1. yüz (Toplam 1 yüz)

PKK 'Evet' Dedi!

İletiGönderilme zamanı: Pzt Ağu 16, 2010 23:40
gönderen Oğuz Kağan
PKK ‘EVET’ DEDİ!

Terör örgütünü İmralı’dan yönetmeyi sürdüren bebek katili BDP’nin ‘boykot’undan daha etkin destek için devreye girdi.

AKP, ABD, AB ve PKK aynı safta
Söylemlerİ daha önce de sık sık örtüşen AKP ve terör örgütü PKK, referandum için de aynı çizgide buluştu. Sıkı ’evet’çi ABD ve AB’nin ardından AKP’ye açık destek veren terör örgütünün İmralı’daki elebaşı Abdullah Öcalan, avukatları aracılığıyla ’evet’ için adeta kampanya başlattı.

Sözde boykot yerine aktif destek!
DTP’nin kapatıldığı dönem ’sine-i millet’ konuşulurken “Doğru Meclis’e!” diyerek BDP’ye grup kurduran ve partiyi de yönettiğini gösteren Öcalan, AKP’nin önünü açmak için alınan sözde boykot kararını da iptal etti ve “Halkımız özgür. Referandum sonrası duruma bakarız” açıklaması yaptı.

‘BM formülü’ için sıkı çalışma var
Sözde eylemsizliğin ardında yatan ’BM eliyle özerklik’projesi için de sesler yükselmeye başladı. Eski DTP’li Ahmet Türk, “Irak ve Afganistan’da iç çatışmalar yüzünden BM devreye girdi. Burada da arabulucu olabilir” derken, PKK elebaşılarından Remzi Kartal da projeye destek (!) açıkladı.

‘Öcalan Hoca’dan 15 Ağustos vaazı!
Sonunda bu da oldu ve bebek katili Öcalan’ın yıllar önce ‘15 Ağustos’la ilgili bir konuşması Şırnak’ın Uludere ilçesine bağlı Şenoba beldesindeki bir cami hoparlöründen yayınlandı. Cami önünde olaylar çıktı, jandarma vatandaşları havaya ateş açarak dağıttı. Olayla ilgili soruşturma açıldı.

Haber: Önsel ÜNAL

PKK elebaşısı Abdullah Öcalan, avukatlarıyla yaptığı haftalık görüşmede PKK’nın duyurduğu sözde eylemsizlik kararını desteklediğini söyledi. 12 eylüldeki Anayasa referandumuyla ilgili de açıklamalar yapan Öcalan, “Halkımız son güne kadar tartışsın, gelişmeleri izleyip ona göre kararını versin” dedi. Avukatlarıyla görüşen teröristbaşı, BDP’nin aldığı ’referandumda boykot’ kararının esnetilebileceğine dair imalarda bulundu.

Tavır almalıyız
Öcalan şunları söyledi: “Referandum meselesi önemli bir konu. Bilindiği gibi bu anayasa paketinde Kürtleri doğrudan ilgilendiren bir husus yoktur; Kürt meselesi adeta yok sayılmıştır. Halkımız da konuyu her türlü tartışmada serbesttir. Bu düzenlemeler AKP’nin kendi hegemonyasını kurabilme ihtimalinin önünü açıyor. Bunu görüp bu tuzağa da düşmemek gerekiyor. Halkımız da son güne kadar tartışsın, gözlem yapsın. Buna göre kendi kararlarını versin, eğilimlerini olgunlaştırsın. Biz biliyoruz ki, ” evet “ diyen taraf, İslamcı milliyetçi kesimdir. Ama karşılarındakiler de ulusalcı milliyetçilerdir. Ama biz bu demokratik gelişmelere göre demokratik bir tavır almalıyız.” Teröristbaşı Öcalan bu sözleriyle, referandumda ’evet’verilmesi çağrısında bulundu.

Herkes iyi değerlendirsin
PKK’nın referanduma kadar bekleyeceğini ve hükümetin tavrına bakacağını belirten teröristbaşı Öcalan, “Bu eylemsizlik süreci AKP’nin ne kadar samimi olup olmadığını açığa çıkaracak. Eylemsizliğe karşı ordunun tavrı da belli olacak. Bu sürenin sonuna doğru gelişmeleri izleyip yeni bir değerlendirme yapacağım. Bundan sonra oyalama kabul etmeyeceğiz. Ben daha önce çekiliyorum derken de bu oyalamalar yüzünden devletin, hükümetin ciddi bir yaklaşımı olmadığı sonucuna vararak öyle bir karar almıştım. Bundan sonra da oyalamaya çalışırlarsa, ben artık bir şey yapamam” diye konuştu. Öcalan, bütün sivil toplum örgütleri, aydınlar, yazarlar, sosyalistler ve demokratların da, ateşkes sürecini iyi değerlendirmesini istedi.

AB ve ABD’den destek
Daha önce de AB ve ABD, referandum konusunda AKP’ye destek vermişti. Avrupa Birliği’nin yürütme organı olan Avrupa Birliği Komisyonu, geçen ay referandumda “Evet” oyu kullanılması çağrısında bulunmuştu. Washington’dan da buna benzer açıklamalar yapılmıştı.

Bölücüler yine ortalığı karıştırdı
Geçen hafta Batman’ın Beşiri ilçesinde güvenlik güçleri ile terör örgütü PKK üyeleri arasında çıkan çatışmada ölü ele geçirilen Suriye uyruklu terörist Mehmet Ömer’in ailesi, cenazeyi Suriye’ye götürmek üzere Nusaybin ilçesine götürüldü. İlçe girişindeki Çatalözü köyü mevkinde polis, cenaze arabasına eşlik eden aralarında BDP’li il ve ilçe yöneticilerinin de bulunduğu gruba sınır kapısının kapalı olduğunu, cenazeyi Kilis üzerinden Suriye’ye götürmeleri gerektiğini söyledi. Buna itiraz eden grup ile güvenlik güçleri arasında gerginlik çıktı. Polis, gruba basınçlı su ve göz yaşartıcı gazla müdahale etti. Daha sonra yapılan görüşmelerin ardından cenaze Nusaybin Sınır Kapısı’ndan Suriye’ye gönderildi.

Polisi taşladılar
Mersin’de çocuklardan oluşan grup, olası izinsiz gösterilere karşı önlem alan polise taş attı. Alınan bilgiye göre, Çevik Kuvvet Şube ve Terörle Mücadele Şube Müdürlüğüne bağlı polisler, olası izinsiz gösterilere karşı Akdeniz ilçesi Şevket Sümer Mahallesi’nde önlem aldı. Çocuklardan oluşan bazı grupların, Siteler Polis Merkezi önünde önlem alan polislere 156. Cadde ve ara sokaklardan taş atması üzerine, polis gaz bombası ve plastik mermi atar kullanarak çocukları dağıttı. Bu arada bir grup çocuk, görevden dönen polis merkezine ait minibüse 156. Cadde’de taş atmak istedi. Minibüsün yanında yürüyen bazı polisler havaya ateş açarak grubu uzaklaştırdı.


YENİÇAĞ, 17 Ağustos 2010

Re: PKK 'Evet' Dedi!

İletiGönderilme zamanı: Cum Ağu 20, 2010 0:27
gönderen Başkomutan

AKP-PKK İTTİFAKİ İSYAN ETTİRDİ!

Kandil’den gelen “Devletle anlaştık” açıklaması Ankara’yı sarstı. Muhalefet ayakta: Hangi tavizler verildi, açıklansın
Referandumda “Evet” oyu için bölücübaşına taviz verildi...

İç ve dış odaklı plan uygulanıyor
YURT Partisi Genel Başkanı Saadettin Tantan, iç ve dış odaklı büyük bir planın uygulamaya konulduğunu belirterek, “PKK’nın siyasallaştırılma süreci yaşanmaktadır” dedi. CHP’li İsa Gök ve Onur Öymen de aynı tehlikeye dikkat çekerek şu yorumu yaptı: AKP ve PKK artık ruh ikizi...

Terör örgütüyle anlaştılar
DSP Genel Başkan Yardımcısı Hasan Macit, terörün iktidar sayesinde yükseldiğini kaydederken, MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural’ın değerlendirmesi daha sert oldu: Terörle bilerek mücadele etmediler. Açılımın kılıfı haline dönüştürdüler. Bugün bir terör örgütüyle anlaşma noktasına gittiler.

Organizasyonun mimarı Barkey
Ankara-Kandil buluşmasının altından Henri Barkey çıktı. Hazırladığı raporun ardından “Cesur lider arıyoruz” diye açıklama yapan CIA ajanı, bir süre önce Diyarbakır ve Ankara’da gizli temaslarda bulunmuştu...

Ülke PKK’ya mahkum ediliyor
Kandil’den gelen “Biz hükümetle anlaştık” açıklaması Ankara’yı sarstı. YP lideri Tantan, iç ve dış odaklı bir planın uygulamaya konulduğunu belirterek, “Ülkede PKK’nın siyasallaştırılma süreci yaşanıyor” dedi


Terör örgütü PKK’nın Kandil’deki bir numaralı ismi Murat Karayılan’ın “Biz hükümetle anlaştık” açıklaması Ankara’yı karıştırdı. Yurt Partisi Genel Başkanı Saadettin Tantan, terör konusunda iç ve dış odaklı büyük bir planın uygulamaya konulduğunu belirtti. AKP’nin iktidarda bulunduğu yaklaşık 9 yıl boyunca terörle mücadele etmediğini belirten Tantan, şöyle dedi: “Türkiye’de büyük bir terör planı işliyor. Bu plan iç ve dış destekli olarak yürütülüyor. NATO’nun terörle mücadele konseptine uygun olarak 2003 yılında düzenlediği toplantıda terör örgütleri güncelleştirildi. Güncelleştirilmeyen tek örgüt PKK kaldı. Bugün Türkiye’de tamamen PKK’nın siyasallaştırılma süreci yaşanmaktadır. Bu plan doğrultusunda ABD konseptine uygun olarak Kandil boşaltılmayacaktır. Kandil’de teröristler bulunmaya devam edecektir. Bu teröristler ABD’nin bölge çıkarlarına uygun olarak Türkiye-İran başta olmak üzere gerektiğinde kullanılacaktır. Zaten terör örgütünün kendisi de taşeron olarak kullanıldığını açıkladı.”

Örgütün finans kaynağı kesilmeli
PKK’nın finans kaynaklarının bir türlü kesilemediğine dikkat çeken Tantan, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Planın en büyük noktalarından bir tanesi budur. PKK terör örgütü büyük finans kaynaklarına sahiptir. Bugün bahsedilen rakam 25-30 milyar dolardır. Batılı ülkelerin büyük bir bölümü terör örgütlerinin finans kaynaklarını kesmişlerdir. Türkiye’de hala terörün finans kaynakları ortadan kaldırılamamıştır. AKP iktidarı PKK’nın finans kaynaklarını neden ortadan kaldıramamaktadır? Bunun önünü kim kesmektedir? AKP iktidarı boyunca PKK terör örgütü ve PKK yandaşları büyük servetlere sahip olurken, Türk halkı fakirleştirilmiştir. Cahil bırakılmıştır. İşleyen planın esas adı budur. Türk halkı teröre ve PKK’ya mahkum edilmek istenmektedir.”

Türk kimliğine saldırı başladı
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün sözlerine de dikkat çeken Tantan, şunları kaydetti: “ İktidarlar ve devlet elbette ki terör örgütleriyle pazarlık yapmaz. İktidarların görevi terör tehdidini ortadan kaldırmaktır. Bugün Türkiye’de terörle mücadele konusunda yaşanan ve geçmişten hukuksuzluk nedeniyle terörle mücadele etmiş görevliler mahkum olmaktadır. O halde terörle mücadelede hukuk alt yapısı tam olarak gerçekleştirilememiş bir ülkede hangi kurumlar, hangi yasal yetkileri alarak terör kaynakları ile görüşebilir, görüşme yapabilir? Bunun açıkça ortaya konması gerekmektedir. Bu tür söylemlerin dayanağı bulunmamaktadır. Türk kimliğine saldırı başlamıştır. Böyle bir ortamda nasıl BM gücünden bahsedilebilmektedir? PKK adeta TSK’ya karşı yüksek teknoljik imkanları kullanarak savaş ilan etmiştir. Bu anlayış ortadayken, neden terörle mücadelede daha aktif ve ciddi önlemler alınmamaktadır? Türkiye’de iç ve diş destekli çok ciddi bir terör planı işlemektedir. Bu plana bir an önce son vermek gerekir.”

Yurt Partisi Genel Başkanı Sadettin Tantan, AKP’nin iktidarda bulunduğu yaklaşık 9 yıl boyunca terörle mücadele etmediğini ifade etti.


Plan kamuoyundan gizli olarak işliyor
CHP Mersin Milletvekili İsa Gök, AKP’nin kamuoyundan gizli olarak da olsa terör örgütü ile yapılan anlaşmayı hayata geçirme yolunda önemli adımlar attığını belirtti. Terörist başının işleyen planın uzun vadeli amaçları doğrultusunda affedilebileceğini dile getiren Gök, şunları kaydetti: “AKP iktidarı gizili olarak anlaşmayı zaten sürdürüyor. Bunun ipuçlarını zaten kamuoyunda çıkan haberlerden görüyoruz. Kaldı ki hava muhalefetine rağmen İmralı’ya avukatlar için araç ayarlanıyor olması da manidar değil mi? Kandil’de yapılacak basın toplantısı İmralı’dan gelecek talimatlar beklenerek öğleden sonraya alınıyor. Böyle komik bir şey olur mu? İmralı’ya özel araçların ayarlanması, ardından da Karayılan’ın ’anlaştık’ açıklamaları planın nasıl işlediğinin göstergesi. Son dönemde Murat Karayılan’ın, Selahattin Demirtaş’ın açıklamaları, bebek katili Abdullah Öcalan’ın referandum için ’evet’ kelimesini kullanıyor olması, bir anlaşmanın olduğunu zaten gösteriyor. AKP ve PKK artık ruh ikizi. Uzun vadede anlaşmalı planın hedeflerinden biri olarak bölücübaşının affı söz konusu olabilir.”

Terör, AKP iktidarı sayesinde yükseldi
DSP Genel Başkan Yardımcısı Hasan Macit, terörün AKP hükümeti iktidar sayesinde yükseldiğini söyledi. Macit, Afyonkarahisar’da düzenlediği basın toplantısında şöyle dedi: “Anayasa paketinin içeriğinde ne olursa olsun terörle ilgili 8 yıldır AKP iktidarının bir adım atmaması, tamamen güvenlik güçleriyle terörle mücadeleyi baş başa bırakarak kendi görüşleri doğrultusunda terörün yükselmesini sağlamıştır ve bugünkü noktaya gelmiştir” iddiasında bulunan Macit, şöyle konuştu: “Sayın Başbakan’a sormak gerekiyor. Sayın Başbakan sen ne iş yaparsın? Sen terörle mücadele etmeyeceksin, işsizlikle mücadele etmeyeceksin, çöken tarımın ayağa kalkmasıyla ilgili proje program koymayacaksın, sen ne iş yaparsın? ’Sen bu ülkeyi bölüp parçalamak için mi görevlendirildin’diye sormak gerekir.” Referandum sürecine de değinen DSP Genel Başkan Yardımcısı Macit, Anayasa değişiklikleri konusunda halkın aydınlanmasının ve ona göre oy kullanmasının önemli olduğunu, ancak birbiriyle ilgisi olmayan 26 maddelik değişikliklerin bir araya getirilerek halk oyuna sunulmasının, başta şekil yönünden yanlış olduğunu ifade etti.


Hükümetin pazarlık yaptığı ortada
CHP Grup Başkanvekili Muharrem İnce, hükümetin, İmralı, Kandil, PKK ve BDP ile pazarlık yaptığının açıkça ortada olduğunu söyledi. İnce TBMM’de düzenlediği basın toplantısında gazetecilerin sorularını cevaplandırdı. “Hükümet ile PKK arasında gizli pazarlık yapıldığı” iddialarının anımsatılması üzerine ise İnce, şunları söyledi:

Ruh dördüzlüğü hayırlı olsun
“Hükümetin, İmralı, Kandil, PKK ve BDP ile pazarlık yaptığı çok net olarak ortada. Önce ’boykot’dedi BDP. Bu boykot kararının sahte olduğunu, el altından ’evet’ diyeceklerini biliyorduk zaten. AKP, Kandil, PKK, BDP, İmralı pazarlığı ve ruh dördüzlüğü hayırlı olsun.” İnce, Anayasa değişikliğine ilişkin 12 Eylül’de yapılacak referandumun da “Hitler’in referandumuna benzediğini” savunarak, Hitler’in işgal ettiği Avusturya vatandaşlarına Almanya’ya katılıp katılmamayı sorduğunu ve oy pusulasının “kahverengi” olduğunu söyledi. Muharrem İnce, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün görev süresi ile ilgili bir soru üzerine, Türkiye’nin en üst kurumunun “AKP’nin parti içi tartışması” gibi algılandığını, farklı bakanların farklı şeyler söylediğini kaydetti.
CHP’li İnce, BDP boykot kararının sahte olduğunu ve el altından ‘evet’ diyeceklerini zaten biliyorduk” dedi.


AKP’den ‘terör örgütüyle anlaşmaya’ yalanlama
AKP’den PKK ile pazarlık iddialarına yalanlama geldi. AKP’nin resmi internet sitesinde, Medya ve Tanıtım Başkanlığı imzasıyla yayımlanan açıklama şöyle: “Son günlerde bazı basın yayın organlarında, PKK kaynaklarına dayalı olarak, Abdullah Öcalan’la, PKK ile uzlaşıldığı, anlaşıldığı yönünde haberler yer almaktadır. AKP’nin ve hükümetin illegal bir örgütle masaya oturması, müzakere yapması söz konusu değildir ve olamaz. Bu konu ile ilgili tüm söylenenler ve yazılıp çizilenler, halk oylaması sürecini olumsuz etkilemeye ve vatandaşlarımızın kafasını karıştırmaya yönelik spekülasyonlardan ibarettir.”

Vural: Terörle bilerek mücadele etmediler
MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural, PKK’ya ’sanal tehdit’diyen bir zihniyet Milli Güvenlik Kurulu’nda (MGK) Başbakan sıfatıyla oturuyor “ dedi. MHP İzmir İl Başkanlığında düzenlediği basın toplantısında konuşan Vural, AKP iktidarına yüklenerek, ” Terörle bilerek mücadele etmediler “ diye konuştu. MGK’da Türkiye’nin iç ve dış tehditlerinin ele alındığını belirten Oktay Vural, şunları söyledi:

Şehitlerimiz de mi sanal?

” Başbakan, bölücülük ve PKK’nın ’sanal bir tehdit’olduğunu söylüyor. PKK’ya ’sanal tehdit’diyen bir zihniyet, MGK’da Başbakan sıfatıyla oturuyor. Şehitlerimiz, gazilerimiz de mi sanal Sayın Başbakan? Bu ortam içinde aslında AKP ile PKK arasında nasıl bir işbirliği ve rol paylaşımı yapıldığı ortaya çıkmıştır. AKP referandum sürecinde PKK’nın desteğine ihtiyaç duymuştur. Alçakça bir ifadeyi kullanırken hak ettiği cevabı aldı. 20 Eylül’e kadar anlaşma yaptınız da terör örgütünün terör eylemlerini tırmandırması konusunda da mı pazarlık yaptınız acaba? Başbakan soy sop, boy posla, villa tartışmalarıyla ilgileniyor. Türkiye’yi gayriciddi konuma düşürmek doğru değil. Hayati bir süreç yaşıyoruz. Türkiye’de dökülen kanın vebalinin terörle mücadele etmeyenlerde olduğunu söyleyen Oktay Vural şöyle dedi:

Bitmiş terör örgütünü azdırdılar
“Terörle bilerek mücadele etmediler. 2002 yılında bitmiş bir terör örgütünü azdırdılar. Açılımın kılıfı haline dönüştürdüler. Bugün bir terör örgütüyle anlaşma noktasına gittiler.” BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ile BDP Diyarbakır İl Başkanı’nın açıklamalarını cep telefonundan gazetecilere dinleten Vural, “Türkiye’yi içerden yönetmek isteyen bir truva atı var” dedi.

Zemini ABD hazırladı
CHP’li Öymen, El Kaide’ye karşı en acımasız saldırıları gerçekleştiren ABD’nin, söz konusu PKK olunca Türkiye’ye hep ‘müzakere’ telkin ettiğini belirterek, “Teslimiyetçi AKP yüzünden terör bu boyutlarda” dedi



CHP Bursa Milletvekili ve Emekli Büyükelçi Onur Öymen, ABD’nin terörle mücadele konusunda Türkiye’ye sorunun sürekli olarak müzakere ile çözülmesini telkin ettiğini ifade etti. Öymen, ABD’nin El-Kaide konusunda müzakere sözünü duymak bile istememesine rağmen, Türkiye’ye siyasal yollardan çözüm önerdiğini hatırlatarak, “Başta Henry Barkey olmak üzere ABD’nin üst düzey komutanları zaten sürekli olarak siyasi yollardan çözüm öneriyorlar. Biz ’El Kaide ile niye müzakere yapmıyorsunuz’dediğimiz zaman ise buna karşı çıkıyorlar” dedi.

AKP’nin niyeti belli
AKP iktidarının, açılımın önde gelen mimarı CIA ajanı Henry Barkey ve ABD’li yetkililerin yönlendirmeleri ve telkinleri üzerine yanlış üstüne yanlış yaptığını kaydeden Öymen şöyle devam etti: “AKP’lilerin TBMM’ye getirdikleri Terörle Mücadele Yasası’nın 6. maddesinin gerekçesinde bir defaya mahsus olmak üzere terör örgütü kurucusunun Pişmanlık Yasası’ndan yararlandırılması konusu var. Orada bir tek terör örgütü kurucusunun ismi eksik. AKP iktidarının anlayışı zaten budur. Kamuoyundan bu konuda çok sert tepkiler gelince geri adım atmak zorunda kaldılar. AKP hep böyle yapıyor zaten. Biz bunları TBMM’ye getirdiğimizde ise sözlerimizi çarpıtarak, konuyu geçiştirmek istiyorlar. AKP iktidarının bu konudaki niyeti belli. Bu noktada üzerinde durulması gereken konu Terörle Mücadele Yasası’nın 6. maddesindeki gerekçedir. AKP niyetini orada ortaya koymuştur.”

PKK açılımının mimarı CIA ajanı Henri Barkey (solda), Türkiye’deki terörle ilgili son gelişmelerin organizatörlüğünü aksatmadan yürütüyor. Barkey, Diyarbakır’ı “teftiş”i sırasında BDP lideri Selahattin Demirtaş ve kapatılan DTP’nin Genel Başkanı Ahmet Türk ile bir araya gelerek, kendilerine moral aşılamıştı.

‘Ateşkes’ Barkey’in tezgahı
Terör örgütü PKK’nın ateşkes ilanının arkasındaki gerçekler tek tek ortaya çıkmaya başladı. PKK ’açılım’ını hazırlayan CIA ajanı Henri Barkey’in son Diyarbakır “teftiş” i ve Ankara’daki temasları, Türkiye üzerinde yeni oyunların döndüğünü ortaya koydu. Barkey, İstanbul’a döndükten sonra yaptığı açıklamada, “Habur çok önemliydi, açılıma inanmışlardı. Maalesef medya ve bir sürü siyasi parti, bunu PKK’nın zaferi gibi yorumlayıp sundu ve çarpıttı bu meseleyi. PKK bir şekilde hükümetle beraber çalışmış olabilir. Aksi takdirde Habur’dan nasıl döneceklerdi? PKK dön demeden dönemezlerdi. Bana anlatıldığı kadarıyla o zamanki adıyla DTP bile Habur’dan dönüş kararından bir-iki gün önce haberdar edildi. Devlet bunu kiminle konuştu? Belli ki bir koordinasyon oldu ikisi arasında” demiş, PKK açılımının devam ettirilmesini istemişti.

Silahlar ABD’ye teslim edilebilir
Barkey’in hemen ardından da PKK’nın Kandil’deki elebaşılarından Murat Karayılan, “Bize sunulan bir mesaj var” açıklamasını yapmış, BDP lideri Selahattin Demirtaş ise, “Ramazan’a hayırlı haberle gireceğiz!” demişti. Önceki gün de Karayılan, “Devletle görüşüldü, ateşkes ilan edildi” şeklinde açıklama yaptı. Amerikan gizli servisi CIA’ya AKP’nin ’açılım’ıyla birebir örtüşen bir rapor hazırlayan Henri Barkey, “Kürt sorunu” ile ilgili en çarpıcı önerisini yine Türkiye’de yaptı. Öneriye göre Türkiye’nin “Kürt sorunu” ABD’nin arabulucuğuyla çözülebilir. PKK da silahlarını ABD’ye teslim edebilir. ABD de PKK liderleri için sığınak bulabilir. Ancak geçtiğimiz günlerde bir açıklama yapan kapatılan DTP’nin Genel Başkanı Ahmet Türk, PKK’nın silahlarını BM’ye teslim edebileceğini açıklamış ve konuya yeni bir boyut getirmişti.

Washington’a ‘çalışma’ heyeti
Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu’nun, ABD Dışişleri Müsteşarı William Burns’e yapacağı ziyarete sayılı günler kala Ankara’nın Washington’a mesajları da netlik kazandı. Sinirlioğlu, temasları sırasında Irak’ta iki ülkenin amacının aynı, yönteminin ise farklı olduğunu belirterek, işbirliğinin önemini vurgulayacak. Sinirlioğlu’na 23-24 Ağustos’ta Washington’a yapacağı ziyaret sırasında Müsteşar Yardımcıları Selim Yenel ve Tacan İldem eşlik edecek. Temaslar sırasında İran, Irak, İsrail’le ilişkiler ve Afganistan konularının yanı sıra ikili ilişkiler ve uluslararası konular da gündeme gelecek.

Farklı düşüncede değiliz
Diplomatik kaynaklar, Ankara’nın temaslar sırasında vereceği mesajlarla ilgili şu bilgileri verdiler: “Türkiye ile ABD çok farklı düşünce yapısında değil. Hedefler aynı ama yöntemler farklı. Yönetimden isteğimiz kongreyle olan ilişkilerimizde daha fazla yardımcı olmaları. Özellikle İran oylaması ve İsrail’le yaşanan Mavi Marmara olayı, kongrenin Yahudi kesimi tarafından çok olumsuz algılandı. Yönetimden de kongreye, Türkiye’ye yardımcı olacak mesajları daha iyi vermesini isteyeceğiz. Türkiye’nin ekseni kaymadı, ancak artık daha özgür bir politikası var. ABD ile her alanda ortak çalışmaya hazırız ve amaçlar bir olduğu için iyi bir işbirliği sağlayabiliriz, mesajı Washington’da tekrarlanacak.”

Hâlâ koltuğunda oturuyor
Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı BDP’li Osman Baydemir, terör örgütü PKK’nın şehir yapılanmasına ilişkin operasyonlara tepki gösterirken ağzını bozarak “Devlet aklına bir mesajımız var. Bizi şahin ve güvercin diye ayırmayın. Bunu söyleyenlere has...tir diyoruz, has...tir” diyerek “özerklik” talebinde bulunmuş, “Kürt bayrağı da gökyüzünde dalgalanacak” demişti.

İki bayrak önerisi
Konuşmasında demokratik özerklik projesinin Kürtlerin iradesi, birlik ve beraberlik projesi olduğunu belirten Baydemir, şunları söylemişti: “Her bölgede, bölgesel parlamento olacak. Bu bölgesel parlamentolardan bir tanesi de, Kürdistan Parlamentosu olacak. Belediye önünde ay-yıldızlı bayrağımızla, sarı-kırmızı-yeşil bayrağımız dalgalansa ne olur?”

Hakaretler yağdırıyor
Ancak Türkiye Cumhuriyeti’ne her fırsatta hakaretler eden, PKK ve teröristbaşına övgüler yağdıran Baydemir hakkında bugüne kadar görevden alınması konusunda hiçbir adım atılmadı.
“Bayrak ve özerklik” konusundaki sözleri üzerine Baydemir hakkında soruşturma başlatılmıştı.

YENİÇAĞ 20.08.10

Re: PKK 'Evet' Dedi!

İletiGönderilme zamanı: Cmt Ağu 21, 2010 23:24
gönderen Başkomutan

ANLAŞMAYI APO İFŞA ETTİ


Kirli ittifakın
ilk açıklaması İmralı’dan...

MHP’ye tepki göstererek anlaşmayı yalanlayan Başbakan Erdoğan’a
cevabı, masaya gelen konuları ve ‘çerçeve’yi anlatan Öcalan verdi

Uygulanacak model belirlendi
Kandİl’den gelen “İmralı’daki önderimiz istedi, devletle anlaştık” açıklamasının ardından bebek katili Öcalan da, AKP ile görüşmelerin ’özerklik’ üzerinden yapıldığını duyurdu. Teröristbaşı, kendilerine en uygun örneğin Katalunya sistemi olduğunu söyledi.

PKK paçavraları dalgalanacak
Öcalan’ın avukatları aracılığıyla yaptığı açıklamaya göre; kurulacak özerk bölgede PKK bayrakları dalgalanacak, kendi dilleri konuşulacak, Kürtçe de ’resmi dil’ olacak. Ayrıca ’özerk’ bölgeye savunma sistemleri ve ekonomi konusunda da karışılmayacak.

Minarenin kılıfı hazırlanmış!
ÖzerklİĞİn siyasi, hukuki, ekonomik, kültürel ve güvenlik boyutları olduğunu savunan İmralı canavarı, bu başlıklar altında istediklerini de tek tek açıkladı. Bu açıklamalar, gözleri AKP-PKK ittifakına yönelik iddiaları telaşla ve şiddetle yalanlayan Başbakan’a çevirdi.

Her seyi planlamışlar!
Kandil’den gelen “Devletle anlaştık” açıklamasının ardından Öcalan da, görüşmelerin özerklik üzerinden yapıldığını duyurdu. Teröristbaşı, kendilerine en uygun örneğin Katalunya sistemi olduğunu söyledi

Haber: Macit SOYDAN

AKP’nin terör örgütü ile bağlantıya girdiği ve bazı konularda anlaşmaya vardığı iddialarının ardından Teröristbaşı Abdullah Öcalan, anlaşma masasındaki maddeleri açıkladı. PKK’nın elebaşısı Abdullah Öcalan, avukatları aracılığıyla yeni açıklamalarda bulundu. Terör örgütüne yakınlığıyla tanınan internet sitelerinde yer alan açıklamada Öcalan, “Kürtler ibadet eder gibi demokratik özerklik üzerinde çalışmalı. Demokratik özerklik Kürtlere ekmek ve sudan daha önemlidir” dedi. Teröristbaşı, hem PKK’nın gizli şehir yapılanması olan Kürdistan Topluluklar Birliği Türkiye Meclisi’nin (KCK/TM), hem de devletin zorlanması üzerine tüm yükün kendi omuzlarına yıkıldığını söyledi. Öcalan, açıklamasında hükümet yetkilileriyle sürdürülen görüşmelerin çerçevesini anlattığı açıklamasında, Katalunya benzeri özerklik istediklerini belirtti. Teröristbaşı, kurulacak özerk bölgede, PKK paçavralarının dalgalanacağını, kendi dillerinin olacağını, ülkede Kürtçe’nin de resmi dil olacağını, kendi savunma sistemlerinu kullanacaklarını, kendi ekonomilerinin olacağını anlattı. Öcalan, uygulamaya konulmasını beklediği özerkliği maddeler halinde sıraladı.Teröristbaşının ağzından işte o maddeler:

Çerçeveyi Öcalan çizdi

Siyasi Boyut: Bu boyutta bir meclis olur. Ya da halkın bir kongresi olur. Bu kongre Demokratik Toplum Kongresi’dir.
Hukukİ Boyutu: Demokratik özerklik projesinin hukuki statüsünü ifade eder. Katalanlar bunu ‘status’olarak ifade ediyorlar. Yani hukuki olarak Kürtlerin statüsü ne olacak? Bu belirlenerek Anayasa ve yasalara yansıtılır.

Ekonomİk Boyutu: Ekonomik sistem olarak kapitalizmi kabul edemeyiz. Belki kapitalizmi tam olarak ortadan kaldıramayız ama önemli oranda kapitalist ekonomik sistemi değiştirebilir, onu aşındırabilir, kendi ekonomik sistemimizi kurabiliriz.
Kültürel Boyutu: Kürtçenin Türkçe ile ilişkisi nasıl olmalıdır, anadilde eğitim nasıl yapılabilir, demokratik ulusun dil politikası nasıl olmalıdır, bunlar tartışılmalıdır. Bir eğitim politikası oluşturulmalıdır.

Silahlanma Boyutu: Biz buna güvenlik boyutu da diyebiliriz. Öz savunma KCK, PKK tarzı silahlı yapılanmayı değil halkın kendi güvenliğini sağlamasını ifade eder. Mesela askeriyede yer alacaklar mı, bunlar tartışılır. Korucular nasıl lağvedilecek bunlar tartışılmalıdır.

Diplomai Boyutu: Bu da Kürtlerin diğer halklarla, toplumlarla olan ilişkilerini ele alır. Komşu çevre ülkeler ve diğer parçadaki Kürtlerle ilişkiler olur. Diğer toplumlar ile nasıl bir ilişki istiyoruz, onlarla nasıl yaşamalıyız?

Bölücüler harekete geçti
Şırnak’ın Cizre ilçesinde BDP mitinginde bölücüler, PKK paçavraları açtı, PKK lehine sloganlar attı. BDP Genel Başkanı Selahaattin Demirtaş’ında katıldığı mitingte, öldürülen teröristler için 1 dakikalık saygı duruşunda bulunuldu. Bölücüler de, sık sık ‘Öcalan’, ‘PKK halktır, halk burada’, ‘Be serok jiyan nabe’ (Başkansız yaşam olmaz), ‘Biji Serok Apo’, ‘Baskılar bizi yıldıramaz’ sloganları attı. Çok sayıda havai fişek atılan mitingde 10 metre uzunluğundaki PKK’yı simgeleyen bezler ve bölücübaşı Abdullah Öcalan’ın resimleri açılarak dolaştırıldı. Burada konuşan Demirtaş, yeni anayasa yapılmadan, Terörle Mücadele Yasası değişmeden, operasyonlar durmadan, cezaevindeki arkadaşları bırakılmadan ve seçim barajları düşürülmeren boykot kararından vazgeçmeyeceklerini söyledi. Demirtaş şunları söyledi: “Hükümet bu ateşkesi tanıyor mu, tanımıyor mu? Bu konuda bir açıklama yapılmalı. eylem yapmayacağını ilan etmiş bir örgüte karşı, harekete karşı ve onun üyelerine karşı operasyon yapmak açıkça provokasyondur.”


YENİÇAĞ

Re: PKK 'Evet' Dedi!

İletiGönderilme zamanı: Pzt Ağu 23, 2010 1:13
gönderen Başkomutan

‘ANLAŞMA’ İFTİRAYSA HABUR NE

Kendiliğinden mi geldiler!
AKP-PKK ittifakını dillendirenlere ağzını bozarak saldıran, “Alçak iftira, şerefsizlik, hesabını verecekler! Biz hiçbir zaman bunlarla (terör örgütü) masaya oturmadık, hiçbir zaman da oturmayacağız” diyen Başbakan Tayyip Erdoğan, teröristlerin Habur’daki şovuyla sonuçlanan süreci, kamuoyuna açıklamak zorunda kalacak.

Cevap bekleyen sorular
Erdoğan, “Masaya oturmadık, oturmayız” dediğine göre, teröristle anlaşma yapan ve kabul ettiren başka bir güç mü var? Hükümet tümüyle devre dışı mı? Anlaşma yoksa 34 terörist neden bayram havası içinde Habur’a geldi? Çadır mahkemesini kim yolladı? Terör örgütü niye AKP için ’illegal örgüt’ oldu?

Çağıran kimdi?
Habur’a bayram havası içinde gelen 34 terörist, mahkemeye çıkıp pişman olmadıklarını belirtmiş, kapatılan DTP’nin seçim otobüsüyle ‘zafer turu’ yapmış, kendilerini bekleyenlere çiçek atmıştı.


DSP Genel Başkan Yardımcısı Uluç Gürkan, Türkiye’de son dönemde ulusal birliğe yönelik tehditler nedeniyle kaygıların arttığını belirterek “Bu Anayasa değişikliği Türkiye’nin ulusal bütünlüğüne, ülkesi ve ulusuyla birliğine ve beraberliğine bir darbe vurup, Türkiye için bir federasyonun kapısını açma girişimi midir?” şeklinde konuştu. Başbakan Erdoğan’a, “PKK ile temas yoksa, Habur’a Kandil’den adamlar kendi kendilerine mi geldi?” diye soran Gürkan, “Sayın Başbakan, gördüğüm kadarıyla mitinglerde yalanlamaya çalıştı, ama sormak istiyorum: PKK ile temas yoksa, Habur’a Mahmur’dan adamlar kendi kendilerine mi geldi? Habur’a çadır mahkemesi kendiliğinden mi gitti ve ne konuşuldu? Bir cevap da AKP Genel Merkez yöneticilerinden bekliyorum. Sözde bu temasları, görüşmeleri yalanlarken yaptıkları açıklamalarda, PKK terör örgütüne ’terör örgütü’ diyemediler, niçin onu ” illegal örgüt “ olarak tanımladılar? Bu soruların cevabı mutlaka verilmeli” dedi.

Türkiye’deki siyasi uzantıları
Gürkan, Anayasa değişikliğiyle varılmak istenen noktanın da DSP’yi ciddi olarak kaygılandırdığını belirterek, “Acaba yargıyı ele geçirmek isterlerken Anayasa Mahkemesi’ni, HSYK’yı bütünüyle yürütmenin, yani siyasi iktidarın ele geçirmesini sağlamak isterlerken, Türkiye’yi PKK ile onun Türkiye’deki siyasi uzantılarıyla anlaştıkları çerçevede, bir etnik ve dini cemaat temelinde bölüp parçalarken, attıkları adımların Anayasa Mahkemesi’nde iptal edilmesini önlemek mi istiyorlar? Yargıyı bunun için mi ele geçirmek istiyorlar? Bu kaygılarımızı giderecek inandırıcı yanıtları vermek zorundalar. Türkiye’de hiçbir sorumlu yurttaş, siyasi görüşü, etnik kökeni, dini inancı ne olursa olsun Türkiye’nin bölünmesine boyun eğemez. Onun için referandumda ‘hayır’ oyu kullanacağız” diye konuştu.

Irkçılığı hortlatma gayreti
Başbakan Erdoğan ile CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu arasındaki ’etnik köken’ tartışmalarına da değinen Gürkan şöyle devam etti: “Atatürk ve arkadaşları bu Cumhuriyet’i bir ’kafatası cumhuriyeti’, bir ’din cumhuriyeti’ olarak kurmadı. Bir ’siyasal bilinç cumhuriyeti’ kurdu.

Atatürk’ün şu sözünü hiçbirimiz, hiçbir zaman, sorumlu yurttaşlar olarak aklımızdan çıkarmayalım: ’Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına, Türk ulusu denir’. Dikkat edin, ’Türk halkına’ demiyor, ’halklarına’ da demiyor. ’Türkiye halkına, Türk ulusu denir’ diyor. Kimin annesi, babası neydi, kimin etnik kökeni neydi, kimin dini inancı neydi bu bizi ilgilendirmez. Bunu eğer siz siyaset gündemine getirirseniz, tarihin reddettiği ırkçılığı hortlatmaya çalışıyorsunuz demektir. “


YENİÇAĞ






AKP-PKK Görüşmeleri Kesin!


AKP Hükümeti’nin, 28 Temmuz ile 11 Ağustos 2010 tarihleri arasında Öcalan ile pazarlık yürüttüğünü kaydeden Özdağ şunları hatırlattı:

Bu ifadeler 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Ümit Özdağ'a ait.

"Ateşkes ya da Öcalan ile müzakere sürecinin başlaması" başlıklı bir değerlendirme kaleme alan Özdağ, Hükümetin refarandum sonrası, PKK'nın taleplerinden sadece ikisini karşılayacağını dile getirdi. Karşılanacak taleplerin "askeri operasyonların durdurulması" ve "KCK operasyonlarının/yargılamalarının yavaşlatılması" olduğunu belirten Özdağ, AKP'nin yaklaşan seçimlerde kendisi için yaşamsal öneme sahip olan yüzde 10 barajını indirmeyi ve Öcalan ile açık müzakere taleplerini ise seçimlerden sonraya öteleyeceğini kaydetti.

Özdağ referandum sonrasına ilişkin şu çarpıcı değerlendirmelerde bulundu:

"Referandum sonrasında A. Öcalan ise kendisine verilen sözlerin hemen yerine getirilmesini isteyecektir. Aksi takdirde terör örgütü eylemlerini tekrar tırmandıracaktır. Ancak bir süre sonra tekrar hava koşullarının ağırlaşması ile kırsaldaki eylemler duracaktır. Demokratik özerklik projesinin ilan edilmesi dışında PKK'nın batıdaki kentlerde gerçekleştireceği eylemler ise iktidar tarafından "karanlık güçlerin eylemleri" şeklinde bir süreden beri devam eden "PKK eylemlerini dahi devlet içindeki bazı güçlere" mal etme söylemleri ile geçiştirilmeye çalışılacaktır. A. Öcalan'ın demokratik özerkliği ilan edilmesini istemesi durumunda ise Türkiye büyük bir karışıklığın içine sürüklenecektir."

AKP Hükümeti'nin, 28 Temmuz ile 11 Ağustos 2010 tarihleri arasında Öcalan ile pazarlık yürüttüğünü kaydeden Özdağ şunları hatırlattı:

"28 Temmuz'da Öcalan tehdidinin zeminini yükseltmiştir. Öcalan, 'Sen sorunu müzakere ile siyasi yolla çözmezsen, Dörtyol, İnegöl gibi çatışmalar kentlere sıçrar. Bunun çok daha ağır sonuçları olur. Örneğin Yüksekova gibi bir yerde kent çatışması olursa yüz bin kişi bir anda sokağa dökülür. İnsanlar silahlanır, halk arasına gerilla da karışırsa uçaklar kalkar, bombalar düşer, panzerler tarar, bir anda on bin kişi ölebilir. Bunun İstanbul, Mersin, Adana, Diyarbakır, gibi kentlerde olması halinde bir günlük bilanço 30 yıldaki şiddet kadar çok olur' diyerek tehdidini tekrarlamıştır.

Öcalan'ın bu açıklaması, PKK'nın Dörtyol'da halkın nasıl tepki vereceğini bilerek neden polisleri şehit ettiğini ve hükümetin yumuşak karnını ne ölçüde zorlayabileceğini göstermiştir. Böylece, 2009 sonundan itibaren gerçekleştirdiği terörist saldırılarda askeri inisiyatifi eline geçiren PKK, AKP Hükümetine karşı da politik inisiyatifi eline geçirmiş; Hükümeti referandum öncesinde "terörü yükselterek Batıda evet oyunu artırır, doğuda boykotu güçlendiririm" şeklinde ifade edilecek ciddi bir kıskaca almıştır.

"POLİTİK İNİSİYATİF ÖCALAN'A GEÇTİ"

Bu tehdidi haklı olarak ciddiye alan ve içine girdiği kıskacı gören AKP Hükümeti, Öcalan'ın 4 ve 11 Ağustos tarihlerinde yapacağı görüşmeleri engellemiştir. Böylece kendisini süreçten çektiğini söyleyen A. Öcalan ile AKP Hükümeti müzakere sürecini başlatmıştır. Bu durum siyasal girişim üstünlüğünün de A. Öcalan'a geçmesi sonucunu vermiştir. 28 Temmuz – 11 Ağustos tarihleri arasında AKP Hükümeti A. Öcalan arasında yapılan pazarlıkta büyük bir ihtimal ile Öcalan'dan 15 Ağustos 2010'da demokratik özerkliğin ilan edilmesinin ertelenmesi ve ateşkesi desteklemesi istenmiştir.

Ateşkes açıklamasından sonra bir değerlendirme yapan Murat Karayılan, AKP ile Öcalan arasındaki müzakereyi şu şekilde anlatmıştır: 'Artık açıklanmasında bir sakınca görmediğimiz diğer önemli bir gelişme de devletin, önderliğimizle geliştirdiği diyalog temelinde ateşkes talebinde bulunmasıdır. Aslında önderliğimiz aradan çekilmişti ancak, talep üzerine yeniden devreye girerek, çağrıları ve devletten doğru gelen istemi de dikkate alarak, bir kez daha barışa şans tanınması için hareketimize bir mesaj gönderdi.'

KCK da yaptığı açıklamada AKP Hükümeti ile A. Öcalan arasındaki bu yeni doğrudan müzakere sürecinin altını çizmiştir: 'Önemli gelişmelerin yaşandığı bu dönemde devletin bazı kurumları ile çeşitli çevrelerin öneri ve çağrılarını dikkate alan Önder Apo hareketimizin yönetimine gönderdiği mesajda bir kez daha barışçıl çözüme şans vermiştir.' Ancak PKK ile yapılan ateşkes sadece Öcalan ile sınırlı kalmamış dışarıda da istihbarat servisi ile PKK'nın üst düzey yetkilileri arasında İstanbul'da 'balıkçı'da sürdürülmüştür.

Yapılan bu müzakerelerden sonra nihayet iki hafta sonra A. Öcalan 13 Ağustos'ta avukatları ile görüştürülmüştür. Öcalan bu görüşmede avukatlarına şöyle demiştir: 'Bana burada dört kez 'seçim var bekle' dediler. Sonuç ortada… Bizi oyalıyorlar. 12 yıldır sabrettim. Ancak benim de bir sınırım var. Referandumdan sonra 'yine seçim var' oyalamasına izin vermeyeceğim. Bir kerede her şeyi bozabilirim. Kim ne yaparsa yapsın diyebilirim. Bu takdirde Kürtler başlarının çaresine bakacaklar" diyerek yapılan pazarlığı ortaya koymuştur. Öcalan'a referandum sonrasında gerçekleştirilecek bazı sözler verildiği anlaşılmaktadır. Öcalan'ın bu müzakerelerden çok memnun görünmediği/ ya da bilinçli olarak öyle görünmeyi tercih ettiği ve AKP Hükümetine 'son bir şans' verdiğini düşündüğü açıklamalarından anlaşılmaktadır."


23 Ağustos 2010
millethaber.com

Re: PKK 'Evet' Dedi!

İletiGönderilme zamanı: Prş Ağu 26, 2010 4:18
gönderen Başkomutan

Masaya kim oturdu?

PKK elebaşısı Murat Karayılan, “Devlet ile Abdullah Öcalan ateşkes konusunda anlaştı” deyince muhalefet konuyu meydanlara getirmiş, Başbakan iki gün sustuktan sonra üçüncü gün celallenmişti:

“PKK ile masaya oturduğumuzu söyleyenler şerefsizdir...”

“Anlaştığımızı söyleyenler alçaktır...”

Nihayet gerçeği önceki akşam ekranda itiraf etti: “İktidar terör örgütüyle masaya oturmaz devlet kuruluşu oturur.”

Tercümesi:

“Biz masaya oturmadık MİT oturdu.”

MİT dediğiniz Başbakan’a bağlı bir kuruluş. Başbakanlık adına çalışır.

Kelime oyunlarını bir yana bırakırsak...

İktidar “Evet” oyları için İmralı ile pazarlığa oturmuştur.

Karşı tarafın şartları Demokratik Toplum Kongresi sonrasında Eşbaşkan Ahmet Türk tarafından açıklandı:

* Öcalan çözüm sürecinde rol oynasın
* Yeni bir demokratik anayasa hazırlansın
* Kürt tutuklular serbest bırakılsın
* Yüzde 10 seçim barajı kaldırılsın
* Terörle mücadele yasası değişsin

Fevkalade mütevazı ve uygun şartlar! Görünüşte 5 tane ama içinde en az 25 şart daha var.. Onlar da yeni ortak anayasa yapılırken masaya gelecek. Özerklik talebi içinde ayrı meclis, ayrı savunma gücü, ayrı bayrak vs. olacağını Öcalan sık sık ifade ediyor.

Başbakan referandumdan sonra yeni bir anayasanın hazırlığına başlanacağını söylüyor. Anayasa Mahkemesi de kıvama getirilince artık Anayasa’nın değişmez ilkeleri dahil her tarafı değiştirebilecekler.

Ya iktidar referandumdan sonra verdiği sözü tutmazsa... Fark etmez... PKK terörü yeniden yoğunlaştırır, toplum bugüne kadar olduğu gibi yine terör yoluyla şartları kabul etmeye zorlanır.



Melih AŞIK
25.08.10






Takke Düştü Kel Göründü


Yutturmaca, saptırmaca oyununu Başbakan’dan daha iyi oynayacak bir başka siyaset adamını ne Türkiye’de ne de dünyanın herhangi bir ülkesinde bulabilirsiniz.

Günlerdir İmralı kanalıyla PKK ile yapılan görüşmeler sonunda terör örgütünün 20 Eylül’e kadar eylemsizlik kararı verdiği yazılıp konuşuluyor.

Örgütün bu kararı alması için hangi ödünlerin verildiği yanıt arayan belli başlı soru.

Başbakan, muhalefetin PKK ile görüşmeleri gündeme getirmesine fevkalade sinirleniyor. Şerefsizlikle tanımlıyor.

AKP iktidarı görüşmemiş PKK ile. Terör örgütü ile masaya oturmazmış!

Dedikten sonra yutturmaca sahne alıyor.

Baktı ki terör örgütü ile pazarlığa oturan Başbakan damgasını yiyecek.

Çıktı Show TV’de ekrana ve… Terör örgütü ile “hükümet değil devlet görüştü” dedi.

Böylece takke düştü kel göründü! Ama ne kel?


Hay aklınla bin yaşa RTE; zira her kim olursa olsun kırk yıl düşünse örgütle görüşülmediğini iddia eden böylesine kıvırgan bir açıklama yapamaz.

Neymiş? RTE’ye göre hükümet terör örgütü ile masaya oturmazmış.

Evet ama terör örgütü ile masaya oturmayan hükümet…

…emrindeki devletin herhangi bir kurumunu, söylediğine göre örneğin çoktandır bu türden temaslar, hatta dağdan indirme planları yapan MİT’in İmralı aracılığıyla PKK ile görüşmesine yeşil ışık yakabilir. Yakmıştır da…

Ve… o kurum, MİT; hükümetin bilgisi ve izni ile İmralı-PKK hattında yaptığı görüşmeleri Bay Başbakan’a haftalık ziyaretlerinde rapor etmiş, anlatmıştır…

…Hükümet de bu görüşmeleri değerlendirerek -henüz bilinmeyen ama yakında kokusunun çıkması olası- kararlar almaktadır.

Son tahlilde; bu gerçeklere karşın Bay RTE’nin örgütle masaya oturmadığına yemin etse başı ağrımayacaktır!

Gerçek ortada iken görüşmeleri hükümetin değil de devletin gerçekleştirdiğini gel sen benim külahıma anlat!

Ya’vu seni sen kadar tanıyanlar senin bu yutturmacalarını, saptırmalarını yutar mı?



Terör örgütünün eylemsizlik kararı almasının altında henüz açıklanmayan kimi uzlaşmalar olduğu yalaka-yandaşlar dışındaki “bir kısım medyada” yazılıp söyleniyor.

Bu görüşmelerin ürünü müdür, elbet şu anda bilmek olanaksız; lakin PKK siyasal kolu Barış ve Demokrasi Partisi “önderleri” Öcalan’ın avukatlarıyla duyurduğu kimi dayatmaların peşinde.

BDP’nin üzerinde bir kurul olan Demokratik Toplum Kongresi (DTK) devlet-hükümet ile İmralı-PKK hattının görüşmelerinden sonra açıkladığı sonuç bildirisinde; “Demokratik Türkiye” için “Özerk Kürdistan çözüm önerisini esas aldıklarını” bildirdi.

Tabii yeni bir anayasa… Öcalan’ın devrede olduğu görüşmelere devam edilmesi… Kandil ve Mahmur kamplarından gelenler ve kent operasyonlarında gözaltına alınanların serbest bırakılması… seçim barajının yüzde 5’lere inmesi… Terörle Mücadele Yasası’nın derhal yürürlükten kaldırılması gibi dayatmalarla…

Bu dayatmaları, özerk Kürdistan dayatmasını Öcalan’ın emri doğrultusunda DTK başkanlığına getirilen, medyamızın “mülayim-ılımlı Kürt siyasetçisi” diye tanımladığı Ahmet Türk açıklıyor.

İmralı-PKK hattı görüşmelerine koşut bu gelişmelerin ışığında geleceğin hayırlara vesile olacağını söyleyene aşk olsun!


Örgütün Öcalan önderliğindeki siyasal kolu BDP; RTE’den yeni bir anayasa vaadinde bulunmasını istiyor.

RTE zaten meydanlarda referanduma “evet” in yeni anayasaya kapıyı aralayacağını söylüyor.

Herhalde RTE 2011 genel seçimlerinde üstelik tek başına yine iktidara geleceğine, yeni bir anayasayı TBMM’den geçirecek 367’nin üstünde çoğunluğu sağlayacağına inanıyor ki yeni bir anayasa vaadinde bulunuyor.


Aç tavuğun kendini arpa ambarında gördüğü gibi RTE de geceleri gördüğü rüyayı gerçekmiş gibi, gerçekleşecekmiş gibi satıyor.


Cüneyt ARCAYÜREK
25.08.10

Re: PKK 'Evet' Dedi!

İletiGönderilme zamanı: Prş Ağu 26, 2010 4:48
gönderen Başkomutan

PKK'YA MASA, SANDALYE UZATAN HEP SİZSİNİZ!

6 Nisan 2006 tarihinde, PKK'ya seslenerek; "Eğer legal bir yaşamın içindeyseniz, demokratik bir yaşam sürdürmek istiyorsanız, zaten kaçmaya, göçmeye gerek yok. Elde silah dolaşmaya gerek yok. Silahsız bir şekilde, gelirsin masada her şeyi konuşuruz." çağrısında bulunmuş Recep Tayyip Erdoğan, referandum mitinglerinden birini gerçekleştirdiği Giresun'da AKP-PKK arasındaki anlaşmayı inkâr etmeyi sürdürerek "Şu söyledikleri lafa bak. Hükümet, Kandil ile anlaşıyormuş. Edep, edep. İddia sahibi iddiasını ispatla mükelleftir. Eğer bunu ispat edemezseniz, bu şerefsizliktir, bu alçaklıktır. Bu hükümet hiçbir zaman terör örgütü ile masaya oturmamıştır, oturmaz. Bunu böyle bilesiniz." demiştir.

PKK'yı masaya çağıran da kendisi,'PKK ile masaya oturmayız.' diyen de kendisi. Hangi Başbakana inanacağız? Bizim inandığımız Başbakan PKK'yı masaya çağırandır. Çünkü eylem ve söylemleri ile karşımızda böyle bir Başbakan vardır.

Türk siyasetine girdiği günden bu yana PKK'ya masa, sandalye uzatmaya meraklı bir Recep Tayyip Erdoğan profili karşımızdadır.

Başbakana kimse feribotla İmralı'ya gidip, saygıda kusur etmediği, idamdan kurtardığı, kavramlarını siyasetinde kullandığı Öcalan'la görüştüğünü söylemiyor. Devletin birimlerini kullanarak, PKK'ya ne sözler verdiğini merak ediyor. Anlaşmanın bir tarafı olan PKK daha omurgalı(!) davranarak, sözde ateşkesinin başlatılmasını sağlayan sürecin, AKP hükümeti ve Öcalan arasında gerçekleşen görüşmeler olduğunu ifade ediyor. PKK ile adeta siyam ikizi olmuş AKP'nin (AB)(D)ullah Öcalan ile anlaşmaya varması, zaten biz Türk milliyetçilerini asla şaşırtmaz. Bizler zaten AKP-PKK arasındaki ilişkinin belli dönemlerde değil, sürekli olduğunu vurguluyoruz.

Başbakan Erdoğan'ın 1991 yılında Refah Partisi İl Başkanı iken "Kürt sorunu" hakkında Refah Partisi Genel Başkanı Necmettin Erbakan'a sunduğu rapor incelendiğinde, aynen PKK'nın talepleri ile örtüştüğü görülecektir. Bu raporu da "Beynimin yarısı" diye tarif ettiği Mehmet Metiner'e yazdırmıştır. Mehmet Metiner'in de 90'lı yılların başında, RP İstanbul İl Başkanı olduğu dönemden başlayarak Büyükşehir Belediye Başkanlığı dönemine kadar (1994-95) Recep Tayyip Erdoğan'ın danışmanlığını ve PKK'nın kapatılan partisi HADEP'te 2000 yılında Genel Başkan yardımcılığı yapmış kişi olduğunu da vurgularsak, herşeyin tam manasıyla yerli yerine oturduğunu görürüz. Recep Tayyip Erdoğan'ın siyasette kullandığı birçok düşüncenin PKK'nın talepleri ile örtüşmüş olması bir tesadüf değildir.

Biz Türk milliyetçileri asla ırkçı ve kafatasçı değiliz ama Başbakanın geçen günlerde söylediği "Boy değil, soy önemli" sözünü hatırlatarak, kendisinin Gürcü olduğunu söylemesine rağmen niçin sürekli siyasi Kürtçülük yaptığını ve Kürtçülere yol açtığını anlamakta zorlandığımızı vurguluyoruz. Ülkemizde yaşayan birçok Gürcü kökenli Türk milliyetçisi vatandaşımız bulunmaktadır. Ama Gürcü olduğunu söyleyen Başbakanın bu Kürtçülük saplantısını bir türlü idrak edemiyoruz.

    1991 yılına dahi hiç gitmeden, 3 Kasım 2002 tarihinden günümüze kadar iktidarda olan AKP'nin politikalarını değerlendirdiğimizde, zaten PKK'ya her manada yol açıldığını görebiliriz.

    AKP ile PKK masadan hiç kalkmamıştır. AKP-PKK arasında sürekli aracılar, mektupçular, elçiler masa düzenlemiştir.

    Biz AKP ve PKK'nın aynı masada oturduğunu defalarca gördük

    Biz onları, PKK'lı Leyla Zana ve ekibi ABD-AB baskısıyla cezaevinden çıkartılıp, Başbakanlık konutunda Abdullah Gül tarafından ağırlanırken ve Bülent Arınç tarafından TBMM'nde yemekli misafir edilirken aynı masada görmüştük

    Biz onları,2007 yılında Terörle mücadelenin 6.maddesini değiştirip,(AB)(D)ullah Öcalan'ı affetmeye kalkarken ve suçüstü yakalandıklarında ""Bu maddeyi koymamız devlet sırrı açıklayamayız." dediklerinde aynı masada görmüştük..

    Biz onları,"Türkiye 36 etnik kökenden oluşan mozaiktir." dediklerinde aynı masada görmüştük

    Biz onları,"Türkiye Türklerindir demek alçaklıktır." dediklerinde aynı masada görmüştük

    Biz onları, Türkiye'de etnik fitneyi çıkarmak için hazırladıkları "Kürt Açılımı" için İmralı'daki alçaktan yol haritası alırken aynı masada görmüştük

    Biz onları, PKK'yı koruyan Talabani ve Barzani ile kucaklaşırken aynı masada görmüştük

    Biz onları, katile "Sayın Öcalan" şehide "Kelle" bölünmeye çalışılan topraklara "Kürdistan" dediklerinde aynı masada görmüştük

    Biz onları, Türklüğe karşı hakareti cezalandıran TCK'nın 301.maddesini beraber değiştirip, her daim Türklüğe hakaret ederlerken aynı masada gördük

    Biz onları, Türk milletine her türlü düşmanlığı yapan PKK'yı "Aktütün'de askerimizi, Diyarbakır'da polisimizi öldürenleri düşman olarak görmüyoruz. Demokrasi gereği bu...

    Hukukun üstünlüğü, insani yaklaşım bunu gerektiriyor." şeklinde düşman görmediğini açıklarken aynı masada görmüştük

    Biz onları, 22 Temmuz 2007 seçimlerinden hemen önce PKK'nın kapatılan partisi DTP ile koalisyon yapma pazarlıkları yaparken aynı masada görmüştük

    Biz onları, PKK'nın siyasi taşeronu BDP'lilerle Öcalan'ın sağlığını konuşmak için rakı kadehleri tokuştururken aynı masada görmüştük..

    Biz onları, Habur sınır kapısı karşılamasını organize etmek ve PKK'lı teröristleri davulla, zurnayla, çiçeklerle karşılamak için görev dağılımı yaparken aynı masada görmüştük

    Yani işin özeti budur. PKK ile aynı masadan hiç kalkmamışlardır.


Zaten son günlerdeki tartışılan AKP-PKK anlaşması için Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün "Elbette devlet, terörle masaya oturup pazarlık yapmaz; ama devletin birçok kurumu vardır ve onlar nasıl hareket edeceğini bilir"sözü ve Başbakanın danışmanı Yalçın Akdoğan'ın bir yazısı içerisinde "Elbette devletin ilgili kuruluşlarının devletin cezaevinde kalan bir mahkûmla ister istemez bir diyalogu olacaktır." şeklindeki cümlesi, İmralı'daki alçak ile görüşüldüğünü ve referandum sürecinde AKP'ye katkı sağlama anlaşması yapıldığı anlaşılmaktadır.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan PKK'yı masaya çağırarak ve PKK ile pazarlıklar yaparak Anayasal suç işlemektedir.

TCK'nun "Suç İçin Anlaşma" başlığını taşıyan 316. maddesinde "(Bu) suçlardan herhangi birini elverişli vasıtalarla işlemek üzere iki veya daha fazla kişi, maddi olgularla belirlenen biçimde anlaşırlarsa, suçların ağırlık derecesine göre üç yıldan oniki yıla kadar hapis cezası verilir" denilmektedir.

PKK ile neyin anlaşması yapılmıştır? PKK'lıların birden özerklik, federasyon ve Kürdistan kudurması yaşamasının anlamı nedir?

AKP, PKK'ya ne sözler vermiştir?

Habur sınır kapısında yaşananlar bu iktidarın yüzkarası iken, daha "PKK ile anlaşmadık" diyebilmek AKP'ye yakışır siyasi yüzsüzlükten başka bir şey değildir.



Yıldıray ÇİÇEK
Ortadoğu Gzt.rfp

Re: PKK 'Evet' Dedi!

İletiGönderilme zamanı: Prş Ağu 26, 2010 20:11
gönderen yigitler
Zaten bu serefsizlerden baska virsey belenemezdi. "HAYIR" demek icin iste buyuk bir sebep daha!

Re: PKK 'Evet' Dedi!

İletiGönderilme zamanı: Cum Ağu 27, 2010 23:11
gönderen Başkomutan

Mesele “pazarlık”tan da öte


Terör örgütüyle görüşülür mü evet, ama terörü yendiğiniz zaman. O da dolaylı olarak. İngiltere’nin yaptığı gibi. Aksi halde intihar olur. Bizdeki gibi.

Eskiden de görüşüldüğü doğrudur. Ama bu defakinin adı “pazarlık.” Mahiyeti de çok farklı. Biri bilgi alma, yönlendirme, diğeri destek ver, devletten pay al anlamında.

Bunun için pazarlıklar Türkiye’yi uçurumun kenarına getirdi. Cumhurbaşkanı Gül, “Devlet, terörle masaya oturmaz, pazarlık yapmaz, ama kurumları vardır.

Devlet, terörü bitirmek için her yolu dener” diyerek “pazarlığı” destekliyor. Danışman Yalçın Akdoğan da, “Elbette devletin ilgili kuruluşlarının cezaevindeki bir mahkumla ister istemez bir diyalogu olacaktır” fetvasıyla “pazarlığa” kılıf arıyor.

Erdoğan ve partisi “pazarlığı” inkar ederken bile tekzip mi, tasdik mi etti anlaşılmadı. Muhalefet pazarlığı dillendirince Erdoğan meydanlara çıktı, bağıra çağıra, “Bu alçakça bir iftira. İspat edemezseniz şerefsizsiniz” şeklinde ağır konuştu. Ama bir gün sonra “Hükümet değil devlet görüşür” itirafıyla da zor duruma düştü?


    Bu “pazarlık” olayı Habur rezaletinde de aynen yaşandı. Hatırlanacaktır, Habur’a, önceden yapılan anlaşma gereğince, devletin valisi, kaymakamı, müsteşarı, hakimi, savcısı sınıra götürülmüş; Kandil’den gelen teröristler karşılanmış; kurulan çadır mahkemesinde alelacele duruşma yapılıp, “Biz pişman değiliz. Önderimizin emriyle barışı görüşmeye geldik” diyen eli kanlı teröristler, yasaların çiğnenmesi pahasına serbest bırakılmıştı.

    Haysiyet kırıcı bu tablo için Erdoğan ne diyor? “Dün Habur Sınır Kapısı’nda yaşanan manzara karşısında umutlanmamak mümkün mü? Türkiye’de iyi şeyler, güzel şeyler oluyor. Devletin yetkili kurumları orada gerekli bir şekilde kendilerini karşılar, gerekli muameleler yapılır. Sonra da serbest bırakılanlar bırakılır ve bu süreç başarılı bir şekilde devam eder. 34 kişi sınırı geçti ve sabah saatlerinde 29’u, ilgili yasalarımız çerçevesinde bırakıldı. Bunu son derece olumlu ve sevindirici bir gelişme olarak gördüğümü ifade etmek istiyorum. Şu anda yargı diğer 5’i ile ilgili çalışmalarını da sürdürüyor. Neden bu coşkuyu, bu umudu milletle paylaşmıyorsunuz?” (20.10.2009 AKP Grubu)

    Terör sarmalına, adım adım nasıl düşürülmüşüz görülüyor mu?

    Aktütün’de 17 şehit vermemiz üzerine Erdoğan şöyle konuşuyor. “Aktütün’de askerlerimizin, Diyarbakır’da polislerimizin canına kastedenler, aslında milletimizin bütünlüğüne, dostluk ve kardeşliğimize de kastediyorlar. Bu sebeple ülke ve toplum olarak terörle mücadelede ilk yenmemiz gereken düşman öfkemizdir, öfkemiz olmalıdır. Terör örgütü benim askerime, benim polisime düşman gözüyle bakıyor. Fakat biz şu anda bütün bu bakışlara rağmen suçlu gözüyle bakıyoruz. Neden? Demokrasinin gereği bu. Hukukun üstünlüğü bunu gerektiriyor. İnsani yaklaşım bunu gerektirdiği için bunu yapıyoruz.” (AKP Grup Top.14.10.2008)

Bu etnik fitnenin mantığı da, “Terörle mücadeleye, demokrasinin, hukukun ve insan olmanın gereği olarak bakmalıyız” cümlesinde gizlidir. Yani hak olan etnik kimliğe göre egemenlik talep edene düşman denemez. Ama teröre başvurması suçtur.

Burada Türk Milletinin inkarı ile etnik bir grup sayılıp, diğer etniklerle egemenliği paylaşmasının, demokratik, hukuki ve insani bir hak olduğu iddia ediliyor. Egemenlik paylaşılabilirmiş gibi.

Bunlara 2006’da teröristbaşının affı için TBMM’ye yasa tasarısı sevk edilmesini, 2002’de başlatılan açılım sürecinde, etnik siyasallaşmanın hukuki ve psikolojik alt yapısının büyük çapta tamamlanmış olmasını ilave edelim. Göreceğiz ki sıra, Cemil Çiçek’in ifadesiyle, Irak’taki kukla yönetime benzer bir “özerkliğe”, resmen bölünmeye gelmiş olacaktır.

Burada bir hatırlatma yapalım. 26 yıllık terör döneminin, ilk 8 yılı ile son 8 yılında, iktidarda tek parti ve aynı zihniyet vardı. Bölücü terör dipten tavana vurdu, “çözüm” adına federasyon tartışması başladı. 10 yılda ise, 9 koalisyon hükümeti görev yaptı. Çok zor şartlarda da olsa, terörle mücadelede PKK yenildi. Bu tablo çok açıklayıcı değil mi?

Sıra “Özerklik” de ise, referandumda bir evet yeterlidir. Üniter-Milli devletin önemli kalesi yargı da düşerse, federasyonun yolu açılmış olacaktır.

Cehenneme giden yola “cennete gider” işareti konmuşsa, yola devam mı diyeceğiz?

Allah korusun!..


Sadi SOMUNCUOĞLU
28 Ağustos 2010 / YENİÇAĞ

Re: PKK 'Evet' Dedi!

İletiGönderilme zamanı: Cmt Ağu 28, 2010 7:42
gönderen Başkomutan
İNKÂR DEĞİL İTİRAF


AKP'nin sekiz yıllık iktidarı boyunca yaptığı yanlışlar ve hatalar gündeme geldiğinde Başbakan Tayyip Erdoğan her seferinde olanları inkâr ediyor ve konuyu saptırarak saldırgan tutumuyla konuşmaya devam ediyor. Hükümetin PKK ile diyalog halinde olduğu gerçeğinde de aynı tutumu devam ettirdi.

Katıldığı bir televizyon programında PKK ile pazarlık konusunda sorulan bir soruda "Hükümet görüşmez, devlet görüşür" sözleriyle bu pazarlığı inkâr etmeye çalışırken itiraf etmiş oldu.

Başbakanın danışmanı ve metin yazarı zaten PKK ile diyalog kurulduğunu belirtmişti. Bunun üstüne artık Başbakanın büyük bir telaşla bunu inkâr etme çabaları da boşa çıkmış oldu.

Devletin kurumlarının ya da başbakanın söylediği gibi istihbarat teşkilatının hükümetten habersiz terör örgütüyle görüşme ihtimali var mıdır? Burada irade başbakanındır ve onun bilgisi haricinde böyle bir görüşme olması imkânsızdır. Zaten başbakan da bunu itiraf etmiştir.

Anayasa değişiklik paketi gündeme geldiği ilk günden bu yana başta MHP olmak üzere gerçeği gören herkes bu değişiklik tekliflerinin PKK'yı siyasallaştırma çabası olduğunu dile getirdi. AKP'nin adına açılım dediği ihanet projesinin demokrasiyle, milli birlikle ya da kardeşlikle bir alakasının olmadığı, bir taraftan başkanlık sistemi hayalleriyle konfederasyon istemi ve sonuçta da kürdistanın kurulması için İmralı'yla el ele verilerek oluşturulmuş bir yol haritası olduğu artık çok açık bir şekilde ortaya çıktı.

    PKK ve onun siyasi uzantısı BDP'nin artık hiç korkmadan açık açık konfederasyondan bahsetmesi, sözde kongrelerden sözde sonuç bildirgeleri çıkarılması, Diyarbakır Belediye Başkanının çıkıp Türk bayrağının yanına paçavralar asmaktan bahsettiği halde hapiste olmak yerine hala rahat rahat konuşabiliyor olması zaten AKP ile teröristlerin diyaloğun ötesinde müzakere halinde olduklarının bir kanıtıdır.

PKK ateşkes kararını vermeden önce İmralı'yla bağlantı kurmakta sıkıntı yaşamıştır. İmralı'ya giden teknelerde arıza olduğu ve avukatların adaya gidemediği ortaya çıkınca Adalet Bakanlığı hemen gerekeni yapmış ve sabah erken saatlerde limana giden avukatlar, kendileri için tahsis edilmiş tekneleri hazır bulmuştur. Teknelerin arızalı olduğunu ve yerlerine yeni tekneler kiralandığını AKP'li grup başkan vekili Suat Kılıç zafer kazanmış komutan edasıyla ve gururla "PKK'nın silah bırakması, eylemsizlik sürecine girmesi hükümeti rahatsız edecek bir durum değildir. Yarından itibaren karadan adaya ulaşımın yeniden sağlanabileceği bilgisine ulaşmış bulunuyorum. Eğer PKK silahsızlanma sürecine girme konusunda samimi ise burada ilgili haber bir yerlere ulaştırılması gerekiyorsa muhatapları bunu ilgili adrese ulaştırabilecektir" sözleriyle açıkladıktan hemen sonra avukatlar İmralı'ya ulaşmış ve terör örgütü de oradaki caniden emirlerini almıştır.

Şimdi bütün bu olanlar işbirliği değil de nedir? Diyalog değil de nedir? AKP'li Suat Kılıç başta olmak üzere bütün AKP'liler İmralı'daki caninin rahatı için el birliği yapmıştır.

Hiçbir zaman unutmayacağımız ve hep nefretle hatırlayacağımız Habur rezaleti de AKP'nin PKK ile diyalog kurduğunun bir başka göstergesidir. Onları Kandil'den törenlerle Habur sınır kapısına getirirken herhalde telepati yoluyla anlaşmadılar. Aralarında diyalog hatta müzakere oldu, artılar, eksiler konuşuldu, karar verildi ve sonuçta böyle bir rezalet yaşandı.

Teröristlere törenler düzenlendi, çadır mahkemeleri kuruldu. Sonra bu teröristler bir süre misafir edilip ellerini kollarını sallaya sallaya şehir şehir dolaştılar ve sonunda serbestçe inlerine geri gönderildiler. Bu işler nasıl oldu, kendi kendine mi gelişti? Bunlar diyalog değil mi? Hatta bırakın Kandil'i, İmralı'yı, yurt dışındaki teröristlerle de görüşüldü, onları da getireceklerdi, havaalanlarında bekleniyorlardı. Milletimizin Habur'a gösterdiği haklı tepkiden korktukları için başbakan bu gelişlerin ertelendiğini açıkladı. Bütün bu süreçler görüşülmeden mi gerçekleşti?


Her şey milletimizin gözleri önünde yaşandı. MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli'nin dediği gibi, MHP İmralı'daki caniyle oturup bir acı kahve içtin demiyor başbakana. Gerçi bunu da duysak pek şaşırmayacağız ama bunlarla bir şekilde görüşüldüğü ve ortak bir proje yürütüldüğü ortada.

    Köşe yazarları, rektörler, yazarlar suçlarının ne olduğunu bile tam olarak bilemeden iki yıla yakın bir zamandır hapisteyken Baydemir ve onun gibi bölücüler bütün söylediklerinden ve yaptıklarından sonra hala dışarıda ahkâm kesebiliyorsa ve bu AKP'lileri hiç rahatsız etmiyorsa bunun başka bir açıklaması olamaz. AKP, PKK ile müzakere halindedir ve 12 Eylül'de halk oylamasına sunulacak olan anayasa değişiklikleri de bu ortaklığın bir ürünüdür.

    Milletimiz 12 Eylül'deki referandumda AKP-PKK işbirliğine "hayır" diyerek bu ihanet projelerini sonlandıracaktır.



F. BANU DOĞAN
Ortadoğu Gzt.


YIKIM ORTAKLIĞINA HAYIR


Bazı yerler vardır gidilecek yol bitmiştir bazı sözler vardır üzerine söz söylenmez. İşte Türkiye Cumhuriyeti için demokrasi açılımı adı altında çizilen bölücü yol haritasında de nakaratın artık son demleri söylenmektedir. Başbakan Erdoğan artık kaçacak yer kalmayınca '' Biz siyasi iktidar olarak hiçbir zaman bir terör örgütüyle görüşme yapmayız. Şu veya bu şekilde çeşitli kurumlarıyla bu tür bazı münasebetler gerekirse devlet onu kendisi yapar'' diyerek işte bu son sözü de söylemiştir.

Aklı başında her vatandaşımızın zaten Başbakan'ın bizzat İmralı'ya giderek bölücübaşının halini hatırını sormadığını idrak edebilecek kadar ortalama bir zekaya sahip olduğunu tahmin edebiliyoruz. Yapılan pazarlıklar, gizli anlaşmalar görevlendirilen şahıslar tarafından yürütülmüştür. Biliyoruz ki Başbakan son sözleri ile sokaktaki çocukları bile kandıramadığının kendisi de farkındadır. İşte bu yakalanışın suçluluk duygusuyla olacak söylediği '' PKK ile pazarlık yaptığımızı söyleme şerefsizliğini yapanlar bu alçakça iftirada bulunanlar, bunun hesabını her yerde vereceklerdir'' sözü de içine düştüğü ruh halinin yansımasıdır. Yaklaşan referandum öncesi HAYIR'da kendisi için sonsuz hayırlar olduğunu anlayan milletimizin vereceği kesin cevabı kendisinin de anlamasının sonucudur.

PKK terör örgütünün Kandil sorumlusu en son ne dedi hatırlamakta fayda var: '' 13 Ağustos'tan 20 Eylül'e kadar eylemsizlik süreci ilan etmiştik. Gerekçelerden biri Türk devleti adına bazı yetkili organların hükümetin de bilgisi de dahilinde önderliğimizle geliştirmiş olduğu diyalogdur. Önderliğimiz kendisiyle gerçekleştirilen diyalogu ve yaptığı ateşkes çağrılarını dikkate alarak hareketimize barışa bir şans verilmesi yönünde mesaj iletmiştir.'' Bir tarafta ''devletin yetkili organları'' diğer tarafta ''önderlik''.

İşte bu yıkım ortaklığının vardığı uzlaşmanın adı: Eylemsizlik süreci. Sürecin son kullanma tarihine de bir bakalım 20 Eylül; yani referandumun bir hafta sonrası.

    İşte bu kadar açık bir şekilde yapılan bu anlaşmanın şartları nelerdir; belirtilen tarihe kadar eylemsizliğin karşısında eli kanlı teröristlere neler vaat edilmiştir. Bütün millet bu soruların cevabını beklemektedir. Yoksa verilen sözler Diyarbakır'da toplanan Demokratik Toplum Kongresi'nin sonuç bildirgesinde Ahmet Türk'ün okuduğu gibi '' Demokratik Özerklik Projesi kapsamında Özerk Kürdistan'' ve '' Abdullah Öcalan'ın müzakere sürecine resmi olarak dahil edilmesi'' midir?

    Etnik bölücülüğe anayasal zemin hazırlama gayesindeki bu yıkım ortaklığının amaçları teker teker ortaya çıkarken taraflar da adına demokrasi açılımı dedikleri bu kirli yol haritalarındaki isteklerini kamuoyu önünde açıklamakta bir sakınca görmemektedirler. İlk olarak yapılan ikinci bayrak talebi arkası sıra gelen Türk ifadesinin Anayasadan çıkarılması istemi ve en nihayet bağımsızlığa giden ilk durak olan özerklik talebi bunun açık kanıtlarıdır.

Bütün bu gelişmeler ve gelinen son durum şüphesiz milletimize çok önemli bir görev yüklemektedir. Milletimiz kendisi adına yapılan kirli pazarlıkların farkına varmak ve kararlı bir duruş sergilemek zorundadır.

12 Eylül 2010 günü ihanet cephesine tarihi bir cevap verilmeli ve yıkıma, ayrılmaya, bölünmeye HAYIR denilmelidir.


Mehmet KILIÇ
Ortadoğu Gzt.

Re: PKK 'Evet' Dedi!

İletiGönderilme zamanı: Pzt Ağu 30, 2010 18:51
gönderen Başkomutan

Bebek Katilinin Kardeşinden EVET Çağrısı

"Abdullah ÖCALAN ağabeyimin hapisten çıkması için, Özerk Kürdistan için, verilen binlerce şehit Kürt genci için elbette EVET vereceğim" dedi.


Fransız Resmi Televizyon Devlet Kanalı TF1 de yayınlanan Ana Haber Bülteninde Türkiye’deki Referandum ile ilgili Bebek Katili Apo´nun kız kardeşi Fatma ÖCALAN 12 Eylül günü EVET oyu vereceğini söyledi.

1980'den beri Doğuda Bağımsız Kürdistan için binlerce Kürt gencinin şehit olduğunu söyleyen Fatma ÖCALAN “!2 Eylül de tabii ki EVET vereceğim. Abdullah ÖCALAN ağabeyimin hapisten çıkması için, Özerk Kürdistan için verilen binlerce Şehit Kürt genci için elbette EVET vereceğim” dedi…

AKP ve Tayyip ERDOĞAN'nın da şimdiye kadar gelen Türk hükümetleri içinde Kürt konusuna en sıcak bakan hükümet olduğunun altını çizen Fatma ÖCALAN “ İnşallah Tayyip Erdoğan´da Turgut ÖZAL gibi Ergenekoncu Türkler tarafından bir suikast ile öldürülmez” temennisinde bulundu…

haberiniz.com

Re: PKK 'Evet' Dedi!

İletiGönderilme zamanı: Sal Ağu 31, 2010 4:18
gönderen Başkomutan

Öcalan’la görüşme masalları

Hani hangi konu sarpa sarsa bir uygun açıklama bulunuveriyor, zaten artık ‘hemen arkadan mazereti gelecektir’ diye düşünür hale geldik.

Şimdi “Öcalan’la siyasi pazarlık yapıldığı, böylece onların ‘Anayasa’da istedikleri değişikliğin bu paket içine gireceği’ ümidi yaratıldığı” ortaya çıktığı için de arkadan “Ama zaten devlet Özal zamanından beri PKK ile görüşüyor, son dönemde de ilgili birimler görüşüyor” açıklaması geldi.

Özellikle son yıllarda ne beceriksiz, ne anlamsız görüşmelermiş ki bunlar terör biraz azalacağına devamlı hız kazandı, şehit cenazeleri onar, yirmişer kalktı.

Saldırılar kırsal alandan bazı bölgelerde şehirlere sıçradı.

Madem ki sonuç bir yandan terörün, bir yandan o terörden destek alan BDP ve Öcalan tehditlerinin hızla artmasına ve nihayet devlete “özerklik olacak” dayatmasına varmıştır, o zaman “Ne görüştünüz, niye görüştünüz” diye sorulmayacak mı?

Hani “Olsun, ufacık bir ümit için bile görüşülür” desek o ufacık ümit yok. Direkt olarak “Ya özerkliği verir ve Anayasa’da istediğimiz diğer değişiklikleri yaparsınız ya da bir günün bilançosu 30 yıla bedel olur” diyorlar.

Bu konuda kulislerde konuşulanlar arasında en çok dikkati çekenlerin başında “Bu son ateşkesin kesinlikle hükümetin referandum hesapları ile bağlantısı yok. Ateşkes referandum belli olmadan başlayan bir müzakerenin uzantısı” ifadesi geliyordu.

Millet “saf” olarak düşünülüyor, her şeye inanacağı öngörülüyor farkındayım ama yine de bu kadarı fazla!

Referandum belli olmadan önce Öcalan’ın da BDP’nin de “Ülkeyi cehenneme çevirme” tehditleri terör saldırıları eşliğinde sürüyordu.

Ortada bir müzakere olsa hiç değilse kısa süre saldırılara ara verilirdi ki bu olmadığı gibi zaten ‘ateşkes’ten sonra da tehditler aynı hızla sürüyor.

“Ateşkesin süresiz olması için önce yasal adımları görelim” deniyor. Kısacası terör konusunda şu anda bir kazanım yok.

Ama referandum öncesinde sanki “açılım faydalı olmuş da o nedenle ateşkes yapılmış” gibi bir hava yaratılıyor.

Keşke terörü bitirecek açılımlar mümkün olabilseydi. Ama devlete dayatılan (Anayasa’nın ilk 3 maddesini değiştirmeden gerçekleşmesi imkânsız) taleplere bakınca bu lâf oyunları öyle trajikomik geliyor ki!

(NOT: Başbakan Erdoğan’ın “Öcalan’la görüşeni partimde yaşatmam” lâfı enteresan. “Hükümet değil devletin istihbarat örgütleri görüşür” derken bu örgütler kendi kendilerine mi karar veriyorlar? Yoksa “aracı koyarak görüşme” görüşme sayılmıyor mu?)


Ruhat MENGİ
31.08.10 / VATAN







İpler PKK’nın eline nasıl geçti?


Tarih Eylül 2004. Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir “PKK’nın ateşkes ilan edeceğini” bildiriyor ve şartları sıralıyor. PKK’nın durduk yere ateş ilan etmesinin bir sebebi olmalı. Bu sebep belli: PKK, eylem yapamayacak hale gelmiş, askerin operasyonlarından bunalmış, çok ciddi kayıplar vermeye başlamış, tek çıkış yolu olarak da “ ateşkesi” görmüş.

Dikkat edin, ateşkes teklifi PKK’dan geliyor!

Osman Baydemir aracılığıyla sıralanan ateşkes şartları ise şöyle sıralanmış:

“1– Yeniden çatışmazlık haline geçmek. Buna ateşkes de denilebilir.
2– Hapisteki 6 bin PKK’lıdan bini hasta. Sağlık durumu kötü. Bunların affını gündeme getirmek.
3– Bir yasal düzenlemeyle hem dağdaki hem de hapisteki PKK’lıların normal hayata dönüş kapılarının açılması.
4– Apo’nun tecridinin aşamalı olarak kaldırılması.
5– Yüzde 10 seçim barajının hiç olmazsa yüzde 6–7’ye indirilmesi.
6– Türkiyelilik üst kimliğini öne çıkaran yönelişlerde bulunulması.
7– Koruculuk sisteminin lağvedilmesi.”

AKP’nin henüz iktidarda cicim ayları. Kendisinden önceki dönemlerde süregelen PKK ile aktif mücadele konseptinden henüz vazgeçilmemiş. Güç ve inisiyatif devletin elinde. PKK’da ve tabanında büyük telaş var.

Ama yıllar sonra şartlar değişiyor.

Yıl 2010.

PKK yine ateşkes ilan ediyor. Ama bu defa devlet araya aracılar koyarak APO ile konuşuyor, pazarlık yapıyor, PKK’nın şartlarını kabul ediyor ve ateşkes dönemi başlıyor.

6 yıl önce öne sürülen şartlarla bugünküler aşağı yukarı aynı. Değişen bir şey yok. Ama devletin pardon “hükümetin” PKK ile mücadeleye bakışı tamamen değişmiş. Habur’dan gelen teröristleri davulla karşılayan, PKK ile mücadele eden komutanları ise hapse atan bir dönüşüm arzetmiş.

Kürt açılımı adı altında PKK’ya taviz üstüne taviz verilmiş. Tam da PKK’nın istediği gibi APO’ya tecrit kaldırılmış, koruculuk sistemi pasifize edilmiş, toplum Türkiyelilik üst kimliğine hazır hale getirilmiş…

Af ve seçim barajının düşmesinin ise eli kulağında.

PKK’lılar dün ağızlarına bile almaktan çekindikleri konfederasyonu göğüslerini gere gere söylüyorlar, Güneydoğu’da ayrı bayraklarla geziyorlar.
Dün “bitme noktasına geldiği için” mecburen ateşken ilan etmek zorunda kalan PKK bugün “AKP dönemi ile yeniden dirilmenin verdiği” gururla “karşı tarafın ateşkes teklifinin ayrıntılarının pazarlığını yapıyor.”

Dün ile bugün arasındaki fark budur.


Muharrem BAYRAKTAR
Yenimesaj

Re: PKK 'Evet' Dedi!

İletiGönderilme zamanı: Cum Eyl 10, 2010 18:51
gönderen Başkomutan

33 Türk Askerinin Katili Şemdin Sakık “EVET” diyor

Referandum'da İmralı Canisi'nin EVET Kararını açıklamısının ardından, 1993 yılında Bingöl-Elazığ yolunda 33 askerimizin şehidimizin katili Şemdin Sakık da Referandumda Evet diyeceğini Avukatları yolu ile açıkladı.

...Biz bugünlere gelebilmek için dağlarda karda kışta tipide boranda karda savaştık. Ben bu uğurda gençliğimi sağlığımı sıhhatimi verdim. Onun için 12 Eylül günü sandığa gideceksiniz ve Kürdistan'ın geleceği için mührünüzü EVET'e basacaksınız.

Sizler etnik ırkçı faşist MHP'nin CHP'nin oyununa gelmeyeceksiniz. Bu referandumda HAYIR çıkması halinde 30 yıllık savaşımız dağlarda verdiğimiz şehit gerillalarımız boşa ölmüş olacaktır” diye konuştu.

haberiniz.com



Osman Öcalan 'evet' diyecekmiş, gerekçeleri ortada ya sen 'evet' mi diyeceksin?

Değerli vatandaşlarım özellikle referndum'da 'evet' diyecek olan vatandaşlarımıza bu konuda bir kez daha seslenmek istiyorum. Biliyor ve müşahede ediyorum ki, ülkemiz 9 kollu ahtopotun çevrelediği gibi 9 koldan 'evet' baskısı altında alındı. Bunun neticesinde insanımız görüntülü ve yazılı yandaş medyanın, kamu kuruluşlarının, valilerin, kaymakamların, kolluk kuvvetlerinin, cemaatların, dış güçlerin baskısı altında ne yapacağını şaşırmış bir hale getirildi.

Öyle bir baskı ki, toplumda gerginlik yarttı, bazı yerlerde korku imparotorluğunun baskın izleri meydana geldi. Özellikle de açlığa, yoksulluğa mahkum edilen Türk milletinin milli konulardan, memleket meselelerinden uzaklaşması sağlandı. Ancak tüm yapılanlara, baskılara rağmen Türk milletinin sağduyusu galip gelecektir. Hele bölücü terör örgütüyle yapılan anlaşmalar ortadayken 'evet'te ısrar edeceklerin sadece parti tassubuyla hareket edenler, kurtuluşu verilen torbalarda, kömürlerde görenler, çıkarları örtüşen partilerin, asansörünün bozuk olduğunu, klimalarda sorun olduğunu söyleyip bunun karşılığında mensuplarını 'evet' diye yönlendirenler, uykusu ağır olanların olacağı ortadadır.

Bununla birlikte demokrasiye inanıyoruz diyenler, 12 Eylül 1980 daebesiyle yüzleşeceğiz diyenler de belki de çok halisane bir niyetle 'evet' diyeceklerdir. Çok sevgili dostlar bakın katilbaşının kardeşi niçin 'evet' diyeceğini ve diyeceklerini gerekçeleriyle nasıl anlatmış:

"Ve nihayetinde savaşmakla bu sorunun halledilemeyeceğini anlayan AKP ve Tayyip Erdoğan hükümeti bu sorunu basta ağabeyim Apo ve PKK önderliği ile birebir oturarak konuşarak ve PKK'nin talepleri olan Kürtçe eğitim,Kürt realitesi ve Kürtçe Tv ile çözmeye çalışıyorlar,fakat bunlar bizim asıl amacımız için sadece kilometre taşıdır,asla yeterli değildir."

BBC World spikerinin soruları şöyle devam etmiş, "Evet daha sonrada bizim istek ve taleplerimiz olan maddeleri,Kürt açılımı adı altında hayata geçirdiler.

Kürt halkı olarak biz bundan büyük sevinç ve mutluluk duyduk, belki dağlarda on binlerce Kürt genci Kürdistan hayali için şehit düşmüş olabilir, ama onların o hayalleri artık gerçek olmak üzeredir. Bu Referandumdan sonra 2012 de yapılacak ikinci bir Referandumda,Bağımsız Kürdistan kurulacaktır. Bütün bu gerçekler ışığında 12 Eylül referandumunda oyumuzun rengi EVET olacaktır".

Yine sorulan -neden boykot ediyorsunuz sorusuna

Osman Öcalan "PKK önderliğinin aldığı stratejik taktik gereği,bu şekilde hareket etme kararı aldık"

Anayasa ve HSYK kurulları konusunda da:

"Anayasa ve HSYK kurulları,derin Faşist Türk Devletinin çöreklendiği temel kurumlardır. Bu referandum sürecinden sonra o kurumlara Kürtlere düşman olmayan ve gelecekte kurulacak Kürdistan'ın temellerine karşı çıkmayacak ılımlı, İslamcılar atanacaktır. Biliyorsunuz kurulacak Kürdistan'a en büyük muhalefeti yapan Türk Ordusunun katil paşaları,bu süreçte ABD'nin sağladığı lojistik destek ile tasfiye edildiler"

İşte size Osman Öcalandan 'evet' in gerekçeleri. Şimdi evet'te ısrar eden vatandaşlar evetçi Osmanla birlikte mi hareket edeceksiniz? Ya siz eskimiş Ülkücüler 1 dakika düşünün bu evetçi Osmanla aynı düşünce dünyası içinde misiniz? Bağımsız Kürdista mı istiyorsunuz Allah aşkına nasıl evetçi Osmanla aynı eksende olabilirsiniz, nasıl?

Sevgili okuyucular fazla söze hacet yok, gerçekler ortada. evetçi Osmanın dedikleri, ağabeyi katilbaşının ve yılancı başının dedikleri ve 20 Eylüle kadar verilmiş olan eylemsizlik kararları ortadayken hala evet'te ısracı olmak mümkün mü.

Üstüne üstlük R.T.E'nin anayasa değişikliğinin açılımın bir parçası olduğu ve açılımın önünü açtığı, alt yapısını oluşturduğu söylemini, Diyarbakırda esas sivil anayasa 2011'in sonunda hazırlanacak. Yapılacak oln bu değişiklik ona kapı çıyor kapı, ifadesiyle birleştirirseniz evetçi Osmanın söyledikleriyle nasıl da örtüştüğünü göreceksiniz.

Şimdi sizlere bir soru:

- Osman Öcalan 'evet' diyormuş, siz de 'evet' mi diyeceksiniz?

Artık anlatılan tatlı yalanlara, kandırmacalara, masallara kanmayın. Esas duymanız gerekenlere kulaklarınızı tıkamayın. Biliyorum ahtopot gerçekleri perdelemeye, bilmenize, haberdar olmanıza engel olmaya çalışıyor.

Unutmayın ki, ahtopotun kollarını kesmek yada onu ele geçirip taşa çalmak milletin elindedir. O zaman herkes görev başına. Tercihiniz "Hayır"dan yana olursa, evetçi Osman ve şurekası içinde bulundukları bataklıkta yok olup gideceklerdir. O zaman yetki sende karar senin. Hatırla "egemenlik kayıtsız şartsız milletindir" söylemine yalan, koskoca bir yalan diyenler bugün oryantal müzik eşliğinde şimdi sei etkilemek için bu sözü kullanmak zorunda kaldıysa hala 'evet' diyemeyiz.

O zaman eveçi Osmanın, açılımcı iktidarın, BOP'çu eşbaşkanların, okyonus ötesi rahmetlik olmuşlarla irtibata geçenlerin baz istasyonlarını yık, onların kapsama alnı dışında kal.

"Hayır" diyerek geleceğini parça parça olmaktan BOP'a meze yapmaktan kurtar. Ne duruyorsun bunu n için bir 'Hayır' yeter. Oyunu vererek oyunu boz. Yetki sende karar senin!

Sağlıcakla kalın!

Fikri ATILBAZ
Ortadoğu Gzt.

Kürdistan'ı kurmak için "EVET"
Sözde Kürdistan -İlanı - Anayasa Değişikliği (Görümsetme)

Re: PKK 'Evet' Dedi!

İletiGönderilme zamanı: Pzt Eyl 13, 2010 16:55
gönderen Başkomutan
Referandumdan "evet" çıktı.AKP ile anlaşan terör örgütünden ilk açıklama...
Karayılan: Silahı bırakırız ama...

Terör örgütü PKK'nın elebaşlarından Murat Karayılan, Kürtlere İspanya'da Katalonya'nınkine benzer bir statü tanınması halinde silah bırakabileceklerini söyledi.

İspanyol El Mundo gazetesine konuşan Karayılan, özerk bir bölgesel yönetim talep ettiklerini belirtti.

Murat Karayılan, "Katalonya'nınkine benzer bir statü tanındığı takdirde bağımsızlık için silahlı mücadeleden vazgeçer ve silahlarımızı Birleşmiş Milletler'e teslim ederiz" dedi.

Terör örgütünün elebaşı PKK'nın 20 Eylül'e kadar eylemsizlik kararı aldığını hatırlatarak, güvenlik güçlerinin operasyonlarını sürdürmesi halinde bu kararlarını iptal edecekleri tehdidinde de bulundu.

Murat Karayılan, o zaman çatışmada yeni bir evreye girileceğini ve sivil itaatsizlik başlatacaklarını ileri sürdü.


İm (Kod): Tümünü seç
http://haber.gazetevatan.com/font-color%3dredflas-flas-fontkarayilan-silahi--birakiriz-ama/328575/1/Gundem


PKK terör örgütü "evet"i kutluyor...

Re: PKK 'Evet' Dedi!

İletiGönderilme zamanı: Sal Eyl 14, 2010 13:49
gönderen Başkomutan

PKK 'EVET'LE ÇOŞTU

Boykotçu BDP’liler ve Kandil kadrosu, yüzde 57.8’lik ‘Evet’ sonucunu halay çekerek kutladı.

AKP-PKK-BDP referandum işbirliği, sandıkların açılmasıyla birlikte netleşti. Boykotla ’Hayır’ oylarını engelleyen, Diyarbakır’da yüzde 94 ’Evet’i sağlayan BDP’liler, malum isteklerini yineledi: Özerk Kürdistan istiyoruz. TMK ve TCK yeniden düzenlensin. Seçim barajı kaldırılsın.

BDP’liler ‘Evet’le coştu

Boykot kararıyla Güneydoğu’daki ‘Hayır’ oylarını büyük ölçüde engelleyen BDP’liler, referandumda çıkan yüzde 57.88’lik ‘Evet’ sonucunu Diyarbakır’da türküler ve halaylarla kutlayarak bayram coşkusu yaşadı.

AKP ile PKK’nın referandum işbirliği, sandıkların açılmasının ardından netleşince BDP bayram yaptı. Seçim sonuçları açıklanırken BDP binasının önünde toplanan kalabalık Kürtçe türküler söyledi ve Öcalan lehine slogan attı. Havai fişek gösterileri yapılırken, parti binasına da, “Özerk Kürdistan istiyoruz” pankartı ile “demokratik konfederalizm” bayrağı asıldı. Demirtaş, kalabalığa yaptığı teşekkür konuşmasında “Boykottan çıkan bu zafer sonucunu demokratik özerklikle taçlandıracağız” dedi. Bu arada parti önündeki topluluk “Öcalan” sloganları atınca polis müdahalesi ile karşılaştı. Polisin biber gazıyla müdahale ettiği kalabalık ara sokaklara dağıldı.

YENİÇAĞ,
16 Ağustos’taki manşetinde PKK’nın sinsi planlarını duyurmuştu.

Resim


‘Kemalizm Güneydoğu’dan silindi’

Öte yandan, terör örgütü PKK’ya yakınlığıyla bilinen Fırat Haber Ajansı (ANF) referandum sonuçlarının alınmasından sonra yaptığı ilk değerlendirmede, Kemalizmin Güneydoğu’dan silindiğini belirtti. “Erdem Can” adlı ANF yazarı “Kürdistan halkı statüko değil ’özerklik’ istiyor” başlıklı analizinde, “Uzun zaman sonra ilk kez statüko karşıtı çok geniş bir blok boykot kampanyasında bir araya geldi. Hem Kemalist statükoyu hem de AKP’nin temsil ettiği cinsiyetçi, neoliberalist ’İslam-Türk’statükoyu reddeden demokrasi güçlerinin ortak çabası boykotla dikkate değer bir eyleme dönüştü. İstanbul’da gerçekleşen bu ittifak 2011’de yapılacak genel seçimlerde ciddi bir güç olacağını şimdiden gösterdi” dedi.

BDP kazanan 2 partiden biri

ANF referandumda türetilmek istenen AKP menşeli “Kürt aydın figürleri”nin çabalarının sonuçsuz kaldığını da belirtti. ANF’de yer alan yorumda, BDP’nin Demokratik Özerklik talebi bağlamında yürüttüğü boykot kampanyasının bu kadar yüksek bir oranda kabul görmesinin, referandumun en önemli sonucu olarak önümüzdeki günlerde de siyasette mutlaka ağırlık göstereceği belirtildi. BDP’nin elde ettiği sonuçla referandumdan galip çıkan iki partiden biri olduğu savunulan analizde şöyle denildi:

Kürdistan’ın birinci partisi

“Savunduğu paketi kabul ettiren AKP’nin devleti ve yandaşlarını örneği görülmemiş fütursuzlukla kullandığı düşünüldüğünde tüm baskılara ve sınırlı olanaklara rağmen BDP’nin elde ettiği sonuç onu her anlamda Kürdistan’ın birinci partisi yapmıştır. Bu saatten sonra Kürt sorunu konusunda ısrarla yeni bir muhatap yaratma çabasından vazgeçilmeli. BDP’nin referandum sürecinde de dile getirdiği talepleri bahane üretilmeden dikkate alınmalıdır. Bu referandum sonuçları ile bir kez daha Kürt halkının nihai olarak özgürlükçü, gönüllülük temelinde, eşitliğe dayanan demokratik bir anayasa istediği bariz olarak görülmüştür.“


Yüksekova’da okula bomba

Hakkari’nin Yüksekova ilçesindeki Merkez Yatılı İlköğretim Bölge Okulunun (YİBO) yatakhane bölümünde meydana gelen patlamada, büyük çaplı maddi hasar oluştu. Alınan bilgiye göre, kimliği henüz belirlenemeyen kişi veya kişilerce İpekyolu Caddesi’ndeki Merkez YİBO’nun yatakhane kısmına bırakılan patlayıcı, dün akşam saatlerinde infilak etti. Can kaybının yaşanmadığı patlamada, binada büyük çaplı maddi hasar oluştu. Patlamanın etkisiyle çıkan yangına, itfaiye ekipleri müdahale ederek kısa sürede söndürdü. Okulun yatakhane bölümünde görevli bulunmaması can kaybını önledi.


Teröristlerin cenazeleri ailelerine teslim edildi

Hakkari’de güvenlik güçleriyle girdikleri çatışmada öldürülen teröristlerden 2’sinin cenazesi, Malatya’da ailelerine teslim edildi. Otopsi için Malatya Adli Tıp Kurumu’na getirilen cenazeler, ailelerine teslim edilmek üzere İnönü Üniversitesi Turgut Özal Tıp Merkezi morguna gönderildi. Sabah saatlerinde Hakkari ve Ağrı’dan gelen aileler, BDP Malatya İl Başkanı Fahrettin Tuncel ile birlikte Cumhuriyet savcısı nezaretinde teşhis ettikleri cenazeleri teslim alarak, Hakkari Belediyesi’ne ait resmi plakalı cenaze arabasıyla götürdü. Bu arada, öldürülen teröristlerden İran ve Suriye uyruklu olanların teslimi içins ise başvuru yapılmadığı öğrenildi.

Geçtiğimiz hafta Çaltıkuru Jandarma Karakol Komutanlığı’na yapılan roketatarlı saldırının ardından başlatılan operasyonlar kapsamında arazi arama-tarama faaliyetini sürdüren güvenlik güçleri, Aksu köyü Güngören mevkiinde bir grup terör örgütü üyesi ile sıcak temas sağlamış, çıkan çatışmada 9 terörist öldürülmüştü.


YENİÇAĞ


PKK terör örgütü "evet"i kutluyor...