1. yüz (Toplam 1 yüz)

SOSYAL MEDYANIN GÜNLÜK YAŞAMDA VE MİLLİ MÜCADELEDEKİ YERİ NE OLMALI? / Mithat AKAR

İletiGönderilme zamanı: Cum Ara 22, 2017 21:31
gönderen mithat akar 1923
Küreselleşme Çağında Kapitalizmin Su Taşıyıcısı Olan Bir Araç: İnternet Kapitalizmi

Küreselleşme adı altında, renkli çikolata kağıdına sarılarak toplumlara sunulan yeni sömürgecilik, yani emperyalizm; bilginin, kültürün, bilimin "kolay ulaşılabilir" olduğu propagandasını sürekli yinelemekte ve bizlere hatırlatmaktadır. Dünyanın öteki ucuna kolayca erişebilmek, bir olaydan ve gelişmeden saniyesinde haberdar olmak, sosyal medya üzerinden aynı anda binlerce insana kendimizi ifade etmek, inandığımız bir davayı geniş kitlelere kolayca ulaştırabilmek, yeni çıkan bir kitabı internet üzerinden okumak, gündemi internet gazetelerinden takip etmek... Evet, faydalı ve etkili sonuçları ile karşımızda küresel iletişim olanaklarının "nimetleri" duruyor. Hatta ben şu anda bu cümleleri, evimdeki odada, gece mesaisine başlamadan önce odamda, bilgisayarda yazıyorum. Faydalı, kolay, çabuk ulaşılabilir...

Peki, bu durum, küresel kapitalizm çağında kimlere fayda sağlamakta ve kimlerin zararına olan sonuçlara yol açmaktadır? Kapitalizm insana fayda sağlayan bir ürün üretir mi? Tabi ki çoğumuz bu soruya "Hayır" yanıtını vereceğiz. Nihayetinde kapitalizm bu, "Gölgesini satamadığı ağacı keser."

İnternet erişiminin geçmiş dönemlere oranla, "olağan koşullarda", daha kolay sağlandığı günümüzde, toplumsal hayatımızda gerçekleştirdiğimiz birçok eylemi internet üzerinden daha kolay ve kısa sürede hallediyoruz. Alış - veriş, banka hesaplarının kontrolü, borsa hareketlerinin takibi, iş başvuruları gerçekleştirmek gibi kapitalizmin işleyişini sağlayan faaliyetleri, evimizde ya da ofisimizde birkaç dakikada gerçekleştirmek mümkün. Zamanın verimli kullanımı açısından mevcut olanaklar bize fayda sağladığı gibi, sosyal ilişkileri adeta “donduran”, insanlar arasındaki etkileşimi ikinci – üçüncü plana iten yönleriyle de olumsuz sonuçlara yol açmaktadır mevcut internet çağı.
Resim

Kapitalizmin üretim ilişkileri dışında görünen toplumsal ilişki biçimlerinde yukarıdaki olumsuz durum,”yabancılaşma” ve “toplumsal – sosyal ilişkilerin atomize olması” yani parçalanması olarak, daha kötü sonuçlarıyla da karşımıza çıkmaktadır mevcut tablo. Özellikle sosyal medyanın, bireylerin yaşamında merkeze oturduğu günümüzde sanal ile gerçek iç içe geçmiş, daha da kötüsü sanal olan, gerçek olanı perdeler duruma gelmiştir. İleri teknolojiye sahip telefonların, artık hemen herkes tarafından kullanıldığı günümüzde; toplu taşıma araçlarında, kafeteryalarda, üniversite yerleşkelerinde, hatta aile ortamının yaşandığı evlerde insanlar reel ( gerçek ) iletişim gerçekleştirmek yerine, “sanal” dünya üzerinden iletişim kurmayı daha kabul edilebilir görmektedir. Sokakta, mahallemizde, evimizde göz göze iletişim kurmak, arkadaşlarımızla bir mekanda toplu halde otururken sadece telefondan başımızı kaldırdığımız zamanlarda sohbete dahil olmaksonra yeniden mevcut ortamdan kendimizi soyutlamak, yolculuk yaparken kitap okumak ya da yanımızdaki insanı tanımak yerine, ya film izlemek ya da sosyal medyada “gezinmek” ilişkilerimizin yabancılaşmasına dair birkaç örnek. Hal böyle olunca her birey kalabalık içerisinde kendine ait bir dünya kurarak, diğer bireylerden kendisini yalıtmış oluyor. Her birimiz, yanımızdakiyle aramıza görünmez bir duvar örüyoruz. Bayram kutlamaları, davetiyeler, doğum günü tebrikleri, hatta en zor günlerimiz olan baş sağlığı dileklerini dahi sosyal medya üzerinden gerçekleştirir olduk. Toplumsal bir olaya duyulan tepkimizi de maalesef bu alanda sınırlandırıyoruz.

Bizimle aynı kaygıyı, duyguyu besleyen, aynı düşünceleri savunan insanlarla iletişim kurmamızda bir ARAÇ olması gereken sosyal medya, AMAÇ haline getirilmiş durumda. Durum böyle olunca, yani ARAÇ, AMAÇLA yer değiştirince, bireylerden, toplumun geniş kesimlerine kadar ARAÇ OLANA BAĞIMLI birer uydu haline geliyoruz. Hayatımızın büyük çoğunluğunu internete ve internet üzerinden sağlanan sosyal medyaya entegre edince, bir süre sonra başkalarının önceden programladığı bir davranış – eylem ortaya koymamız işten bile olmuyor. Çünkü sanal, gerçek olanla yer değiştirmiş; başkalarının servis ettiği bilgi, düşünce sistemi bize gerçek olarak sunulmaya başlamıştır. Olağan dönemlerde yaşanan durum inkar edilmeyecek bir “gerçeklikle” karşımızda duruyor. Peki, olağanüstü dönemlerde nasıl olacak?

Peki, Ne Yapmalı? Sosyal Medya Kullanmayalım mı?

Diyelim ki, küresel güç merkezlerine karşı fikir sahasında mücadeleyi ilke edinen bir internet gazetesi veya sosyal medya üzerinden bir grup – topluluk kurduk. Çok da verimli sonuçlar alıyoruz. On binlerce hatta yüz binlerce insanı “topladık”. Fakat bu on binlerince insanla bire bir iletişim kurmak yerine, sosyal medya üzerinden kurulan ilişki biçimini yeterli görmüş, alternatif bir iletişim ağı kurmayı ihmal etmiş olalım. OLAĞANÜSTÜ bir dönemde, bir sabah uyandığımızda, siber saldırı sonucu, milli merkezde düşünce üreten bütün sayfalarla birlikte, kendi sayfamızın da kapandığını düşünelim! Ne yapacağız? Sosyal medya sayfalarının tekrar açılması için, siber saldırı gerçekleştiren merkezlerin insafa gelmesini mi bekleyeceğiz?

İşte o gün “Ne yapacağız?”sorusunu sormamak için şimdiden reel ( gerçek ) iletişim olanaklarını geliştirmeli, insanlarla göz göze temas kurmanın önemini fark etmeliyiz. Sosyal medyadan elimizi tamamen çekip, sadece bir alanla yetinelim demiyorum. Sosyal medyayı, yani sanalı, yani ARAÇ olanı, AMACA yani gerçeğe ulaşmak için değerlendirmek, en mantıklı yollardan biri. Aynı zamanda sosyal medyayı bilgi paylaşmak, bilgiye ulaşmak, kısa zamanda en geniş kitlelere ulaşmak için değerlendirmek, kimsenin inkar edemeyeceği bir metot tabi ki. Ancak, bu yöntemi destekleyecek başka araçlar geliştirmez, kurulan “sanal” ilişkileri gerçeğe taşımazsak, bu metot uzun vadede ve olağanüstü dönemlerde bize kalıcı bir kazanım sağlamaz. Buna en güzel örnek yayın organlarına dair verilebilir.
Resim

Birçok kişi, internet çağının belirleyici olduğu günümüzde, çıkarılan aylık, haftalık bir yayın organının verimli sonuçlar ortaya çıkaramayacağı görüşünde. Elbette internet üzerinden, istikrarlı bir çizgi izleyen yayın organı kurmak çok önemli. Ancak insanların bir araya gelmesinde, yani bire bir temas kurmasında matbaada basılan bir dergiden daha etkili olduğunu kim iddia edebilir? Hiç tanımadığınız bir insanla görüşmek istediğinizde yanınızda bir derginin – gazetenin olması, iletişim kurmamızda daha rahat koşulların oluşmasını sağlamaz mı? Bununla beraber, elimizle tuttuğumuz bir kitap, dergi, gazete daha kalıcı, daha etkili sonuçlarla yaşamımızda yer ediyor. Düşünsenize, bir arşiv araştırması için hala 2000 yılı öncesine dair kitaplara, o dönem çıkarılan gazetelere, dergilere başvurulmaktadır. Siz hiç internette arşiv halinde olan kitaplar dizini, belge, bilgi gördünüz mü? Varsa bile her an silinme ve kaybolma riski taşımaktadır bu veriler. Hepsi tek bir tuşa bakar! Ancak kitaplar üzerine oluşturulan bir kaynak, tek bir tuşla yok edilemez. Milli Mücadele döneminde Gazi Kemal Atatürk’ün yazılarının yer aldığı Hakimiyeti Milliye Gazetesi'ni hangi teknolojik olanak ortadan kaldırabilir?
Yayın organlarına dair verdiğimiz örneği, gündelik yaşamımıza veya milli mücadeledeki her türlü faaliyetimize dair genişletebiliriz. Evet, sosyal medya Türkiye’deki milli güçler açısından, doğru değerlendirildiği sürece, önemli bir araç. Ancak bu ARAÇ, reel olarak ( gerçek ) hayatımızdaki diğer etmenlerle desteklenmezse, ilerleyen süreçte tıkanabiliriz. Farklı bir ifadeyle, her zaman bir “B Planı” olmalı hayatımızda. Ve sanal olan aşklardan, sanal olan tepkilerden, sanal ilişkilerden gerçeğe doğru şimdiden adım atmalıyız.

Mithat AKAR
https://www.facebook.com/people/Mithat- ... 6232153226