1. yüz (Toplam 1 yüz)

Atatürk ve Aleviler -7- / Selcan TAŞÇI

İletiGönderilme zamanı: Sal Ağu 24, 2010 21:01
gönderen Oğuz Kağan
ATATÜRK VE ALEVİLER -7-

Alevilik Anadolu’dur

Şahkulu Vakfı Başkanı Mehmet Çamur’a göre, Anadolu Türkmenleri’nin, “son Celali” kabul ettikleri Atatürk’e duydukları aşk “platonik” değil; çünkü Cumhuriyet gibi bir karşılığı bulunuyor.

Zeytinburnu’ndaki Erikli Baba dergahından sonra, Kurtuluş Savaşı’nda önemli yararlılıklar göstermiş bir başka cemevinde; Göztepe’deki Şahkulu dergahındayız.

Bugün, İstiklal Mahkemeleri’nde “hain” olarak yargılanırken, Müdafa-i Milli’nin belge yollayarak “Benim elemanım” dediği Topal Tevfik’in makamında bulunan Şahkulu Vakfı Başkanı Mehmet Çamur, yönettiği kurumu “700 yıldır, tüm zor koşullara karşın yaşamını sürdüren bir onurlu Türk dergahı” olarak tanımlıyor. Şahkulu Dergahı da, tıpkı Erikli Baba gibi 1925 yılında faaliyetine son verilen tekkeler arasında görünse de, Kuvayı Milliye’ye verdiği olağanüstü destekten ötürü fiilen kapatılmamış.


Savaş kazandıran önder

Aleviler’in Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde giriştikleri bütün hak ve hukuk savaşımlarının yenilgiyle sonuçlandığını belirten Çamur, Babalılar, Şeyh Bedreddin, Şahkulu ve elbette Celali gibi ayaklanmalardan örnekler verdikten sonra şöyle bir soru atıyor ortaya. Belli ki yoğun bir “devşirme” tehdidiyle karşı karşıya olan Alevilerin de sorgulamasını istiyor bu konuyu:
“Aleviler tarihte sadece bir kez Mustafa Kemal Atatürk’le kazandıkları halde neden bugün kaybedilen savaşlara övgü düzenler M.Kemal Atatürk’e eleştiri getirir ve Alevi kitle ile M. Kemal Atatürk arasına mesafe koymaya çalışırlar?”

Bu sorunun cevabını verecek olan yine kendisi.
“Sadece bir kez kazandığın savaşın önderine şaşı bakmanın gerekçesi” olamayacağını ifade ediyor Çamur.

Ona göre, “Saltanatın kaldırılması, hilafetin ilga edilmesi, laik cumhuriyetin kurulması, ümmetten olmaktan çıkıp ulus devlete geçiş, kul değil, yurttaş sayılmış olmak...” az buz iş değil.

Eee bu işleri başaran da Atatürk’ten başkası değilse eğer; “Alevilerin sonsuz sevgi ve saygı duyması doğaldır ve aynı zamanda borcudur” diyor Mehmet Çamur. Ekliyor:
“ 13.yüzyılda Anadolu’da Hacı Bektaş Velilerin, Ahi Evranların, Mevlanaların ve Yunus Emrelerin ektiği aydınlanmacı tohumları 20. yüzyılda tekrar yeşerten ve yaşama geçiren biri sevilmez mi?”

“Alevilik Orta Asya’da Ahmet Yesevi’den Ortadoğu’da Hazreti Ali’ye dek Müslümanlık ikliminde boy atmıştır; Anadolu’da Hacı Bektaş’la toprağa kök salıp Balkanlar’a geçmiştir...Ama, Alevilik Anadolu’dur...” diyen Şahkulu Vakfı Başkanı, Cumhuriyetin değerleri yok edildiğinde eski zulüm günlerine geri dönüleceğinin bilincinde olan Aleviler için Atatürk’ün yaptıklarının “olmazsa olmazları” olduğunu vurguluyor.


Hamidiye alaylarıyla katlettiler

Yandaş medyada haklarında çıkan haberlere de tepki gösteren Mehmet Çamur, Anadolu Türkmenleri olan Alevilerin duruşunu ve bu yayınlara tepkilerini şöyle özetliyor:
“Aleviler, üniter-ulus devletten yanadır, laik cumhuriyetten yanadır, Anadolu aydınlanma devriminden yanadır, hümanizmadan yanadır, eğitimin bilimsel ve laik olmasından yanadır, halkçılıktan ve devletçilikten yanadır, yurtseverlikten yanadır, devrimcilikten yanadır.. PKK bunların hangisinden yanadır? Bu propaganda ile amaçlanan, Sünni inançlı yurttaşları bize düşman etmektir.

Hamidiye Alayları’nda, Çaldıran’da, Babalılar Ayaklanmasında(Malya Ovası Savaşı) Alevilere karşı savaş verenler kimlerdi?
Alevi kırımlarında Şafi kökenli şeyhulislamlar fetva vermediler mi?
Ebussuud kimdi ve hangi inanç ve etnik kökendendi?”


Bu sevgi yok edilemez

Atatürk’ü “Son Celali” olarak tanımlayan Mehmet Çamur, “Alevilerin M.Kemal Atatürk sevgisi platonik bir sevgi değildir.. Karşılığı olan bir sevgidir.. Aleviler evlerine ve de cemevlerine M.Kemal Atatürk’ün resmini sevgi ve saygıyla asarlar.. Devriye inancı gereği M.Kemal Atatürk’ü, Hz. Şah-ı Merdan Ali’nin don değiştirmiş hali olarak da görürler. Az bir şey mi?” derken, cemevlerinde Atatürk’ün resminin bulunmasına karşı çıkanlara da ateş püskürüyor:

“Cemevlerindeki Atatürk resimlerine karşı çıkanlar Sevr’cilerdir.. Ama bizler Lozan’cıyız.. Bunu dillendirenler, işbirlikçiler, AB/ABD fonlarından beslenenlerdir. Onları iyi tanırız.. Kar etmez sözleri bize.. Eğer Şahkulu’na gelenler Atatürk’ün büstüne niyaz ediyorsa bu sevgi yok edilemez..”
Şahkulu Vakfı Başkanı sözlerini anlamlı bir selamla noktalıyor:
“Ant olsun, şart olsun, yolun yolumuzdur. Yolunu yol edenlere selam olsun...”

İstanbul Göztepe’de bulunan Şahkulu Dergahı da tıpkı Erikli Baba Dergahı gibi Kurtuluş Savaşı’nda yararlılık göstermiş. Şahkulu Vakfı Başkanı Mehmet Çamur ise tam bir Atatürk sevdalısı.


Dizinin son sözü sizden geldi: Eline, beline, diline sahip ol

* 13.yüzyılda Hacı Bektaş Velilerin, Ahi Evranların, Yunus Emrelerin ektiği aydınlanmacı tohumları 20. yüzyılda tekrar yeşerten biri sevilmez mi?

* Cemevlerindeki Atatürk resimlerine karşı çıkanlar Sevr’cilerdir.. Ama bizler Lozan’cıyız.. AB/ABD fonlarından beslenenlerin sözleri kar etmez...

* Hamidiye Alayları’nda Alevilere karşı savaş verenlerin kimler olduğunu da, Alevi kırımların fetva veren şeyhülislamların kökenlerini de iyi biliyoruz...

Son bir haftada e-posta kutuma gelen mesaj sayısının ikiye, kimi günler üçe katlanması bu diziyle iyi bir şey yaptığımıza dair inancımı arttırdı.


Çata patacılar saldırdı

Dizi devam ederken Mehmet Tezkan’ın Milliyet’teki “Sıra Atatürk’e geldi” başlıklı şu yazısını okuyunca yüreğime su serpildi. Yeniçağ ekibi olarak meselenin “bam teli”ne bastığımızı anladım:

“Bakla ağızdaydı, bir türlü çıkmıyordu.. İktidar yanlısı çata patacı baklayı çıkardı.. Alevi dernekleri referandumda ’hayır’ oyu vereceklerini açıklayınca çata patacı acayip sinirlenmiş.. O sinirle bakla ağzından düşüvermiş.. Demiş ki:
”Cemevlerinde, Hz Ali’nin yanında bir de Atatürk posterini asan bir inanç grubunun, ’bürokrasiyi ve statükoyu’ desteklemesi normal değil mi?
Alevilerin suçunu anladınız değil mi? Çata patacının ’bunlar statükocu’diye aşağılama nedenini.. Atatürk posteri asmak.. Anlaşılan.. Sıra Atatürk’e geldi.. Baksanıza.. Tetikçiler ortaya çıkmadan öncü çata patacı atışlara başladı.. Yandan yandan.. Atatürk’ün resmini asarsın ha.. Vay...... vay


Hacıbektaş protesto’nun yeridir(!)

Yine dizi devam ederken yandaş medyadan yükselen “Hacıbektaş iktidarı protesto yeri değildir” ağlamalarına şahit oldum ve Alevilerin bu ülkenin temellerini korumak noktasında “sağlam” kalan son kalelerden olduğuna dair güvenim pekişti. Çünkü Hacıbektaş, tam da zalimi, insafsızı, haini, işbirlikçiyi protesto yeriydi aslında.

Milli Mücadele’nin hedefinin, Cumhuriyet’in adının ilk kez anıldığı yerdi, kurtuluş için savaş verecek cesur Anadolu insanının eline silahın, silahını alacak paranın verildiği; “kılıç kuşandığı” yerdi...

Okuyucuların, Hacıbektaş’ın “Eline, beline, diline sahip ol” öğüdünün “aslında” ne anlama geldiğini yazmamız konusundaki baskısı o mücadelenin devam ettirildiğine dair en anlamlı örnek oldu; El vatandı, devletti ülkeydi çünkü... Bel kanınla çizdiğin o sınırlar ve dil güzel Türkçen... Yani vatanına sahip çıkmaktı Aleviliğin şartı, sınırına sahip çıkmaktı, lisanına sahip çıkmaktı.


Seyit Rıza’nın torununu kim öldürdü

Rıza Zelyut konuya dair koca bir kitap hazırladı; “Dersim İsyanları ve Seyit Rıza Gerçeği” ilgilisine okumasını tavsiye ederim.
Diziyle ilgili röportajı tamamladıktan sonra, bir konuşmamızda “eksik” kalan bir noktayı hatırlatmıştı Cemal Şener. Şimdi tam da Tunceli’deki Seyit Rıza heykeli tartışmasıyla alevlenmişken ortalık, belki yeridir hatırlatmanın:

“Bugün Seyit Rıza’yı savunan Kürtçü hareketin, 1990’lı yıllarda Seyit Rıza’nın torunu Polat Bey’i öldürdüğünü bizzat Tuncelililer anlatıyor!”
Yine döndük dolaştık “Hiçbirşey göründüğü gibi değil bu ülkede” noktasına geldik değil mi?

Şener benzer bir örneği de Şeyh Sait’ten veriyor.
1925’te Dersim’deki aşiretleri “ayaklanmaya” çağıran Şeyh Sait, “Kızılbaşların kestiği yenmez” deyip sofraya oturmayınca Alevilerle görüşmesi başlamadan bitiyor. Ve Aleviler Dersim’de Atatürk’ün yanında yer alıyorlar.


Yeniçağ okuyucusundan gelen tepkiler, katkılar, öneriler...

Alevilik konusundaki ikinci yazı dizinizi de büyük bir ilgiyle izlemekteyim. Türklüğe yaptığız bu büyük hizmetten dolayı sizi yürekten kutluyorum.Bizler fiziksel olarak buralarda olsak da yüreğimiz hep Türkiye’de, Ankara’da, Anıtkabir’de, Hacıbektaş’ta çarpıyor. Üniversitedeki çalışma odamda üç tane Atatürk fotoğrafı var. Evimizin odaları da fotoğraflarıyla süslenmiş durumda,çocuklarımızı Atatürk sevgisiyle büyütüyoruz...
* Ali Polat / Kanada

Bazı Zaza gençleri Kürtçüler kandırmaya çalışıyorlar ama biz Türk Alevi Müslümanız ve vatanımızı, bayrağımızı, Atatürkümüzü çok severiz. Canımız feda olsun kimseye bir karış yer vermeyiz. Büyük Atatürk 23 Aralık 1919’da Hacıbektaş’a geldiğinde, o gece ağırlanır ve ikrar töreni ile kılıç kuşatılır. Ertesi gün yapılan yardımların başında, Kurtuluş savaşına katkı olsun diye bizzat Atatürk’ün eline dergahta birikmiş olan 1800 altın lira sayılır...
* Dursun Yılmaz / İstanbul

Öncelikle bir Alevi olarak sizi cesaretinizden dolayı kutluyorum. Sayenizde bizler de geçmişimizde eksik kalan parçaları tamamlıyoruz.
* Ali Özkan / Çorum

Ne mutlu Türküm diyene, Türkçe konuşana, yolu Atatürk’ün yolu olana. Önyargıları kıracak bu çalışmanız için de yüreğinize sağlık.
* Şengül Tanör

Anadolu’yu Türkleştiren canları unutmadığınız için kaleminize duyduğum hayranlık daha da arttı. Aleviler onurlu, yiğit ve Türktürler...
* Baki Kızılırmak

Dizinizi arşivledim. Cemevlerindeki Atatürkümüze saldıran Emre Aköz’e yollamayı düşünüyorum...
* Aslı Ulusoy / Ankara

Hem dinine hem de Atatürk’e bağlı olunamayacağını düşündürmeye çalışan provokatörler de sizin yaptığınızı yapıp ibadethanelerimizi ziyaret etsinler lütfen. Hassasiyetiniz, cesaretiniz, doğrulunuz takdire şayan. Yeniçağ’a yürek dolusu teşekkür...
* Can Baba

+++

TEŞEKKÜR...

İlk günden itibaren telefonlarıyla yüreklendiren, önerileriyle ufkumuzu genişleten Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı Başkanı Prof. Turan Yazgan’a, Fethiye’den Ahmet Güven’e, İstanbul Milletvekili İlhan Kesici’ye, Antalya’dan Gülcan Adıgüzel’e, Dersim konusundaki hassasiyetinden ötürü İstanbul Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Abdülkadir Donuk’a, Bertan Avcı, Mehmet Özpınar, Ali Umutlu, Salih Erkayalar, Rabia Kuvvet, Yavuz Turhan, Onur Bilgin, Canpolat Pehlivanlı, Tuncay Pehlivanlı, Selahattin Sekban, Bozkurt Bozoğlu’na ve internet üzerinden tek tek cevaplamaya çalıştığımız bütün diğer Yeniçağ okuyucularına teşekkürler...

-BİTTİ-


Selcan TAŞÇI, 21 Aüustos 2010