal Marşı”dır. Başkenti Ankara’dır.”

Büyük Ortadoğu Projesi ve AB kapsamında Türkiye’den nasıl bir talep var?

    Türkiye’nin federasyonlara ayrılması isteniyor.

    Türk milletinin etnik kökenlere göre ayrılması isteniyor.

    Türkiye’nin dilinin sadece Türkçe olması istenmiyor.

    Türkiye’nin bayrağının sadece Türk bayrağı olması istenmiyor.

    Türkiye’nin milli marşının sadece İstiklal Marşı olması istenmiyor.

    Türkiye’nin başkentinin sadece Ankara olması istenmiyor.

Dikkat ederseniz bu talepler özellikle AKP iktidarı döneminde fazlasıyla önümüze konuldu ve ülke içinde de dillendirilmeye, hatta tartışılmaya başlandı.

Bunların önündeki Anayasa engelini kaldırmak için Anayasa’da ciddi ve köklü bir değişikliğin yapılması gerekiyor.

Peki, bunun önündeki en büyük engel ne? Tabii ki Anayasa Mahkemesi…

Eğer yapılan ön bir değişiklikle Anayasa Mahkemesi’nin yapısı ABD ve AB taşeronu siyasilerin kontrolüne girecek şekilde değiştirilirse sonuç ne olur?

ABD ve AB’nin yıllardır planladığı köklü değişiklikler için zemin hazırlanmış olur.

Evet, “12 Eylül referandumunda “evet” çıkarsa ülke hızla bölünmeye doğru gidecektir” derken hayal kurmuyoruz, rüyalardan bahsetmiyoruz, komplo teorisi üretmiyoruz.

Anayasa değişiklik paketini önümüze koyanların asıl hedefinde bu var.

Bunlar gerçekler.

Gizli niyetleri bu olanlar, maalesef görünüşte bir takım süslerle, göz boyamalarla milletimizi kandırıp gerçekte milletimizin boynuna ipi geçiriyor, ayağının altındaki sehpayı da itiyor.

Millet olarak gerçekleri göremezsek, yarın kendimizi geri dönülmesi güç olan bir girdabın içinde bulabiliriz.

Ayık olalım ve bizi gerçekten ayıktırmaya çalışanlarla beraber olalım.


Murat ÇABAS
Yenimesaj

Re: AKP, neden Yüksek Yargı’yı paketlemek istiyor? "Peşkeş-B

İletiGönderilme zamanı: Cmt Eyl 04, 2010 14:59
gönderen Başkomutan

Topluma zehir içirmek...

Hani bilirsiniz birisine zehir içirerek onu uyuşturmak ya da öldürmek isterseniz, genellikle uygulanan yöntem…

O kişinin seveceği, tereddüt etmeden içeceği yiyeceğin ya da içeceğin içine bu zehiri karıştırıp içmesini sağlamaktır.

Yoksa tamamen zehir olduğu bilinerek hiç kimse o zehri alıp içmez.

Tabi ki eğer yaşamdan bıkan, intihara eğilimli bir kişi değilse.

Genelde zehir, o yiyeceğin içinde önemli bir miktar teşkil etmez, belki binde biri, belki daha az bile olabilir ama…

Uygulandığı zaman o zehirin yanındaki içecek ne kadar lezzetli görünürse görünsün içittiğinizde inanın her şey bitmiştir ve bitkisel hayata giriyorsunuz demektir.

Yani o zehiri rahat yutmanız için verilen diğer maddelerin lezzeti, sizi zehirlenmekten de asla kurtaramaz.

İşte 12 Eylül günü yapılacak referandumla oylanacak anayasa değişiklik paketinin yapısı da işte aynen bunun gibi…

İçinde çocuk hakları var…

Sözde kadın hakları falan gibi maddeler de var…

Hem zaten bu anayasa tartışmaları sırasında da öncelikli olarak ortaya sürülen maddeler genel olarak onlar olup, ısrarla bu maddelerle konunun tartışılması sürdürülmektedir.

Ama toplumun yapısını değiştirecek maddeler, kamuoyu önünde her nedense tartışılmamaktadır.

Ya da tartışılsa bile gerçek anlamıyla tartışılmamaktadır.

İşte onun için öncelikli olarak tartışılması gereken maddeler bu zehir içeren ve kabul edildiğinde ülkenin bundan sonraki gidisini…

Veya var ya da yok olmasını belirleyecek maddelerdir ki, bunlar sayıca belki çok değil ama en önemli maddeler olmaktadır.

İşte bunların içinde en önemlileri…

Özellikle Anayasa Mahkemesi ve

HSYK’nın yapısını değiştiren maddelerle…

“Yargı yetkisi, idari eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimi ile sınırlı olup, hiç bir surette yerindelik denetimi şeklinde kullanılamaz.” Seklinde düzeltilen yargı yolu başlıklı maddedir.

İşte toplumun yapısında ülkenin bundan sonraki sürecinde nasıl bir şekil alıp almayacağının ana maddeleri işte bu maddelerdir.


Belki bunların yanına bazı birkaç madde de eklenebilir ama

Özellikle batılıların…

Yani,

AB ve ABD ‘nin neredeyse tüm belgelerinde ısrarla vurgulanan maddeler özellikle bunlardır.

Şimdi bu değişiklikler yapıldığında…

Anayasa mahkemesinin yapısı değişecek

Sadece anayasa mahkemesinin mi?

Asla değil; Danıştay, Yargıtay, Sayıştay bunların hemen hepsinin yapısı değişecek…

Ve…

Her ne kadar bu maddelerde “idarenin her türlü eylem ve işlemlerine yargı yolu açıktır.” denilmesine karşın yargının elinden alınan yerindelik denetimi ki yapılan işin yerinde olup olmadığının denetlenmesidir…

Bu değişiklik idareyi tüm eylem ve işlemlerinde tamamen sorumsuz ve denetimsiz bırakacaktır.

Yani kısacası yargı tamamen hikâye olacaktır.

    Ondan sonra sırayı başta kamu bankalarının tamamen satılması ve…

    Anayasanın ilk dört maddesinin değiştirilerek federasyona kapı açılması alacaktır ki

İnanın tüm bunlar gerçekleştiğinde iş işten geçmiş olacaktır.



Nusret KEBAPÇI
04.09.10 / Anayurt

Re: AKP, neden Yüksek Yargı’yı paketlemek istiyor? "Peşkeş-B

İletiGönderilme zamanı: Cmt Eyl 11, 2010 13:51
gönderen Başkomutan
Türkiye yarın geleceğini oylayacak...

Evet mi, hayır mı?

Türkiye yarın geleceğini oylayacak.

Evet mi, hayır mı?

Neye evet, neye hayır?

    Madenlerimizin yabancılara peşkeş çekilmesine evet mi, hayır mı?

    Karlı kamu kurumlarımızın haraç mezat yabancılara satışına evet mi, hayır mı?

    Topraklarımızın yabancıların eline geçmesine evet mi, hayır mı?

    Yandaşlara kıyağa evet mi hayır mı?

    Milletin haklarının gasp edilmesine evet mi, hayır mı?

    Demokrasinin tarumar edilmesine evet mi, hayır mı?

    Kontrolsüz bir AKP krallığına evet mi, hayır mı?

    Milletin işsiz ve aşsız kalmasına evet mi, hayır mı?

    Açlığa, yoksulluğa ve yolsuzluğa evet mi, hayır mı?

Hacizlere ve icralara evet mi, hayır mı?

İntiharlara, boşanmalara, hızsızlığa, arsızlığa evet mi, hayır mı?

    Tarımın ve hayvancılığın tamamen bitirilmesine evet mi, hayır mı?

    En temel gıda ürünlerinde bile ithalata bağımlı olmaya evet mi, hayır mı?

    Her türlü ecnebi oyunlarına açık olmaya evet mi, hayır mı?

    Türkiye’nin bölünmesine evet mi, hayır mı?

    Türk milletinin 36 etnik kökene parçalanmasına evet mi, hayır mı?

    Türkiye’de bir Kürdistan özerk bölgesine evet mi hayır mı?

    PKK terörünün siyasallaşmasına ve azmasına evet mi, hayır mı?

    Açılım adı altında teröristlerin baş tacı edilmesine evet mi, hayır mı?

    Gencecik evlatlarımızı şehit vermeye evet mi, hayır mı?

    Şehir merkezlerinde terör saldırılarına evet mi, hayır mı?

    Kıbrıs’ın Rum’a peşkeşine evet mi hayır mı?

    Barzani’nin resmen tanınmasına ve başımıza bela olmasına evet mi hayır mı?

    72 milyonluk Türkiye’nin 3 milyonluk Ermeni’ye yedirilmesine evet mi, hayır mı?

    Ege denizinin bir Yunan denizi olmasına evet mi, hayır mı?

    ABD’nin, İsrail’in taşeronu olmaya evet mi, hayır mı?

    ABD adına İran’la savaşa evet mi, hayır mı?

    Afganistan’da Müslüman’a karşı savaşan bir Türkiye’ye evet mi, hayır mı?

    Yeni Irak işgallerinin yaşanmasına evet mi, hayır mı?

    Yeni Gazze, Beyrut katliamlarına evet mi, hayır mı?

    Dış politikada vurdumduymazlığa evet mi, hayır mı?


Dostlarımızı küstürüp, düşmanlarımızı sevindirmeye evet mi, hayır mı?

Din istismarına evet mi, hayır mı?

Misyonerlik faaliyetlerine evet mi, hayır mı?

Hiçbir Hıristiyan’ın olmadığı mahallelerde kilise açılmasına evet mi, hayır mı?

Camilerin kiliseye çevrilmesine evet mi, hayır mı?

Dinin en temel kurallarının tahrip edilmesine evet mi, hayır mı?

Gençlerimizin Hıristiyanlaştırılmasına evet mi, hayır mı?

Domuz etine, zinaya evet mi, hayır mı?

Egemenliğimizin, hukukumuzun, eğitimimizin, kısaca her şeyimizin AB’ye devredilmesine evet mi, hayır mı?

İşte yarın bunları oylayacağız.

Ben bütün bunlara ülkemin geleceği için HAYIR diyorum, ya siz?

Eğer siz de HAYIR diyorsanız lütfen gelin “HAYIR”da yarışalım.

Murat ÇABAS
Yenimesaj

Re: AKP, neden Yüksek Yargı’yı paketlemek istiyor? "Peşkeş-B

İletiGönderilme zamanı: Çrş Eyl 15, 2010 16:58
gönderen Başkomutan

AKP boşuna sevinmesin

12 Eylül referandumundan AKP galip çıktı mı zannediyorsunuz? Aldanıyorsunuz.

AKP devletin bütün imkânları ile sandığa gitti. Neredeyse bütün TV kanallarını kendi propagandası için kullandı. Medyada sadece kendi borusunu öttürdü. Tehdit etti. Bertaraf olursunuz diye kükredi. Hayır görüşünü seslendiren kanallara ceza kestirdi. Yandaş medyada yaptırdığı kamuoyu yoklamalarında “evet”i yüzde 65’lere kadar çıkarttırdı.

Sonuç:

Yüzde 58 evet, yüzde 42 hayır.

Oysa değiştirilmesini istediği “darbe anayasası yüzde 92 oyla kabul edilmişti!”

Üç yıl önce, 21 Ekim 2007’de yine halkoylamasına gitmiştik. AKP 3 yıl önce Cumhurbaşkanı’nı halkın seçmesi, milletvekilliği seçiminin 4 yıla indirilmesi ve TBMM’deki toplantı yeter sayısının 184 olmasını belirlemek amacıyla halkı sandığa yönlendirmişti.

O referandumdan da evet çıkmıştı. Ama evet oranı yüzde 69’tu!

Bugün yüzde 58!

Yani AKP, üç yıl içinde müthiş bir güven kaybına uğradı

Bir önceki referanduma göre halkın yüzde 10’u daha AKP’den uzak durmaya karar verdi.

AKP bir yandan sevinç yaşarken bir yandan da bu buruk sonucun sebeplerini tartışıyordur.

Evet, sonuçta ortada bir referandum galibi var ama bu sonuç “aslında sonun başlangıcı da” denilebilir.

Hem ülke için hem AKP için.

AKP kendi çıkarları için, kendi siyasi geleceği için, kendi yargısını oluşturmak için “demokrasiyi” kullanarak ülkeyi feda etmeyi tercih etti.

Bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. AKP’nin güdümünde Anayasa Mahkemesi, AKP’nin güdümünde HSYK, AKP’nin kararlarına ses çıkartamayacak bir Danıştay ile “yeni bir Türkiye’ye adım attık.”

ABD bu referandumun sonucunu bekliyordu.

AB bu referandumun sonucunu bekliyordu.

PKK bu referandumun sonucunu bekliyordu.

Bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.

Halk böyle istedi.


Halkı bu yönde kandırdılar.

Halkın iradesi bu yönde tecelli etti ama ben bu iradeye saygı göstermeme hakkımı kullanmak istiyorum.

Bundan sonra halkın iradesi ile bir ülkenin ne hale geleceğini, devletin en temel kurumlarının nasıl “YÖK”leşeceğini, bölünmeyi istemenin de demokratik bir hak olduğu söylemlerinin nasıl ayyuka çıkacağını hep birlikte göreceğiz.

Referandum sonucunun hayırlı olmadığı hep birlikte göreceğiz.

Muharrem BAYRAKTAR
15.09.10 / Yenimesaj

Re: AKP, neden Yüksek Yargı’yı paketlemek istiyor? "Peşkeş-B

İletiGönderilme zamanı: Cum Eki 01, 2010 17:59
gönderen Başkomutan

Referandumdan sonra bakın neler oldu

Hükümet 12 Eylül referandumunun özgürlük, hak, hukuk ve adalet getireceğini iddia ediyordu. “Başka bir cephe” ise referandumun amacının, Danıştay’ın durdurduğu özelleştirmeleri yeniden başlatmak, Galataport gibi hayati satışların önünü açmak, üniter yapıdan vazgeçmek ve bölünmenin önünü açarak PKK ile yaptıkları gizli anlaşmaları yürürlüğe koymak olduğunu ilan etmişti.

Cephelerin mücadelesinde “evet” kazandı.

Sonuç:

Referandum sonuçlanalı daha iki hafta oldu. Bakın bu iki haftada neler oldu:

1. İlk haber Galataport’tan geldi. Özelleştirme İdaresi Başkanlığı Galataport ihalesinin bu yıl sonuçlanacağını bildirdi. 2005 yılında yapılan ve Ofer’in kazandığı ihaleyi Danıştay, imar sorunlarının giderilmesi için iptal etmişti.

Ofer, yeni ihaleye de gireceğini açıkladı.

Kutlu olsun.

2. Geçtiğimiz günlerde İskenderun Limanı’nın satışı gerçekleşti. 2005 yılında yapılan ihale Danıştay tarafından iptal edilmişti. Yeni ihaleyi kazanan firma Limak’tı ve Türk firması olarak biliniyordu. Limak’ın patronu Nihat Özdemir Botaş’taki yolsuzluk iddiaları üzerine yürütülen operasyonlarda 2007 Ekiminde gözaltına alınmıştı.

İstanbul Sabiha Gökçen Havalimanı yeni dış hatlar terminal binası ve ilgili tesislerin yapişlet–devret modeliyle yaptırılmasına ilişkin ihaleyi de GMR Infrastructure Ltd.–Malaysia Airport Holding Berhad ile kurduğu Ortak Girişim Grubu ile birlikte Limak inşaat kazanmıştı.

Limak’ın bir başka ve en önemli özelliği de Galataport ihalesinde Yahudi Ofer’in oluşturduğu konsorsiyumda yer almasıydı!

Ofer’in konsorsiyum ortağı Limak, referandumdan hemen sonra İskenderun Limanı’na sahip oldu.

Bu satışa dur diyecek bir yargı da artık yok!

3. Uygulanabilmesi için federal yapının yani eyalet sisteminin yani bölünmenin şart olduğu başkanlık sistemi anında servise konuldu. AKP hükümeti ve evet cephesi referandum süresince başkanlık sisteminden hiç bahsetmezlerken, 12 Eylül’den sonra hep bir ağızdan “başkanlık sistemi şart!” diye haykırmaya başladılar.

Bölünme korosu siyasetçisiyle, medyasıyla, aydınıyla başkanlık sistemi şarkıları söylemeye devam ediyor.

4. Hükümet, referandum sürecinde “bunlar PKK ile pazarlık yapıyorlar, eğer evet çıkarsa APO ile yaptıkları anlaşma gereği Güneydoğu’yu gözden çıkartacaklar” diyen hayır cephesini doğrularcasına görüşmelere başladı.

BDP, AKP ile görüştü. BDP’li Aysel Tuğluk İmralı’da APO ile görüştü. Bazı “özel görevliler” Kandil’le görüştü.

PKK ile yapılan anlaşma devreye giriyor.


Yani;

Referandum boyunca “ey millet aklınızı başınıza alın! Yargı reformu hikâye. Bunlar kendi peşkeşlerinin önünü açmak için yargıda düzenlemeler yapıyorlar. Referandumdan sonra satışlar başlayacak. PKK ile yaptıkları pazarlık devreye girecek. Ülkeyi eyaletlere bölme projesi yürürlüğe girecek” diye haykıranlar vardı.

O haykıranların dedikleri birer birer çıkmaya başladı.

Bunların başında da Haydar Baş vardı.

Söyleyen değil, dinlemeyenler utansın.


Muharrem BAYRAKTAR
Yenimesaj