1. yüz (Toplam 1 yüz)

ATATÜRK DEYİNCE AKLIMA

İletiGönderilme zamanı: Çrş May 22, 2019 23:07
gönderen Feza Tiryaki
ATATÜRK DEYİNCE AKLIMA

İlk önce, 2012’de darbeyi yemiştik, bayramlarımız statlarda kutlanmayacak bundan böyle denmişti o günlerde. Ankara dışındaki yerlerde okullarda kutlanacak, çocuklara eziyet (?) verilmeyecek, öğrenciler, yorulmayacaklar, bir de yağmur falan yağarsa (?) ıslanmayacaklar...

Zaten dönemin cumhurbaşkanı sık sık kulak rahatsızlığından yataklara düşüyordu, bayramlar öksüz – yetim (?) kutlanıyordu.

Böylece 19 Mayıslarda, spor alanlarındaki spor gösterileri bir süre unutturuldu, göstermelik kutlamalarla, kimi kez türlü bahanelerle iptal edilerek ulusal bayramlarımız geçiştirildi.

Geldik böyle böyle, 19 Mayıs’ın yüzüncü yılına.

Eriştik, 19 Mayıs 1919’un, yüce önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Samsun’a çıkmasıyla başlayan direnişin (Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın) yüzüncü yıldönümüne...

Son hafta, Samsun kutlamaları, üst düzey siyasetçilerin oraya gidecekleri, yok gidemeyecekleri, o giderse diğerinin gitmeyeceği gibi eften püften söylentiler gündeme geldi, İzmir’deki yürüyüşten kafa karıştıran söylemler, öğrenci yürüyüşünde Onuncu Yıl Marşı’nın engellenmesi, bunun yerine 15 Temmuz’a yapılan bir şarkının çalınması, şikayetler, baskılar... gazetelere düştü.

Ramazan başlarken, akşamında bunu ilahiler çalarak duyurtan, önceki yıllarda15 Temmuz’da, kaç kez sesli duyurularla toplanma yerini bildiren, halkı ilçede kutlamaya çağıran cami yönetimleri, kurtuluşa atılan adımın yüzüncü yıldönümünde yine ses seda vermedi. Yollara bellere duyurular asılmadı. Dağ taş Atatürk’ün resimleriyle, yüzüncü yıl kutlama afişleriyle donatılmadı... Yıl içinde her tür duyuru yapılan cami hoparlörlerinden yayınlanan marşlarla kalkılmadı o gün. “Dağ başını duman almış!” diye seslenen “Gençlik Marşı” yeri göğü inletmedi. Buralarda, yine evler, işyerleri bayraklarla donanmadı...

Son yılların alışılmış manzarasıyla başladı gün. Bayram, “19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı”, bilenler için bayramdı. Yüce Önderimizin huzurunda saygı duruşunda bulunacaklar, O’na ve silah arkadaşlarına, Atatürk’ün askerlerine gönül borcunu duyuracaklar için, bu günün görevlileri, bugünü kutlayacak gençlerimiz, çocuklarımız için bayramdı...

Erkenden kalkıp gittik bayrama. Bayramın ilçe meydanında Atatürk anıtına çelenk konularak başlayacağını, ardından saygı duruşu yapılacağını, İstiklal Marşı söyleneceğini günler öncesinden halka duyuran Demre’deydik kutlamada.

Sabah, ilçe, yıllardır gördüğümüz gibiydi, son yılların alışıldık bayram görüntüsüyleydi. Merkezdeki apartmanlar bayramı unutmuşlar, caddeler süslenmemiş, yol boyu afişler asılmamış. İlçeye girişteki yüzüncü yıl kutlama afişi bile Bursa’daki gibi, Atatürk resimsiz.

Belediye karşısındaki Atatürk Anıtı önünde başladı kutlama.
Ve sonra, bayramın ilk dakikasından kutlamanın bitişine kadar öyle sarsıldık, öyle duygulandık ki gördüklerimizden, nasıl anlatmalı bilmem.

Dün bilgiağında; “Demre'de 100. yıl coşkusu” diye verildi bu pazar günkü kutlama. Eksik denmiş. “Unutulmayacak kutlama” “ En görkemli kutlama” dense yeriydi. Neredeyse her bayram kutlamasına katılan, bayramları yazan, tarihe kayıt eden biri olarak, uzun yıllardan beri, ilk kez, böyle bir güzel, etkileyici, duygulandıran, insanı coşturan, unutulmayacak bir kutlamaya tanık oldum. Örneğin, 2017’deki 19 Mayıs kutlaması. Yine Demre’deyim. Garajların arkasındaki küçük meydanda, çevrede bir avuç seyirci, okulların çoğunluğu katılmadan üç beş öğrenciyle, spor gösterisi diye de, yerlere konan mavi naylon minderlerde yetişkin oğlanların bir iki takla, güreş gösterisiyle yapılmıştı kutlama. Eski bayramlarımızı anımsayarak üzülmüş, içimiz burkularak oradan ayrılmıştık.

Demek ki, bazı şeyler düzelebilecek, hep geriye gidilmeyecek...

Bakın anlatayım size günü, resimlerle de göstereyim, neler oldu, bayramdaki gençlik ve öğretmenleri, bayramın düzenleyicilerini kutlayalım hep birlikte.

Ellerine, gönüllerine sağlık hepsinin. Eksik olmasınlar... Güzel insanlarımızın hakkını verelim, güzele, güzel diyelim.

* * *

Sabah, saat dokuzu geçerken Cumhuriyet Meydanın’ndaydık.
İlçenin kamu görevlilerinden olmalı, bazı kişiler orada bizim gibi bekleyenleri tek tek dolaştılar, onlarla selamlaştılar, hoşgeldiniz dediler.

Dokuz buçuğu geçe de, çelenk koyma töreni başladı. Cumhuriyet Meydanı'ndaki Atatürk Anıtı'nın karşısında toplanmıştık. Kalabalık değildik ama görevliler dışında her yaştan az da olsa katılınmıştı bu törene. Orada, önce saygı duruşunda bulunuldu, hemen ona bağlı olarak kasetten çalan İstiklal Marşı’nı birlikte okuduk. Tören bitince, kutlamalar saat onda Demre Stadı’nda devam edilecek denildi. Çayağzı tarafındaki stata gitmek üzere oradan ayrıldık.

Bu alanı size nasıl anlatmalı? Bu kadar güzel bir yerde, bu kadar doğanın içinde bir top sahası daha var mıdır ülkemizde bilemem.

Anayolun, yol ayrımlarının hemen yanında kurmuşlar top alanını. Karşısı, bir yan yeşil tepelik, öteler alçak yemyeşil dağ yamacı. Diğer yan yüksek dağlara bakıyor. Yerleşime kapalı, el değmemiş eşsiz doğanın içindesiniz orada. Alanı güzelce çimlendirmişler, sanki doğal bir çayır görüntüsü verilmiş, otlar yemyeşil karşıya tepelere doğru uzanıyor, yeşiller bütünleşiyor. Karşılıklı iki yönde, seyyar, demirden üstü kapalı oturma yerleri var. Buraya beton sokulmamış.

Yerleşim; ilçe yönünden, ötelerden, tek tük evlerle başlıyor.

Hava, güzel mi güzel. Gökyüzünün mavisi ile yeşil kucaklaşmış, 19 Mayısların hep istenen hiç bunaltmayan “ilkyaz” havası var o gün orada. Güneşli, sıcak ama yakmayan hafif rüzgârlı bir hava.

Basamak basamak demir sıralara yerleştirilen oturma yerlerinin orta bölümleri neredeyse doldurulmuş, çayırlıkta, görevli polisler... Ta karşımızda, alanın öte yanında törende görevli öğrenciler, sıra sıra okullarının adlarını taşıyan pankartların ardında duruyorlar, yanlarında öğretmenleri:

Demre İmam Hatip Okulu, Demre Anadolu Lisesi, Demre Bil lisesi, Demre Ekol lisesi...

Sunucu bayramı açıyor:

“Atatürk deyince aklıma 19 Mayıslar gelir.”

Sırasıyla gelenleri selamlıyor, sonra devam ediyor:

“19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı'nın yüzüncü yılını kutladığımız bu günde hepinizi Atatürk'ün uygar, aydın ve barışçı düşünceleriyle selamlıyoruz.”

Saygı duruşu ve İstiklal Marşı ile başlıyor tören.

Tepemizde, ötelerde dalgalanan bayraklara bakarak “Korkma sönmez bu şafaklarda...” demek ne güzel! Önümüzdeki genç polis, bir eli şapkasında, diğer eli yanında dururken İstiklal Marşı’mıza çelik gibi bir bakışla eşlik ediyor. Bakıyorum herkesin dudakları kıpırdıyor, kimimizin gözleri yaşlı...

“Samsun'a ayak basmış kahraman bugün,/ Çayır, çimen yeşermiş zafer yolunda.
Davul zurna sesinde şahlanır düğün,/ Gönlüm coşup öter bir bahar dalında.”

İlçe Gençlik Hizmetleri ve Spor Müdürünün günün anlam ve önemini belirten kısa, özlü, güzel bir konuşmasının ardından gösteriler başlıyor.

“Milletimizin büyük sınavlardan geçtiği bugünlerde... Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk’ün ve silah arkadaşlarının...”

Sözü sunucu alıyor: “Atatürk diyor ki!” diye başlıyarak:

“ Gençliği yetiştiriniz. Onlara ilim ve irfanın müspet fikirlerini veriniz. İstikbalin aydınlığına onlarla kavuşacaksınız. Hür fikirler tatbik mevkiine konduğu vakit, Türk Milleti yükselecektir.”

Burada, bir erkek öğrenci “Gençliğe Hitabe”yi kürsüden okuyor:

“Ey Türk Gençliği ! Birinci vazifen Türk istiklâlini ve Türk Cumhuriyeti’ni ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir... “

Hitabe’yi gür bir sesle, doğru vurgularla okuyor. Dinlerken ürperiyoruz:

“Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur.”

Ardından Demre Anadolu Lisesi öğrencileri, “Gençliğin Yanıtı”nı bir öğrenci eşliğinde, hep bir ağızdan okuyorlar. Şöyle başlıyor okudukları yanıt:

“Ey Büyük Ata,
Varlığımızın en kutsal temeli olan, Türk İstiklâl ve Cumhuriyetinin sonsuz bekçisiyiz. Bu karar, değişmez irademizin ilk ve son anlatımıdır. İstikbâlde, hiçbir kuvvet bizi yolumuzdan döndürmeyecektir. Bizler, bütün hızımızı senden, ulusal tarihimizden ve ruhumuzdaki sönmez inanç ateşinden alıyoruz. Senin kurduğun güçlü temeller üzerinde attığımız her adım sağlam, yaptığımız her atılım bilinçlidir. En kıymetli emanetimiz olan, Türk İstiklâl ve Cumhuriyeti, varlığımızın esası olarak, eğilmez başların, bükülmez kolların, yenilmez Türk evlatlarının elinde sonsuza dek yaşayacak ve nesillerden nesillere devredilecektir...”


Yanıtın sonu da şöyle:

“Türk gençliği olarak, özgürlüğün, bağımsızlığın, egemenliğin, cumhuriyet ve devrimlerin yılmaz bekçileriyiz. Her zaman, her yerde ve her durumda Atatürk ilkelerinden ayrılmayacağımıza, çağdaş uygarlığa geçmek için bütün zorlukları yeneceğimize, namus ve şeref sözü verir, kendimizi büyük Türk ulusuna adarız.”

“Mehter” şiiri okunuyor arada. “Her okunan bugüne uyacak diye bir şey yok!” demek isteniyor olabilir. Zaten sportif gösteriyi de, kule kurarak, şaşırtıcı bir şekilde, “Osman Paşa” marşıyla bitirdiler. Osman Paşa tarihte nerede, Mustafa Kemal Paşa nerede... Atatürk olmasaydı o Osmanlı seferlerini, vatansız kalmış, tutsak edilmiş bir ulusun fertleri olarak, rüya niyetine kendi kendimize anlatacaktık.

“Kimi hançer olmuş, kimisi mızrak / Yüz değil, bin değil, kırk er geliyor / Her biri ufukta bir şanlı yaprak / Gözümün önüne sefer geliyor.”
Emretmiş Kanuni, Yıldırım, Murat / Tuna boylarında oynatmışız at / Nasıl çoşmaz nasıl, Sakarya, Fırat? / Bir tarih dolusu zafer geliyor.”


Sırada Demre Anadolu Lisesi’nin halk oyunu gösterisi var. Müzik öğretmenleri eşliğinde hazırlanmışlar.

Sözlü müzikle birlikte kızlı erkekli grup yöresel oyunlarını oynuyor.

“Antalya’nın mor üzümü” ” Meşelidir engin dağlar meşeli”...

Yemyeşil çayırda, karşı dağların gölgesinde gençler yöresel giyimleriyle oynarlarken çok güzeller... “Geçmişin, gelecekte yaşatılması, töreyi unutmama, yörük geleneğini yaşatma...” İşte bu! diyorlar sanki seyredene...

Arkasından öyle güzel bir spor gösterisi geliyor ki, eski bayramları anımsatan... İzlerken hem onur duyuyoruz gençlerle, hem de içten içe korkuyoruz, aman düşmesinler, bir kaza olmasın... diye.

Müzik eşliğinde çıplak ayakla çayırda gösterilerini sunuyor gençler, her yaptıkları kuleli gösterinin sonunda, en üstteki alkışlarla bayrak açıyor.

Burada okunan, Atatürk’ün: “Bütün ümidim gençliktedir!” ünlü sözünden sonra sıra İmam Hatiplilerin hazırladığı duyurulan “Oratoryo” gösterisinde. Çocuklar kızlı erkekli, kızların başı güvez rengi kocaman bir örtüyle sarılı. Beyaz gömlek, siyah pantolan – tayt giymişler.

“Vatan işgal olunca yurdu bir hüzün bastı.”

Diye başlıyorlar söze. Oratoryo’nun sözlük anlamı, oynanmayan, yalnızca söylenen kutsal nitelikli müzik eseri demek.

Burada öğrenciler, ellerindeki üstü bayrak simgeli dosyalarından “oratoryoyu” okudular. Kısaca, büyük şairlerimizin şiirlerinden bölümler sundular. Örneğin bu dizeler Cahit Külebi’dendi:

“Bir gemi yanaştı Samsun’a sabaha karşı, / Selam durdu kayığı, çaparası, takası, /Selam durdu tayfası.
Samsun limanına bu gemiden atılan / Demir değil/ Sarılan ana yurda / Kemal Paşa’nın kollarıydı.”

Bu da başka bir yazıdan:

“ Bir güneş doğuyor / Atatürk diyor ki: “Bizi öldürmek değil, canlı canlı mezara gömmek istiyorlar. ”Kara bulutlar Türkiye’nin üzerinde dolaşıyor. Mondros Mütarekesi peşinden Sevr Antlaşması ve ateşkes.”

Yine böyle şiirlerden, yazılardan örnek sözler okundu:

“ On dokuz Mayıs’ta Samsun ufkundan / Bir güneş yükseldi göklere doğru.”

“On dokuz Mayıs Atatürk’ün doğum günüdür. On dokuz Mayıs, kurtuluş güneşinin Samsun’da parladığı gündür. On dokuz Mayıs Türk Milletinin, kurtuluşa adımını attığı gündür. On dokuz Mayıs Türk Milletinin önderini bulduğu gündür.”

Sözlü gösterinin sonunda öğrenciler kendilerini kapatan, arkasında gizlendikleri büyük boy Atatürk resmi ve aynı boyda Türk bayrağı açtılar.

Demre Anadolu Lisesi öğrencisinden, yine Cahit Külebi’den, “Atatürk Kurtuluş Savaşı’nda" şiirini (Bir duman tüterdi bu geminin bacasından bir duman / Duman değildi bu! /Memleketin uçup giden kaygılarıydı.) dinledikten sonra gelindi en son gösteriye, inanılmaz spor gösterisine, görsel şölene:

Bir subayımızın yazdığı, “Yurda Sesleniş” şiiriyle, ardından, Atatürk’ün kendi sesiyle “Onuncu Yıl Söylevi"nden bölümler çalındıktan sonra başladı Demre özel okullarının hazırladığı bu son gösteri:

“Dadaş oldum Erzurum’un barında / Zeybek oldum Aydın ufuklarında/ Türk diyorlar diyecekler yarın da/ Ben bir Türk’üm Türk oğluyum Türkiye’m,/ Seni nasıl terkeyleyem Türkiye’m.” Bu bitince, burada, içimizi ürperten, kıvançla dolduran Atatürk’ün sesi:

“Yurttaşlarım!
Az zamanda çok ve büyük işler yaptık. Bu işlerin en büyüğü, temeli Türk kahramanlığı ve yüksek Türk kültürü olan Türkiye Cumhuriyeti’dir.”
*
“Asla şüphem yoktur ki, Türklüğün unutulmuş büyük uygar niteliği ve büyük uygar kabiliyeti, bundan sonraki gelişimi ile geleceğin yüksek uygarlık ufkunda yeni bir güneş gibi doğacaktır.”
*
“Ne mutlu Türk’üm diyene!”


Çok kalabalık bir gençlik grubu siyah beyazlı giyimleriyle sahayı doldurdu önce. Kızlı erkekli karışıktılar. Müzik (marş) başladı, Deniz Harp Okulu’ndan:

“Güneş bizimle doğar, / Yağmur bizimle yağar. / Bizimle coşar deniz, / Ateş bizimle yanar; / Biz Atatürk gençleriyiz / Hoyra rira rira hey! / Sesimiz onun sesi, / Hoyra rira rira hey!” (https://twitter.com/harpokuludeniz/stat ... 6986491904 )

Şarkı coşkunlukla sürüyor:

“Andımızla, coşkumuzla Atatürk’ün izindeyiz!”

Bir anda müzik değişiyor; Onuncu Yıl Marşı:

“Çıktık açık alınla on yılda her savaştan, /On yılda on beş milyon genç yarattık her yaştan; / Başta bütün dünyanın saydığı Başkumandan; / Demir ağlarla ördük Anayurdu dört baştan.

“Türk'üz, Cumhuriyetin göğsümüz tunç siperi,
Türk'e durmak yaraşmaz, Türk önde, Türk ileri!”


Yürüyen koşan gençler, bir anda büyük bir çember şeklinde dönmeye başlıyorlar. Aman Tanrım! O ne? Ortalık duman oldu, dumanlar göğe yükseldi, dönen gençlerle birlikte alev demetleri de dönüyor, bembeyaz dumanlar gökyüzüne doğru kayıyor. Yeşil çayırlar, ötede Akdeniz’in taşlı, yemyeşil dağları, marşla çılgın gibi koşturan gençlik, bir ellerinde meşale, bir ellerinde bayraklar...

Bu görünüşü, bu gençlerimizi, burayı, bu anı, tüm Türkiye görmeliydi!..

Bütün Demre orada olmalıydı, sırf bu anı yaşamak için.

Eskisi gibi tüm öğrenciler tören geçişi için bayram alanında toplanmalıydı. Gençler, bayramda görev alsın almasınlar bayrama gelmeliydiler. Bu günü gelecekte yeniden yeniden anımsamak için, anılarına katmak için...

Kurtuluş Savaşı’mıza başladığımız günün, 1919’un 19 Mayıs’ının yüzüncü yılını, bu marşla, bu coşkun gençlikle, bu ellerinde meşaleler, bayraklar taşıyan çılgın gençlerle kutlamak için...

Yüreklerin onurla, güvenle dolup taşması, bir an bile yılgınlığa kapılmamak için...

“Atatürk deyince aklıma 19 Mayıslar gelir!” demiştik ya en başta. Artık, bundan sonrası:

“19 Mayıs deyince aklıma Onuncu Yıl Marşı gelir:

“Türk'üz, Cumhuriyetin göğsümüz tunç siperi,
Türk'e durmak yaraşmaz,Türk önde,Türk ileri!”

diyerek çılgınca koşuşturan, yerinde duramayan gençliğimiz gelir.

Geri dönen, yeşeren umutlarımız gelir..."


Feza Tiryaki, 21 Mayıs 2019
Ek: Onuncu Yıl Marşı'yla yapılan gençlik gösterisinin çektiğim videosu:
https://www.youtube.com/watch?v=Qdsk5hw ... e=youtu.be