1. yüz (Toplam 1 yüz)

Şaban (bir köylü) ve Referandum / Doğan KUBAN

İletiGönderilme zamanı: Cum Eyl 10, 2010 23:30
gönderen TÜRKK
ŞABAN (BİR KÖYLÜ) ve REFERANDUM

Referandum Türk halkı için bir temizlik malzemesi ya da ilaç adı olabilir. Türk politikacısının ilk ayıbı bunu şimdiye kadar halka anlatmamış olmasıdır. Bu basit gibi görünen olgu, aslında Türk politik yaşamı için çok aydınlatıcı bir özelliktir.


Türkiye gibi geri kalmış toplumlar Batıdan kurumları alırlar, fakat içeriğini anlamadıkları, hazmedemeyecekleri ya da örgütleyemeyecekleri için, onu iyice öğrenmeden kurarlar. Fakat doğru dürüst uygulayamazlar. Dünya kamuoyu da bunu bir geri kalmışlık göstergesi olarak değerlendirir.

Bu durum sadece seçim, parti oy, demokrasi, muhalefet gibi politik kavramlarda değil, daha can alıcı öğretim, üniversite, hukuk ve insan hakları alanlarında da aynıdır. Uygarlık alanına herkes kendi giysileriyle katılmak isterse dünya düzeni köy panayırına döner.

Bu çağdaşlık giysisi, toplumların kişi özgürlüğünü koruyan hukuk düzenlerinin ve toplumun teknoloji düzeyinin, ekonomik refahın sonuçta refahın ülkelere kazandırdığı evrensel statü ile orantılıdır. Üç anahtar kavram, özgürlük hukuku, bilimsel-teknolojik üretim düzeyi, maddi refahtır.

Türkiye’nin uluslararası statüsü, sınır kapılarında sahne alır. Fransız, ya da İngiliz Türkiye’ye bize şeref verdiğini sanan bir derebeyi edasıyla girerler. Ne var ki Türklerin en itibarlısı İngiltere’ye neredeyse iç çamaşırlarını göstermeden giremez. Türkiye bu utanç verici barajı aşacak kadar uluslararası itibar sahibi olamamıştır. Bunu herhangi bir yalanla saklayamayız. Yurtdışına çıkan herkes bilir.

Bu zavallı statünün bileşenleri, referandum, demokrasi gibi halkın anlamadığı ve ona doğrusu anlatılmayan sözcüklerden başlar, vize alırken Türklere uygulanan davranışlarla devam eder. Bilimsel, örgütsel, ekonomik ve politik geri kalmışlıkla sonlanır. Bu yetmezlikler, politikacıların durumu halkın anlamadığı kavramlar ve yanlış yorumlarla aldatmasına dayanır.


“BİZE NİYE SORUYORLAR?”

Şaban (bir köylü vatandaş) sordu:

Doğan Bey, biz neye evet, neye hayır deyeceğiz? Köyde kimse bilmiyor.

Şaban, bu Türkiye anayasasının değişikliğine ait bir oylama.

Ben anayasayı hiç görmedim. Ne olduğunu bilmem. (Şaban, okuması pek olmayan bir eski çobandır.) Niye bize soruyorlar?

Anayasa devletin yapısını, işleyişini düzenlemek, toplumdaki bütün insanların haklarını gözetmek için kurulmuştur. İnsanların birbirlerinin haklarını yememeleri için hazırlanır.

Komşu benim hakkımı yerse beni korur mu?

Ona dayalı yasalar korur. Eğer korumuyorlarsa, senin temsilcilerin senin hakkını Anayasa Mahkemesinde sorarlar.

Bu anayasaya herkesin hakkı nasıl girer?

Anayasa her hak sahibinin, işçinin, işverenin, memurun, emeklinin, esnafın, köylünün, çiftçinin, değişik dinden insanların, partilerin temsilcilerine sorarak hazırlanırsa girer. Ne kadar çok insanın görüşü ortaya konursa, anayasa o kadar demokratik olur.

Bey, bu senin söylediğin olmaz. Çünkü o kadar değişik düşünen adamın temsilcisi olmaz.

Doğru, fakat ne kadar çok olursa o kadar demokratik olur.

Peki, bu anayasada her hak sahibinin fikri alınmış mı?

Hayır, bu sade AKP’nin hazırladığı bir değişiklik kanunu tasarısı.

O zaman neden oyluyorlar?

Buna yanıt veremedim.

Şaban, sana şu halka sorulacak şeyleri hazırla dense ne sorarsın?

Bilmem

Ben sana bu referandumda sorulan soruları kısaca anlatsam belki de kahvede işe yarar.

Sen hele bir deyiver

Anayasa Mahkemesi Türkiye’deki bütün hakları korumak için kuruluyorsa, sence bunun üyelerini nasıl seçmeli?

Bizim hakkımızı koruyacaksa onun seçimini herkes yapmalı.

O olası değil.

Öyleyse hak sahiplerinin temsilcileri kimse, onlar seçmeli.

Hükümet partileri mi, Meclisteki çoğunluk mu seçmeli?

Doğan Bey, onlar her şeyi kendileri için seçer.

Sen Türkiye’deki adaletten ne anlıyorsun?

Ben rüşvet, particilik, sen-ben kavgasının hiç bir mahkemeye girmesini istemem. Ben hakkımı her zaman kime karşı olursa olsun isterim. Devlet bunu sağlasın isterim.

Sen YÖK, ya da HSYK (Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu) işittin mi?

Doğan Bey, biz bunları bilmeyiz.

Bunları yüksek yargının üyeleri seçer, hakimleri, savcıları tayin eder. Bunlar hükümete bağlı olmalı mı?

Bilemem bey, ama partili hakim partinin hakimi olur.

Sence kadının hakkı erkek gibi olmalı mı?

Doğan Bey, o kendiliğinden olur. Ama, kız, erkek demeden herkes okuyup, meslek sahibi olmalı. Başka çıkış yok.

Sen ‘toplu iş sözleşmesi’ işittin mi?

Hayır

Peki, bir hükümetin yaptığı işler nasıl denetlenir, bilir misin?

Bilmem.

Hükümet kendini denetler mi?

Kimse kendini denetleyip suçlamaz.

Sen telefonun dinlenmesini ister misin?

Beni dinleyecekler de ne olacak?

Kahvede birisi senin telefonda amcaoğluna söylediklerini tekrarlarsa ne olur?

Önce amcaoğluna kızarım, sonra da ötekine.

Sence Hayır mı, Evet mi?

Sen Evet diyecek bir şey demedin! Ama deyeceğim şu: Ne olduğunu anlamadığımız şeyleri bize sorarlarsa bundan hayır gelmez.




DOĞAN KUBAN, Cumhuriyet - Bilim ve Teknoloji, 10 Eylül 2010