1. yüz (Toplam 1 yüz)

Korku Korku Korkutmaca

İletiGönderilme zamanı: Çrş Mar 25, 2020 13:06
gönderen Feza Tiryaki
Korku Korku Korkutmaca

Korkuyla kuracaklar yeni düzenlerini,
Kimler mi? Küreselciler, en başında o ünlü aileler,
Dünyayı yöneten, parayı elinde tutan açgözlüler
Yeniden düzenleyecekler yerküreyi, ellerinde ipleri...
*
Bunu yirmi yıl öncesinden yazmışlar, hiç saklamamışlar.
Ayrıntılarıyla anlatmışlar, duyurmuşlar;
“Bir salgın salacağız ortalığa, göz korkutmaca;
İnsanlar korksunlar, korkuya teslim olsunlar.”
*
Geçen Aralık’ta, Çin almış sazı eline,
Çın çın çınlatmış ortalığı, “Duyduk duymadık demeyin,
Her gün siz artık bizi dinleyin, izleyin;
On bir milyonluk Vuhan’ın hayvan pazarından
Fırlattık bir füze (?), ister inanın ister inanmayın!
Hayvanlarda bulunan o bildiğiniz taçlı virüs,
Virüsler kraliçesi Korona, yine bizden çıktı yola...
*
Avrupa, Amerika, Üçüncü Dünya, Doğu, Ortadoğu;
Hiçbir yerde aldırmadılar önceleri Korona’ya,
Kulaklarının üstüne yattı dünya, bilerek mi, bilmeyerek mi?
Çin yerinde duramıyor, korkunun feriştahını her gün salıyor:

“Bu yeni bir virüs, korkutuyor, can alıyor, korksana!
Ne bekliyorsun, feryada başlasana!”

Bir onda altı milyarlık Çin’de, on bin, bilemedin bunun birkaç katı Çinli
Kaptı Koronayı, birkaç bini kurtulamadı, üçer beşer, günlük, artırdılar sayıyı
Gerçi sonra öğrendik, ölenlerin yaş ortalaması seksen bir,
Çoğunun kaç tür hastalıkla uğraşırmış bedeni, virüs değilmiş tek, ölmelerinin nedeni.
Demeye kalmadı: “O yaşta zaten her yıl gripten ölünür,
Bir kaç bini bu virüsten ölmüşse kaç milyarın içinde, ne olur?”
Azarlandı böyle diyenler, ne salaklıkları kaldı, ne bunaklıkları,
En kötüsü, neredeyse suçlanıp “günah keçiliğinden” hapse atılacaklardı...
Parmak salladılar böylelerine, sürüden ayrılmak isteyenlere;
“Siz bir titreyin kendinize gelin, hep bize kulak verin!
“Eyvah ki eyvah, yandık bittik tutuştuk!
Ne olacak halimiz, çıksın "falimiz!” bir deyiverin!”
*
Böyle böyle iki ay bağırıştılar, boy boy resimlerle gazeteler yazdılar.
Bilmem ki basın yayına para mı dağıttılar?
Ebola'yı görmeyen, Sars’a aldırmayan, omuz silken Batı,
Bu kez, iki ay sonra bir kıpırdadı, pir kıpırdadı...
Önce; Çinli gören yanından kaçtı çarşıda pazarda,
Günlerce Çinli’nin pisliği, yediği içtiğiyle ilgilenildi,
Yetmedi, virüsün resimleri çizildi, yarasalar, yılanlar
Fare yılı, gelen Çinli, giden Çinli, gezen Çinli...

Ufak ufak konuşulmaya başladı durum.
Bu arada Çin’de ölü sayısı dört bine dayandı, üç bin şu kadar küsur dendi,
Bulaşanları seksen bine çıkarabildiler, orada durdular, duyurdular:
“Biz yendik virüsü, artık ölen yok, bitti, şimdi işimiz, aşıyı bulma, dünyayı ilaçlama.
Ne olmuş Aralık’ta tam o günlerde 5G’yi kurduysak Vuhan’a,
Ocak’ta da İtalya, kuzeyini donatmadı mı onlarla?”
Sözü verdiler İtalya’ya, maskeler, uzaylı gibi gezinenler, korkutucu görüntüler
Kaldırımlarda titreyerek düşenler, cep telefonlarıyla korkuyu köpürtmeler...
Az birazcık İran’a, diğer Avrupa ülkelerine tek tük bulaştırmalar,
Aldı mı dünyayı eski veba zamanının korkusu, bilinçaltının ürküntüsü?
*
On Mart’a kadar bizden ses seda çıkmadı, aksine, salgın var diyene ceza vardı,
Bir gün suskunları da uyandırdı küreselci merkez,
Ne olacak, para dediğin ne ki, makinelerde bas bas çoğalt.
Bu salgınla savaşanlara ödül koyduk dediler, şu kadar milyar para hazırda,
Katıl bize al payını, en azından her gün ölü sayısı yayınla.
*
Rastlantının böylesi, aynı günün akşamı yıkıldı bizim “medya”
“Sağlık bakanı gece yarısında tam on ikide canlı yayında,
Önemli açıklamalar yapacak, herkesi uyaracak,
Duyduk duymadık demeyin, televizyonlara kitlenin!”
*
Biz Halk TeVe’de, hep aynı kişileri dinliyorduk o akşam da,
Her konuda konuşan, ekranlarda parlatılan kocamanlar, sakallılar,
Durup durup, “Az sonra bakan çıkacak”, “Bakalım ne diyecek?”
Diyerek yayın kesiliyor, mikrofonu ayarlanan canlı yayın gösteriliyor.
Derken efendim, gecikmeyle de olsa ortak yayın başladı,
“Çok üzgünüz, affedin bizde de çıktı bir virüs, bir kişi, yurt dışıyla ilişkili,
Bulundu, “gözaltına alındı”, hastaneye yatırıldı...”
*
Böyle başlatıldı küresel salgına katılım, önceleri üç gün sessizlik,
Bir hasta bulduk diye hemen ertesi günü okulları tatil etmeler,
Ortalıkta birden bire maskeli eldivenli görevliler...
Sonrasında önce bir ölüm, arkasından iki daha...
O da ne rastlantı, ilk hasta, ilk ölen, eski ordu komutanı çıkmaz mı?
Son aylarda hastalanan komutanı, mecbur hastaneye kaldırmışlar,
Test etmişler bir şey bulamamışlar, yaşlılık, akciğerde tıkanıklık...
Ama ya çevresinde bu virüs varsa? Hayda! Eşi, kardeşi virüse yanıt vermiş,
Demek farkettirmeden virüs bulaşırmış, yoksa aradın mı, herkesde mi olurmuş?
Alın götürün ayrı odaya!

“Virüs bulaşmıştır kanaati oluştu” diye rapor yazılmış, ölen yaş yaşamış komutana.
Askeri tören yaptırılmamış, eşi - kardeşi cenazesine katılamamış,
Gizlice gömmüşler komutanımızı, daha ülkede üç – beş vaka ilan edilmişken,
Umreden dönen on binler yurda dağılmış, bir kısmı sonradan geri çağrılıyorken...
Boşaltılan öğrenci yurtları, yerlerine yerleştirilen umreciler, çoğu yaşlı başlı kişiler...
Aynı günlerde İstanbul’da bir yerde alışveriş merkezi açılmış, ucuz diye millet oraya doluşmuş...
Bir tarikat lideri ölmüş, cenazesinde üstelik izdiham olmuş...
Olsun, artık askerlere askeri tören yapılmazmış bundan böyle, az ilerleme mi?
“Askeri vesayet” diye diye dillerinde tüy bitmedi miydi?
*
Son nokta da konuldu, bunların ardından;
Önce, daha hiçbir şey yapılmamış, bu konuyla ilgili hastaneler ayrılmamış,
Hastalar, hastalık bulaşanlar, yatanlar kalkanlar yokken; bir adım daha atılmış,
Sağlık çalışanları topluca her gece alkışlatılmış,
Sağlık bakanına övgüler, iktidara sonsuz teşekkürler...
Bu döngüye katılmayan parmakla gösterilirmiş, muhalefet de neymiş?
Gün, birlik beraberlik günüymüş, dua etmeli, halka kolonya- maske dağıtmalı
İnşaatçılar ise bankalarca kurtarılmalı.
*
Sonra dünyada bir ilke imza atmışlar, dünyada duyulmamış böyle bir uygulama;
“Yaş yaşamışlar, ferman salınıp evlerde tutulmalı.
Evden çıkan yaşlıyı tutup yakalamalı, ekip arabalarıyla bir güzel taşımalı!”
Varsa eğer virüs, gençlerden evdekilere bulaşmayacak mı?

Alışverişe yardım birimleri, sen yaşlısın, marş marş eve gönderimleri...
Vebalı gibi kaçılan yaşlılar, aşağılanan, kovalanan, yollardan toplananlar...

Vaka sayısı onlarla sayılırken, kim hasta kim değil bilinmezken,
İnsanımız işte böyle, genç - yaşlı diye ortadan bölündü,
Oysa, bizi yönetenlerin yaşları hepten altmış beşten büyüktü,
Şimdi kime söylersin; Türk töresi yaşlısına en üst yeri verirdi,
Bilginlerin en verimli yaşları, yetmişlerin üstüydü.
Bu karar yaşlıları koruma mı, yoksa dışlama mıydı?
Varlıklı, güçlü isen sen en büyüksün, sıradan olan ölsün...
*
Küreselcilerin dayattığı, dünyayı tek merkezden parmağa dolamaları...
Bunun için neler mi yapmadılar? Bir girin bilgi ağına bakın;
Günlerdir her gün altı yüz kişi öldü deniyor İtalya’da,
Verdikleri toplu sayıysa pek değişmiyor, doğruysa şu an altı binler civarında.
Yollarda askeri kamyonları gösteriyorlar, onlarcası sırayla.
Neymiş ölüleri götürüyorlarmış yakmaya, krematoryuma.
Yakmayla da ayrıca korku salınıyor, bizlere, buna karşı olana!
Hem on binleri taşıyormuş algısı vermiyor mu bu uzun konvoy bakana?
Virüs hastalarının karın üstü yatırılmış çıplak bedenleri ne peki?
Aklınız alıyor mu, nefes alamayan hastaya bu yapılana!
Bir iki de çocuk videosu yayınlarda, üstleri çizgi film desenli battaniyeli,
Ağzını açıp kapıyor, nefeste zorlanıyor iki genç çocuk.
Belli, bir yerlerden kesip ekleme, insanı içten ele geçirme.
Bu yetmiyor, adı verilmeyen doktorları feryat ettiriyorlar;
Bir örnek; “İngiliz doktor vahim durumu anlatıyor!” diyorlar...
Bakıyorsun, tek bir şey açıklanmadan verilen yalnızca korku!
İmzasız doldurmalara kanıyor herkes, genlerdeki ortaçağın korkulu vebası;
Günümüze kadar bitmemiş, yaşarmış demek...
*
Bundan sonrası, korku filmlerinin sonu gibi olamaz,
İnsanoğlu ne kadar korksa da, aklını fikrini toptan yiyemez...
İsrail, Rusya neden sessiz, virüs haberleri gelmiyor, bir sormayalım mı?
Parayı ortadan kaldırma planları, sanal paraya geçiş hazırlığı yalan mı?
Altınla ölçüm, nakit para kalkınca neler olacak?
Tüm birikimimiz, bir tıkla elindedir o zaman tek merkezin,
Para kalmayacak dokunacağın, göster o zaman, nerede mal varlığın...
Buyruklar bir yerden, ülkeler ipinde tepeden yönetenin,
Demokrasi, artık bir uzak düşü eski sistemlerin...
*
“Yeni Dünya Düzeni”ne geçişin, deniyor ki, bunlar ilk adımları...
Çin’in rolünü, büyük devletlerin elini göremezsek, durum kötü...
Ulus devleti sağlam tutmaktan, egemenliğin yeniden ulusa dönmesinden,
Atatürk ilkelerini uygulamaktan geçiyor kurtuluşumuz,
Dünyada da kurtuluş yolu aynı, parola; “Bölünme, koru ulus devletini!”

Yeter ki korkuyu yensin insanlar, korkudan korkulmasın!

“Hayatta en hakiki mürşit (yol gösterici) ilimdir, fendir!”

Atatürk’ün bu sözü küpe olsun kulaklara, hiç unutulmasın!

Feza Tiryaki, 24 Mart 2020