1. yüz (Toplam 1 yüz)

Yaşıyor muyuz? ALİ ERALP

İletiGönderilme zamanı: Prş Eyl 10, 2020 10:35
gönderen Gamze Okur
“Yaşıyor muyuz?”


1938 yılında Atatürk’ün ölümünden sonra ülkemizde çarklar geriye dönmeye başladı.

Ata’mızın saltanat, hilafet yanlısı olarak görüp, yönetimden uzaklaştırdığı kişilere sosyal barış adı altında yeniden görevler verdiler.

Onun yakın mücadele arkadaşlarını ise bulundukları makamlardan uzaklaştırıp, açığa aldılar.

Hele hele 1950 den sonra Mendereslerle, Bayarlarla iş iyice çığırından çıktı. Karşı devrim süreci başladı.

Tarikatlar, tekkeler, Kuran kursları yeniden, topraktan biter gibi çoğaldı.

Vatanın her köşesini tarikat ve cemaatler, şeyhler, Şıhlar bir çekirge sürüsü gibi sardı. El üstünde tutulmaya başlandı.

Oysa Mustafa Kemal Atatürk bir konuşmasında şunları söylemişti:

“Efendiler, biz tekke ve zaviyeleri din düşmanı olduğumuz için değil; bilakis bu tip yapılar, din ve devlet düşmanı olduğu, Selçuklu ve Osmanlıyı bu yüzden batırdığı için yasakladık.

Çok değil, yüz yıla kalmadan, eğer bu sözlerime dikkat etmezseniz, göreceksiniz ki, bazı kişiler, bazı cemaatlerle bir araya gelerek, bizlerin din düşmanı olduğunu ileri sürecek.

Sizlerin oyunu alarak başa geçecek ama sıra devleti bölüşmeye geldiğinde birbirlerine düşeceklerdir. Ayrıca, unutmayın ki o gün geldiğinde her bir taraf diğerini dinsizlikle suçlamaktan geri kalmayacaktır."
(17 Aralık 1927)

İşte şimdi o günleri yaşıyoruz…

Herkes birbirine düştü. Herkes birbirini suçluyor.

Herkes “Hep bana Rab bana” diyor.

Mevki, makam, parsel kapmaya çalışıyor...

Atatürk yıllar öncesinden bu günleri anlatmış sanki… Yaşadığımız şu buhranlı günlerin sosyal ve ekonomik tablosunu çizmiş. Devlet adamlarının niteliğinden söz etmiş.

Ama günümüzde, kendilerini devrimci ve Atatürkçü olarak tanımlayan bazı siyasetçiler, onun yıllar öncesinden gördüğü, tanımladığı gerçekleri görememekte, AKP yandaşı ve hayranı olarak yollarına devam etmektedirler.

Hazine açık vermektedir. Sanayi ve tarım tükenmiştir. Üretim durmuştur. Esnaf iflas etmektedir.

Türkiye bitmiştir…

Bunu bütün dünya görmektedir ama bizim bir avuç koltuk değneğimiz görememektedir.

Onlar, fabrikaların, vatan topraklarının satılmasına, ormanların yağmalanmasına, işsizlik, yoksulluk nedeniyle çolukları, çocukları ile birlikte ailelerin intihar etmesine dönüp bakmamaktadırlar bile.

Bir zamanlar “Ben BOP eş başkanıyım ve bu görevi yapıyorum” diyen AKP Genel Başkanı şimdi, bir anda, onların gözünde antiemperyalist başkana dönüşmüş ve “Bağımsızlık Savaşına” başlamıştır.

Oysa Kurtuluş Savaşı yapmanın da antiemperyalist olmanın da bazı kuralları, ilkeleri vardır.

Her şeyden önce, sömürgecilerle savaşanlar ilerici, aydın bir dünya görüşüne sahip olmalıdırlar. Bilime, çağdaşlığa, uygarlığa inanmalıdırlar. Emeğe değer vermelidirler.

Çalıp çırpmamalı, hile hurda yapmamalı, yalan söylememelidirler. Kamu mallarına sahip çıkmalıdırlar.

Har vurup, harman savuran, lüks ve şatafat içinde yaşayan, devlet bütçesini boşaltan, sonra da açığını kapatmak için mücadele ettiği emperyalistlerden kendisine kredi yardımı yapmasını isteyen bir iktidar, emperyalizmle asla mücadele edemez.

Hele hele halkını kamplara, gruplara bölüp, onları birbirine düşman eden iktidarlar ve politikacılar asla emperyalizmle savaşamazlar.

Halkımız bugünkü ortamda işsizlikten kırılıyor. Dönüp bakan yok.

Anneler bebelerine mama çalmaya başladılar.

Tacizciler, tecavüzcüler mesleklerini en iyi ortamlarda, en biçimde icra ediyorlar günümüzde. Üstelik bunların arasında tarikat başkanları da var.

Halk her yönden kan ağlıyor. Çile dolduruyor…

Bütün bu çileler, sıkıntılar, olup bitenler karşısında 18 yıldan bu yana hem iktidar hem muhalefet partileri sadece konuşuyorlar. Yaptıkları başka iş yok.

Birbirlerine saldırıyorlar. Ortada elle tutulur, gözle görülür bir iyileşme, ilerleme yok.

İlerleme, iyileşme şöyle dursun Atadan, Atatürk’ten, babadan kalan malları, fabrikaları da sattılar.

Halkımızın yüzde 41’i asgari ücretle, yani 2 bin 325 TL ile geçiniyor. En düşük gecekondu kirası bin TL.

Ama siyasal partilerde ses yok. Derneklerde, sendikalarda ses yok.

Bu gariban halkı savunan kim? Bilen var mı?

(alieralp37@gmail.com)

Re: Yaşıyor muyuz? ALİ ERALP

İletiGönderilme zamanı: Cum Eyl 11, 2020 8:53
gönderen Gönül Pınar Atacı
Sözün tam ve tüm anlamıyla muhteşem ve mükemmel şu üç öz ve içerikten oluşan tamamen nesnel ve derin bilimsel bir analiz ve sentez : 1. Ulu çnder ATATÜRK'ün dahiyane teşhislerinin, saptamalarınn ve öngörülerinin büyüleyen bir özeti. 2. ATATÜRK ve İNÖNÜ sonrasında türemiş ve türetilmiş emperyal mandacıları ve himayecileri teşhir. 3. Örtülü ve örtüsüz, eski ve yeni BOP'cu hizbi ve bu hizbin açık ve gizli destekcilerini ve doğrudan ve dolaylı koltuk deyneklerini teşhir ve tel'in.
Çok değerli yazarı sevgili Ali'nin gerçek KEMALİST devrimci ve yurtsever büyük KALBİNE, olağanüstü önemli ve değerli irdeleme GÜCÜNE, öpülesi usta ve 21 yıllık nasırlı ELLERİNE, asla yılmaz ve yorulmaz altın KALEMİNE sonsuz sağlık ve esenlik, mut ve kut, utku ve uımut.

Re: Yaşıyor muyuz? ALİ ERALP

İletiGönderilme zamanı: Cmt Eyl 12, 2020 11:20
gönderen Ali Eralp
Teşekkürler sevgili Gönül. Sağolasın. Çok mutlu oldum. Selamlar, sevgiler.

Re: Yaşıyor muyuz? ALİ ERALP

İletiGönderilme zamanı: Pzr Eyl 13, 2020 17:13
gönderen Asun Kale
Ülkemizde tarikatlar, cemaatler hızla çoğalıyor. Ülkemizin, ilerlemesini, gelişmesini, uygarlaşmasını istiyorsak bu gericilik yuvalarının derhal kapatılması gerekir. İşte Atatürk bu nedenle bu örümcek yuvalarını kapatmıştır. Çünkü bunlar ilme, bilgiye karşıdırlar. Eğitim, bilim yaygınlaşırsa onlar geçimlerini sağlayamazlar.

Kalemine, yüreğine sağlık sevgili Ali.