1. yüz (Toplam 1 yüz)

“Bölünelim mi?” referandumu! / Arslan BULUT

İletiGönderilme zamanı: Pzt Ağu 23, 2010 22:09
gönderen Başkomutan

“Bölünelim mi?” referandumu!

Siyasi yasaklı olduğu halde, devlet otoritesini, kanunları hiçe sayan Ahmet Türk, Demokratik Toplum Kongresi adı altındaki bir siyasi “parti” nin başkanlığını yapıyor. Adı parti değil ama fiilen parti!

Ahmet Türk, Özerk Kürdistan kararının, DTK daimi meclisi tarafından esas alındığını açıklıyor ve “Yeni bir demokratik anayasanın hazırlanması, haksız şekilde tutuklu bulunan barış grubu üyeleri ve Kürt siyasetçilerin bırakılması, yüzde 10 barajının kaldırılması” halinde referandumu boykot kararlarını gözden geçirebileceklerini söylüyor.

Terörist başı Abdullah Öcalan da “Özerklik, Kürtlerin çözüm projesidir” dedi. Zaten, örgüte işareti o veriyor.

Diğer taraftan KCK, Başbakan’a “Kendinizi tarih önünde yalancı durumuna düşürmeyin!” uyarısı yaptı.
KCK’nın Yürütme Konseyi Başkanlığı, Türk devleti adına bazı yetkili organların hükümetin de bilgisi dahilinde terörist başı Öcalan ile diyalog kurduğunu açıkladı. Murat Karayılan’ın açıklamasının “kesinlikle doğru” olduğunu belirten KCK, Başbakan Erdoğan’ın MHP tabanından oy almak için bunu reddettiğini söyledi.

Yazar Ümit Fırat da AKP’nin terörist başı Apo’ya ’af vaat etmiş olabileceğini’söyledi. Fırat, “Öcalan’ın devletle teması oldu. Af sözü verilmiştir. Yoksa ateşkes olmazdı. Ama Murat Karayılan’ın, devletle Öcalan’ın görüştüğünü açıklaması çok erken ve zamansızdı” diye konuştu.

Başbakan’ın danışmanı Dr. Yalçın Akdoğan’dan ise Apo ile yapılan pazarlıklar için ‘diyalog’ kelimesini kullandı ve “Elbette devletin, cezaevinde kalan bir mahkumla ister istemez diyaloğu olacak. Bu diyaloğu pazarlık veya müzakere olarak yorumlamak son derece yanlış” dedi.

Kapatılan DEP’in eski milletvekillerinden Hatip Dicle, Diyarbakır 4’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmada şu iddialarda bulunmuştu:

“15 Ekim 2009 tarihinde Ahmet Türk beraberindeki bir heyetle birlikte İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ı ziyaret etti. Ziyaretten 4 gün sonra 19 Eki
m’de Mahmur ve Kandil’den grupların geleceği, bunların tutuklanmayıp serbest bırakılması durumunda dağdan inişin hızlanacağı, dağa çıkışın da duracağı bildirildi. İçişleri Bakanı da bu heyete ’Konuyla ilgileniyorum. Müsteşarımı Diyarbakır’a gönderdim. Hakim ve savcılar ayarlandı, geldikleri gibi geçecekler’dedi. Bu aşamada 4 gün sonra Silopi’den gelen 8 kişi, ’Biz gerillayız. Önderimiz Abdullah Öcalan’ın çağrısı ile barış için geldik’dedi ve bunlar sürecin olumlu sonuçlanması için gerektiği gibi tutuklanmayıp serbest bırakıldı.”

Nitekim MHP Grup Başkan Vekili Mehmet Şandır, “Sayın Başbakan suçüstü yakalanmış olmanın telaşı içerisinde etrafına hakaret etmektedir. Gerçekten PKK ile kapalı kapılar arkasında bir görüşme yapılmış mıdır, bu görüşmelerde hangi konularda mutabakata varılmıştır, bu mutabakatta hangi zaman dilimine uyulacaktır ve bundan sonra getirileceği ifade edilen Anayasa değişiklik paketinde varılan bu mutabakatın hangi maddeleri yer alacaktır?” diye sordu.

Şandır, başbakanın suçüstü yakalanmanın telaşı içerisinde çırpındığını kaydederek, “Ne yazık ki inisiyatifi PKK’ya kaptırmıştır, inisiyatifi İmralı canisine kaptırmıştır. Sayın Başbakan referandumda bir ‘evet’ oyu için PKK’ya teslim olmuştur, PKK’dan medet umar duruma gelmiştir” dedi.
Bütün bu verilerden anlaşılan odur ki, 12 Eylül referandumu dedikleri, Türkiye’nin bölünüp bölünmemesi oylamasıdır.


Arslan BULUT
24 Ağustos 2010 / YENİÇAĞ